by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
Andy Bailey’nin yazdığı bu yazı, 25 Şubat 2024 tarihinde Bleacher Report’ta yayınlanmış ve uyarlanarak Türkçe’ye çevrilmiştir.
NBA’de mevcut sezon, birçok noktada eşitliklerle dolu geçiyor. Şampiyonluk mücadelesi veren takımlar arasında diğerlerine göre bariz şekilde öne çıkan bir takım görmüyoruz. Ligin alt sıralarına baktığımızda ise sezonu çok kötü geçiren beş takım görüyoruz.
San Antonio Spurs (-8.4), Portland Trail Blazers (-8.9), Detroit Pistons (-9.0), Washington Wizards (-9.2) ve Charlotte Hornets (-10.6), her 100 pozisyon başına rakiplerinden ortalama sekiz sayı farktan fazla yiyorlar.
Öte yandan yazıda değineceğim takımlardan biri olan Brooklyn Nets, yukarıda saydığım beş takımın aksine bu sezon 100 pozisyon başına rakiplerinden 8 veya daha fazla fark yemedi. Yine de yeniden yapılanma süreçlerinin şu sıralar epey yoldan sapmış olması, bence ligin en kötü takımları arasında anılmalarına yol açmalı.
Detaylara girişmeden önce yeniden yapılanma süreçleri kötü giden ve gerçekten kötü olan takımları birbirinden ayırmamız gerekiyor. Mesela Brooklyn Nets, kadrosundan ziyade yeniden yapılanma sürecinin çok kötü ilerlemesinden dolayı bu yazıda olmayı hak ediyor.
Victor Wembanyama gibi sıra dışı bir yeteneğe sahip olan San Antonio Spurs ise genel kadro kalitesinin çok kötü olmasından dolayı bu yazıda yer alıyor. Tıpkı Nets gibi bir yeniden yapılanma sürecinin içerisinde olan Spurs, Nets’in aksine bu süreci sağlıklı şekilde yürütebildiği takdirde birkaç sezon içerisinde çok iyi bir takıma dönüşebilir.
Bu iki örneğin dışında saydığım iki kategoriye de bir şekilde dahil olabilecek dört takım var. Kötü bir takım, kötü bir yeniden yapılanma ya da her ikisinden de biraz olsun, tüm bu takımların şu anda bulundukları yerde olmalarının nedenlerini aşağıda göreceksiniz.
Charlotte Hornets: Sakatlık Sorunları ve Yönetim
Elbette takım içerisinde yaşanan sakatlık problemlerinden dolayı çıkıp birilerini suçlamak kolay değil. Yine de Charlotte Hornets‘ın süper yıldız adayı LaMelo Ball’un kariyerinin şu ana kadarki bölümünde kaçırdığı maç sayısının çokluğunu göz ardı edemeyiz.
Sakatlanmadığı ve sağlıklı şekilde sahada kalabildiği anlarda çoğu kişi, LaMelo Ball’un ligin en iyi 25-30 oyuncusundan biri olduğunu düşünüyor. NBA’de geçirdiği üç sezonda maç başına 21.6 sayı ve 7.9 asist ortalamaları tutturan LaMelo, gerçekten çok değerli bir oyuncu. Evet, sonuç olarak LaMelo’nun Hornets için ne denli büyük bir eksik olduğu herkesin malumu. Yine de şu anki korkunç durumu yalnızca onun yokluğuna bağlamak hata olur.
Charlotte, LaMelo sahadayken rakiplerinden 100 pozisyon başına şu ankine kıyasla daha az fark yiyor. Yine de LaMelo’nun varlığı, bu istatistiği göz önünde bulundurduğumuzda her şeyi değiştirecek kadar ciddi bir etki yapmıyor. Şu an 100 pozisyon başına ortalama 10.6 sayı fark yiyen Hornets, LaMelo varken de ortalama 8.6 sayı fark yiyor.
Bu tablonun ortaya çıkmasında yönetim kademesinde yapılan hataların rolü çok büyük. 2021 NBA Draft’ının 11. sırasından seçim yapma hakkına sahip olan Hornets, gidip şu sıralar lige tutunabilmeyi bile başaramayan James Bouknight’ı seçti. Ayrıca Hornets, son birkaç sene içerisinde Shai Gilgeous-Alexander ve Jalen Duran gibi önemli oyuncuların seçildiği takas haklarını farklı takımlara yolladı.
Özellikle 2020 senesinde yaptıkları Gordon Hayward takası ve oyuncuya verdikleri yüksek meblağlı kontrat, bariz şekilde Hornets için beklenen sonucu hiç vermedi. Kısacası Charlotte Hornets yönetimi, LaMelo Ball’un etrafına doğru oyuncuları eklemeyi hiç ama hiç başaramadı.
Yine de şöyle bir durum var. Şu sıralar her ne kadar kabus gibi bir sezon geçiriyor olsalar bile Hornets, yeniden yapılanma süreci bakımından çok kötü bir durumda değil. Sahada kalmakta çok zorlanmasına karşın LaMelo Ball, etrafına takım inşa edilebilecek kalitede bir yıldız.
Öte yandan 2023 Draft’ının 2. sıra seçimi Brandon Miller, atletizmi ve şut tehdidiyle Ball’u tamamlayabilecek bir forvet gibi gözüküyor. 2022 Draft’ının 15. sıra seçimi Mark Williams ise önemli bir çember koruyucuya dönüşme potansiyeline sahip.
Evet, sonuç olarak Charlotte Hornets’ın ilerleyen yıllar için bir potansiyelinin olduğu doğru. Yine de şu an bu potansiyeli galibiyetlere çevirme konusunda epey başarısızlar.
Washington Wizards: Yönetim
Washington Wizards yönetimi, yıllar içerisinde yapmış olduğu birçok hatalı tercih neticesinde takımın korkunç bir hale gelmesindeki baş sorumlu oldu.
2022 yılında Bradley Beal’a 5 yıl, 251 milyon dolarlık devasa bir kontrat veren Wizards yönetimi, bu hamleyle birlikte adeta takımın gelecek senelerinin önüne çok büyük bir engel koydu. Açıkçası o dönem Beal’a bu kontratı vermenin en ufak bir mantıklı gerekçesi yoktu. Açıkçası Beal da takımın geleceğini riske atmak pahasına bu paraların verilmesi gereken bir oyuncu değildi.
Bu kontratı imzaladıktan sadece bir sezon sonra Bradley Beal, takasla Phoenix Suns‘ın yolunu tuttu. Wizards ise Beal’ın karşılığında önce Chris Paul’u, sonrasındaysa Jordan Poole’u aldı.
Elbette Poole’un kontratı, Beal’ın 2022 yılında imzaladığı kontrat kadar yüksek meblağlı değil. Yine de bu durum, Poole’un Wizards için çok kötü bir sözleşmeye sahip olduğu gerçeğini değiştirmiyor. 2022 yılında 4 yıl, 128 milyon dolarlık bir kontrat imzalayan Jordan Poole, açıkçası şu sıralar NBA’in en verimsiz oyuncularından biri. Daha da kötüsü Poole, şu sıralar Wizards’ta ilk beş çıkamayacak kadar berbat bir durumda.
Elbette Jordan Poole’un takımdaki varlığı, Wizards’ın sürekli kaybetmesindeki ana faktör değil. Wizards’ın 2022 Draft’ının ilk turunda seçtiği Johnny Davis, açıkçası NBA’de pek tutunabilecekmiş gibi gözükmüyor.
Son yıllardaki ilk tur seçimlerinin her birinde forvet oyuncusu seçen Wizards, bu seçimler arasında yer alan Troy Brown ve Rui Hachimura’yı farklı takımlara yolladı bile. Öte yandan 2021 Draft’ının 15. sıra seçimi Corey Kispert, takıma düzenli olarak katkı verebilecek bir isim gibi gözüküyor.
Wizards’ın genç forvetleri Deni Avdija ve Bilal Coulibaly, gelecek için umut vadediyorlar. Yine de kadronun ne halde olduğuna bakarsak potansiyelli oyuncuların böyle bir ortamda düzenli olarak gelişebileceklerini düşünmek zor.
Detroit Pistons: Koç
Açıkçası Detroit Pistons, şu sıralar kadrosunda birçok potansiyelli genç oyuncuyu bulunduruyor.
Cade Cunningham, yıldız bir oyun kurucuya dönüşebilmek için gerçekten dikkat çekici bir fiziğe sahip. Her ne kadar kariyerinin şu ana kadarki bölümünde skorerliği bakımından soru işaretleri yaratsa bile Cunningham; oyunu kontrol etme, tempoyu ayarlama ve ikili oyunları yönetme konusunda özel bir oyuncu.
Jalen Duran, gelecekte tam anlamıyla bir double-double makinesine dönüşebileceğinin izlenimlerini veriyor. Ayrıca Duran, bu sezon pasörlük yönünden kendini geliştirmeyi başardı.
En baştan itibaren önemli bir delici olan Jaden Ivey, bu sezon üçlük yüzdesini lig ortalamasına iyice yaklaştırdı. 2023 Draft’ının 5. sıra seçimi olan Ausar Thompson ise ‘maçı değiştirebilecek’ türde bir oyuncu haline gelme potansiyeline sahip.
Açıkçası Thompson, şu an sahada pozisyonsuz bir oyuncu gibi gözüküyor. Bu durum, Thompson’a dair en olumlu noktalardan biri. Hücumda top yönlendirebilen, rakibin forvetlerini savunabilen, ribaundlarda fark yaratan ve boyalı alanda çok iyi bir bitirici olan Thmpson, gerçekten çok büyük bir potansiyele sahip. İleride şutunu da biraz geliştirebilirse Ausar Thompson, ligin önemli yıldızlarından birine dönüşebilir.
Yine de sorun şu. Altı yıl, 78.5 milyon dolarlık çok büyük kontratının ilk senesini geçiren koç Monty Williams, yukarıda saydığım bu gençlerin gelişimine henüz gerçek anlamda bir katkı yapmış değil.
Açıkçası koç Williams, gençleri düzenli olarak oynatmak ve Bojan Bogdanovic ile Alec Burks gibi veteranlara süre vermek konusunda gereken dengeyi sağlayamadı. Jaden Ivey’i oynaması gereken rolda kullanmamak konusunda ilginç şekilde ısrarcı gözüken Williams, bunun yerine çoğunlukla Killian Hayes’i ilk beş başlatmayı tercih etti. Killian Hayes’in kısa süre önce serbest bırakılması ise işleri epey gülünç bir hale getirdi.
Takımın en önemli iki potansiyelinden biri olan Ausar Thompson’ın da bariz bir rolü yoktu. Şu ana dek koç Williams, Thompson’ı birçok farklı rolde ve pozisyonda kullanmayı tercih etti. Oyuncuları belli rollerde kullanma konusunda bir istikrar henüz görülmedi.
Artık Şubat ayındayız ve buna rağmen hala Pistons maçlarını izlediğimizde oyuncuların hem hücumda, hem de savunmada organize olma konusunda çok ciddi sorunlar yaşadıklarını görebiliyoruz.
Pistons’ın şu ana içerisinde bulunduğu durumu belki de en doğru şekilde The Athletic yazarlarından Seth Partnow özetlemişti:
“Yapılan kötü koçluğun bir takımı kötüye götürdüğünü daha önce birçok kez gördük. Yine de yapılan kötü koçluğun komple bir organizasyonu geriye götürdüğüne daha önce çok az rastlamıştık. Şu an Detroit Pistons’ın içerisinde bulunduğu durum bu şekilde.”
Portland Trail Blazers: Koç ve Yönetim
Koç Chauncey Billups’ın Portland’da kendisine sunulan kadroyla yapabileceği birçok şey vardı. Buna karşın şu ana dek korkunç bir sezon geçiren Portland, en başından itibaren Playoff yarışının çok uzağında kaldı. Ayrıca genç oyuncuların performansı ve oyuncu gelişimi gibi konularda da Portland, şu ana dek hiç iyi bir görüntü sergilemedi.
Yazın Phoenix Suns‘tan ayrılarak takıma katılan Deandre Ayton, şu ana kadar Phoenix’teki en kötü halinden bile daha kötü bir performans ortaya koydu. Kadronun en önemli potansiyellerinden biri olan Shaedon Sharpe, skor ortalamasını geçtiğimiz sezona göre epey arttırmış olmasına karşın şut verimliliği konusunda gün geçtikçe geriye gidiyor.
Ayrıca her ne kadar performansına ve potansiyeline dair kesin yargılarla konuşmak için henüz erken olsa da yazın çok büyük beklentilerle Draft edilen Scoot Henderson, şu ana dek beklentilerin çok altında kaldı. Hatta beklentilere kıyasla Henderson, son birkaç yılın en çok hayal kırıklığı yaratan çaylak sezonlarından birini geçiriyor olabilir.
Maç başına 11.8 şut kullanan genç oyun kurucu, 12.8 sayı ortalamasıyla oynuyor. Ayrıca maç başına 4.7 asist ve 3.0 top kaybı yapan Henderson, bu alanda da pek verimli gözükmüyor. Daha detaylı istatistiklere bakarsak Henderson, sahadayken takımına -6.3 yazıyor. Bu -6.3 rakamı, Henderson’ı çaylak sezonunda 1000 dakikadan fazla süre alan oyuncular arasında 938. sıraya koyuyor.
Öte yandan şu an Portland’ın bu durumda olmasının tek sorumlusu koç Chauncey Billups değil. Sonuçta bu kadroyu bir araya koç Billups değil, yönetim getirdi. Kadrosunda Malcolm Brogdon ve Jerami Grant gibi iki değerli parçayı bulunduran Portland, muhtemelen bu iki oyuncu olması şu ankinden bile daha kötü bir durumda olurdu. Yine de bu durum, Portland’ın bu iki isimle de çok kötü durumda olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Şu sıralar yeniden yapılanmaya çalışan Portland, Jerami Grant ve Malcolm Brogdon’ı takasla elden çıkarıp geleceğe yatırım yapabilseydi yeniden yapılanma süreci açısından çok daha sağlıklı bir durumda olabilirdi.
San Antonio Spurs: Koç
San Antonio Spurs, bariz şekilde sezonu en kötü geçiren takımlardan biri. Her ne kadar takımda Victor Wembanyama gibi sıra dışı bir süper yıldız adayı olsa bile Spurs, Wembanyama dışında tam anlamıyla yıldız potansiyeline sahip bir ismi kadrosunda bulundurmuyor. Yine de Wembanyama’nın olağanüstü potansiyeli, Spurs’ün yeniden yapılanma sürecinin doğru yolda olduğunu anlamak için tek başına yeterli bir gösterge.
Henüz 20 yaşında olmasına karşın Wemby, daha şimdiden ligin en iyi 25-30 oyuncusundan biri haline geldi bile. Ayrıca Wembanyama’nın etrafında Devin Vassell, Zach Collins ve Keldon Johnson gibi parçaların olması, Spurs’ün bu sezona biraz daha galibiyet odaklı bakmasını sağlayabilirdi. Buna karşın takımın efsanevi koçu Gregg Popovich, bu konuda epey tereddütlü hareket etti.
Bu tereddütü de ilk olarak Wembanyama’nın sürelerine bakarak görebiliyoruz. Evet, sahip olduğu sıra dışı fizik nedeniyle Wembanyama, sakatlanmaya epey açık bir oyuncu. Muhtemelen koç Popovich, Wembanyama’yı maç başına 30 dakikadan az oynatma kararını tek başına almadı. Yine de Wemby’nin maç başına 28 dakika oynaması, Spurs’ün maçlarda galibiyet alma ihtimalini de belirgin şekilde azalttı.
Öte yandan Popovich’in denemeleri arasında en ilginci ise Jeremy Sochan’ı oyun kurucu olarak kullanma çabasıydı. Elbette 2.03 boyundaki Sochan’ın oyun kurucu olarak katkı verebilmesi hiç fena olmazdı. Buna karşın kolej kariyerine ve çaylak sezonuna dair elimizdeki tüm veriler, Sochan’ın en verimli olduğu pozisyonun forvet olduğunu gösteriyor. Açıkçası Sochan, muhtemelen basketbol kariyeri boyunca öncelikli olarak savunmasıyla öne çıkmaya çalışan bir oyuncu olacak.
Ayrıca Wembanyama sahadayken beraber oynadığı oyun kurucunun Sochan gibi pasörlük meziyetleri sınırlı bir isim olması, bir noktada Wemby’nin yükselişini de olumsuz etkilemiş olabilir. Bu sezon Victor Wembanyama, oyun kurucu pozisyonundaki Jeremy Sochan ile toplam 506 dakika süre aldı. Bu 506 dakikada 21.2 sayı ortalaması tutturan Wemby, ‘true shooting’ yüzdesinse ise %49.8’de kaldı. Ligin ‘true shooting’ ortalamasının %58.2 olduğunu düşünürsek bu durum, bazı şeyleri açıklıyor olabilir.
Wembanyama, takımın tek geleneksel oyun kurucusu olan Tre Jones ile ise toplam sadece 316 dakikayı sahada beraber geçirdi. Bu 316 dakikada Wemby, 24.8 sayı ortalaması tutturdu. Genç yıldızın true shooting yüzdesi ise %53.4’e yükseldi.
Brooklyn Nets: Yönetim
Evet, şu an dünyada Brooklyn Nets kadar eli kolu bağlı olan takım sayısı muhtemelen çok azdır. Takımın açık ara en çok maaş alan oyuncusu konumundaki Ben Simmons, bu sezon sadece 13 maça çıkabildi. İşin daha kötüsü, Simmons’ın gelecekte daha düzenli oynamaya başlayacağına dair ortada en ufak bir gösterge bile yok.
Bundan yaklaşık 1 yıl önce Kevin Durant takası neticesinde kadroya katılan Mikal Bridges, o dönemler takımın ana oyuncusu olabileceği düşünülen bir isimdi. Aradan geçen aylar net şekilde gösterdi ki Bridges, her ne kadar iyi bir oyuncu olsa bile bir takımı taşıyabilecek türden bir isim değil.
Öte yandan Brooklyn Nets yönetiminin eline bu gerçeği kavrayabilmeleri ve yeniden yapılanma sürecini düşünerek Bridges’i elden çıkarabilmeleri için bazı fırsatlar geçti. Buna karşın Nets yönetimi, bu fırsatı geri tepmeyi ve Bridges’i takımda tutmayı seçti.
HoopsHype’dan Mike Scotto’nun haberine göre Houston Rockets, takas döneminde Mikal Bridges’i kadrosuna katmak istiyordu. Hatta Rockets, bu hamle için Brooklyn’den geçmişteki James Harden takası neticesinde aldığı ve henüz kullanmadığı Draft haklarını geri yollamaya hazırdı.
Buna karşın haberde belirtilene göre Nets, en başından itibaren Bridges’i Rockets’a göndermeye niyetli değildi. Bu yüzden görüşmeler hiçbir zaman ileri safhalara taşınmadı.
Açıkçası bu takas, Brooklyn Nets için yeniden yapılanma sürecine girmek ve yıllardır organizasyon içerisinde süren kısır döngüyü sonlandırmak için çok iyi bir fırsat olabilirdi. Buna karşın Nets yönetimi, bu ihtimali değerlendirmedi bile. Bunun yerine veteran isimlerle dolu bir kadroyla şanslarını denemeye devam etmek istediler.
Her ne kadar şu sıralar Doğu Konferansı’nda Play-In yarışının bir parçası olsalar bile Brooklyn Nets için gelecek pek parlak gözükmüyor.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!