by Mike Vorkunov / Çeviri: Toprak Kağnıcı
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 25 Ekim 2023 tarihinde The Athletic’te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Charlotte Hornets geçtiğimiz çarşamba günü, 4,970 gün sonra ilk kez Michael Jordan’ın takımın çoğunluğunun sahibi olmadığı bir maç oynadı. Bu gelmiş geçmiş en ünlü basketbolcunun sadece takımla ilişkilendirildiği değil, kulübü yönettiği dönemin sonu oldu. Bu yaz NBA yönetim kurulunun Hornets’in Rick Schnall ve Gabe Plotkin liderliğindeki bir gruba satışını onaylamasıyla Michael Jordan’ın Hornets’in sahibi olduğu 13 yıllık dönem sona erdi. Bu satışla birlikte Michel Jordan Charlotte Hornets’te artık bir azınlık hissedar.
Charlotte Hornets, Michael Jordan’ın takımın sahibi olduğu dönemin ilk ve son maçını kazansa da bu dönem Hornets için pek de başarılı bir dönem değildi. Charlotte, Jordan döneminde maçlarının yüzde 41,7’sini kazandı ve Jordan’ın takımın yönetimini devraldığı sezon dahil olmak üzere üç kez playofflara kaldı. Bu dönemde Charlotte Hornets’ın ismi değişti, (Jordan takımı satın aldığında takımın ismi Charlotte Bobcatst’ti ve aynı zamanda takımın 5 farklı koçu oldu.
Jordan ise değişmeyen tek şeydi. Michael Jordan bir yıldız oyuncu olarak NBA’in yüzü olmuştu, Hornets’ta olduğu zaman boyunca da Hornets’ın yüzü oldu.
2012-14 yılları arasında Bobcats forması, 2016-17 yılları arasında da Hornets forması giyen Ramon Sessions, Michael Jordan’ın etkisini anlatmak için şu ifadeleri kullanıyor: “Galibiyet ve mağlubiyetlerin herkesin istediği gibi olmadığını ben de biliyorum ancak o çok fazla insanı etkiledi. Bence bu galibiyet ve mağlubiyetlerin ötesinde bir şey…. Birlikte şehirde yaşayanlar için yaptığımız pek çok farklı etkinlik vardı. Charlotte’taki tüm aileler için büyük bir hindi bağışı tesisi açmak gibi. Bunların hepsi toplumu etkileyen şeylerdi. Bunu yapmak için bir şirketle ortaklık yapmıyordu, her şeyi şehirde yaşayanlarla birlikte yapıyordu. Bunu yapmak zorunda değildi ama o Michael Jordan’dı ve hep oradaydı.”
Hornets on yıldan uzun bir süredir Jordan’sız ilk sezonuna hazırlanırken The Athletic, Jordan takımın sahibiyken Bobcats ve Hornets’ta oynamış 12 eski oyuncuyla dünyanın en ünlü insanlarından birisinin patronluğu altında oynamanın nasıl bir şey olduğunu anlamak için konuştu.
Jordan, 2006 ile 2010 yılları arasında takımın çoğunluk sahibi olan Bob Johnson’ın yanında azınlık yatırımcısı olarak yer alıyordu ancak takımın basketbolu hakkındaki son kararları hep o veriyordu. 17 Mart 2010 gününde franchise onun oldu ve Jordan dönemi resmen başladı.
17 Mart 2010 günü Bobcats.com’a yaptığı açıklamalarında hislerini şöyle ifade etti: “Bu işle çok yakından ilgilenmeyi planlıyorum. Benim için bu takıma sahip olmanın kişisel bir boyutu var. Bunu yapıyorum çünkü Carolina benim evim, basketbol ise benim ana işim. Aynı zamanda bir takımın sahibi olan ilk oyuncuyum, bu da bana ligdeki diğer sahiplerden farklı bir bakış açısı kazandırıyor.”
Jordan döneminde Bobcats veya Hornets’ta oynayan herkes Jordan’la ilk karşılaşmalarını hatırlıyor. Jordan’ın varlığı her zaman çok dikkat çekiciydi ve herkesin ilgisini topluyordu.
Sessions: “90’larda büyürken çok büyük bir Bulls hayranıydım. 8-9 yaşlarındayken Michael Jordan yüzünden NBA’de oynamak istiyordum. Daha sonrasında bir yetişkin olarak onun için oynamak, onunla tanışmak… Kendini çimdiklemek istiyorsun…”
Cody Zeller (2013-2021 yılları arası Bobcats/Hornets pivotu): “Herkes ona Michael diyordu. Netlik sağlamak için sordum, bizim ne dememiz gerekiyordu?”
Gerald Henderson (2009-2015 yılları arası Bobcats/Hornets kısası): “Bob Johnson takımın çoğunluk sahibiyken onu hiç görmüyorduk. Bob Johnson’ı tanıyordum çünkü aynı apartmanda oturuyoduk. Ama basketbol açısından tek önemsediğimiz sahip Michael Jordan’dı. Etrafta hep o vardı. Aklımızdaki gerçek takım sahibi oydu.”
Nicolas Batum (2015-2020 yılları arası Hornets forveti): “Takas olduğumda telefonum çaldı. Telefonumu açtığımada “Merhaba, ben MJ” sesini duydum. Şok olmuştum. Telefonda MJ ile konuşmuştum. Bir doksanlar çocuğu olduğum için Bulls taraftarı olarak büyüdüm. Scottie Pippen benim idolümdü ancak MJ farklıydı. Aynı organizasyonda olmak, onu neredeyse her gün görmek ve tanımak çok etkileyiciydi.”
Caleb Martin (2019-2021 yılları arası Hornets forveti): “10 günlük deneme sözleşmemden sonra üç yıllık sözleşme imzalamıştım. O gün bir etkinlik vardı ve merdivenlerden inerken Mitch Kupchak ile ona rastladım. O gün MJ ile ilk tanıştığım gündü. Kontratımı yeni imzalamıştım ve MJ ile tanışmıştım, muhteşemdi. Kafam çok iyi olmuştu, biraz daha şarap içip çakırkeyif olmak istedim. Harika bir gece geçiriyordum.”
Terry Rozier (2019 yılından bu yana Hornets guardı): “Onunla ilk konuşmam takas edildikten sonra olmuştu. Daha sonrasında ilk kez Vegas’ta buluştuk, bir öğle yemeği yedik. Muhteşem bir deneyimdi. Onun sipariş ettiğinin aynısını sipariş ettim, sadece bir salata. Başka bir şey yemek istemedim.”
Willy Hernangomez (2018-2020 yılları arasında Hornets pivotu): “Havlumla beraber soğuk bir küvete doğru yürüyordum, kulaklığım takılıydı. Yanımda büyük birinin bana baktığını gördüm. Yürüyordum ve bir anda durdum. Ne yapacağımı bilemedim, daha sonrasında İspanyolca konuşarak yanıma geldi. Biraz sohbet ettikten sonra annemi aradım ve MJ ile tanıştığımı söyledim.”
Michael Kidd-Gilchrist (2012-2020 yılları arasında Bobcats/Hornets forveti): “Draft edildiğim anda bana bir telefon uzaklığında olduğunu çok net bir şekilde ifade etti, ben de buna gerçekten saygı duydum.”
Cody Martin (2019 yılından bu yana Hornets forveti): “Çaylak yılında antrenmanlarımızdan birine gelmişti. Onunla ilk kez tanışıyordum, bu çok garipti. O ikonik biri, gerçekten harika bir adam. Onunla konuştum ve bazı ipuçları verdi. Görüştüğümüz başka bir zaman da gösterdiğimiz performansta mutlu olmadığı bir andı. O tarafını görmek de benim için güzeldi. Takım olarak en azından o maç için iyi bir performans göstermemiştik. O da bize bazı sözler söyledi, ihtiyacımız olan da buydu. Sanki bize bir kıvılcım veriyordu.”
Caleb Martin: “İyi bir maç oynamıştım ve bir mesaj aldım. Gelen numara kayıtlı değildi. “İyi maçtı” gibi bir mesaj ve altında “MJ” yazıyordu. “Aman Tanrım” dedim. Onun yerine başka birinin mesaj attığını düşündüm. Hemen geri mesaj attım, o da bana geri mesaj attı. Mesajı atan gerçekten oydu.”
Zeller: “Antrenman ya da maç fark etmeksizin herkes onun salonda olduğunu bilirdi. Asla normal bir durum değildi, asla sıradan biri gibi değildi. O salondayken herkes elinden gelenin en iyisini yapmak istiyordu. Antrenmanlar ya da maçlar eğer MJ oradaysa daha sert geçiyordu. Çünkü herkes onu etkilemek için daha sert oynuyordu.”
Sessions: “Hep en tepede otururdu. Bu yüzden antrenmanlarda herkes onun orada olup olmadığını görmek için yukarı bakardı.”
Caleb Martin: “Antrenmanda orada olmadığını düşünürsünüz. Sonra bir anda “MJ bugün burada” fısıltılarını duyarsınız. Bir bakarsınız orada oturmuş antrenmanı izliyor. Bazen de sahada onu görürsünüz, gidip biraz konuşursunuz. Gerçekten harika bir adam.”
Devonte’ Graham: “Garajda arabasını gördüğünüzde orada olduğunu anlıyorsunuz. Bir şeyleri izlemiyor bile olsa neler döndüğünün çok farkında oluyordu.”
Hernangomez: “Bizi gördüğünde bir şeyleri daha iyi yapmamız gerektiğini söylüyordu. Takımın hep içindeydi, sizi izlemediğini düşünseniz bile sizi izliyordu.”
Batum: “Oyunculara her zaman çok yakındı. Jordan’ı gördüğün zaman tüm zamanların en iyisini görüyorsun. Dokunulmaz gibi geliyor ancak biraz zaman geçirdikten sonra normal bir insan olduğunu görüyorsun.”
Jordan – özellikle de takımın sahibi olduğu ilk zamanlarda – her şeyle yakından ilgilenirdi. Kendisini oyuncular için ulaşılabilir kılardı. Hatta zaman zaman onlara neden tüm zamanların en iyisi olduğunu hatırlatırdı.
Henderson: “Bir hafta boyunca mağlup olmuştuk. Ertesi sabah antrenmandan önce soyunma odasına gittim, çaylak olduğum için eşyalarımı almam gerekiyordu. O sırada Jordan soyunma odasında antrenman kıyafetlerini giymişti ve esniyordu. “Ne yapacaksın” dedim. “Oraya gelip hepinizin kıçını tekmeleyeceğim” dedi. Antrenmanımıza katıldı, ikinci takımımıza geçti. İlk takımımızda Stephen Jackson, Gerald Wallace, Ray Felton ve Boris Diaw vardı. İkinci takımımızda ise ben, Derrick Brown, DJ Augustin, Tyrus (Thomas) ve biri daha vardı. O ise sahada çabukluğu ve sıçrama yeteneği olmayan bir prime MJ gibi oynuyordu. Ancak hala MJ idi, sürekli konuşuyordu.
Stephen Jackson’la ilgili konuşuyordu. Jack o zamanlar All-Star’a seçilebilirdi. Bir önceki sezonu gerçekten iyi geçirmişti ve medyada All-Star olması gerektiğinden bahsediyordu. Jack’in potaya bir atağında koçlar faul çalmadı, Jack ise faul bekledi.
MJ geldi ve maçı kazandıran atışı yaptı. Maç bittikten sonra Jack faul pozisyonu hakkında konuşmaya devam etti. MJ ise “Bu adam hiç All-Star olmadı ancak bütün All-Star düdüklerini istiyor.” dedi. Çok ağır bir laftı.
Stephen Jackson tanışabileceğiniz en iyi adamlardan biri. Kariyeri boyunca başına gelen olaylar yüzünden kötü biliniyor. Çok sağlam ve komik birisi. MJ bunu söyledikten sonra sessiz bir an yaşandı, Jack şöyle dedi “Evet hiç All-Star olamadım ama bir sürü All-Star’ın kıçını tekmeledim.”
Sessions: “Oraya ilk gittiğimde hep yanımızdaydı. Antrenmanlara gelirdi. Koç konuştuktan sonra içeri girer bizle basketbol konuşurdu. Takımla bire bir, ikiye iki gibi şeyler oynardı. Etrafınızda olması her zaman güzeldi.”
Garrett Temple (2011, Hornets kısası): “Maçlara çok kez geldiğini hatırlıyorum. Kötü bir dönem geçirirken yanımıza geldi. Takımdan ne beklediğini anlattı. Sakat oyuncularımız olmasına rağmen yine de sahaya çıkıp mücadele etmemiz gerektiğini söyledi. Bu beni gerçekten çok etkiledi. Gözlerinde şöyle bir bakış vardı, bir kültür oluşturmak için burada her ne pahasına olursa olsun oynamanız lazım.”
Henderson: “Bir keresinde Celtics’e mağlup olmuştuk. Celtics’in ‘Big Three’ zamanlarıydı. Tüm salon Boston taraftarlarıyla doluydu. O gece çok fazla oynamamıştım, soyunma odasına ilk giren benim. MJ ise soyunma odasının ortasında dikiliyordu. Kızgındı ve haklıydı. Tahtada “Korkaklar” yazıyordu. Oyunumuz tam olarak böyle gözüküyordu. Sahada çok yumuşak gözüktük. Bizi itmelerine, sert oynamalarına izin verdik. KG sahada herkese küfür ediyordu. Kendrick Perkins bize zorbalık yapıyordu. Bunu gördü ve sinirlendi. Soyunma odasında herkese küfretti. Sanırım o sırada koç Larry Brown’dı, koçun bir şey söylemesine gerek kalmadı.”
Sessions: “MKG ile konuşurken ona hep sahaya çıksa ondan iyi oynayacağını söylerdi. MKG’ye sahada çok hareket etmesine gerek olmadığını, belirli bazı yerlerde beklemesi gerektiğini anlatmaya çalışırdı.”
Kidd-Glichrist: “Onunla oynadığımız bire bir maçlar gerçek değildi. Gerçek anlamda oynamıyorduk. Bana bir şeyler öğretti mi? Elbette öğretti.”
Hernangomez: “Bazen bizimle şut çalışması, şut yarışmaları yapıyordu. Takımla birlikte şut atıyordu. Malik Monk’un MJ’e “Artık şut atamazsın dediğini hatırlıyorum.” O ise hala basket atıyordu.”
Malik Monk: “Benden iyi şut atabildiğini söylüyordu ancak bu doğru değildi. Bunu ona o zaman söyledim”
Zeller: “Ağzından çıkan her şeyin rekabetçi olduğunu söyleyebilirim. Televizyondaki futbol maçı ya da ligdeki biri hakkında konuşması fark etmiyordu. Her zaman rekabetçiydi.”
Caleb Martin: “Bazen maçtan sonra bana ve kardeşime mesaj atardı. Daha sonrasında mesajlarımıza çok hızlı bir şekilde geri dönerdi. Dünyanın en meşgul insanlarından biri olduğunu düşünüyorsun ama o size hızlı bir şekilde dönüş yapıyor.”
Graham: “Kombine sahiplerinin geldiği küçük bir akşam yemeğindeydik. Hepimiz konuşuyorduk. Dwayne Bacon’a ve diğerlerine daha fazla sırtı dönük oyun oynaması gerektiğini söylüyordu. Ben de “Benim de daha fazla sırtı dönük oyun oynamam gerekiyor” dedim. Bana dönüp “Kıçını üç sayı çizgisinin gerisinde tut” dedi.
Hernangomez: “Bir keresinde maçtan önce yanıma gelip bugün 12 ribaunddan fazla ribaund toplamanı istiyorum yoksa hayal kırıklığına uğrarım dedi. Beni bir meydan okumaya sokuyordu.”
Henderson: “Onunla aynı pozisyonda oynadığımdan dolayı benimle çok ilgileniyordu. Sürekli mesajlaşırdık. Onunla bazı maç kayıtlarını izlediğimi hatırlıyorum. Maçlardan sonra bana maçla ilgili mesajlar gönderirdi. Çok ilgileniyordu, dikkatliydi.”
Monk: “Hornets’taki deneyimim inişli çıkışlıydı. Ama Jordan’ın yanında olduğum zamanlar çok eğlenceliydi. Çok konuşuyordu, süper rekabetçiydi. Onunla konuşmak da çok kolaydı. Ona her zaman bir şey söyleyebilirsiniz, başını eğip size saçma sapan bir şey söylemez. Her zaman cevap verir.”
Cody Martin: “Yaz boyunca antrenman yapabileceğim spor salonu bulma konusunda bana yardımcı oldu. Eğer ondan yardım isterseniz size her zaman yardımcı olur.”
Hernangomez: “Benchin yanında oturuyordu, ben serbest atış çizgisindeydim. Bana “Willy, kaç ribaund aldın?” dedi. Arkamı döndüm. “Sana 10 demiştim” dedi.”
Henderson: “Bana başka bir çok iyi savunmacı ya da çok iyi bir skorerle karşılaştığımda oyun planımın ne olduğunu sordu. Ben oldukça sıradan cevaplar verdikten sonra şunları söyledi. “Eğer iyi bir savunmacıyla oynuyorsan ilk yapman gereken onu faul problemine sokmaktır. Çünkü bu oyuncu benchten savunma yapamaz, iyi bir skorer benchten sayı üretemez. Bu yüzden faul problemine sokman gerekiyor. Bu oyuncularla mücadele ederken mümkün olduğunca çabuk faul problemine sokmayı ve çok serbest atış kullanmayı düşünmelisin. Sen yüzde 80’in üzerinde serbest atış atıyorsun. Bu atışlar senin için kolay atışlar. Eğer maç başına ortalama 16 sayı alabileceğini düşünüyorsan bu çeyrek başına sadece dört sayı demektir. O zaman git ve çeyrek başına dört sayı at.”
Zeller: “Bazen locasında oturur bazen de oyunculara yakın olmak için benche oturur. Bazen gelir ve sadece hakemlere bağırır. Bence hakemler üzerinde gerçekten bir etkisi olabilir çünkü onlara sadece bağırmazdı, onlara hangi değişiklikleri yapmaları gerektiğini ya da hangi düdükleri kaçırdıklarını söylerdi.”
Henderson: “Her zaman yanımızdaydı. Şu anda takımda olanlardan duyduğuma göre şu anda bu kadar ortalıkta değil. Kariyerinin başında çok daha ilgiliydi. Antrenmana gelir, maç sırasında benche otururdu. Zaman içinde bundan uzaklaştı, sebebini bilmiyorum.”
Sessions: “İkinci yılımda onu hep locasında gördüm. İlk yılımda ise her zaman benchteydi. Tam olarak benchte değildi ama benchin yanındaki koltuklara otururdu. Eğer en sonda oturursanız MJ ile yan yana otururdunuz. Ben hiç sona oturmadım, hep koçların yanına oturdum. O tarafa hiç gitmedim.”
Batum: “O bir oyuncu ve içinde hala bir oyuncu. Bazı şeyler değişmezler.”
Charlotte’ta oyuncuların Jordan marka ayakkabı giymesi de yaygınlaşmıştı. Bazı oyuncular sadece Jordan için oynadıklarından Jordan markasıyla anlaşma yaptılar.
Zeller: “Bence bunun nedeni Charlotte tarafından seçilmem. Genelde ilk tur seçimlerini isterler, bana sorduklarında çok heyecanlandım. Benimle çok ilgilendiler. MJ, Jordan ayakkabılarını çok seviyor. Bazen başka oyuncular sakatlandığında onların giydiği ayakakbı markalarıyla ilgili şeyler söylerdi.”
Graham: “Ligde çoğu kişi Nike giyiyordu ancak ben takımında oynadığım için Jordan giyiyordum.”
Henderson: “Bekleyen bir anlaşmam vardı. Nike ile anlaşacaktım ve ona mesaj attım ve şöyle bir şey söyledim: “Şu anda elimde bir anlaşma var. Jordan bunu karşılamak ister mi” o da bana “Evet” dedi.
Temple: “10 günlük sözleşme imzaladığımda ayakkabım yoktu. “Kaç numara ayakkabı giyiyorsun?” diye sordu. Ona 13 numara dedim. Dedi ki, “Ben 13 buçuk numara giyiyorum. Benim ayakkabılarımı giy. Senin için bir çift var.” dedi. Ben de giydim. Ayakkabıların içinde kayıyordum, ancak söylemeye korktum.”
Caleb Martin: “Giymediği eski eşyalarını bize gönderirdi. Büyük ve bol eşyaları vardı.”
Cody Martin: “Bize eski kıyafetlerinden oluşan kutular gönderirdi. Çok havalı bir adamken aynı zamanda sıradan bir adam. Herkes ne yapıyorsa o da onu yapıyor. Belki bizden biraz daha gösterişli yapıyordur.”
Caleb Martin: “Gönderdiği şeyler eski sokak kıyafetleri gibiydi. Giymediği şeylerdi. Umrumda değildi, gönderdiği şeyleri alıyordum.”
Batum: “Bir keresinde Monaco’daydık. Jordan markasının bir toplantısı vardı. Bir gece hayat hakkında konuşuyorduk. Kumarhanenin dışındaydık. Farklı şeylerden konuşuyorduk. Bir anda düşündüm ki, MJ ile birkaç dakika geçirdim. Sadece ben ve o.”
Zeller: “Bana mesaj attığı zamanlardan biri – sanırım ilk mesaj attığı zaman – büyükbabamın vefat ettiği zamandı. Büyükbabam 95 yaşındaydı ve cenazesine gitmek için bir maçı kaçırmak zorunda kaldım. Telefonumda bir mesaj gördüm, mesajı yazan MJ idi. Sadece başınız sağ olsun diyordu. İşte o böyle biri. Pek çok insan işin rekabetçi tarafını görüyor ama o oyuncularını ve takımını gerçekten önemsiyor. Ve eğer onun adamlarından biriyseniz, sizin için her şeyi yapar.”
Kidd-Gilchrist: MJ için oynarken “Aman Tanrım, Michael Jordan’ın takımı için oynuyorum” diye düşünmüyorsunuz. Ancak tabii ki onu koridorda gördüğünüzde etkileniyorsunuz. Saha kenarında oturduğunda bizim bir numaralı taraftarımızdı.”
Caleb Martin: “Onda bir tür aura ve enerji var. Belki bunun büyük kısmı çok iyi bir basketbolcu olduğu için ama gerçek olan şu ki bir havası var. Bunu görmek çok güzeldi. O odaya girdiğinde ve onunla konuştuğunuzda farklı bir his oluyor.”
Rozier: “Sanırım hepimiz adına konuşabilirim. MJ’in bu oyun için ne anlam ifade ettiğini bildiğimiz için bu takım tarafından draft edildiğimizde ya da takas edildiğimizde düşündüğümüz şey hep MJ’in bizi istemesi oldu.”