EuroLeague 2024-25: 18 Takımın En Güçlü Yönleri

09/Ara/24 08:25 Aralık 9, 2024

Meliksah Bayrav

09/Ara/24 08:25

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, EuroLeague’de her takımın en güçlü yönlerini karşınıza getiriyor.

by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net 

Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın! 

Turkish Airlines EuroLeague’in 2024-25 sezonunda şu ana kadar 14 maçlık bir süreci geride bıraktık. Bu süreçte basketbolseverler olarak heyecan dolu karşılaşmalara, etkileyici bireysel performanslara ve kıyasıya bir rekabete tanıklık ettik.

Bu yaz EuroLeague takımları, belki de son yılların en hareketli transfer dönemlerinden birine imza attılar. Yapılan çok sayıda flaş hamle yazın basketbol gündeminin üst sıralarında yer alırken bunun sonucunda ortaya son derece rekabetçi bir lig çıktı.

Yaz dönemi boyunca yapılan gösterişli transferlerin ardından bazı takımlar, kurdukları kadrolarla birlikte bu sezon son ana kadar rekabetçi olabileceklerinin sinyallerini verdiler. Dolayısıyla şu sıralar ligde Playoff ve Play-In’e kalmaya aday çok sayıda takım var.

Eurohoops Fırın, bugünkü serisinde 18 EuroLeague takımının en güçlü yönlerini karşınıza getiriyor.

Fenerbahçe Beko – Forvet Rotasyonu

Evet, Fenerbahçe Beko her ne kadar EuroLeague’de ilk dört sırada yer alsa bile yazın kurulan kadroya birçok eleştiri getirebiliriz. Mesela uzun rotasyonundaki kalite eksikliği ve kısa rotasyonunun yeterince uyumlu gözükmemesi, zaten bir süredir Fenerbahçe’ye dair en çok konuşulan konular olarak öne çıkıyorlar.

Yine de şu bir gerçek ki Fenerbahçe Beko, en ufak bir tartışmaya bile açık olmayacak kadar kaliteli bir forvet rotasyonuna sahip. Hatta geri kalan 17 EuroLeague takımına baktığımızda Fenerbahçe’den ‘ligin en kaliteli forvet rotasyonuna sahip takımı’ olarak bile bahsedebiliriz.

Takımın en skorer ismi Nigel Hayes-Davis’in son iki senedir çıktığı seviye herkesin malumu. Yazın Maccabi Tel Aviv‘den transfer edilen Bonzie Colson, bir süredir EuroLeague’in en değerli üç numaralarından bir tanesiydi. Uzun yıllardır Fenerbahçe bünyesinde yer alan Tarık Biberovic, şu sıralar kariyerinin en formda dönemini geçiriyor. Nicolo Melli ve Dyshawn Pierre gibi oyuncular da forvet rotasyonu için önemli alternatifler.

Bu tablonun doğal sonucu olarak maçlarda forvetleri üzerinden alçak post hücumlarını çok sık kullanan Fenerbahçe Beko, kalan pozisyonlarda istikrar sorunları yaşasa bile forvet rotasyonu konusunda lig geneline göre epey avantajlı bir noktada.

 

Anadolu Efes – Top Yönlendiriciler

Yazın kadrosuna Jordan Nwora, Vincent Poirier, Stanley Johnson ve Rolands Smits gibi dikkat çekici takviyeler yapan Anadolu Efes, açıkçası şu ana dek bu oyunculardan beklediği kadar istikrarlı bir katkı alamadı. Bu duruma ve yaşadığı iniş çıkışlara rağmen Efes, sezonun büyük kısmını Playoff ve Play-In hattında geçirdi.

Bu tablonun ortaya çıkmasındaki en büyük faktör ise Anadolu Efes‘in çok değerli top yönlendiricilere sahip olması. Başta Shane Larkin olmak üzere Elijah Bryant, Darius Thompson ve Rodrigue Beaubois gibi oyuncular, Efes’in hücum sisteminde çok büyük bir yere sahipler.

Larkin’in yaklaşık bir aydır sahalardan uzak olmasına rağmen Efes, kazandığı maçlarda rakiplerine top yönlendiricileri üzerinden üstünlük kurmayı başardı. Geldiği ilk günden bu yana performansıyla çok sık eleştirilen Darius Thompson, bu süreçte bazı maçlarda ciddi bir liderlik örneği gösterdi. Elijah Bryant ve Rodrigue Beaubois da takımlarının kendilerine ihtiyaç duyduğu anda sorumluluktan kaçmadılar.

119 hücum reytingiyle bu alanda EuroLeague’in en iyi beş takımından biri olan Anadolu Efes, Shane Larkin’in de geri dönüşüyle birlikte bu alanda daha da iyi olabilir.

 

Paris Basketball – Oyun İstikrarı

tj-shorts-paris-basketball-euroleague-2024-2025

“Eğer şu an EuroCup’ta değil de EuroLeague’de oynuyor olsaydık kesinlikle birçok galibiyet alırdık, her takıma karşı rekabet edebilirdik. Bundan kesinlikle eminim. Avrupa’da bizim gibi oynayan tek bir takım bile yok.”

Geçtiğimiz sezon Eurohoops’un podcast programı EurohooPOD’a katılan TJ Shorts, takımı Paris Basketball’un oynadığı basketbol hakkında bunları söylemişti. O dönemler EuroCup’ı domine eden Paris, sezon sonunda adeta güle oynaya şampiyonluğa uzanmış ve EuroLeague biletini almıştı.

Aradan geçen bir senede gördük ki TJ Shorts, söylediklerinde hiç haksız değilmiş. EuroLeague’de çıktığı son 10 maçın dokuzunu kazanan Paris, şu sıralar Olympiakos ile zirveyi paylaşıyor.

Bu süreçte Paris Basketball’un rakiplerine karşı fark yaratmasını sağlayan en büyük nokta ise hiç şüphesiz oynadıkları basketbol oldu. Yazın koçu Tuomas Iisalo’yu NBA’e yolcu eden Paris, takımın başına Houston Rockets‘ın asistan koçu Tiago Splitter’ı getirdi. Koç değişikliğine rağmen Paris’in oynadığı basketbolda değişen hiçbir şey olmadı.

Oyun istikrarı çok yüksek bir takım olan Paris, savunma ribaundunu aldıktan sonra hücumlarını neredeyse 8 saniyeden daha kısa bir sürede sonlandırıyor. Elbette kadronun birbirini tamamlayan yapısı da Fransız temsilcisine bu alanda çok yardımcı oluyor.

Açıkçası EuroLeague takımları, Paris Basketball’un oynadığı bu çok yüksek tempolu basketbola karşı henüz bir anti tez üretebilmiş değiller. Elbette sezonun nasıl ilerleyeceğini hiçbirimiz bilemeyiz ama Paris Basketball’un şu ana dek sezonun en büyük sürprizi olduğu bariz şekilde ortada.

Panathinaikos – Kısa Rotasyonu

Jerian-Grant-Kendrick-Nunn-Kostas-Sloukas-Juancho-Hernangomez-Panathinaikos-Monaco

Panathinaikos geçtiğimiz sezon EuroLeague şampiyonluğuna ulaşırken takımın en büyük gücü, kısa rotasyonunda Kostas Sloukas, Kendrick Nunn ve Jerian Grant gibi birbirlerini çok iyi tamamlayan oyuncuların olmasıydı.

Özellikle sezonun ikinci yarısından itibaren Sloukas ve Nunn ikilisinin arasındaki uyumun farklı bir boyuta çıkması, Ergin Ataman’ın takımı için şampiyonlukta çok büyük rol oynadı.

Bu yaz ise Sloukas, Nunn, Grant üçlüsünün yanına Lorenzo Brown gibi bir oyun kurucunun eklenmesi, Panathinaikos’un kısa rotasyonundaki kalite düzeyini çok farklı bir boyuta çıkardı. Brown eklemesinin ardından koç Ergin Ataman, bu sezon sıkça üç kısalı düzenle sahada kaldı.

Öte yandan bu durum, Panathinaikos için savunmada bazı problemlere de yol açtı. Yine de bu durum, Yunan temsilcisinin kalite bakımından fazlasıyla üst düzey bir kısa rotasyonuna sahip olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

 

Olympiakos – 4-5 Rotasyonu

Sasha-Vezenkov-Moustapha-Fall-AEK-Olympiacos

Bu sezon EuroLeague’de zirve yarışının en büyük adaylarından biri olan Olympiakos, geçtiğimiz yıl zaten Moustapha Fall, Nikola Milutinov, Moses Wright, Alec Peters ve Filip Petrusev gibi oyuncularıyla halihazırda çok kaliteli bir 4-5 numara rotasyonuna sahipti.

Yazın takımın eski yıldızı Sasha Vezenkov’un da geri dönüşü, Yunan temsilcisinin bu pozisyonlardaki kalite seviyesini farklı bir boyuta çıkardı.

Hatta öyle ki Olympiakos, bu pozisyonlardaki oyuncu sayısının fazlalığından dolayı Filip Petrusev’i Kızıkyıldız’a kiraladı. Kiralık olarak Sırp ekibinin formasını giyen Petrusev, şu sıralar EuroLeague’in en formda oyuncularından bir tanesi.

Yine de Olympiakos, bu alanda şu an için sezon başına göre daha dezavantajlı bir konumda. Fall’ın yaşadığı sakatlık sorunlarına ek olarak Moses Wright’ın da vücudundaki enfeksiyondan dolayı sezonu çok büyük ihtimalle kapatmış olması, Yunan ekibini Petrusev’i kiraladıkları için pişman etmiş olabilir.

 

Real Madrid – Uzun Rotasyonu

walter-tavares-barcelona-real-madrid-euroleague-2024-2025

Evet, Real Madrid‘in şu ana dek tam anlamıyla kabus gibi bir sezon geçirdiği aşikar. Yine de bu durum, Chus Mateo’nun takımının çok kaliteli bir uzun rotasyonuna sahip olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Yazın EuroLeague’in en dominant uzunu konumundaki Walter Tavares’in sözleşmesini uzatan Madrid, Anadolu Efes‘in yolunu tutan Vincent Poirier’in yerine ise Serge Ibaka takviyesini yaptı. Bu iki isme ek olarak Usman Garuba, üç senelik NBA macerasının ardından ‘yuvaya’ geri döndü.

Sonuç olarak ortaya belki de EuroLeague’in en kaliteli beş numara rotasyonu ortaya çıktı. Yine de şu ana kadar alınan sonuçlara baktığımızda Real Madrid için bunun yeterli olmadığını söylemek mümkün.

Barcelona – Top Paylaşımı

Yazın Roger Grimau ile vedalaşarak takımın başına koç Joan Penarroya’yı getiren Barcelona, ayrıca kadrosuna Kevin Punter gibi çok önemli bir takviye yaptı. Koç Penarroya, daha önce çalıştırdığı takımlara hücumda akıcı bir basketbol oynatabilmesiyle öne çıkmıştı. Açıkçası şu ana dek Barça’da da benzer bir durumu gördük.

Şu sıralar sonuçlar bakımından istikrarsız bir dönemden geçmesine karşın Barcelona, EuroLeague’in en iyi hücum takımlarından bir tanesi. Maç başına tam 86.4 sayı bulan Barça, buna ek olarak 20.8 asist ortalaması ile ligin en çok asist yapan takımı konumunda.

Kadrosunda Tomas Satoransky, Juan Nunez, Kevin Punter ve Jabari Parker gibi önemli top yönlendiricileri bulundurmasının yanı sıra Barça, uzun rotasyonunda da Jan Vesely gibi oyun zekası çok yüksek bir oyuncuya sahip. Yine de bu sezon şampiyonluk adaylarından biri olmak istiyorlarsa hücumdaki istikrarlarını savunmaya da yaymaları gerekecek.

 

AS Monaco – Kısa Rotasyonu

Vasilis Spanoulis Mike James

Bir süredir kadrosunda Mike James, Jordan Loyd, Elie Okobo ve Matthew Strazel gibi oyuncuları bulunduran AS Monaco, zaten halihazırda EuroLeague’in en kaliteli kısa rotasyonlarından birine sahipti.

Yazın bu oyunculara Nick Calathes ve Furkan Korkmaz’ın da eklenmesiyle birlikte Monaco için kısa rotasyonundaki kalite seviyesi, farklı bir boyuta çıktı.

Yine de Monaco, henüz bu kaliteden tam anlamıyla randıman alabilmiş değil. EuroLeague tarihinin en özel pasörlerinden biri olan Nick Calathes, bu sezon sakatlığı nedeniyle herhangi bir EuroLeague maçında süre alamadı. Milli oyuncumuz Furkan Korkmaz da yaşadığı sakatlıklar nedeniyle takımına istikrarlı bir katkı sağlayamadı.

Buna rağmen EuroLeague’de sezon uzun ve daha oynanacak çok maç var. Şu sıralar Avrupa basketbolu tarihinin gelmiş geçmiş en büyük oyun kurucularından biri tarafından çalıştırılan Monaco, sakatlık sorunlarının düzelmesiyle birlikte ligin en dominant kısa rotasyonlarından birine sahip olacak.

 

Olimpia Milano – 4-5 Rotasyonu 

nikola-mirotic-olimpia-milan

Ligdeki ilk yedi maçından sadece ikisini kazanabilen Olimpia Milano, bir kez daha hayal kırıklığı yaratma yolunda emin adımlarla ilerliyor gibiydi. Buna karşın Ettore Messina için başlardaki olumsuz tablo, şu sıralar tamamen tersine dönmüş durumda.

Özellikle Nico Mannion transferinden sonra üst üste galibiyetler almaya başlayan Milano, oynadığı basketbolla bu sezon Playoff yarışında rekabetçi olabileceğini gösterdi. Tablonun negatiften pozitife dönmesindeki en büyük faktörlerden biri de 4-5 rotasyonundaki kalite seviyesi oldu.

Zach LeDay ve Nikola Mirotic ikilisi, yazın büyük beklentilerle kadroya eklenen Josh Nebo’nun yokluğunda müthiş bir uyum yakaladılar. Mirotic’in skor ve ribaund, LeDay’in ise skor ve savunma alanlarında yaptığı müthiş katkılar, Nebo’nun yokluğunun o kadar da hissedilmemesine yol açtı.

Bir süredir EuroLeague’in en önde gelen uzunlarından biri olan Josh Nebo, bir noktada sakatlığını atlatıp takıma yeniden katılacak. İşte o zaman Milano, şu an göründüğünden bile daha tehlikeli bir takıma dönüşme potansiyeline sahip.

Bayern Münih – Üçlük Tehdidi

Yazın Pablo Laso ile yollarını ayırdıktan sonra takımın başına Almanya Milli Takımı koçu Gordon Herbert’ı getiren Bayern Münih, Laso dönemine göre çok daha farklı bir basketbol oynamaya başladı.

Ligin Paris Basketball ile birlikte en tempolu hücum eden iki takımından biri olan Bayern, savunmada yaşadığı ciddi istikrar sorunlarına karşın maç başına 89.1 sayıyla ligin en çok sayı atan takımı konumunda.

Bu tablonun ortaya çıkmasındaki en büyük faktör ise Bayern’in yay gerisinden yarattığı tehdit. Kadrosunda Carsen Edwards, Andreas Obst, Shabazz Napier, Devin Booker, Nick Weiler-Babb ve Onuralp Bitim gibi önemli şutörlere sahip olan Bayern, 31.1 denemeyle şu ana dek ligin maç başına en çok üçlük deneyen takımı oldu.

Çok yüksek tempoda hücum eden ve en ufak boşlukta üçlüğü atmaktan çekinmeyen Bayern, %38.5 gibi deneme sayısına göre çok iyi bir üçlük yüzdesine sahip. Yay gerisinden ortaya çıkan bu pozitif tablo, Bayern Münih’in şu ana dek Playoff için rekabetçi bir görüntü çizmesinde hiç şüphesiz çok önemli bir rol oynadı.

 

Zalgiris – Sertlik

Maç başına 75.6 sayı bulan Zalgiris, EuroLeague’in en az sayı atan takımı konumunda. Maç başına sadece 13.9 asist yapan Zalgiris, bu alanda da ligin son sırasında yer alıyor. Buna rağmen ligde ilk 14 haftanın sonunda Litvanya temsilcisi, Playoff ve Play-In yarışının en ciddi adaylarından biri olarak gözüktü.

Peki bu nasıl mı mümkün oldu? Cevap çok basit; savunma ve sertlikle.

Ligde maç başına potasında sadece 74.9 sayı gören Andrea Trinchieri’nin takımı, bu alanda ligin zirvesinde yer alıyor. Rakiplerine maç başına sadece 15.3 asist izni veren Zalgiris, bu alanda da liderliği kimselere kaptırmış değil.

Özellikle iç saha maçlarında taraftarıyla bütünleşerek tempoyu iyice düşüren ve savunma sertliğini fazlasıyla arttıran Litvanya temsilcisi, evinde bu sezon sadece iki kez 80’in üstünde sayı yedi. Üç kez de rakiplerini 60’lı sayılarda tutmayı başardılar.

Yine de sezon sonu ligde ilk 10 sıranın içerisinde yer almak istiyorlarsa hücum verimliliklerini biraz daha arttırmaları gerekebilir.

 

Partizan – Atletizm ve Sertlik

Hayal kırıklıklarıyla geçen bir sezonun ardından yazın kadrosunu baştan aşağı yenileme kararı alan Partizan, beklendiği üzere birçok takviye yaptı. Bunun üzerine Zeljko Obradovic‘in takımı; Carlik Jones, Tyrique Jones, Isiaha Mike, Sterling Brown, Iffe Lundberg ve Aleksej Pokusevski gibi oyuncularıyla EuroLeague’in en atlet takımlarından biri oldu.

Açıkçası 2024-25 sezonu, Partizan için tam anlamıyla kabus gibi başlamıştı. Buna karşın deplasmanda alınan Kızılyıldız galibiyetinden itibaren Zeljko Obradovic‘in takımı için işler son derece iyi gitti. Bir dönem EuroLeague’de üst üste altı mağlubiyet alan Partizan, bu kötü seriden sonra oynadığı son dört maçın tamamını kazandı.

Sırasıyla Kızılyıldız, Olympiakos, Zalgiris ve son olarak Panathinaikos gibi çok önemli takımları mağlup eden Sırp temsilcisi, bu maçların tamamında rakiplerini 80’li sayıların altında tuttu. Son olarak iç sahada alınan 91-73’lük Panathinaikos galibiyeti ise tam anlamıyla bir gövde gösterisi oldu.

Savunmadan beslenen ve hücumda sezon başına kıyasla çok daha tempolu gözüken Partizan, takım savunmasında edindiği alışkanlıkları tüm sezona yayabildiği takdirde Playoff yarışı için iddialı bir aday olacaktır.