TOFAŞ GM’i Tolga Öngören’den Eurohoops’a: Yeni Yabancı Kuralı, Avrupa’dan NCAA’ye Gidiş ve Daha Fazlası…

2024-06-20T11:39:20+00:00 2024-06-20T12:44:59+00:00.

Toprak Kağnıcı

20/Haz/24 11:39

Eurohoops.net

TOFAŞ’ın genel menajeri Tolga Özgören, Eurohoops’a özel bir röportaj vererek Türkiye basketbolundaki tartışmaları değerlendirdi.

by Semih Tuna / stuna@eurohoops.net

Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın! 

Yabancı kuralı, Avrupa’dan NCAA’e geçiş sayısının son yıllarda, bilhassa NIL sonrası artışı ve EuroLeague harici lokal liglere gelen yetenekli oyuncu sayısındaki serbest düşüş.

TOFAŞ Genel Menajeri Tolga Öngören ile uzun bir sohbete giriştik. Deneyimli yönetici, Türk ve Avrupa basketbolunun genelindeki sorunların çıktısını aldı, çözüm önerilerini de yaptı.

Özel röportajımızı izleyebilir veya altta yazılı haline ulaşabilirsiniz.

EH: Bugün TOFAŞ’tan ziyade basketbolun farklı gündem konularına değineceğiz. Çok da uzatmadan ana başlıklarımıza geçmek istiyorum. İlk olarak yabancı sınırlaması konusuna değinelim. İlk toplantıda 4+3 kuralını istemeyen 3 kulüpten biriydiniz ve konuyla alakalı resmi bir açıklama yapan da tek kulüptünüz. Bu kararı almanızın arkasındaki gerekçeleri öğrenebilir miyim?

Tolga Öngören: Şimdi, 5 yabancılı sistem ve sahada kısıtlama olmayan sistem 2018/2019 sezonundan beri uygulandı. Tabi bunun bir çıktısı var. Burada bu çıktıyı düşünürken neye bakmak lazım? Bir, bunun göz bebeğimiz A Milli Takım’a katkısı ne oldu? İki, ülke basketboluna yeni yüzler kazandırdık mı? Üç, kulüpler bu anlamda finansal olarak neredeler? Ne kazanımları oldu, ne sorunları oldu?

Bunlara baktığımızda bazı sıkıntılar görülüyor. Dolayısıyla o toplantıya gidilirken ve toplantının öncesinde kulüplerimizin genel yaklaşımı 5 yabancıyla oynamayalım, başka bir formata gidelim şeklindeydi. 4+1 olur, 4+2 olur gibi öneriler vardı ama netlik yoktu. Zaten kulüplerin burada söyleyeceği her şey temenniden ibaretti. 

Toplantıda federasyon tarafından 4+3 teklifi veya 5 yabancı kalsın teklifi geldi. Kulüpler tabii 5 yabancıyı istemiyordu, çünkü bu işin yönetilecek bir tarafı kalmamıştı. İlk olarak oyuncu ücretleri çok yükseldi. Bu sadece Türkler için geçerli değil, Avrupa’da da çok yükseldi. Hele bu sene acayip yükselmiş durumda.

Milli takım burada çok büyük zarar gördü. Hatırlarsan biz İzlanda’yı Tarık Biberovic’in attığı bir basketle yenebildik. Bu da tabii federasyonu çok etkileyen bir sonuç oldu bence. Dolayısıyla ‘5 yabancı olmasın’ denildi, bunun karşılığı da ‘4+3 olsun, sahada bir Türk oyuncu olsun’ oldu. Kulüplerin bazıları ‘4+2 yani 6 yabancı olsun’ dedi bazıları ‘kısıtlama olmasın’ dedi. Sonunda bir oylama yapıldı ve 4+3 kuralı kabul edildi.

Orada 16 kulüp yoktu, 15 kulübümüz vardı. O toplantıdan basına bazı yanlış şeyler yansıdı. Oylama 12’ye 3 bitti. Biz (TOFAŞ), Beşiktaş ve Galatasaray 4+3’e hayır dedik. Diğer kulüplerimiz evet dedi ve 4+3 kuralı kabul edildi.

Biz niye ‘hayır’ dedik?

Bir kere şöyle bir durum var eğer biz Türk basketbolunun geleceğini, vizyonunu sadece yabancı sayısına bağlarsak bu çok büyük bir hata olur. Eğer Türk basketbolu için stratejik bir karar alacaksak bu karar en azından bir orta vadeli karar olmalı. Uzun vadeli olmasa bile en azından 3-5 sene sürecek orta vadeli bir karar olmalı. Bunun bütün ligleri kapsaması lazım. Yani burada bu kararın içinde TBL, TB2L gibi liglerin de mutlaka dahil olması lazım. Çünkü bu kararı Türk basketbolu daha iyi olsun diye alıyorsunuz. Peki daha iyi olacakların içinde neler var? ‘Milli takımlar daha iyi olsun, kulüplerimiz Avrupa kupalarında yarışmacı olsun’. Kulüplerimiz aslında Avrupa kupalarında baktığınızda çok yarışmacı. Son 5-6 yıla baktığınızda gerçekten yarışmacıyız biz. Hem EuroLeague seviyesi, EuroCup seviyesi, hem de Şampiyonlar Ligi… Hepsinde yarışmacıyız.

EuroLeague’i ve EuroCup’ı iki kere kazandı Türkler. Biz böyle bakmadığımız zaman, sadece BSL’deki yabancı sayısına baktığımız zaman Türk basketbolu boğuluyor. TBL’yi de içine alan bir proje düşündük. Mesela TBL’de 22 yaş altı 3’er tane oyuncu neden kadrolarda olmasın? Veya TB2L’de belli bir yaş üstü oyuncu olmasın.

Bu tip şeylerle projeyi daha geniş açıdan bakıp yürütmek gerekiyordu. Ben TOFAŞ olarak konuşuyorum. Ama maalesef oraya gidemiyor Türk basketbolu. BSL’de yabancı sayısında ne yaparız gibi bir şeye bakıyor. BSL’de niye 7 yabancıya hayır dedik biz? Çok basit. Türkiye Basketbol Ligi 12 kişilik kadroda 7 tane yabancı olduğu zaman aşağı yukarı kadroların %60’ını yabancılar alır. O zaman Türkiye Basketbol Ligi olmaz bu lig. Başka bir lig olur. Avrupa’da herkes bundan döndü. Yedi yabancıyla oynayan lig yok şu an bildiğim kadarıyla. Veya yeni bir karar alıp 7 yabancıya dönen de yok.

Biz burada Türk oyunculara daha fazla şans gelsin istiyoruz. Beşli düzenin şöyle bir çıktısı olacaktı: En azından Türk oyuncular 50-55 dakika oynayacaktı. Bunu söylerken Türk oyuncuların hangi dakikada ve hangi sorumlulukta oynadığını bir tarafa koyuyoruz. O çok önemli bir şey gelişimlerinde. Ancak şimdi siz 4+3 sahada bir Türk oyuncu olsun dediğiniz zaman çok kolay bir matematik var burada: O bir oyuncu 40 dakika süre alır. Yani 5 pozisyon 40 dakikadan 200 dakika. 40 dakika Türk oyuncuda kaldı, 160 dakika yabancı oyuncular için kalıyor. Orada bir fiyat/fayda eğrisinde de sıkıntı var. 7 tane yabancı kadronuzda varsa bir tane yabancı en fazla 22-23 dakika oynar. Yedi yabancılı sistem bence aceleyle alınmış bir karar.

Türkiye’de çok az koç maçı 10-11 kişilik bir rotasyonla oynuyor. Bir takım kaç yabancı alırsa alsın bu yabancıyı 25-27 dakika oynatması lazım. Eğer bir takımda yedi yabancı varsa -ki bu durumda çoğu koç göreceksin, Türk oyuncuların süresi 40-45 dakikanın üzerine çıkamayacak-. Bu, matematik bir nevi. Çok kolay bir matematik. Şimdi bazı oyuncuların da performans vermesi için sahada kalması lazım. Bu bence aceleyle alınmış bir karar. Umarım biz yanılıyoruzdur. Umarım Türk basketboluna çok büyük katkısı olur. Çok iyi oyuncular çıkar. Kulüpler, koçlar, Türk oyuncularına daha fazla alan açarlar ve Türk basketbolu hem milli takımlar seviyesinde hem yeniden yüzler yetiştirme seviyesinde hem de Avrupa kupalarında –ki Avrupa kupalarındaki başarıları olumlu etkileyecektir bu yabancı kuralı-.

İleri seviyedeki kulüplerin bu 7 yabancı kuralını desteklemesindeki bir neden de o Türk oyuncuların ücretlerinin çok yükselmesi. Biz orada da şunu söyledik: Türk oyuncuların ücretleri 7 yabancı, 8 yabancı veya 6 yabancı yaparak ne düşer ne azalır. Sürekli yükselir. Eğer biz bir proje yaparsak ve biz 3 senelik periyotta Türk oyuncu havuzundaki kaliteyi yükseltirsek -ki bu arz talep meselesi bu biraz da-, bir pozisyon için iyi dediğimiz oyuncu sayısı 2 değil de 10 tane olursa o zaman başka bir şeyden konuşabiliriz. Şimdi geldiğimiz noktada yaz aylarını yaşıyoruz. Şu anda fiyatlar acayip yükselmiş durumda. İkinci ligde bile Türk oyuncular için 200 bin doların üstünde ücretler görülüyor şu an. Bu iş böyle bir iş ve daha da yükselecek, göreceksin.

Bir de bu konuyla bağlantı olarak söyleyeyim: 15 Mayıs’tan beri yeni sezon hazırlıkları için görüşmeler yapıyoruz. Basketbol konuşan insan sayısı çok az. Gençlerden bahsediyorum. Kimse ‘benim şutum çok kötü onu nasıl geliştiririm’ ya da ‘sağdan sola giderken driblingimi yavaş yapıyorum’ gibi basketbol konularını konuşmuyor. Genelde insanlar, “O ne kadar ücret almış, ben ne alacağım?” diye konuşuyor. Bu çok kötü bir şey. Yani şu an basketbolun içinde bulunduğu bu ekosistem insanları basketbolu geliştirmekten ziyade ne kadar daha çok kazanımlar elde edebiliriz noktasına getirmiş. Bu çok kötü bir şey. Bunu 17-18 yaşındaki çocuklar için söylüyorum, büyükleri söylemiyorum. Bu iyi değil. Biz doğru yolda değiliz. Bu yeni yabancı sistemi -yani inşallah biz yanılıyoruzdur- milli takıma da yeni oyuncu yetişmesine çok faydalı olmayabilir.

EH: Eski bir oyuncu, koç ve şimdilerin genel menajeri olarak çok daha iyi tartıyorsundur fakat fikrimce, bu yeni sistemde yabancı oyuncuların yerlilere bakışı da değişecek gibi sanki. Bir oyuncu, yerli olduğu için mecbur oynayacak algısı yaratılacak. Bu gerçek olmasa da, takım içerisindeki hiyerarşinin kaybolma durumu söz konusu. Ki bu, ne kadar iyi takım kurarsanız kurun çok zararlı bir durum gibi duruyor.

Tolga Öngören: Kesinlikle öyle. Bu, takım içerisinde çok değişik gündemleri açabilecek bir uygulama. Yakup Sekizkök çok kıymetli bir koçumuz. Çok güzel bir açıklama yaptı hatırlarsan bununla ilgili. Takımlar, soyunma odasında sıkıntı yaşayabilirler bu konuyla ilgili olarak. Koçlar bu durumda ne yapacak? Daha fazla veteran oyuncuya yönelebilirler. Yani daha az hata yapan veteran oyuncuya gidebilirler. Genç oyuncunun karşılığı nedir, hata yapacak. Hatayı kabul etmeniz lazım, hatayı tekrar etmemesini sağlayacak operasyonlar yapmanız lazım. Neyse uzatmayayım orayı da. Bu da yeni sistemin kulüpler için getirdiği yeni bir gündem.

EH: Futbolda da böyle basketbolda da böyle, bir takım 2-3 maç kötü gittikten sonra tüm kamuoyunun hep bir yerli oyuncuya parmak işaret etme durumu oluyor maalesef. Yani sahada kalması pozitiften ziyade tamamen negatif bir etki yaratacak gibi geliyor bana.

Tolga Öngören: Olabilir. Bir de şöyle bakalım, biz üretmeden bir artıya geçemeyeceğiz. Bu nedir basketbol için? Yeni yüzler üretmemiz lazım. Türk basketbolunun yüzü, ülkenin yüzü üretmemiz lazım. Bugün Alperen bizim medarı iftarımız değil mi? Alperen çok önemli bir iş yapıyor şu an. Alperen ve benzeri yeni yüzler çıkması lazım. Alperen’in çıkışına bak, 3-4 sene geriye git, sürekli oynayan, sürekli sorumluluk alan, sürekli hata da yapan ama sonunda başaran bir profil var. Alperen çok özel bir profil, çok özel bir karakter ama ülkede var bunlar.

Bu sistemde, yani kazanma ve kaybetmenin karar verici olacağı bir sistemde bunu yapmak çok zor. Veteran oyuncuya gidecek koçlar. Ben sana bir şey daha sorayım. Biz burada TBL’yi niye kullanamıyoruz? TB2L’yi niye kullanamıyoruz? Benim lig kurulunda şöyle bir sorum olmuştu, TBL, Türk basketboluna ne katma değer sağlıyor? Yani şunu demek istiyorum, TBL’den BSL’ye daha iyi oyuncu geliyor mu? Çok daha iyi koçlar, hazır koçlar geliyor mu?

BSL’de 15-20 sene koçluk yapacak koçlar geliyor mu? Çok iyi kulüp yapılarıyla yeni kulüpler mi geliyor? Bu işi 10 sene, 15 sene, 20 sene yapacak kulüpler var mı? Burayı bir sorgulamak lazım. Yani biz acaba neden TBL’de genç oyunculara daha fazla yer açıp daha fazla oynatma imkanları sağlamıyoruz? Neden TBL kulüplerini desteklemiyoruz? Yani TBL’ye bir G-League konseptiyle bakarak oradan neden bir şey yapmaya çalışmıyoruz? Veya TB2L’de BGL’den çıkan oyuncuları oynatmak yerine neden 30 yaşındaki oyuncuları oynatıyoruz? Yoksa olmayacak, üretemeyeceğiz. Ben açık söylüyorum. O zaman da daha büyük sıkıntılar oluşacak.

EH: Bundan 10 sene öncesinde Pertev’de Furkan ve Cedi olsun, Bandırma Kırmızı’da Tolga Geçim, Ercan Osmani, 2 sene önceye kadar Gemlik Basketbol da yine aynı şekilde Ege Demir vb. isimler olsun. Çok daha örnek söyleyebiliriz dediğin gibi.

Farklı bir konuya geçmek istiyorum. Ligde MVP seviyesinde performans gösteren bir oyuncunun yedeği, o isimden nasıl daha fazla para kazanabiliyor? Bu normal midir? Bu kural birinci ve ikinci seviyedeki Türk oyuncuların normal kontrat almalarını engellemeyecek. Çünkü takımlarda zaten 2-3 sağlam yerli olmak zorunda. Ancak bu kuralla 3. ve 4. seviye oyuncuların kontratı gerileyecek. Türk oyuncuların bütçeleri arasındaki makas farkı da çok açılacakmış gibi geliyor.

Tolga Öngören: Haklısın. Üst seviye Türk oyuncular dediğimiz oyuncu sayısı 10-12’yi geçmez bence. Diyelim ki A Milli Takım oyuncularımız, ondan sonra bir grup gelecek, ondan sonra bir grup daha var diyelim. Hiçbirisinin parası düşmez. Hepsi yükselir. Çünkü TBL’de 200 bin dolar üstü ücret alan oyuncular var şu an. Yani öyle olduğu zaman niye düşsün? Neden düşsün? Bir de dediğin gibi şimdi 7 yabancılı sistemde bir tane oyuncu sahada olacak. Yabancı 4 numarayı çıkartacaksınız. Kim girecek? Yerine birini sokacaksınız. Oraya bir tane Türk oyuncu lazım ki belki 3 numara oynattığınız Türk oyuncuyu yabancıyla değiştireceksiniz. Yani 3 veya belki de 4 tane Türk oyuncuyu kadroda tutmanız lazım. Bu sezon uzun bir sezon, bunun sakatlığı var.

Bu oyuncu fiyatlarının düşme ihtimali yok. Herkes bekliyor, yabancılar da öyle. Yabancılar da uyandı şimdi bu konulara. Muazzam bir market var. Ben hiç görmemiştim uzun yıllardır böyle bir şey, fiyatlar düşmeyecek. Herkeste bir beklenti var, Temmuz’un 15’inde başka bir şey olur falan diye. Ben emin değilim. Çok emin değilim, inşallah yanılıyorumdur.

EH: Bir çıkarım değil de, bir gözlemim var. Allah daha çok versin, bu asla bir eleştiri değil şimdi söyleyeceğim. Türk sporcuların yurt dışında kazanacaklarından en az 3 kat daha fazla ücrete buraya imza atmaları normal bir durummuş gibi gelmiyor bana. Ligin dinamikleri gereği yerli oyuncuların diğer liglere göre daha fazla alması normal olabilir ama arada çok ciddi bir fark varmış gibi geliyor bana.

Tolga Öngören: Var. İspanya dışında diğer ülkelerde bu farkı konuşabiliriz ama burada oyunculara herhangi bir suç yüklemek yanlış olur. Bu kontratları kim yapıyor? Kulüpler yapıyor. Kendi kendimizi yanıltıyoruz baktığında. Bu çocuklar, Türk oyuncular üzerinden konuşuyorum zorla bir şey yaptırmıyor ki insanlara. Kulüpler sonunda o kontrata imza atıyor. O yüzden kim suçlu? Burada birini işaret edeceksek, oyuncular mı kulüpler mi? 

EH: Oyuncular tabii ki kariyerleri belli bir dönem sürdüğü için olabildiğince fazla ücret kazanmak istemeleri çok normal. 

Tolga Öngören: Talep eder onlar. Talebe karşılık veren kulüpler.

EH: O konuyla alakalı bir şey soracağım. BASKED’in (Profesyonel Basketbolcular Derneği) açıklamasında lige gelecek oyuncuların hangi liglerden gelmesi gerektiğine yönelik önerileri normal miydi? Çünkü bu kural olmasaydı, David Efianayi, Moses Wright, Dan Oturu gibi oyuncular lige gelemeyeceklerdi. Lokal oyuncuların karar alınan masada oturmalarını destekliyorum ancak takımların alacağı sporcuların seçimlerinde rol sahibi olmaları sizce doğru mu?

Tolga Öngören: Hayır, öyle bir şey olamaz. Takımların kadrolarını kulüpler kendileri belirler. Kulüplerin bir yönetimi vardır, bir de başantrenörü vardır. Öyle bir şey olamaz. Boston Celtics‘in oyuncu kadrosunu oyuncular belirlemiyor. Bu sabah şampiyon oldular veya Barcelona’nın da aynı şekilde. Kulübün koçu var, yönetimi var. Onlar belirler. Şimdi burada biz basketbolumuz için bazı fikirler ortaya atarken geleceği yere bakmamız ve bunların tartışılması lazım. Mesela lig kurulunda 4+3 kararı alınırken, A Milli Takım kaptanı ve üst seviye birkaç yerli oyuncunun ve aktif çalışan koçlarımızdan birkaç tanesinin orada olmasını, onların da fikirleri alınmasını istedim. Bazı kuruluşların bir takım fikirler sunması tamam ama biraz da gittiği yere bakmak lazım. Takım kadrolarını oyuncular belirleyemez.

EH: Şimdi farklı bir konuya geçelim. Geçtiğimiz günlerde sohbet esnasında NCAA ve NIL’den bahsetmiştik. İzleyicilerimize ve okurlarımıza kısaca özetlemek gerekirse; NIL’in açılımı Name, Image, Likeness. Eskiden üniversite oyuncularının legal olarak para kazanması yasakken şu an oyuncular kendi imaj haklarından para kazanabiliyorlar. Sponsorluk anlaşmaları veya daha fazla finansal güce sahip takımlardan alabilecekleri maaşlar sayesinde Avrupa’dan okyanus ötesine geçişler çok daha kolaylaştı. Siz de ‘NIL’ sonrası bir oyuncunuzu verdiniz oraya. Berke Büyüktuncel’in gidişi haliyle  olay olmuştu. Artık NCAA takımları da Avrupa takımlarına bonservis ödeyebiliyor ama sadece oyuncunun güncel kontratında bir madde varsa bunu yapabiliyor. Siz bundan yararlanabilmiş miydiniz?

Tolga Öngören: Berke ile bizim bir kontratımız var. Önce onu açıklayayım. O kontratın içinde NBA maddemiz de var, hepsi var. Ama biz kontratın arkasında duracağız. Belli bir süresi var o kontratın.

Bizim için önemli olan giden bir oyuncunun arkasından ağıt yakmak değil arkayı doldurmak. Berke’nin özeline baktığımızda, 18 yaşında 20 dakika civarı hem Şampiyonlar Ligi’nde hem Türkiye Ligi’nde süre aldı. Kulübün ona yapacağı bu anlamda daha fazla bir şey yoktu. Ben NCAA’de koçluğa başlamış bir insan olarak ona bir sürü şey anlattım. Ama tabii NCAA, UCLA çok çekici. Ailesel olarak da çekici fakat boşa geçmiş bir sezon yaşadı.

Mutlaka kazanımları vardır. Şu an Nebraska tercihini kullandı. Türkiye’ye dönmeme konusunda çok netti Berke. Biz bunu da destekledik. Nebraska umarım daha iyi olur. Ama ben ona UCLA’ye gitmeden önce şunu söylemiştim: ‘UCLA, John Wooden, NIL, California… Hepsi tamam. Ama senin burada oynadığın basketbol ile NCAA arasında 3 kat, 4 kat aleyhine fark var’ dedim ve o bunu yaşadı. Rahmetli Aydan Siyavuş’u bilir misin? Aydan abi benim Efes’te antrenörlüğümü yaptı. Aydan abi şöyle bir şey derdi: ‘Bazı insanlara söylerseniz anlar, bazıları anlamaz. Bazılarına gösterirsiniz anlar veya anlamaz. Ama iki kademede anlayanlar kazanır. Siz anlamıyorsunuz, yaşayarak anlayacaksınız’ derdi. Kötü tecrübeden bahsederdi. Bu da böyle bir şey. İnsanlar maalesef bazı şeyleri tecrübe ettiğinde anlıyor. O da yanlış bir şey değil Semih. Ama şöyle bir şey açayım ben basketbol konuşmak gerekirse. Geçen sene NCAA’de oynayan Türk oyuncular arasında Derin Saran ve Tibet Görener hariç hepsi basketbolda geri gitti. Hepsi geri gitti.

EH: Adem’i de buraya koyabilir miyiz?

Tolga Öngören: Valla Adem farklı. Adem 3-4 yıldır orada. Lise dönemi falan da var. Adem’in biraz daha oraya adapte olmuş bir durumu var şu an. Adem’i de koyalım, doğru diyorsun.

Ama diğerleri, özellikle Berke gibi oyuncularımız bence geri gittiler. Yine söylüyorum oradan vazgeçmemek, kalıp savaşmak güzel bir alternatif. O anlamda da destekliyorum çocukları. Amerika’da büyük para var. Öyle böyle değil. Dolayısıyla NCAA oyuncularının her branşta, özellikle basketbol ve futbolda para kazanmaları doğru bir şey. Çünkü bu çocuklar sayesinde özellikle televizyon gelirleri anormal arttı. Şimdi Big Ten konferansı 16-17 takımla oynanacak. UCLA falan da gidiyor. Takımlar konferans değiştiriyorlar son birkaç yılda. Her şey para ile ilgili ve bu para içinde çocukların da hakkı var. Bunda bir sıkıntı yok. Amerikalılar bunu eyaletlere göre vergilendirme sistemi, uluslararası oyunculara nasıl ödeneceği konusundaki regülasyonu hepsini sağlamış durumda.

Hatta bir hamle daha yaptılar. Bu sene artık okullar da verebiliyor parayı. Eskiden sponsorlar, mezunlar vs. verebiliyordu. Çocuklar para kazansın ama bu neyi bitirir? Özellikle Avrupa’da basketbol altyapısına yatırım yapan takımlar çok zarar görür. Burada yatırımlar kesilebilir. Oyuncu yetiştirmek yerine olmuş oyuncuyu almaya gidebilir insanlar.

Burada ne olması gerekiyor?

Bunun global anlamda basketbolu yöneten kurumlar tarafından masaya yatırılıp bir regülasyona bağlanması gerekir. 2 sene önce FIBA ile bu görüşmeyi yaptık. FIBA Genel Sekreteri’ne birebir böyle bir sıkıntımız olduğunu ve bunun büyüyerek gideceğini anlattım. Kendisi çok akıllı, çok da içinde bu işlerin. ‘Tamam’ dedi ama bir şey olmadı şu an.

Real Madrid‘in en önemli oyuncusu (Egor Demin) gitti biliyorsun. Türkiye’nin, İspanya’nın, İtalya’nın yapacağı iş değil bu. FIBA’nın bu işe el atıp NBA ve NCAA ile masaya oturup uluslararası yetiştirici kulüpleri koruyacak bir regülasyonu ortaya koyması lazım. Onun dışında olacak her şey hukuka açık konular. Biz nelerle uğraşıyoruz bilsen. Bir madde yazarken 3-5 sene sonrasını düşünmen lazım. Ne olacağı belli değil.

Senin oyuncun Türkiye’den NCAA’ye gitti. NCAA’den de NBA’e gitti. NBA seni tanımıyor, NCAA’i tanıyor. Burada ne oluyor? Başka yollarla kulübün haklarını korumaya çalışıyorsunuz. Amerika şu an bir hamle yaparak NIL yoluyla oyuncularının ücret kazanmasını belli bir regülasyona bağladı. Bunu da yolda geliştirecekler ve geliştiriyorlar. FIBA’nın burada bazı kulüplerle iş birliği yapıp ne olacağını anlama konusunda kulüpleri dinleyerek NCAA ve NBA ile bu işi kurallara bağlaması lazım. Yoksa problem yaşayacağız -ki şu anda da çok ciddi problem yaşıyoruz-.

EH: Bu gidişi engellemenin veya en azından engellerken Avrupa kulüplerinin maksimum faydayı alabilmesi için sence çözüm minimum bir bonservis tutarı belirlemek midir?

Tolga Öngören: Evet. Oraya gelmeden önce sana şöyle bir şey diyeyim. Dünyada oyuncular bağlı olduğu kurumlardan hareket ettiği zaman, yani buradan yaz ligine bir oyuncu gitse bile, ‘Letter of Clearance’ yani ilişkisiz belgesi istenir. NCAA, federasyonlara ilişkisiz belgesini bile sormuyor. NCAA iki tane şey soruyor: Transkripti iyi mi? İngilizce testini geçer mi?

Geçemeyenleri prep-school’a alıyor. Orada da yapamayan diyor ki ben kendi okuluma aldım, kendi sınavım var. Yani aslında bir şekilde oyuncuları orada oynatıyor. Oyuncunun kontratı olsa da NCAA ‘sana 10 maç ceza verdim’ diyor oynatıyor. Burada ne olması gerekir?

Bir kere kulüplerin altyapı yatırımını koruması ve tabii ki bir bonservis olması lazım. Nasıl oyuncuya NIL’den bir para veriliyorsa kulüplere de onu yetiştirdiği için ve dünya basketbolunda bir yere getirdiği için bir şey sağlanması lazım. Bu NIL yüzdesi üzerinden de olabilir. Oyuncu 100 bin dolarlık NIL kazanıyorsa belli bir yüzdesini kulübe her sene yollayabilir. Yani bir şey olması lazım. Ve bunun da rasyonel bir yere bağlanması lazım, yoksa olmaz. Böyle şey olur mu?

Kulüpler ondan sonra illegal yollara başvuracak. Bir de şöyle oldu… Bu, son bir buçuk ayın tecrübesi. Bu çocukların hepsinin menajeri var. Şimdi kulüplerle anlaşamadığın zaman ‘biz Amerika’ya gideriz’ diyorlar. Sizin bir oyuncuyu A takımda oynayacak seviyeye getirmeniz öyle bir yıllık, iki yıllık iş değil.

Sana şöyle bir çıktı vereyim. Berke Büyüktuncel, bizim alt yapı bireysel gelişim koçumuz Samir Seleskovic ile 1000 tane antrenman yapmış. Yani bu böyle hemen olan bir şey değil. Yani siz en az 4-5 yıllık bir emeği tık diye kaybedebiliyorsunuz. Buraların düzeltilmesi lazım. Yoksa kulüplerin motivasyonu gider. Anlam kalmaz. Niye yatırım yapsın kulüpler? 

EH: Son konumuz da… Güneydoğu Asya pazarından bahsetmiştik. Japonya’nın birinci ve ikinci ligleri. Kore devrede. Çin’in birinci ve ikinci ligde oynayan oyuncuları ve Avustralya derken EuroLeague dışında Avrupa’nın lokal liglerine gelen yetenekli oyuncu sayısı git gide azalıyor. Bunu tersine çevirmenin bir yolu var mı?

Tolga Öngören: Parayla mücadele edemeyiz biz. Avustralya başka bir konsept, Avustralya Ligi’nde örnek alacak yerler var. Amerika’yla, NBA ile muazzam iş birliği yapıyorlar. ESPN’den yayınlanıyor maçlar. Ek olarak Avustralya Ligi’nde eğer siz lige bir NBA prospect’i oyuncu getirirseniz onun maaşını federasyon ödüyor. O sebepten Avustralya farklı bir yer.

Ama Çin ve Japonya şu an direkt tehdit. Çin uzun yıllardır tehdit. Çin’in kontratları biraz farklıdır. Çin’de aldığınız kontratın sadece birkaç ayı garantilidir. Ama onu da düzeltiyorlar. Rakamlar 700, 800, 1 milyon dolar veya üstündeki rakamlar. Avrupa’nın belli kulüpleri bununla mücadele edemezler. Japonlar son üç dört yılda çıktı piyasaya. Kore de var bunun içinde. 500-600 bin dolarlık yıllık ücretler verebilecek durumda Japon ligi. Avrupa nasıl bununla mücadele eder?

Bu liglere gittiğinizde basketbol olarak çok geriye gidersiniz. O yüzden oyuncuların bunu bilmesi lazım. Ben oyuncu olsam, beş sene kalırım orada. Hem kolay lig, hem hayat güzel, hem de iyi para kazanılır. Ama bir iddianız varsa gitmemeniz lazım belli bir yaşa kadar.

Diğer konu ise oyuncu üretmek lazım. Burada yine lokal oyuncuya gidiyor iş. Şimdi dünyada basketbol oynandığı ülkelere bakın. Kaç tane Amerikalı oyuncu var? Binlerce. Bu sirkülasyon bitmez Amerika’da. NCAA gibi G-League gibi bir yapı var çünkü orada.

Bizim Avrupa kulüplerinin yerel oyuncu üretmesi lazım, Avrupa bir kapana girmiş durumda. Doğuya gidiyorsunuz: Japonya, Kore, Avustralya belli bir tehdit. Batıya gidiyorsunuz, NCAA. Ne yapacağız biz? Avrupa iyice sıkıntıya girecek bak göreceksin. EuroLeague’den bahsetmiyorum, bir alt seviyeyi söylüyorum.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

EuroLeague gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

NBA gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!