by Andreas Pistiolis / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 6 Şubat 2024 tarihinde Athletestories.gr’de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Türkiye için 6 Şubat 2023 sabahı herhangi bir günden çok farklıydı.
Ben her gün kaçta uyanırsam rutinimdeki gibi uyandım. Kahvemi içiyor, haberleri okuyordum ve hala sabaha karşı neler olduğuna dair fikrim yoktu.
İstanbul’da yaşıyordum, Gaziantep ve Suriye sınırından yüzlerce kilometre uzaktaydım. Ülkenin güney kısmına etki eden 7.8 şiddetindeki depremi hissetmeyecek kadar uzak bir mesafedeydik.
Fakat televizyonu açtığınız anda ya da telefonunuzla internete girdiğiniz anda çok ciddi bir şey olduğunu anlayabiliyordunuz. Felaket seviyesinde bir afet yaşandığını görüyordunuz. Fakat ilk bakışta hayal edilemeyecek seviyedeki durumu tam kavrayamıyordunuz.
Tamamıyla Bir Yıkım
Mevsim kıştı ve ülkenin her yerinde kar yağıyordu. Genelde iklimin daha ılıman olduğu Türkiye’nin güney kısmında bile sıcaklıklar sıfıra yaklamış, hatta altına düşmüştü. Deprem gece yarısında, herkes evinde ve yatağındayken gerçekleşti.
Gün devam ettikçe neler olduğunun farkına vardık. Antrenmana gittim ve Türk oyuncularla, koçlarla ve Galatasaray yönetiminden insanlarla konuştum. Onlar bana durumu birinci ağızdan anlattılar.
Büyük çoğunluğun o bölgede yaşayan bir akrabası, arkadaşı ya da tanıdığı vardı. Herkes olabildiğince bilgi almaya çalışıyordu, orada yaşayan arkadaşları ve akrabaları için endişeleniyordu. Herkes bir trajedinin içindeydi.
Çeşitli spor müsabakaları için orada bulunan erkek ve kız spor takımlarının enkaz altında arandığını duyduk. Bölgedeki yarışmalar için orada bulunan okullardan öğrencilerin aniden kaybolduğunu duyduk.
Gün ilerledikçe yıkımın büyüklüğünü anladık. Yüzlerce bina çökmüştü. Bütün bunların yanında ısıran bir soğuk vardı ve iyice cehenneme çeviriyordu.
Dünyadan reaksiyon
Her alanda direkt olarak seferberlik başlatıldı. Ülkenin gösterdiği dayanışma eşi benzeri görülmemiş seviyedeydi. Tabii ki biz de Galatasaray‘da insanları kıyafet, yemek, ihtiyaç duyulabilecek ne varsa toplamak ve yardım etmek için davet ettik. İstanbul’daki destek dalgası örneği görülmemişti.
Abartmadan söylüyorum, 20 milyon insan, bütün şehir seferber oldu. Gönüllü iş yapan, elinden gelen yardımı eden çok fazla insan vardı. O süreçte kimse başka bir işle uğraşmadı, herkes uzakta da olsa çok zor zamanlardan geçen ülke insanlarının yanında olmaya çalıştı.
Tanıdıkları insanların cenazelerine giden oyuncularımız oldu. Kafamızı biraz olsun rahatlatabilmek için antrenman mı yapsak yoksa zamana mı bıraksak bilemiyorduk. Biz de doğru seçimi yapmaya çalışıyorduk.
Birkaç gün sonra takımımızın ana sponsorlarından biriyle yaptığım görüşmede şok oldum. Erden Timur bir inşaat firmasının sahibi ve ilk andan itibaren kurtarma ekipleriyle, kendi ekibinden insanlarla bizzat kendisi de trajedinin olduğu yerde insanlara yardım ediyordu. Birkaç gün sonra İstanbul’a döndüğünde görüştük. Günlerce uyumamış, bitkin düşmüş, gördüklerinden şoka uğramış bir adam gördüm. Bana anlattıkları tüylerimi diken diken ediyordu.
En korkuncu ise bana depremin kaç kilometre kareye etki ettiğini, kaç insanın o bölgede yaşadığını, kaç insanın hayatını kaybettiğini, kaç insanın hala kayıp olduğunu ve kaç insanın her şeyini kaybettiğini anlatmasıydı. O zaman ana akım medyada geçen rakamların azaltılmış olduğunu ve belki de felaketin gerçek büyüklüğünü yansıtmadığını anladım.
Trajedi karşısında eller kollar bağlı
Bütün bunlara karşı ben ne mi hissettim? Yaşanan trajedinin büyüklüğü karşısında elim kolum bağlanmış gibiydi. Daha doğrusu nasıl yardım edeceğimi bilmiyordum. Yaptıklarımız, kıyafet, kaynak, para toplamak gibi şeyler yaşananların yanında çok küçük geldi gözüme.
Türk, Suriyeli ya da Yunan olmanızın o an hiçbir önemi yoktu.
Her geçen gün iyi haber duyacağınızı, işlerin daha iyiye gideceğini umuyordunuz fakat sonra tahminlerinizin ne kadar iyimser olduğunu görüyordunuz. Ülkede bir büyük depremin daha yaşanabileceği endişesi televizyonda ve internette sürekli gördüğünüz yıkım görüntüleriyle birlikte umutsuzluğa yol açıyordu.
Bunu belirtiyorum çünkü herkesin yardım çabalarına ek olarak medyanın küçük bir bölümünde İstanbul’da büyük bir depremin kaçınılmaz olduğu, bir kıyamet senaryosu olduğu gözüktü Ne yazık ki insanların korkusu ve paniğinden faydalanarak izlenme, tanınma amaçlayan pek çok kişi oldu. Televizyonlara çıktılar ve herhangi bilimsel veri olmadan Marmara’daki fayların tetiklendiğini ve aynı büyüklükte İstanbul’u yok edecek bir deprem olacağını söylediler. Bütün bunlar bilinç altında bile olsa dünyayı etkiliyordu.
Günün sonunda yaklaşık bir ay boyunca medyada, televizyonda ya da internette depremden başka bir şey olmadı. Diğer haberlere, normal rutinlere dönmek için çok geçti.
Spor umut verir
Spor tarafında doğal olarak her şey durdu. Şampiyonlar Ligi ertelendi, bu sezonun erken bitirilmesi bile tartışıldı. Türkiye Kupası iptal edildi. Yeniden başlamak oldukça uzun zaman aldı. Deprem bölgesinin takımlarının devam edip edemeyeceğini bilmiyorduk bile. Oynamak ya da her şeyin durması arasında bir ikilem gerçekleşti.
Sadece basketbol insanları değil, spor insanları tarafından alınan pozisyonu ben de uygun gördüm.
Oynamaya devam edelim ki insanlara hayatlarına devam edebilmeleri için yardımımız olsun. Spor, büyük şehirde de küçük şehirde de sosyal hayatın bir parçası.
İlk maçlar biraz garipti. Herkes hissizleşmişti. Sonrasında işler iyiye gitmeye başladı. Tabii ki depremden etkilenen bölgeden gelen takımlar için işler çok zordu. Örnek olarak Gaziantep ile oynamamız gerekiyordu fakat oraya seyahat edemeyeceğimiz için rakibimiz İstanbul’a geldi.
Daha genel pencerede ise kendi ülkelerinde yersiz kalan çok fazla insan vardı. İnsanlar göz açıp kapayıncaya kadar her şeyini kaybetti. Artık orada kimse yaşamıyordu. Bazı insanlar yurtdışına çıktı. İstanbul’da bir akrabasını ya da arkadaşını kaybeden pek çok tanıdığımız oldu. Kendi tanıdıklarının kalabilecekleri bir yer için soruşturan çok insan vardı.
Yaşananlar eşi benzeri görülmemiş şeylerdi. Öyle yoğun geçen bir iki aylık süreçti ki hayatım boyunca unutmayacağım. Böyle bir şeye hazırlıklı olmanız imkansız. İleride çocuklarıma yaşadıklarımı anlatacağım. Bir gün süren ve biten bir şey değildi. Ne kadar yıl geçerse geçsin o günleri yaşayan insanlardan şok eden hikayeler gün yüzüne çıkmaya devam edecek.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!