by Aris Barkas/ barkas@eurohoops.net
2006 Mundobasket (ya da şimdiki adıyla FIBA Dünya Kupası) ABD’nin basketbol dünyasının zirvesine dönüşü olacaktı. 2002 Indianapolis’teki felaketten ve 2004 Olimpiyatlar’ında bronzda kalmalarının ardından, kimse uluslararası sahnede başarılı olma hedefiyle bir araya gelmiş bir ABD’nin tersi bir sonuç alabileceğini düşünmüyordu.
Fakat, aldılar ve o sonuç koç Mike Krzyzewski’nin ABD Milli Takımı’yla ikinci döneminin tek yenilgisi olarak tarihe geçti. Yunanistan, 1 Eylül 2006 günü, Japonya’nın Saitama kentinde ABD’yi Mundobasket’in yarı finalinde 101-95 mağlup edip 2008 yılında kurulacak Redeem-team‘in temellerini attı. Ancak bu yazı, Rüya Takım’ın dönüşünün değil Yunanistan’ın tarihi galibiyetinin hikayesi.
“Delikanlı üzgün”
Molalarda Yunan müziğini temsilen seçilen şarkının sözleriydi bunlar. Mikis Theodorakis’in bestelediği şarkının sözleri, Amerika bench’inin ruh haliyle tam bir ironi içerisinde “delikanlı mutsuz” dizesiyle başlıyordu. Vassilis Spanoulis, Houston Rockets yolunda olsa da Yunanistan’ın kadrosunda hiçbir NBA oyuncusu yoktu ve bu da klasik Amerikalı taraftarların onları görmezden gelmesi için yeterli bir sebepti. Yine de Yunanistan, son Eurobasket şampiyonuydu ve Yunanlıların bile düşündüğünden daha iyi bir takımdı.
O tarihte Amerika takımının oyuncu izleme ekibinin direktörü olan Rudy Tomjanovich, Yunan basınına “Şutörlerini durdurmamız lazım. Özellikle çok yüksek yüzdeyle oynayan Diamantidis’i” demişti ve Diamantidis bile duyduklarına inanmakta güçlük çekmişti: “Öyle mi dediler? Halbuki onlara büyük saygım vardı”. Şaka değil. Maçtan önce, yazdan bu yana namağlup olan Yunanistan’ın kazanmasına ihtimal veren kişi sayısı çok azdı.
Maç da tam olarak böyle başladı. Yunanistan molasından sonra gelen Joe Johnson’ın üçlüğü, ilk devrenin bitimine 6:27 kala Krzyzewski’nin takımına 33-21’lik skorla en büyük farkı getirdi. Amerika takımı da patlamaya hazır gibiydi ve rakiplerine hiçbir şans vermeden maçı bitirecek kadar hazır görünüyordu.
Öyle olmadı. Papaloukas’ın turnikesi, skoru 33-30’a getirerek Yunanistan’ın 9-0’lık serisini tamamladı ve Koç Krzyzewski’yi takımını sakinleştirmek için mola almaya zorladı.
“Delikanlı üzgün”
Maçın geri kalanı, Yunanistan milli takımının bugüne kadarki en iyi performanslardan biri olarak tarihteki yerini aldı. Koç Giannakis’in oyuncuları soyunma odasına 45-41 önde girdi ve maçın kalanını da önde tamamladı. Vasilis Spanoulis 22 sayı, Michalis Kakiouzis 15 sayı attı, Sofoklis Schortsanitis ise 17 dakikada 14 sayı üretti. Diamantidis 12 sayı ve 5 asist ile oynarken Yunanistan hücumlarının orkestra şefi Theo Papaloukas da 12 asist yaparak turnuvanın bir maçta en çok asist yapan oyuncusu oldu. (maçın tüm istatistiklerini buradan görebilirsiniz).
Yunanistan mükemmele yakın oynamıştı; ikinci yarıdaki ilk 13 pozisyonun tamamında skor üretmiş ve herkesten katkı almayı başarmışlardı; tıpkı üçüncü periyotta oyuna girerek üst üste üç kez sayı bulan ve çeyreğin bitimine 4:01 kala takımının skoru 71-58’e getirmesini sağlayan Dimos Dikoudis gibi. Amerika 35 saniye kala farkı dört sayıya indirmeyi (95-91) başarsa Kakiouzis ve Antonis Fotsis’in serbest atışları sayıya çevirmesiyle maç sona erdi.
Amerika’nın basketbol onuru için bu büyük bir darbeydi.
Amerika takımının yöneticisi Jerry Colangelo, “oyuncular çok üzgün ve büyük ihtimalle bu üzüntüyle iki gün yaşamaktansa hemen yarın maça çıkacak olmak onlar için daha iyi” demişti; üçüncülük maçı Cumartesi günü oynanacakken final Pazar günüydü. Bir sonraki maçta Amerika Arjantin’i yendi, madalyaya ulaştı ve uçağa binip ülkesine döndü; turnuvanın son gününü beklemediler.
Şokları apaçık ortadaydı. Amerika’nın dört numarası Chris Bosh “Neredeyse kusursuz oynadılar” dedi ve Dwyane Wade de “Bütün maç boyunca sanki tek bir set oyunuymuş gibi koştular” diyerek gözler önündeki bir gerçeğe değinmiş oldu. Bahsettiği set, Papaloukas’ın inanılmaz paslar verdiği perde oyunlarıydı ve Papaloukas şu açıklamayı yapmıştı: “Sanırım herkese fiziksel olarak onlar kadar iyi atletler olmasak da bu oyunu oynamayı bildiğimizi göstermiş olduk. Zekiyiz. Bir takımda çok fazla büyük oyuncu varsa, hepsinin bir ay içerisinde bir araya gelip yeni görevlerine adapte olması o takım için zordur. Bu oyuncuların hepsi büyük yıldızlar, ancak aynı zamanda farklı, küçük şeyler de yapmanız gereklidir. Sanırım fark da buydu: Bizim takımımızda herkes ne yapması gerektiğini biliyordu.”
Koç K’nin de itiraf ettiği üzere bu maç Amerika için dönüm noktasıydı çünkü sonunda 2002 ve 2004 yıllarındaki sorunun, en iyi oyuncularından bazılarının değil, uluslararası rekabetin eksikliği olduğunu anlamışlardı. Yunanistan, sakat olan Nikos Zisis’in yokluğuna rağmen her zamanki üç oyun kuruculu kadrolarıyla oynamıştı ve Amerika savunmasının baskısına rağmen maçı yalnızca 12 top kaybıyla tamamlamıştı.
Yunanistna koçu Panagiotis Giannakis: “Öncelikle oyuncularıma teşekkür etmeliyim; inanılmaz bir iş başardılar. Bir takım savunmada çok enerji sarf ettiğinde, aynı çabayı hücuma taşımak zordur. Bu anlamda iyi iş çıkardığımıza inanıyorum çünkü Amerika’nın topa daha fazla baskı yapmasını sağladık ve bu da potaya daha çok penetre etmemize imkan tanıdı.”
Mike Krzyzewski: “Yunanistan takımı ve antrenör ekibi bugün gerçekten inanılmaz bir iş çıkardı. Hücumları, bizim savunmamızı yendi ve bu konuda sorumluluk bana ait. Birlikte kazanıp, birlikte kaybediyoruz ancak mağlubiyetlerde herkesten çok koçun sorumluluğu alması gerekir”.
Bu basın toplantısında Koç Kryzewski’nin tek “faulü” rakiplerinin adını söylememiş olmasıydı; Papaloukas’tan “4 numara” Spanoulis’ten ise “7 numara” diye bahsetmişti. Bahanesi, Yunan isimlerinin telaffuz zorluğu olabilirdi ancak bu maçtan sonra aynı durum bir daha hiçbir rakibi için yaşanmadı…