by D. Aldridge, J. Edwards ve T. Jones / Çeviri: Toprak Kağnıcı / info@eurohoops.net
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 13 Aralık 2023 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Üzerinden 40 yıl geçmiş olmasına rağmen Kiki VanDeWeghe o gün için hala sinirli.
VanDeWeghe şöyle anlatıyor: “Evet hala çok sinirliyim. Hala beni rahatsız ediyor. İnsanlar bana gelip ‘ama çok sayı attın’ diyor? Tamam ama ne işe yaradı? Maçı kaybettik.”
VanDeWeghe 1980’lerin klasik bir üç numarasıydı. Her iki eliyle de şut atabilen bir orta mesafeciydi. Bu özelliği 13 Aralık 1983 gecesi de bolca kullandı, o gece sahada olan herkes gibi. Denver Nuggets ile Detroit Pistons arasında oynanan ve 186-184’lük skorla biten mücadelede NBA’in rekorlar kitabı paramparça oldu. İki takım karşılaşmada toplamda 370 sayı üretti. Bu maç halen ligde en fazla skorun olduğu maç.
NBA’in çok fazla sayı atan takımlarını, bireysel skorerlerini düşündüğümüz de bu skorun 40 yıldır hiçbir maçta geçilememesi dikkat çekici. Ancak yine de son zamanlarda artan üç sayılık isabetlerle birlikte bu rekorun yakında geçilebileceğini de söylememiz gerekiyor. Bu şubat ayında oynanan Kings–Clippers mücadelesi 176-175’lik skorla sona erdi ve iki takım toplamda 351 sayı attı.
Her ne olursa olsun rekor hala 13 Aralık 1983 gecesi oynanan bu mücadelede.
O gece 34 dakika oynayan Pistons‘ın pivotu Earl Cureton şöyle anlatıyor: “3 sayı çizgisi o karşılaşmadan 3 sezon önce gelmişti ancak kimse alışamamıştı. Koçlar üç sayılık atışlar denememizi istemiyordu. Oyuncular da bu konuda ustalaşmamıştı. Herkes orta mesafe atışları üzerinde çalışıyordu.”
VanDeWeghe attığı 51 sayıyla o gecenin en skorer oyuncusu oldu. Isiah Thomas 47 sayıyla VanDeWeghe’i takip etti ve Bill Laimbeer’in son saniyelerde kasıtlı olarak kaçırdığı serbest atışı inanılmaz bir şekilde sayıya çevirerek maçı ilk uzatmaya götürdü.
“O maç altı gecede oynadığımız dördüncü maçtı.” diye anlatıyor Isiah Thomas. “Maçtan sonra ticari bir uçakla Detroit’e dönecektik, maç oynanırken bazı oyuncular çok iyi performanslar sergilediğini fark etmişti ancak kimse bir rekor kırabileceğimizin farkında değildi.”
Hall Of Fame seçilen Alex English bugün o gün Nuggets için 47 sayı attı, 12 ribaund aldı ve 7 asist yaptı. Detroit’in guardı John Long 41 sayı attı. Ligin en skorer forvetlerinden birisi olan Kelly Tripucka 35 sayı attı. Dan Issel, Denver adına 28 sayı attı.
“Ben ve T.R. Dunn takımın en iyi iki savunmacısıydık.” diye anlatıyor Bill Hanzlik. “Ama o gece kimseyi durduramadık.”
Maçın ilk yarısı 74-74 sona erdi. Normal sürenin sonunda 145-145’lik bir eşitlik vardı. İlk uzatma periyodu 159-159 sona ererken ikinci uzatma periyodu 171-171 sona erdi.
O gece şut atan herkesin topu çemberden içeri giriyordu.
“Hatırladığım bir şey daha varsa o da hiç ribaund alamadığımızdı.” diyor Cureton. “Sahada sürekli olarak gördüğüm şey topun çemberden içeri girdiğiydi. Ben sahanın bir ucundan diğer ucuna koşarken sürekli sayı oluyordu. Sanırım sadece 7 ribaund alabildim.”
O gece Nuggets‘ın oyun kurucusu olan Mike Evans ise şöyle diyor: “İkinci uzatma oynanırken bir ara 200 sayı atabileceğimizi düşündük.”
Başantrenör Doug Moe’nin çılgın sisteminde o sezon maç başına 123.7 sayı atan Nuggets ligin maç başına sayı lideriydi. Pistons ortalama 117.1 sayıyla üçüncü sıradaydı. Denver ligin en tempolu oynayan takımıyken Detroit ligin en tempolu oynayan 5. takımıydı. Detroit’in maçtaki koçu ilerleyen yıllarda Detroit’i ölümcül bir savunma takımı yapacak olan Chuck Daly idi. Daly’nin Detroit’in başında ilk sezonuydu. Detroit’in o günkü temposunu Daly’nin çılgın savunmasıyla düşününce oldukça ironik gözüküyor.
Sezon başında lig ve hakem sendikasının bir çok konuda anlaşmaya varamaması üzerine bir lokalt başlamıştı. Lokavt aralık ayının ilk hastasında sona ermişti ancak hakemlerin sahaya dönmeden kondisyon kazanmaları için birkaç güne ihtiyacı vardı. Bu yüzden bu maçta yedek hakemler görev almıştı.
VanDeWeghe: “O gun kesinlikle bir savunma yoktu. Kimse kimseyi savunmuyordu. Zaten takımımızda çok güçlü hücum oyuncuları vardı, herhangi bir gecede bile onları savunmanız çok zordu ancak herkes kariyer gecesini geçirdi.”
Hanzlik: “5 yıldır birbiriyle oynayan bir sokak basketbolu takımı gibiydik. Herkes birbirinin nerede olacağını biliyordu. Herkes birbirinden yararlanarak oynuyordu. Pivot oynamamın nedenlerinden birisi de bu. Eğer hızlı koşarak bir guardın beni savunmasını sağlayabilirsem takımımızdan bir başkası boşta kalacaktır. Uzunlar koşmayı sevmezler, bu yüzden sahada olabildiğince hızlı koşuyordum.”
VanDeWeghe: “Alex English ve Dan Issel inanılmazdı. Çok iyi oyuncularımız ve koçlarımız vardı ancak gerçek bir set oyunu oynamıyorduk. İnsanlar buna inanmıyor ama bu doğru. Doug Moe sürekli bir pas oyununa ve hareket olmaya önem veriyordu, bu yüzden tüm oyuncularımız koşuyordu. Bu basit oyun şeması rakiplerimizi çok zorluyordu. Çünkü tahmin edilemez bir oyun oynuyorduk.”
Denver takımının salonu çok yüksek bir rakımda yer aldığı için Denver’ın gerçek bir ev sahibi avantajı vardı. Moe yönetimindeki takımın hedefi üç saniye ya da daha kısa sürede topla yarı sahayı geçmekti.
English 2005 yılında bu oyunu basketbolun en saf hali olarak tanımladı. Nuggets rakip takımları 48 dakika boyunca koşturuyordu. Çoğu zaman rakip takım ilk çeyreğin ortasında rakımdan dolayı (daha az oksijen) çöküp kalıyordu.
VanDeWeghe: “Siz buna alışıyorsunuz ancak rakipler alışamıyor. Kareem Abdul-Jabbar’ın oksijen makinesiyle benchte oturduğunu hatırlıyorum. Bunu yaptığını gördüğüm ilk oyuncu oydu.”
Thomas: “Bunu hiç itiraf etmedim ama. İnsanlar rakım hakkında konuşurken ben rakımın ne olduğunu bilmiyordum. Denver’a giderken herkes rakımı konuşurdu, bana “Rakım” derlerdi. Ben de evet dostum rakım seni çok etkileyecektir, derdim. Bana her ‘rakım’ dediklerinde ‘Tamam peki rakım nerede’ diye düşünürdüm.”
Cureton: “Rakımdan dolayı nefes almak çok zordu, alışmak için biraz zamana ihtiyacınız vardı. Bu Nuggets için her zaman bir avantajdı çünkü zaten alışmışlardı. Şehre geldiğiniz alışmak için bir ya da iki güne ihtiyaç duyarsınız. Detroit’e İtalya’dan döneli bir ay olmuştu. Üç ya da dört haftadır takımla birlikteydim. Kendi formumu yakalamaya çalışıyordum.”
Issel maç başladıktan sonra Nuggets’ın ilk sayılarını attı. Long saniyeler sonra bir şutta isabeti buldu. Denver ilk yedi şutunun altısında Detroit ilk yedi şutunun beşinde isabeti buldu.
Bir Hall of Fame olan Dave Bing ile George Blaha o gün maç yayınındaydı ve şu ifadeleri kullandı: “Umarım çemberin fileleri maçın sonuna kadar dayanabilir çünkü şu anda oyuncular fileleri yakıyorlar.”
İlk çeyrekte skor kadar dikkat çeken bir diğer şey maçtaki çılgın tempoydu. Her iki takım da rakip takımın her sayısından sonra topu hızlı bir şekilde karşı sahaya sürdü.
Trpiucka: “Aldığımız ribaundlardan sonra veya rakibin top kayıplarından sonra hızlı hücuma çıkıp sayı bulmak istiyorduk. Tüm maç boyunca da bunu yaptık. Nuggets da bunu yaptı. Maç ilerledikçe iki takım da çok yüksek yüzdeyle şut attı. Bence maçta bir savunma vardı ancak tüm oyuncular çok yetenekliydi. Eğer maçı izlediyseniz siz de göreceksiniz, herkes zor şutlardan isabet buluyordu.”
İlk çeyrek Detroit’in 38-34 üstünlüğüyle sona erdi. Bing yayında temponun biraz düştüğünü söyledi ve şunları ekledi: “Yine de çok fazla sayı çıktı. İlk 5 dakikada iki takımın da 150 sayı atabileceği bir maç olabileceğini düşünmüştüm, gerçi hala öyle olabilir.”
İkinci çeyrekte çok bir şey değişmedi. Denver’ın yedek forveti Richard Anderson benchten gelerek 10 sayı attı. Issel maçtaki ilk sekiz şutunun hepsinde isabeti buldu. Long o gece 18/25 ile oynadı. Thomas NBA tarihinin en sessiz 47 sayılık performansını sergiledi çünkü aynı zamanda 17 asist yaptı.
İki takım da maçta farkı açmayı başaramadı, Long ilk yarının son saniyesinde bir turnike atarak skoru 74-74’e getirdi.
Cureton: “Sanırım John Long ilk 10 şutunun hepsinde isabet buldu.”
Thomas: “John ilk iki şutunu soktuktan sonra bu gecenin onun gecesi olduğunu anladım. Ama Kiki ve Alex’i savunmada durduramıyorduk. İlk çeyrekte yapmaya çalıştığım tek şey onlar tarafından geçilmemeye çalışmaktı.”
Tripucka: “Kimse bir geri dönüş yapmak zorunda kalmadı. Kısa seriler oluyordu ancak kimse oyunun kontrolünü eline geçiremiyordu. Elbette bazı bireysel performanslar oyunda kontrolü ele geçirdi.”
O zamanlar ligde üçüncü yılında olan Laimbeer hakemlerin her kararından sonra hakemlere bağırıyordu. Bu durum Notre Dame’den Laimbeer’in takım arkadaşı olan Hanzlik için bulunmaz bir nimetti.
Hanzlik 38 dakikanın sonunda yaptığı faullerle oyun dışında kalana kadar sahadaki en önemli savunma oyuncusuydu. Toplamda yedi ribaund aldı ve yedi asist yaptı. Laimbeer ile trash-talk’u Hanzlik’ten daha iyi kim yapabilirdi ki?
Hanzlik: “Doug Moe small-ball oynayan ilk koçlardan birisiydi. Bu yüzden pivot olarak çok fazla süre alıyordum ve Bill’i savunmam gerekiyordu. Onu savunurken ona bir sürü laf söylüyordum. Komik olan şu ki sahada neredeyse hiç konuşmazdım ancak söz konusu olan oyuncu Bill olduğunda sürekli olarak konuşurdum çünkü Bill de çok konuşurdu. Ona “boyalı alanda sayı atamayacağını biliyorum bu yüzden sırtı dönük oyunundan şüphelenmiyorum” dedim.”
Üçüncü çeyrekte de sayılar atılmaya devam etti. Bu kez sahneye Terry Tyler çıktı ve Cliff Levingston’ın faul problemine girmesinin ardından skor yükünü çekti. Her iki takım da üçüncü çeyreğin sonunda yüz sayı barajını aştı ve üçüncü çeyrek Denver’ın 113-108 üstünlüğüyle sona erdi.
VanDeWeghe: “Maçın başlarında skorboard’a çok bakmıyordum. Devre arasında maçın berabere olduğunu ya da hemen hemen aynı seviyede olduğumuzu biliyordum. Maç bir ileri bir geri gidiyordu ancak kimse şut kaçırmıyordu. Hatırladığım şeylerden birisi de Detroit’in çok fazla serbest atış kaçırdığıydı. (Pistons o gece çizgiden 37/60 ile oynadı) Serbest atış sokabilselerdi maç erkenden bitebilirdi.”