by Semih Tuna & Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Bu yaz hem koç ekibinde hem de kadroda önemli değişiklikler yaşayan Anadolu Efes, yeniden Avrupa’nın zirvesine oynamak için iddialı bir kadro kurmuş durumda.
Yeni kadronun yeni isimlerinden biri de geçtiğimiz sezonu Reyer Venezia formasıyla EuroCup’ta geçiren Derek Willis oldu.
İlgi çekici bir hayat hikayesine sahip olan Willis, Avrupa kariyerine başlamadan önce dört sene boyunca ABD’nin en önemli kolejlerinden Kentucky’de forma giymişti. Orada şu anda NBA’de yıldız olan pek çok isimle birlikte forma giyen 28 yaşındaki oyuncu, Avrupa kariyerine ise Almanya’da Göttingen formasıyla başlamıştı.
Ardından İtalya’da Brindisi, İspanya’da Badalona ve son olarak yine İtalya’da Venezia forması giyen Amerikalı uzun forvet, yaz döneminde Anadolu Efes‚in yolunu tuttu. Bu da demek oluyor ki kariyerinde ilk defa Avrupa’nın en büyük sahnesi EuroLeague’de forma giyecek.
Anadolu Efes‚te bu yaz bu unvana sahip çok isim var. Koç Erdem Can bile aynı kategoride diyebiliriz. Bu da geçtiğimiz sezonki başarısızlığı da hesaba kattığımızda daha aç, daha motive bir takım görebileceğimize dair düşünceleri arttırıyor.
Eurohoops olarak Anadolu Efes‚in 2023-24 sezonu öncesinde düzenlenen medya gününde Willis ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. Bu röportajda hem Willis’in özel hayat hikayesine, hem Kentucky günlerine ve NBA yıldızlarıyla olan iletişimine, hem Avrupa basketboluna uyumuna, hem de yeni Anadolu Efes‚e dair konuştuk.
Şimdi söz, keskin şutörlüğüyle Anadolu Efes’in hücumunda pek çok kilit açacak olan Willis’te…
S: Senin hakkında araştırma yaparken New Hampshire’a taşınmadan önce çocukluğunu Wind River Indian Reservation’da (ABD’nin Wyoming eyaletinin batı-orta kesiminde iki Kızılderili ailesi tarafından paylaşılan yer) geçirdiğini gördüm. Bize biraz hayatının o dönemlerini anlatır mısın? Çocukluğunu orada geçirmek nasıldı?
C: O zamanlar çok küçüktüm. Zordu çünkü orada insanlar yoksulluk içinde yaşıyor. Yaşayan neredeyse herkes fakir, ortalama bir Amerika vatandaşının kazandığından daha az kazanıyor. Bunun yanında yapılacak çok fazla şey de yok. Kendinizi keşfetmeniz için çok fazla fırsat yok.
Fakat bunların dışında doğa ve çevre muhteşem. Dolaşmak, dağ yürüyüşü yapmak için harika bir yer. Benim ailemin durumunda ise farklı bir şeye ihtiyacımız vardı. Ebeveynlerim bizim için Kentucky’e geri taşınmanın en iyisi olacağını düşündü.
S: Bir muhabir senin için „en iyi çocukları anıları oradan kalma“ demişti. Aralarından bize anlatabileceğin var mı?
C: Orada büyümek, anne tarafımla birlikte olmak güzeldi. Basketbolu da ilk kez orada öğrendim. Bu tecrübeyi yaşamış olmak gerçekten güzeldi.
S: Anılarına dair dövmelerin olduğunu duyduk. Özel anlamı olan var mı?
C: Evet. (Kolundaki dövmeyi gösteriyor) Bu bir düş kapanı. Geceleri rahat olmanızı sağlıyor, kötü rüyalar görmenizi engelliyor.
S: Gerçekten kötü rüya görmeni engelledi mi bari?
C: Hayır, yine de kötü rüyalar görüyordum (gülüyor).
S: Bunca yaşanmışlığın, zorluğun ardından şu anda Avrupa’nın en üst seviyesinde basketbol oynuyor olmak seni ekstra mutlu ediyor mu? Ayrıca dünyanın en iyi üniversite programlarından biri olan Kentucky’de forma giydin.
C: Kendimi övmeyi sevmiyorum fakat o noktadan gelip John Calipari’nin altında birçok NBA yıldızıyla Kentucky’de forma giymiş olmaktan dolayı çok mutluyum. Onlardan çok fazla şey öğrendim. Avrupa’ya geldiğimde de hedefim EuroLeague’de oynamaktı. Sonuda buradayım. Bu fırsat için çok mutlu ve minnettarım.
S: Kentucky’de bahsettiğin gibi çok önemli yıldızlarla oynadın. Karl-Anthony Towns, Devin Booker, Julius Randle… Herhangi biriyle hala iletişimde misin?
C: Genelde onlarla rasgele denk geliyoruz. NBA’e gittikten sonra oyuncular genelde numaralarını değiştiriyor. Numarasını değiştirmeyen tek bir isim vardı: Karl-Anthony Towns. O, çok arkadaş canlısı bir insan. İstediğiniz zaman Towns’a mesaj atabiliyorsunuz. Eşim bile onunla arkadaşlık kurdu, halini hatrını sorabiliyor. Fakat genel olarak… Ben buraya geldim ve kendi hayatımı devam ettiriyorum. Birbirimizi gördüğümüzde selam veriyoruz, ufak bir konuşuyoruz. İletişim bundan ibaret.
S: Aralarında en arkadaş canlısı, en komik, en soğuk kimdi?
C: Herkes kendi kişiliğiyle çok komikti. Karl kendi tarzıyla çok komik bir adamdı. Bam Adebayo güldürüyordu. Wenyen Gabriel komik biriydi.
S: Amerika’da kolej basketbolu oynamak… Çok keyifli bir tecrübe olmalı diye düşünüyorum.
C: Evet, harikaydı. Özellikle Kentucky’deyken her maç çok eğlenceli geçiyordu. Herkes k*çını tekmelemeye çalışıyor, sekiz ay sonra NBA’e gidecek oyuncular olduğunu biliyorlar. Benim için çok güzel bir sınavdı. Orada oynadığım için çok mutluyum.
S: Eğlenceli kısımlarını konuştuk fakat bir keresinde „Kentucky’de dört sene oynamak hayatımdaki en zor deneyimdi“ demiştin. Hala bu şekilde mi düşünüyorsun?
C: %100 evet. Basketbol kariyerimdeki en zor şey orada oynamaktı ve bence böyle olmaya devam edecek. Olay sadece basketbol oynamanın zorluğu değil. Ben oradayken bana yaptığı psikolojik etki… Kenny Payne’in antrenmanları… Aman tanrım. Benim yıllarımda orada bulunan herhangi bir Kentucky’li ile ya da Kenny Payne oradayken oynayan oyunculardan herhangi biriyle röportaj yaparsanız size antrenmanlarının absürt olduğunu söyleyecektir. Fakat koçluğu iyiydi. Bunlar ise takım için de iyi oluyordu. Şikayet etmiyorum çünkü daha iyi bir oyuncu olmamı sağladı fakat deliceydi. Ordu kampında gibiydik. Bazı antrenmanların basketbolla alakası bile yoktu. Sadece pes edecek miyiz, üstesinden gelecek miyiz onu görmek istiyordu. Bazen topa hiç dokunmuyorduk, bütün antrenman koşarak geçebiliyordu.
S: Bundan birkaç yıl önce Darius Thompson ile birlikte oynamıştın. Onun burada olması adaptasyon sürecini kolaylaştırıyor mu?
C: Evet, kesinlikle. Yeni bir yere gittiğinizde daha önceden tanıdığınız birinin olması her zaman güzeldir. Brindisi’de birlikte harika bir sezon geçirmiştik. Onun da burada olması çok iyi oldu. Twitter’a girip Efes’in onunla ilgilendiğini gördüğümde ‚dostum, ben de yeni imzaladım‘ olmuştum. Haziran’ın başı gibiydi ve Efes’in ilgilendiğini görmüştüm. Sürekli ona ne yapacağını soruyordum. O da ‚Efes gerçekten hoşuma gidiyor‘ diyordu. Günün sonunda buraya geldi. Güzeldi.
S: Onun EuroLeague’deki en iyi oyun kuruculardan biri olmasını bekliyor musun?
C: Dürüst olmak gerekirse evet. Çok yetenekli olduğuna dair hiçbir şüphe yok. Tabii ki kötü oynamasını beklemiyordum fakat Baskonia‚da harika bir sezon geçirdi. İspanya Ligi’nde gerçekten parladı. Böylesine iyi bir sezon geçireceğini hiç beklemiyordum. Şimdi burada da aynı performansı göstermesine ihtiyacımız var.
S: İspanya’da, İtalya’da, Almanya’da oynadın. Şimdi de Türkiye’desin. Bize biraz transfer sürecinden bahsedebilir misin? Efes’i seçmendeki ana motivasyon neydi? Seninle ilgilenen başka EuroLeague takımları var mıydı?
C: Geçen yıl iki EuroLeague takımı benimle ilgilenmişti: Maccabi Tel Aviv ve Baskonia. Fakat olayın iş kısmında benim için Betis’ten ayrılmak ve o takımlara gitmek uygun olmayacaktı. Hep EuroLeague’de oynamayı kafasına koymuş biriydim fakat menajerimle konuşurken o an için doğru hamlenin o olmayacağına karar vermiştik. Şu anda buradayım, harika bir yerdeyim. Her şey yoluna girdi.
S: Takımda çok fazla yeni isim var fakat kadroda dikkat çeken oyuncular da bulunuyor. Son beş senede Efes’i illaki izlemişsindir fakat EuroLeague’e ne kadar ilgiliydin? Buraya gelmeden önce takım hakkında neler biliyordun?
C: Almanya’da geçirdiğim ilk yılda koçum Avrupa basketbolunu izlemem konusunda üzerime çok düşüyordu çünkü daha hızlı adapte olmamı istiyordu. Benim için izlemenin çok yardımcı olacağını düşünüyordu. ‚Aaron White’ı izle, birbirinize çok benziyorsunuz‘ diyordu. Onları izliyordum. Sonrasında ‚Efes ya da kim oynuyorsa o maçı izleyebilirim‘ moduna girdim. Efes’in başarısını görüyordum. Geçmiş tarihlerine dair çok bilgim yok fakat iki kez üst üste şampiyonluk yaşadılar, çok güçlü bir kadroları vardı.
S: Avrupa basketboluna uyum sağlamaktan bahsettin. Kolejden ya da NBA’den Avrupa’ya gelen pek çok oyuncu bunu yapmakta zorlanıyor. Senin için uyum sağlarken en önemli nokta neydi?
C: Sıkı çalıştım. Burada basketbola uyum sağlama konusunda çok odaklı ve disiplinliydim. Uyum sağlaması altı ay kadar süren, sezonun ortasında alışmaya başlayan fakat ilk yarılarını batırmış, kötü oynamış ya da koç tarafından şans verilmemiş çok oyuncu tanıyorum. Ben ekim ayında, kasım ayının başlarında uyum sağlamaya çalıştım.
S: Geçmişte kendin için ’nerd‘ kelimesini kullanmıştın. Bunu açar mısın?
C: Bazı ’nerd‘ işlerinden hoşlanıyorum.
S: Sanırım bir tanesini biliyoruz. ‚Yu-Gi-Oh‘ adlı oyunda yanılmıyorsak ülke şampiyonluğun var.
C: Evet evet. O oyunu sanırım kolejden beri oynamadım. Yanlış hatırlamıyorsam kolejin ikinci yılında oynamayı bırakmıştım. Harika bir oyundu, oynamaya bayılıyordum. Oynamayı bıraktım çünkü mekaniklerini değiştirdiler. Yaptıkları değişimi basketbol terimleriyle açıklamak gerekirse ‚beşe beş oynamak yerine artık yediye yedi oynuyoruz‘ demek gibiydi. Bu tarz delice şeyler oldu.
S: Bahsettiğin gibi Efes üst üste iki sezon şampiyon olmuştu. Geçen sene ise playoffları kaçırdılar. Yaz döneminde birçok yeni transfer oldu, koç değişti. Organizasyonda geçirdiğin kısa süre için neler söyleyebilirsin? Takıma alıştın mı? Çevreyi beğendin mi?
C: Evet, bayıldım. Koçun bu sene ciddi hedefleri var. Geçen yıl EuroLeague’de iyi bir sezon geçirmediler, 10 ya da 11. bitirmişlerdi. İki şampiyonluktan sonra da beklentiler en azından playoff yapmaları yönünde oluyor. Yeni koç geldi ve yazın başında onunla konuştuğumuzda aynı zihin yapısında olduğumuzu gördüm. EuroLeague’de ilk kez forma giyeceğim. O da savaşmak ve bir şeyler başarmak istiyordu. Transferlere baktığınızda da Tyrique Jones, Erkan Yılmaz gibi isimleri görüyorsunuz. Rekabet etmek ve bir şey uğruna savaşmak isteyen oyuncular.
Fotoğraf: anadoluefessk.org
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
NBA gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!
2023-24 EuroLeague kadrolarına ve transferlerine ulaşmak için tıklayın!
Eurohoops’un DEV Dünya Kupası rehberine ulaşmak için tıklayın!