by Semih Tuna / stuna@eurohoops.net
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
TOFAŞ, Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi ve FIBA Europe Cup’ta sezona harika bir başlangıç yaparken Alex Perez de performansıyla takımının lideri konumunda.
Sakatlığı sebebiyle yaklaşık 10 gündür parkelerde olmayan Meksikalı, sezonu 16.3 sayı – 5.9 asist istatistikleriyle sürdürüyor.
Alex Perez; Banvit dönemi, Fenerbahçe‘de yaşadığı sakatlık, TOFAŞ’taki gidişat, Marcquise Reed ve Orhun Ene ile ilişkisi, EuroLeague ve daha farklı birçok konuda Eurohoops’a özel bir röportaj verdi.
Eurohoops: Seni ilk gördüğüm günü hala hatırlıyorum. Banvit ile yeni anlaşmıştın ve kulüp başkanının oğlu evleniyordu. Ben de oradaydım, Türk müziklerinle senin dans edişini hatırlıyorum. Letonya’da iki yıl geçirdikten sonra çok farklı bir ortama gelen genç Meksikalı bir oyuncuydun. Senin için biraz garip hissettirmiş olmalı değil mi?
Alex Perez: Kesinlikle benim için bir kültür şoku oldu. Basketbol açısından baktığımızda Basketbol Süper Ligi çok yüksek bir seviye. Bu seviyeye adapte olmam ve yeni şeyler öğrenmem gerekiyordu. Adapte olma konusunda gayet iyi bir iş çıkardığımı düşünüyorum. Türk kültürünü de kendime yakın buldum, bu da benim adaptasyonumu daha kolay hale getirdi.
EH: O dönemde Banvit formasını giyen iki genç oyuncu Şehmus Hazer ve Ercan Osmani şu anda Avrupa’nın üst seviyelerinde kendilerini gösteriyor. Takımları için çok kritik roller oynuyorlar. Onları izlerken gurur duyuyor musun?
Alex Perez: Tabii ki. Sadece onlar değil takımda Tolga Geçim, Metehan (Akyel) ve Berke (Atar) gibi genç oyuncular vardı. Onların kariyer gelişimini gururlu bir baba gibi izliyorum, neler yaptıklarını görüyorum. Onlar için çok mutluyum ama aynı zamanda bu kadar iyi oynamaları benim için hiç de şaşırtıcı değil.
EH: O dönemde Banvit’te olan başka bir oyuncu daha vardı. Sen onla beraber oynamadın ama şu anda NBA’in yıldızlarından biri haline geldi. Kimden bahsettiğimi tabii ki biliyorsun.
Alex Perez: Alperen değil mi?
EH: Alperen ile ilgili herhangi bir anın var mı?
Alex Perez: Ben Banvit’e gittiğimde Alperen alt yaş kategorisinde oynuyordu. Yanlış hatırlamıyorsam 2. Lig takımındaydı. Tesislerde, bizden önce veya sonra antrenman yaptıklarında onu görüyordum. Takımda birkaç sakat oyuncu olduğunda bizimle bir antrenmana da çıkmıştı. Sanırım o zaman 15 yaşındaydı.
EH: 17
Alex Perez: O zaman bile hareketlerinden ne kadar yetenekli olduğunu ve harika bir oyuncu olabileceğini görebiliyordunuz. O zaman biraz daha kiloluydu ama o günlerde bile çok iyi bir basketbolcu olduğunu anlayabiliyordunuz.
EH: Banvit’ten sonra Zalgiris Kaunas’ın yolunu tuttun. O dönemde Galatasaray ile anlaşmaya yakın olduğuna dair dedikodular da çıkmıştı. Bu doğru muydu?
Alex Perez: Anlaşmanın ne kadar yakın olduğunu bilmiyorum. O dönemde Galatasaray, seçeneklerimden biriydi. Menajerim ve benim için ana hedef o dönem EuroLeague’e gitmekti. Bu yüzden EuroLeague’den gelen bir teklifi reddetmeyi düşünmedim hiç.
EH: Zalgiris‘te geçirdiğin dönem biraz farklıydı. Ailende bazı sağlık sorunları oldu, geriye döndüğünde performansın ve dakikaların çok istikrarlı değildi. O dönemde yolunda gitmeyen şey tam olarak neydi? Jasikevicius ile çalışmak zorlayıcı mıydı?
Alex Perez: Bahane üretmeyi seven birisi değilim. Her durumdan ders çıkarmaya çalışan biriyim. O dönemde mental açıdan çok iyi bir durumda olmadığımı söyleyebilirim. Yüksek seviyede oynayabilecek, Jasikevicius’un taleplerini karşılayabilecek bir konumda değildim. Herkes onun çok talepkar bir koç olduğunu biliyor. Ona büyük saygı duyuyorum, bugüne kadar medyaya ya da onun arkasından kötü hiçbir şey söylemedim. Hala karşılaştığımızda selamlaşıp, konuşuyoruz. O da bana aynı saygıyı gösteriyor.
Dediğim gibi mental olarak çok iyi bir durumda değildim. Dedem kanser hastasıydı ve durumu kötüye gidiyordu. Bu durum beni zorluyordu. Ailemden uzak olmak, iyi performans sergileyememek kolay değildi. Yaklaşık 5-6 yıl önceydi, o dönemlerde kötü bir maç oynadığımda kimseyle konuşmazdım. Moralim çok bozulurdu, bu konuda kendimi geliştirdim. Ama o yaşlardayken özellikle iyi performans göstermediğim dönemler zorlayıcı olabiliyordu. Kendimden çok beklentim vardı.
Toparlamak gerekirse… İyi oynamıyordum, ailem sorunlar yaşıyordu, benim yaşadığım bazı sorunlar vardı. Bunların hepsini çok iyi şekilde idare edemedim. Ama olan oldu, o deneyimimden birçok ders çıkardım. Sonraki sene çok daha iyi bir sezon geçirdim, bir sonraki sezon sakatlıklar yaşadım. Ama her yıl daha iyiye gittiğimi, mental olarak geliştiğimi düşünüyorum. Her yıl oyunuma ufak tefek eklemeler yapmaya çalışıyorum. O yıl birçok şey yolunda gitmedi, ama derslerimi aldım ve artık daha iyi bir insan ve oyuncuyum.
EH: Bahçeşehir Koleji’nde geçirdiğin iyi sezonun ardından Fenerbahçe‘ye transfer oldun ve transferinden kısa bir süre sonra sakatlık yaşadın. Fenerbahçe yöneticisi Sertaç Komsuoğlu’nun “Alex Perez, Fenerbahçe’ye gelmenin verdiği motivasyonla antrenmanda kendisini olması gerekenden daha çok zorladı.” şeklinde bir açıklaması olmuştu. Bahaneler üretmeyi sevmediğini biliyorum ama eğer sakatlık yaşamasaydın, Fenerbahçe’de daha uzun süre kalabilir miydin?
Alex Perez: Kesinlikle. Bahçeşehir Koleji’ndeki son maçımda double-double yapmıştım. 20 sayı – 13 asistti yanlış hatırlamıyorsam. O dönemde çok iyi basketbol oynuyordum, kendimi iyi hissediyordum. Kendimi fazla mı zorladım bilmiyorum, çünkü her antrenman elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Bilhassa ihtiyacım olmadığı zamanlarda günleri boş geçirmeyi seven bir oyuncu değilim. Sahaya çıktıysam elimden gelen her şeyi yaparım, özellikle antrenmanlarda. Sadece şanssız bir durumdu.
Sonuçta bu basketbolun parçası, sakatlıkar oyunun doğasında var. Fenerbahçe’deki ikinci antrenmanımda sakatlandım, kolay değildi. Baldırımdan sakatlandım, geri dönmek kolay değildi. Sakatlığımdan 10 gün sonra bireysel çalışma yaparken, idmanın sonunda aynı baldırımdan bir kez daha sakatlandım. Aynı kas üç kez sakatlandı. Bunu birçok kişi bilmiyor ama dönebilmek için elimden gelen her şeyi yapıyordum. Koçlarımın, fizyoterapistlerin dediği her şeyi yapıyordum. Ama bazı şeyler olur ve bunları engelleyemezsiniz. Ben çok profesyonel bir oyuncuyum, eve gittiğim zaman kendime çok iyi bakmaya dikkat ederim. Sahaya tekrar çıkabilmek için elimden gelen her şeyi yaptım. Sakatlanmasaydım her şey daha farklı olurdu demek istemiyorum ama daha farklı şartlarda çok daha farklı bir durumda olabilirdim.
EH: Şu anda Türkiye’deki yedinci takımında oynuyorsun. Bugüne kadar kendini en rahat hissettiğin takım hangisiydi?
Alex Perez: Bu biraz zor bir soru. Yabancı bir oyuncu olarak buradaki yüksek seviyede oynamak çok kolay değil. Banvit’te çok iyi bir zaman geçirmiştim ama sezona kötü başlamıştık bu yüzden kendimi orada çok rahat hissettiğimi söyleyemem. Geçen sezon (Büyükçekmece) çok iyi bir kadromuz vardı, yönetim bizim taleplerimizi karşılamak için elinden geleni yapıyordu.
Ama şu anda bulunduğum TOFAŞ’ın bugüne kadar parçası olduğum en iyi organizasyonlardan biri olduğunu söyleyebilirim. Yönetiminden tesisine, koçlardan oyunculara herkes çok iyi. Şu anda bulunduğum yerde çok mutluyum.
EH: Geçen sezondan bahsettin. Marcquise Reed’in senin için sahada ideal bir partner olduğunu söyleyebilir misin? Geçen sezon çok iyi bir uyumunuz vardı ve bu uyumu TOFAŞ’a da taşıdınız.
Alex Perez: Marcquise ile ilk günden bu yana çok iyi bir kimyamız var. Saha dışında da çok iyi bir ilişkimiz var, yakın bir arkadaşım. Aslına bakarsanız aynı zamanda komşuyuz. Daha dün akşam yemek için ona gittim.
Sahada işlerimi çok kolaylaştırıyor. Rakip savunmaların dikkatini üzerine çekiyor, çok atletik. Benim için harika bir partner olduğunu söyleyebilirim.
EH: Bu sezon başlangıcı hakkında da biraz konuşmak istiyorum. Kağıt üstünde baktığımızda çok iyi bir kadroya sahiptiniz ama beklentileri çok aştınız. 19 maçta 18 galibiyetiniz var (Ed. notu: Röportaj, bu hafta oynanan Mersin maçından önce gerçekleştirildi). Sezon başında bu seviyede bir performans bekliyor muydun?
Alex Perez: Sezona başlarken ilk üçte, dörtte olacağız tarzı beklentilerim yoktu. İyi bir takıma sahip olduğumuzu biliyorum, kadrodaki yerli oyuncuları çok beğeniyordum. Gayet kaliteli yabancılarımız da var. Geçen sezondan sonra bireysel olarak kanıtlamam gereken çok şey olduğunu düşünüyordum. Marcquise’in de aynı şekilde hissetiğini biliyordum. Benzer işleri daha yüksek profilli bir kulüpte yapabileceğimizi düşünüyorduk.
Sezona 19-1 başlamayı beklemiyor muydum bilmiyorum ama iyi bir takımımız olduğunu büyük işler başarabileceğimizi biliyordum. Bu yüzden her geçen gün gelişmeye odaklanıyorum. Her maç yeni bir maç, bu yüzden önceki karşılaşmalardaki performansımız çok da önemli değil. Her mücadeleye mümkün olduğu kadar çok odaklanmaya çalışıyorum.
EH: Orhun Ene de eski bir oyun kurucu. Onun takımlarında oyun kurucuların iyi performanslarına daha önce de şahit olduk. Vasilije Micic bunlardan biriydi. Bir oyuncu olarak daha önce oyun kuruculuk yapmış bir koç için oynamak işini kolaylaştırıyor mu?
Alex Perez: Sadece eski bir oyun kurucu olması değil, oyunu çok iyi bilmesi ve aynı zamanda karakterlerimizin benzer olması da işleri çok kolaylaştırıyor. İkimiz de sakin karakterlere sahibiz. Bir oyun kurucu olarak, sahadaki guardın neyle karşı karşıya kaldığını bilmesi aradaki ilişkiyi kolaylaştırıyor. Her şeyi kontrol etmeniz gerekmiyor, bana fazlasıyla güvendiğini düşünüyorum. Bazen beni bazı pozisyonlara sokuyor ve geri kalanını bana bırakıyor. Koçun tarzını bu yüzden çok seviyorum. Çok iyi bir karakteri var. Saha içerisinde onun istediklerini yapabilmek için elimden geleni yapıyorum, o da bana özgürlük tanıyıp kendi oyunumu oynamama izin veriyor. Saha içerisinde, antrenmanlarda sürekli iletişim halindeyiz. Oyuna dair yeni çözümler ve stratejiler bulmak için sürekli konuşuyoruz. İkimiz için de çok iyi bir ilişki olduğunu düşünüyorum.
EH: Biraz Fenerbahçe maçı hakkında konuşmak istiyorum. Çift haneli farkla geriye düşmüştünüz ama geriye döndünüz ve maç iki tarafa da gidebilecek bir noktaya gelmişti. Son bölümde sen sahneye çıktın. O maçta neler hissettiğini anlatabilir misin? Mağlubiyete rağmen TOFAŞ’ın karakterini net şekilde sahaya yansıttığı karşılaşmalardan biriydi.
Alex Perez: Hazırlık maçlarından bu yana çift hane geriye düştüğümüz karşılaşmalar oldu. Ama geriye düştüğümüz her maçta geriye dönmenin bir yolunu bulduk. Karakterimizde sonuna kadar mücadele etmek olduğunu söyleyebilirim. Sahada hiçbir maçta vazgeçmediğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Sezon boyunca bunu kanıtladık, geriden gelip kazandığımız maçlar da oldu. Senin de dediğin gibi bu tarz maçlar takım olarak karakterimizi gösteriyor. Takım olarak ne kadar geriye düşersek düşelim her maça dönebileceğimizi düşünüyoruz.
EH: Alex sen her zaman iyi maçlar çıkarıyorsun ama 31 sayı attın. Fenerbahçe Avrupa’nın en iyi takımlarından biri olduğu için o karşılaşmada ekstra motivasyonun var mıydı?
Ekstra motivasyon der miyim bilmiyorum. Her maçta iyi oynamak istiyorum. Maç için salona gidip iyi oynamak için konsantre oluyorsunuz. Maçın başında bir kaç şut soktum, takım olarak iyi oynuyorduk ve kendimi maçın akışına bıraktım. Elimden geldiğinde rekabet edip, takımıma yardımcı olabilmek için yapmam gerekenleri yaptım.
Maça giderken rakibimizin EuroLeague’in en iyi takımlarından biri olduğunu ve kulübün tarihini biliyordum. Belki bu durum odaklanmamı biraz daha kolay hale getirmiş olabilir. Maça odaklanmış ve hazır geldiğinizde, maçta kendinizi daha iyi hissediyorsunuz. Birkaç şutunuz girdikten sonra da sadece oyununuza bakıyorsunuz.
EH: Bu son sorum olacak. Gayet iyi bir kariyere sahipsin ama seni her zaman kariyerinin büyük kısmını EuroLeague’de geçirmesi gereken bir oyuncu olarak gördüm. Buna katılır mısın?
Alex Perez: Evet, kaderin önüne geçemezsiniz. Geriye dönüp baktığımda bazı durumları daha iyi idare edebilirdim. Hem oyuncu olarak hem de insan olarak daha olgun yaklaşabilirdim. Kariyerim boyunca bazı olaylara farklı yaklaşabilirdim. Ama üst seviyede basketbol oynayabileceğimi biliyorum. Şu anda 31 yaşımdayım ama her sene daha iyi hale geliyorum.
Yaz dönemleri çok sıkı çalışıyorum. Saha dışında çok profesyonelim. Doğru şekilde besleniyorum, doğru takviyeleri alıyorum. Sürekli stretching yapıyorum. Sürekli araştırma yapıyorum, basketbol sadece oynadığım bir oyun değil. Benim hayatım. Son 20 yıldır hayatımı bu şekilde geçirdim. Profesyonel olmadan önce de uzun süre kendimi basketbola adamıştım. Çok çalışkan biriyim. Sürekli daha iyi hale geliyorum. 35 yaşıma geldiğimde de EuroLeague’e gidebilirim, asla bilemezsiniz. Geçmişe bakıp kariyerimin büyük kısmında EuroLeague’de olmalıydım diyebilirim ama işler böyle ilerlemedi. Tek yapabileceğim önüme bakmak ve sıkı çalışmaya devam etmek. Kendime güvenmek, işime odaklanmak.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!