by Jon Krawczynski / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 29 Ocak 2024 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Çocukluğunu İspanya’da geçiren Ricky Rubio’nun bir karar vermesi gerekiyordu. Henüz 10 yaşındayken sporcu olma potansiyelini göstermişti ve futbol ile basketbol arasında seçim yapması isteniyordu.
“Gerçek futboldan bahsediyorum” diyor kendisi.
İyi futbol oynuyordu ve ülkesinde futbolun popülerliği her şeyini buna yatırmaya zorluyordu. Bu durum yaklaşık bir ay sürdü.
Rubio, basketbola olan bağlılığını artık görmezden gelemiyordu. Babası basketbol antrenörüydü. Abisi başarılı bir basketbolcuydu. Fakat durum aile bağlarından daha fazlasıydı. Oyunun ritmi, topun parkeye çarptığında çıkardığı ses onun kulakları için müzik gibiydi.
“Basketbolu çok özlediğimi fark ettim. Hislerim bu şekildeydi. Kimse beni basketbol oynamaya zorlamadı. Sadece bu spora aşık oldum çünkü en küçük detayları bile oldukça komplekslik barındırıyor.” dedi Rubio.
Bu eski, masum günler Olimpiyat madalyası, Dünya Kupası şampiyonluğu ile MVP’liği ve ocak ayında emekli olduğunu açıkladığında sona eren 12 yıllık NBA kariyerinin başlangıcıydı.
Neredeyse 20 yıl boyunca sahne ışıklarının altında olan Rubio, bedel de ödedi. İspanya’da 14 yaşında bir süper yıldızken kariyerini başlatma heyecanı onu sardı. Böylesine büyük beklentiler olan bir potansiyel olmanın baskısını kaldırdı, NBA kariyeri boyunca onu mental ve fiziksel olarak zorlayan, öyle ki 13. NBA sezonuna başlamamasına sebep olan birkaç sakatlık atlattı.
Rubio’nun emeklilik açıklaması mental sağlığına önem vermek için basketbola ara verdiğini açıkladıktan dört ay sonra geldi. 30 Temmuz için “hayatımın en zor gecelerinden biriydi” diyen Rubio, kontrolü kaybetme hissinin kariyerini bitirme konusunda onu ittiğini söyledi.
Soyunma odasındaki sevimli ve pozitif kişiliğiyle, saha içindeki bencil olmayan oyunuyla taraftarlar, koçlar ve takım arkadaşları tarafından çok sevilen Rubio’nun bu açıklaması onunla iletişimde olan pek çok insanı endişelendirmişti. Rubio’nun oyuna olan sevgisi hep saftı fakat dışa yansıttığı “her şey yolunda” mantalitesi, ona içten içe ızdırap çektiren daralmalarını gizliyordu.
“Hep o pozitif olmaya çalışan oyuncu oldum,” dedi Rubio, İspanya’daki evinden telefonla yapılan röportajda. “Fakat bazen kendi kendime yalan söylüyor gibiydim, ‘Bu şekilde hissetme’ çünkü seni duraksatabilir… Günün sonunda eğer kendinize yalan söylerseniz ne olduğunu anlayamayacak duruma gelebilirsiniz. Bu yüzden kendinize karşı dürüst olun.”
Rubio henüz çektiği sıkıntıların temelini toplumla paylaşacak durumda değil. Yaraları iyileşiyor fakat içinde bulunduğu kuyudan çıkmak için hala yapması gerekenler bulunuyor. Şu anda yapabileceği tek şey o kuyunun ne kadar derin olduğundan bahsetmek.
“Her şeyin kapkaranlık olduğu o günleri düşünürken tüylerim diken diken oluyor. Zihnimi bulayan ve kurtulamadığım şeyler vardı. Şu anda ihtiyacım olan yardımı alarak daha iyiye gidiyorum, dışarıdan içeriye kendimi inşa etmek yerine içeriden dışarıya yolunu izliyorum.”
Rubio’nun oyuna doğal bir yatkınlığı olduğu küçükken belliydi. 2005 yılında 14 yaşındayken Joventut forması giymiş ve İspanya Ligi ACB’nin tarihinde sahaya çıkan en genç oyuncu olmuştu.
2007, 2008 ve 2009 yıllarında FIBA Avrupa’da Yılın Genç Oyuncusu ödülünün sahibi oldu. Saha görüşü ve pasörlüğü onun insanlar tarafından sevilmesini sağladı, ailesi de Rubio’yu o yaştayken aldığı ilgiden korumak için elinden geleni yaptı.
“Her şey o kadar hızlı ve doğal gerçekleşti ki profesyonel basketbolcu olmayı isteyip istemediğimi düşünemedim bile.” diyor Rubio.
2008 Olimpiyatları’nda İspanya milli takımı forması giydi ve Pekin’de ABD’ye karşı oynadıkları final maçındaki performansıyla bütün dünyaya kendini gösterdi. İspanya; Kobe Bryant, LeBron James, Dwyane Wade, Chris Paul ve Carmelo Anthony’nin bulunduğu “Redeem Team”i oldukça zorlamıştı. 17 yaşındaki oyun kurucu da bir adım bile geri atmamıştı.
“Korkum yoktu ve kötü şeyleri aklıma getirmiyordum,” diyor Rubio. “Hep iyi şeyler düşündüm ve o finalden keyif aldım.”
İstatistikleri inanılmaz değildi. Maçı 6 sayı – 6 ribaund – 3 asist ile bitirmişti. Fakat maçın ağırlığı arttıkça ülkesinin en önemli oyuncularından biri olduğu da açıkça ortaya çıkmıştı. İspanya ise maçı 118-107 kaybetti.
Fakat maçtaki performansı Rubio’yu radara soktu. Maçtan kısa bir süre sonra sağ bileğinden ameliyat olması gerekti. Çocuk haliyle televizyonda izlediği oyunculara karşı rekabet etme hissi maç esnasında bütün acıyı ve ağrıları gizlemişti.
“Çok eğleniyordum, tek bacakla bile oynayabilirdim” diyor Rubio.
Rubio ve İspanya, 2009 EuroBasket’te altın madalya kazandılar. 10 yıl sonra İspanya’yı Dünya şampiyonluğuna taşıdı ve MVP oldu. Pau ve Marc Gasol, Rudy Fernandez, Juan Carlos Navarro, Juancho ve Willy Hernangomez gibi isimlerle kurduğu kardeşlik, o takımları Rubio’nun favorisi yapıyordu.
Rubio 2009 NBA draftına hazırlanırken taraftarlar için fikir sahibi olabilecekleri tek şey o görüntü kalitesi düşük highlight videolarıydı. NBA takımları ile draft öncesi çıktığı antrenmanlar gizem içinde yapıldı. Beşinci sıradan Minnesota Timberwolves tarafından seçildikten sonra ilk röportajında kendisini hangi oyuncuya benzettiği soruldu.
“Ben Ricky Ruibo’yum,” dedi. “Kimseye benzemem.”
Aradan 15 yıl geçti ve Rubio, içten içe bu mottoya bağlı kalmanın gösterdiğinden çok daha zor olduğunu söylüyor.
“Keşke o sözlere uygun yaşayabilseydim. Denedim.”
Draft gecesindeki kutlama, İspanya’daki kontratının yarattığı belirsizlik sebebiyle çok büyümemişti. Joventut ile kontratının tamamen bitmesi için yaklaşık 6.5 milyon avro serbest kalma bedeli ödenmesi gerekiyordu. Timberwolves‘un ise verecek 500.000 doları vardı. Bu yüzden Rubio iki sezon daha İspanya’da kaldı.
2009 yılında Regal Barcelona’ya takaslandı. Joventut’a döndüğünde yuhalanmıştı. Kendi kontrolünde olmayan bir durum yüzünden böyle bir reaksiyonla karşılaşmak ona oyunun bu yönlerine dair bir fragman göstermiş olmuştu.
“Bu bir nebze unutuldu çünkü ben o hislere inanmak istemedim.” diyor Rubio. “Eğer inansaydım o hisler beni yok ederdi. 18 yaşındaydım ve benim için büyük bir olaydı. Sonra her şeyin ticaretten ibaret olduğunu fark ettim.”
Böylece Rubio için o tatlı gülüşü ve neşeli kişiliğinin altında neler olup bittiğini dış dünyanın bilmemesi için çabaladığı dönemler başlamış oldu.
“Belki de çok duygusal bir insan olduğum içindir fakat bazen kendimden hislerimi saklamak zorunda kaldım ki bunları hissetmeyeyim ve yüksek seviyede oynamama engel olmasınlar.”
Barcelona’da geçen iki yılın ardından serbest kalma bedeli sonunda Rubio’nun NBA’e gitmesine izin verecek seviyeye geldi.
20 Haziran 2011 tarihinde ailesiyle birlikte Minneapolis’e vardı. Bagajını almak için beklerken 100’den fazla taraftar ve takım çalışanı onu karşılamıştı.
“Rockstar gibi hissettim,” diyor Rubio. “Dürüst olmak gerekirse o sahne ışıklarını ben istemedim. Fakat şikayet de etmiyordum. Harika hissettirmişti.”
Sonunda Target Center parkelerine çıktığı ilk gün bomba gibiydi. Genç All-Star Kevin Love ile birlikte Rick Adelman gibi başarılı bir koçla beraber çalışırken Rubio, NBA sahnesine patlayarak girdi. Sadece onun görebileceği açılardan paslar attı, takım arkadaşları bile boş turnikeler ya da smaçlar için top kendilerini bulduğunda şaşkına döndü.
Derrick Rose, Russell Westbrook ve Deron Williams gibi skorer oyun kurucuların norma dönüştüğü bir dönemde Rubio, pasörlüğü yeniden havalı bir şey yaptı. Bel arkasından, bakmadan, koşarken, yarı sahadan alley-oop… Her pası atabiliyordu.
“En saf Ricky oydu,” diyor. “Rakip takıma saygısızlık falan yapmak değildi amacım. Daha çok oyundan keyif almaya çalışıyordum. Her zaman herkese saygılı olmaya çalışırım. Fakat aynı zamanda parkede eğlenmek istiyorum.”
Rubio’nun liderliği ve Love’ın skorerliğiyle birlikte Timberwolves 40 maçta 21 galibiyet almıştı ve 9 Mart 2012’de Los Angeles Lakers ile oynadıklarında 2004 yılından sonra ilk kez playofflara kalmanın peşindelerdi. Maçın bitimine 17 saniye vardı ve 102-101 öndelerdi. O anda Bryant, Rubio’nun diziyle çarpıştı. O salon hiçbir zaman o kadar sessiz olmamıştı. Sol dizindeki ön çapraz bağlar yırtılmıştı. Bu sakatlık Wolves‘ın düşüşüne sebep olmuş ve kariyerinin gidişatını değiştirmişti.
“Bir noktada yenilmez gibi hissetmeye başlamıştım. Sonra o sakatlık yaşandı ve bana etki etmeyeceğini düşündüm. Geri dönecektim. Başaramayacağımı düşünmüyordum bile.” diyor.
Rubio iyileşme sürecindeyken ikinci sezonunun ilk altı haftasını kaçırdı, beklentileri karşılayacak bir oyun sergilemesi ise bir altı hafta daha sürdü. Geri dönen Rubio daha dikkatli, pas oyununda daha temkinli ve daha az risk alan bir Rubio’ydu. Eninde sonunda ilk beş başlayan oyun kurucu haline döndü fakat hiçbir zaman çaylak sezonundaki o büyüyü geri yakalayamadı.
“Sakatlandığım güne ve nelerin farklı olabileceğine dair çok düşündüm,” diyor Rubio. “Her şeyin bir sebebi var. Bu konuyu ara ara düşünüyorum. O sezon çok eğleniyordum, inanamamıştım.”
2015-16 sezonu başlamadan günler önce Timberwolves’un Rubio ile arası iyi olan GM’i Flip Saunders, Hodgkin lenfoma hastalığı nedeniyle ani bir ölüm yaşadı. 2016 yılında Rubio, annesi Tona’yı kanserden kaybetti. Bu kayıp o kadar yıkıcı olmuştu ki emekli olmayı düşündü. Acılara dayanırken başını dik tutmaya çalıştı fakat artık çok yorucu olmaya başlamıştı.
“Performans göstermem gerekiyordu, basketbol oynamam gerekiyordu. Orada olmamın sebebi oydu. İşler benim için yolunda gidiyordu bu yüzden pişman değilim fakat aynı zamanda keşke kendime karşı daha dürüst olsaydım diyorum.”
Minnesota’da bir sezon daha oynadı fakat Tom Thibodeau ile aynı sayfada buluşamadılar ve 2017 draftından önce Utah’a takaslandı.
“12 yıllık kariyerime dönüp bakınca… Tabii ki ilk sefer her zaman harikadır. Çaylak sezonu özeldir,” diyor Rubio. “Fakat benim için gerçekten çok ama çok özeldi. Minnesota için de sanırım öyleydi.”
Rubio için Utah şehrine alışma süreci kolay geçmişti. Minnesota gibi Utah da orta seviye pazar takımıydı ve saha dışında kaliteli bir yaşam sunuyordu.
Jazz, Rubio’nun ilk sezonunda 48 maç kazandı ve ligdeki yedinci sezonunda ilk kez Rubio playoff sahnesine çıktı. İlk turda Oklahoma City Thunder‘ı elediler ve Rubio, 14.0 sayı – 7.3 ribaund – 7.0 asist – 1.3 top çalma ortalamalarıyla Westbrook ile olan eşleşmesinden alnı ak çıktı.
“NBA’deki en büyük sınavım oydu,” diyor Rubio. “Kişisel bir şey yoktu. Hep takımı düşündüm ve nasıl galip gelebileceğimize kafa yordum.”
Utah’tayken Rubio, annesinin anısına kanser araştırmaları için para toplayan “A Breath of Hope Lung” vakfı ile beraber çalıştı.
“Taraftarların da oyunun bir parçası olduğunu düşünüyorum,” diyor Rubio. “Oynadığım toplulukta hep iyi bir etki bırakmaya çalışıyorum. Bizi izleyerek büyüyen çocuklar için iyi birer rol model olmak zorundayız ve buna minnettarız. Ünümüzü avantaja çevirmeliyiz. Bazen bizi ailelerinden ya da öğretmenlerinden daha önde görüyorlar.”
Rubio, 2019 yılında serbest oyuncu olarak Phoenix Suns ile imzalamadan önce Utah’ta iki sezon daha geçirdi. Phoenix’te geçirdiği yılda eşi Sara ile birlikte Liam adındaki oğulları dünyaya geldi. Sonrasında ise pandemi sebebiyle kesilen 2020-21 sezonunun kalan kısmını Minnesota’da geçirdi.
Timberwolves, 2021’in sonunda Rubio’yu Cleveland’a takasladı. Başlangıçta buna dair şüpheleri olsa da Rubio, Cavaliers‘a kendini çabucak kabul ettirdi. Sezonun başlarında Madison Square Garden’da kazandıkları maçta 37 sayı attı ve beklentileri aşan Cavs takımında bençten gelerek 13.1 sayı ortalama tutturdu ve kariyerinin en yüksek rakamına ulaştı.
Minnesota’daki o çaylak sezonundaki havayı yıllar boyunca yakalamaya çalışan Rubio, sonunda onun bir benzerini yaşıyordu.
“Her şey mükemmeldi. Benden yüksek seviyede performans göstermemi bekleyen bir takım, fiziksel ve mental olarak zirveye çıkmış ben…” dedi Rubio. “O kadar iyi hissettiğim olmamıştı.”
Bütün bunlar 28 Aralık 2021’de New Orleans’ta olanları daha da yıkıcı hale getiriyor. Cavs maçın bitimine iki buçuk dakika kala gerideydi ve Rubio, Love’dan aldığı pasla penetreye başlamıştı. Pelicans‘ın pivotu Jonas Valanciunas penetreyi durdurmak için hamle yaptı. Pozisyonda Evan Mobley’e pas çıkaran Rubio, 2012’dekiyle aynı dizini burktu.
Sakatlıktan bir gün sonra Rubio yine pozitiflik saçtı. Lig tarihinin en çok sevilen oyuncularından Kobe Bryant’ın “ne olursa olsun devam et” mesajı veren bir videosunu paylaştı.
Videoda Bryant “Ben şunu fark ettim: Ne olursa olsun fırtına eninde sonunda diniyor.” diyordu.
Rubio’nun bu sakatlıktan dönmesi bir yıldan fazla sürdü. Fakat bir şekilde onun fırtınası hala devam ediyor.
“Dürüst olayım, hala tamamen atlattığımı düşünmüyorum,” diyor Rubio. “İşlerin neden hep böyle olduğuna dair düşüne düşüne özgüvenimi kaybettim. İyi bir sezon geçiriyorum, her şey yolunda gidiyor, atlattığım onca fırtınanın ardından bir de başıma bu mu geliyor?”
Cavaliers‘ın sezonu nisan ayında playoffun ilk turunda Knicks‘e karşı 4-1 kaybettikleri playoff serisiyle sona erdi. Rubio, İspanya’ya döndü ve yıllardır kulaklarına fısıldayan o şeytanlarla yüzleşmek zorunda kaldı. NBA’den emekli olduğunu açıkladığı gece için “Hayatımın en zor gecelerinden biriydi. Zihnim karanlıklara doğru sürüklendi.” diyor.
Rubio geçmişte de depresyon yaşamıştı fakat bunun sebebini anlayabilmişti. Bu sefer o kadar kolay olmadı. Evet, sakatlık büyük bir etkendi fakat bunun öne çıkan bir sebep olduğunu düşünmemişti. “Geçmişten gelen küçük şeylerin birikimi sonunda beni buldu.” diyor kendisi.
Bunca yıl sonra Rubio, o kadar genç yaşta bu işe başlamanın en iyi yol olup olmadığını merak ediyor. 14 yaşında başlayan ve 20 yıla yayılan stres… Bunun engel olduğu çocukluk hissiyatları…
“Zor, gerçekten zor çünkü hayatta bazen tek şansınız olur. Eğer o an trene atlamazsanız ileride ne olacağını bilemezsiniz. Fakat hayatımın başlarını daha çok keyif alarak geçirmeyi dilerdim.” diyor Rubio.
Belki de NBA’deki ilk yıllarında gözüken o çocuksu yapısı bu yüzden çok baskın geliyordu. İçindeki çocuk, profesyonellik dünyasına çok erken atılmanın yarattığı akvaryumdan kurtulmaya çalışıyordu. Günün sonunda basketbol onun için kendisini geride tutan ve keyif vermeyen şeylerden birine dönüşmüştü.
Annesi kanser tedavisi görürken basketbol oynadığı için ABD’deydi. Yeni doğan çocuğunu ve annesini birkaç gün sonra deplasmana gitmek için yalnız bırakmıştı.
Yaşadığı bütün zorluklarda Rubio kendisine ve etrafına “Ne çok yüksekten, ne çok alçaktan” demeye çalıştı. İçinde yaşadığı bu çatışma eninde sonuna dayanamayacağı bir hal aldı.
“Kayboldum. Kim olduğumu bilmiyordum. Kendimi yeniden inşa etmem gerekti. Pek çok insanın hayatlarının amaçlarını kaybettikleri için kendilerini yeniden inşa ettikleri noktalar olduğunu düşünüyorum. Şanslıyım ki ben bunu zamanında durdurdum.”
Rubio’nun etrafında ailesi, arkadaşları, eski takım arkadaşları ve basketboldan dünyasından insanlar vardı. Hepsi desteklerini ve iyi dileklerini sundular. Yaşadıklarına yönelik yardım almaya başladı ve o sisten yavaş yavaş çıkmaya başladı.
“Yalnız olmadığımı biliyorum. Yaşadıklarınızı anlattığınızda insanlar da sizle bağ kurabiliyor. Hepimiz insanız, aynı şeyleri farklı bağlamlarda tecrübe ediyoruz. Birbirinize destek olun, sevdiklerinize destek olun. Yalan söylemeyeceğim, zor bir süreç oldu.”
Emekliliğinden sonra her yerden takım arkadaşları Rubio’nun saha içindeki performansını övdü fakat bundan çok takım arkadaşlığı ve dostluğuna övgüler yağdı.
Devin Booker, Phoenix’teki muhabirlere “Saha içinde onu özleyeceğim fakat o benim sonsuza kadar arkadaşım olacak. Birlikte sadece bir yıl geçirsek de benim kariyerime çok etki etti.” dedi.
“Benim şampiyonluğum bu işte,” diyor Rubio. “Muhteşem bir oyuncu olarak bilinmektense iyi insan olarak bilinmeyi tercih ederim. Günün sonunda insanların hatırladığı kim olduğunuz, onlara nasıl hissettirdiğiniz oluyor; basketbolu iyi ya da kötü oynamanız değil.”
Kendini topladığı süreçte basketbolun dışında bir huzur ve ferahlık yakaladı. 2011’den beri ilk defa bir Noeli İspanya’da, ailesiyle geçirdi.
“Hayatta her şey değişiyor, bizler anılar biriktirmeye çalışıyoruz.” diyor Rubio. “Bu yıl basketbol yüzünden kenara attığım geleneklerin yılıydı. Sonunda onları gerçekleştirebildim.”
Rubio yavaş yavaş benliğini yeniden buluyor. Son haftalarda yaşadığı kişisel gelişim NBA kariyerini noktalama kararını daha da geçerli hale getiriyor.
“Bazen keşke daha iyi bir NBA kariyerim olsaydı diyorum. Keşke şampiyonluk yaşasaydım diyorum.” diyor Rubio. “Fakat günün sonunda dönüp bakıyorum ve çok eğlendiğimi görüyorum. Gerçekten keyif aldım.
Kötü günler oldu mu? Tabii ki. Dinlediğiniz hikaye mükemmel değil. Fakat çok şey öğrendim, süreç boyunca çok arkadaş edindim ve büyüdüm. Basketboldan çok keyif aldım.”
NBA kariyeri bitse de Rubio, Avrupa’ya dönme ihtimalini masaya kaldırmadı. Zihni berraklaştıkça tekrar sahalara çıktığı senaryoda vücudunun nasıl reaksiyon vereceğini düşünmeye başladı. Onca tecrübeden sonra henüz basketbol günlerinin tamamen sona erdiğini söylemeye hazır değil.
“Umarım bitmemiştir,” diyor kendisi de. “Bir noktada denemek istiyorum çünkü daha iyiye gidiyorum fakat farklı bir Rubio olacağına eminim. Önceliğim hep kendim olacak. Hala şoku atlatma sürecindeyim fakat biliyorum ki beni ben yapan en büyük şeylerden biri basketbol.”
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!