by Sam Borden / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 24 Haziran 2023 tarihinde ESPN‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Mayıs ayında bir pazar günü, Paris’teki Accor Arena yıkılıyordu. Fransa’nın genç fenomeni Victor Wembanyama, maça ısınırken tribünlerde binlerce insan onun için tezahürat yapıyordu.
Wembanyama turnikesini bırakırken saha kenarında dikilen benzer boylarda bir adama hafifçe dokundu: 2.18 boyundaki Frederic Weis’i fark etmemek imkansızdı. Maçı yorumlamaya hazırlanıyordu. Wembanyama ısınırken onu yakından takip ediyordu.
Boy dışında Weis ve Wembanyama’nın oyun stilleri arasında bir benzerlik yoktu. İnce ve uzun bacaklı Wembanyama, tek bir antrenmanında Weis’ın kariyerinde denediğinden daha fazla orta mesafe ve üçlük deniyordu. Sert ve çarpışmalı post oyunu 1990’larda Weis’ın basketbolunu tanımlayan şeydi. Günümüzde ise ona göre bu tarz ölmüş durumda.
Fakat 46 yaşındaki Weis, beklentiler ve yaratılan havayı biliyordu. Hayalleri, hayallerin ne kadar çabuk sürede kabuslara dönüşebildiğini biliyordu. Wembanyama basketbolu esir almadan 20 yıl kadar önce Weis, sahne ışıklarını üzerinde olan Fransız oyuncuydu. O zamanlar Avrupa’nın en iyi uzunu olarak görülüyordu. 1999 yazında New York Knicks tarafından draftın ilk sırasından seçilmişti. Göstereceği gelişim onu şöhret ve başarıya taşımalıydı.
Bunun yerine Weis’ın hayatı kötü şans, berbat tavsiyeler, felaket kararlar ve derin bir depresyonla birlikte ailesine, oğluna, kendisine ve basketbola olan sevgisini sorgulatır hale geldi.
Weis, Wembanyama’nın eşsiz bir oyuncu olduğunu söylüyor. Yayında da Wemby için “acayip” tabirini kullanıyor. Fakat bir şey daha ekliyor.
“Bütün hayatı şu an onun önünde,” diyor Weis. “Yaşadığım bütün şeyleri düşününce bazen kendi hayatım için de aynısını düşünüyorum.”