by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
Turkish Airlines EuroLeague’de artık sezonun son düzlüğüne giriş yaptık. Kıran kırana geçen Playoff serilerinin ardından adını Final Four’a yazdıran dört takım da belli oldu ve bizleri Berlin’de heyecan dolu karşılaşmalar bekliyor.
Sezonun büyük bölümünde ilk dört sıra mücadelesi veren temsilcimiz Fenerbahçe Beko, saha avantajını elde edemese bile altıncı sırayı alarak Play-In’i pas geçerek direkt olarak Playoff biletini kaptı.
Playoff turunda lig üçüncüsü AS Monaco ile eşleşen temsilcimiz, son saniyeye kadar çok büyük çekişmeye sahne olan serinin sonucunda seriyi 3-2 kazanarak tarihte beşinci maçı deplasmanda kazanan ilk takım oldu.
Böylelikle Fenerbahçe, Final Four yarı finalinde Ergin Ataman yönetimindeki Panathinaikos‘un karşısına dikildi. Temsilcimizin hedefi, altı yıllık aranın ardından bir kez daha finalde boy göstermek olacak.
Eurohoops Fırın, bugünkü serisinde Fenerbahçe Beko – Panathinaikos maçının saha içi şifrelerine göz atıyor.
Rakip Panathinaikos Nasıl Bir Takım?
Bildiğiniz üzere Panathinaikos, Avrupa basketbolu tarihinin en başarılı kulüplerinden bir tanesi. Modern EuroLeague döneminde (2001 sonrası) tam dört kez şampiyonluğa uzanan Yunan ekibi, bu alanda Maccabi ve CSKA Moskova ile birlikte zirveyi paylaşıyor.
Öte yandan Panathinaikos, yine bildiğiniz üzere son yıllarda o şaşalı günlerinden epey uzaktı. Özellikle 13 senelik Zeljko Obradovic döneminde kupalara ve başarılara çok alışık bir kulüp haline gelen Yunan ekibi, Obradovic‘in ayrılığından sonra toparlanmakta çok zorlandı.
Defalarca kez Final Four’un eşiğine kadar gelse bile Panathinaikos, bir türlü beklenen o son adımı atamadı ve hep Playoff’ta takıldı. 2013 ve 2019 yılları arasında üst üste tam yedi kez Playoff’ta elenen Yunan ekibi, son dönemlerde ise o günleri bile arar hale gelmişti.
2022-23 sezonunu 17. sırada tamamlayarak kulüp tarihinin en kötü sezonlarından birini geride bırakan Panathinaikos, yaz döneminden itibaren kötü gidişata artık bir ‘dur’ demek için harekete geçti.
İlk olarak takımın başına koç Ergin Ataman’ı getiren Yunan ekibi, sonrasında ise başta Kostas Sloukas olmak üzere yaptığı önemli hamlelerle eski güzel günlerine dönebilmek için büyük bir adım attı.
Harcanan paraya ve iyice artan beklentilere rağmen Panathinaikos, aslında sezona beklenen başlangıcı yapamadı. EuroLeague’deki ilk maçında OAKA’da ezeli rakibi Olympiakos’a kaybeden yeşil-beyazlı ekip, ilk altı maçında sadece iki galibiyet alabildi.
Açıkçası Kostas Sloukas ve Luca Vildoza ikilisi, takımın ana ikilisi olarak pek uyumlu gözükmüyorlardı. Ergin Ataman takımlarında kısa ikililerinin ve yaratıcı oyuncuların ne denli büyük öneme sahip oldukları hepimizin malumu. Hal böyle olunca Panathinaikos’ta sanki bir şeyler eksik gibi gözüküyordu.
Bu noktada sezon ortasında yapılan Kendrick Nunn hamlesi, Panathinaikos için sezonun gidişatını neredeyse 180 derece değiştirdi. Başlarda adaptasyon sorunları yaşasa da alışma sürecini tamamladıktan sonra müthiş bir etki yapan Nunn, skorerliği ve atletizmiyle Panathinaikos’u olduğundan çok daha keskin bir hücum takımı haline getirdi.
Nunn hamlesiyle birlikte Panathinaikos için yapbozun parçaları tamamlanmış gibi oldu. Bu hamleden sonra zaman içerisinde Ergin Ataman’ın ekibi, sahada rol tanımlarının fazlasıyla belli olduğu, dengeli bir takıma dönüştü. Bu da haliyle Panathinaikos’un sezonunu epey olumlu etkiledi.
Sezonun ikinci yarısını mükemmele yakın geçiren Panathinaikos, aldığı üst üste galibiyetlerle önce ilk dört sıraya, sonrasında da ikinci sıraya tırmandı. Böylelikle Yunan ekibi, yalnızca beş senelik Playoff hasretini bitirmekle kalmadı. Playoff’ta saha avantajını da elde etmiş oldu.
Peki bu yükseliş nasıl gerçekleşti?
Aslında hepimiz Ergin Ataman takımlarına az çok hakimiz. Koç Ataman’ın takımları, yıllardır yaratıcı oyuncuların fazlasıyla ön plana olduğu, rol tanımlarının net şekilde belli olduğu, rotasyonu çok aktif kullanmayan ve top paylaşımının ön planda olduğu takımlar oluyorlar.
Anadolu Efes döneminde Ergin Ataman, Shane Larkin ve Vasilije Micic’in önderliğinde istediği yapıyı kurarak EuroLeague tarihinin en etkili hücum takımlarından birini ortaya çıkarmıştı.
Bu iki süper yıldızın Rodrigue Beaubois, Krunoslav Simon, Adrien Moerman, Tibor Pleiss ve bir dönem Sertaç Şanlı gibi topsuz oyun bilgisi yüksek ve şutör oyuncularla tamamlanmış olması, ortaya müthiş bir takım kimyası çıkarmıştı. Bu da üst üste iki EuroLeague şampiyonluğunun gelmesinde çok büyük rol oynamıştı.
Panathinaikos’ta da benzer bir durumu görüyoruz. Kadrosunda Kostas Sloukas ve Kendrick Nunn gibi çok özel iki kısayı bulunduran Ergin Ataman, bu iki yıldızı Marius Grigonis, Dinos Mitoglou, Jerian Grant ve Mathias Lessort gibi oyuncularla tamamlamayı başardı.
Haftalar ilerledikçe tamamlayıcı oyuncuların Sloukas ve Nunn’la oynama alışkanlıklarının yükselmesi, beklendiği üzere alınan neticelere epey pozitif bir etki yaptı. Sezon başında hücum etmekte çok zorlanan ve sürekli zorlama birebirlere kalan Panathinaikos, özellikle normal sezonun son bölümünden itibaren çok daha etkili bir hücum takımına dönüştü.
Peki sezonun önemli bölümünde hücumun işlememesine rağmen Panathinaikos nasıl Playoff hattında kalmayı başardı? Bu sorunun cevabı basit, takım savunmasıyla.
Aslında Ergin Ataman takımları, yıllardır başta savunmadan çok hücumla öne çıkan takımlar olurlar. Panathinaikos’ta ise önemli bir süre durum farklıydı. Başlarda hücumda çok zorlanan Yunan ekibi, buna karşın sezon başından itibaren hep savunmada belli bir standardı korumayı başardı.
Bunu istatistiklere baktığımızda da bariz şekilde görebiliyoruz. Maç başına potasında sadece 77 sayıya izin veren Panathinaikos, bu alanda ezeli rakibi Olympiakos’un ardından ikinci sırada yer alıyor. Ayrıca rakiplerini maç başına tam 13 top kaybına zorlayan Yunan ekibi, bu alanda da epey iyi bir iş çıkarıyor.
Bu noktada Panathinaikos’un en büyük avantajı, kadrosunda başta Jerian Grant olmak üzere Mathias Lessort, Dinos Mitoglou, Juancho Hernangomez ve Panagiotis Kalaitzakis gibi sert savunmacıları bulundurması. Özellikle tepe baskısını son derece agresif yapan Yunan ekibi, bu sezon çoğu rakibinin hücum ritmini bozmayı başardı.
Panathinaikos, Ergin Ataman takımlarında çok sık görmediğimiz üzere savunmada switch’lerden epey faydalanan bir takım. Bu noktada kadro yapısının rakibin hücum aksiyonlarını switch ile savunmaya uygun olması, Yunan ekibine savunmada önemli bir avantaj sağlıyor.
Panathinaikos, bu sayede Kostas Sloukas ve zaman zaman Kendrick Nunn’ın toplu oyuncu savunmasındaki zaaflarını kapatabiliyor.
Öte yandan rakibin tepe baskısı konusunda epey maharetli bir takım olması, Fenerbahçe Beko için göründüğü kadar kötü bir şey olmayabilir. Playoff’ta AS Monaco gibi ligin en sert savunma takımlarından birine karşı mücadele eden temsilcimiz, tepe baskısına karşı neler yapması gerektiği konusunda önemli tecrübeler edindi. Bu durum, Panathinaikos’un agresif savunmasına karşı Fenerbahçe‘ye ufak da olsa bir avantaj getirebilir.
Sonuç olarak Fenerbahçe Beko’yu çok zorlu bir yarı final maçının beklediği aşikar. Yine de Fenerbahçe, kadro kalitesi ve Saras Jasikevicius’un takımın başına geçişinden sonra yakaladığı oyun ezberiyle Panathinaikos’a üstünlük sağlayabilecek bir takım.
Elbette bunun olabilmesi ve final biletinin gelmesi için karşılaşmada doğru noktaların üzerine yoğunlaşılması gerekecek.
Fenerbahçe Beko İçin Maçın Kilit Noktaları
Evet, az önce Panathinaikos‘un neden zorlu bir rakip olduğunu ve neleri iyi yaptığını detaylı bir şekilde anlatmaya çalıştım. Buna karşın temsilcimiz Fenerbahçe Beko, elbette kadro kalitesi ve koç ekibiyle final bileti için önemli bir şansa sahip olacak.
Bu noktada koç Saras Jasikevicius ve ekibi, avantaj elde edebileceği bazı noktalarda dersine iyi çalışıp rakibe üstünlük kurabildiği takdirde Panathinaikos‘a çok büyük zorluklar çıkaracaktır. Tıpkı Monaco serisinde olduğu gibi.
O zaman temsilcimiz için serideki en kilit faktörlere maddeler halinde değinmeye başlayalım:
1- Baskıyı Kırmak
Evet, açıkçası muhtemelen maçın en kritik noktası bu olacak. Az önce de değindiğim üzere Panathinaikos, tıpkı Monaco gibi tepe baskısını agresif şekilde uygulayabilen bir takım.
Fenerbahçe Beko’nun ise hem normal sezonda, hem de AS Monaco serisinde zaman zaman baskıya karşı çok zorlandığını ve ritim dışı kaldığını gördük. Dolayısıyla yarı finalin anahtar noktalarından biri ve muhtemelen ilki, temsilcimizin baskıyla nasıl baş edeceği olacak.
Takvimlerimizi biraz geriye saralım ve 9 Şubat 2024 tarihine dönelim. Zorlu OAKA deplasmanında sahne alan Fenerbahçe Beko, Kostas Sloukas‘ın yokluğuna rağmen Panathinaikos’a karşı sezonun en kötü maçlarından birini oynamış ve rakibine 74-63 mağlup olmuştu.
Her ne kadar savunmada iyi bir iş çıkarsa bile Fenerbahçe, hücumda ikinci çeyrekten itibaren epey çaresiz gözükmüştü.
Fenerbahçe Beko, o gün 2023-24 sezonunda en az sayı attığı ikinci (ilki Monaco’ya karşı 62 sayı) maçı oynadı. Bunun başlıca sebebi ise çok basitti. Saras Jasikevicius’un ekibi, ikinci çeyrekten itibaren rakibinin agresif tepe baskısına karşı çaresiz kalmış ve hiçbir çözüm üretememişti. Bunun üzerine oyunun kontrolünü tamamen ele geçiren Panathinaikos, çok kötü hücum etmesine rağmen maçı çift haneli farkla kazanmıştı.
Aslında Fenerbahçe Beko’nun 62 sayı attığı AS Monaco ve 63 sayıda kaldığı Panathinaikos maçları, belli açılardan birbirlerine çok benziyorlar. Az önce de değindiğim üzere Monaco, tıpkı Panathinaikos gibi tepe baskısını çok agresif şekilde uygulayabilen bir takım.
O gün temsilcimizin ana oyun kurucusu Nick Calathes’i hem Matthew Strazel, hem de Yakuba Ouattara ile yoğun şekilde savunan Monaco, bu sayede temsilcimizi tamamen ritim dışı bırakmayı başarmıştı. Ligin Baskonia‘dan sonra en çok üçlük atan takımı olan ve üçlük yüzdesinde (39.7) ligin zirvesinde yer alan Fenerbahçe, istediği şutların neredeyse hiçbirini bulamamıştı.
Bu durumun bir benzerini Şubat ayındaki Atina deplasmanında da gördük. İlk çeyrekte temsilcimize karşı savunmada çok zorlanan Panathinaikos, ikinci çeyrekten itibaren işleri tersine çevirdi. İkinci çeyrekte oyuna genç oyuncusu Panagiotis Kalaitzakis’i alan koç Ergin Ataman, bu sayede Calathes’in üzerindeki baskıyı tamamen arttırdı. Bu da temsilcimiz için hücumda işlerin bir anda 180 derece değişmesine yol açtı.
Panathinaikos, o maçta Fenerbahçe Beko’yu çoğu kez neredeyse yarı saha çizgisine kadar geri püskürtmeyi başardı. Baskıya karşı hem top trafiğini sağlayamayan, hem de hücumunu çeşitlendiremeyen Fenerbahçe, çoğu hücumda zorlama el üstü üçlüklere kaldı. Bu da ev sahibinin tam olarak istediği şeydi.
Açık konuşmak gerekirse Panathinaikos’un yarı finalde Nick Calathes’e baskı yaparak sindirmeye çalışmaması benim için çok büyük sürpriz olur. Bu noktada Jerian Grant ve Panagiotis Kalaitzakis gibi topa baskı konusunda iki etkili alternatife sahip olan Ergin Ataman, çok büyük ihtimalle Calathes’i olabildiğinde yıpratmaya çalışacaktır.
Özellikle AS Monaco serisinin beşinci maçındaki Calathes üçlüklerinden sonra Yunan ekibi, muhtemelen savunmada Calathes’i riske etmek gibi formülü tercih etmeyecektir.
Hal böyle olunca Fenerbahçe Beko’nun bir şekilde baskıyla baş edebilmesi gerekiyor. Bunun olmadığı takdirde Panathinaikos, Şubat ayındaki maçta olduğu gibi bir kez daha temsilcimizi tahmin edilebilir kılarak maçın ritmini ele geçirebilir. Bu da Final Four sahnesinde hiç istemeyeceğimiz bir şey olur.
Peki Fenerbahçe, baskıyı kırmak için ne yapabilir?
Bu noktada akla gelen ilk şey elbette köşe üçlükleri. Tepe baskısını agresif tutarak rakiplerini geri püskürtmeye çalışan Panathinaikos, haliyle arkada açık vermiş oluyor. Bu baskıya karşı pas trafiğini sağlayabilen takımlar, köşelerden ve forvetlerden buldukları üçlüklerle Panathinaikos savunmasına zarar verebiliyorlar.
Dolayısıyla Tarık Biberovic, Nigel Hayes-Davis, Dyshawn Pierre ve hatta Nate Sestina gibi oyunculara büyük sorumluluk düşüyor. AS Monaco serisinde köşe ve forvet üçlüklerini bulabildiği anlarda Fenerbahçe, rakibin tepe baskısına ciddi anlamda zarar vermişti. Bu yüzden saha yerleşiminin ve baskıya karşı pas trafiğinin sağlanabilmesi, maçın en kilit noktalarından biri olacak.