Dünya Şampiyonası’nda Gümüş Madalyaya Giden Yolun Hikayesi

12/Eyl/16 11:46 Eylül 12, 2019

Bugra Uzar

12/Eyl/16 11:46

Eurohoops.net

Bugün Türkiye’nin gümüş madalya kazandığı 2010 FIBA Dünya Kupası’nın 9. yıl dönümü ve Eurohoops, sizleri tarihte bir yolculuğa çıkartıyor.

By Buğra Uzar & Semih Tuna/ info@eurohoops.net

Türkiye Basketbol Milli Takımı, 2001’deki gümüş madalyanın ardından bir duraklama dönemine girmiş ve beklentilerin çok altında kalmıştı. 12 Dev Adam’ın performansı, potansiyelinin oldukça altında kalmış, turnuvalarda istediği sonuçları alamamış ve madalya yarışından uzak kalmıştı.

Ancak 2010 Dünya Kupası, 12 Dev Adam için muhteşem bir geri dönüş oldu ve Türkiye, tarihinin en iyi turnuva performanslarından birini göstererek gümüş madalyanın sahibi oldu. Bugün o turnuvanın 9. yıl dönümü ve biz de sizleri tarihte bir yolculuğa çıkartmak istedik.

Milli takımın performansı üzerindeki soru işaretleri artarken, ülkemizde düzenlenecek 2010 Dünya Kupası tüm bu eleştirileri ve soru işaretlerini bitirebilecek nitelikte büyük ve önemli bir turnuvaydı. Tüm bunların yanında 2004 yılından bu yana takımı çalıştıran Sırp başantrenör Bogdan Tanjevic’e kolon kanseri teşhisi koyulmuştu ancak tecrübeli koç bu hastalığına rağmen tedaviye gitmeyerek takımın başındaki görevini sürdüreceğini açıklamış ve turnuvada da takımın başında yer almıştı.

Yani milli takım oyuncuları, bu turnuvada koçlarına olan sevgilerini gösterebilir ve kanser gibi en büyük ilaçlarından birisi moral olan bir hastalıkla savaşmakta olan koçlarına yeni ve büyük bir silah verebilirlerdi. Hidayet Türkoğlu, Kerem Gönlüm, Kerem Tunçeri ve Ömer Onan gibi tecrübeli isimlerin yanına NBA’den Ömer Aşık ve Ersan İlyasova’yı getiren, Sinan Güler, Semih Erden ve Oğuz Savaş gibi de genç yıldızları kadrosunda bulunduran Türkiye, artık şeytanın bacağını kırmak istiyordu.

Grup aşamasındaki maçlarını tıpkı 2001’deki gibi Ankara’da oynayan Türkiye’nin grubunda Rusya, Yunanistan, Çin, Porto Riko ve Fildişi Sahilleri yer aldı. Her turnuvanın ilk maçı zordur ve baskı yüksektir. Üstelik bu turnuva evinizde düzenleniyorsa ve bir şeyleri değiştirerek başarılı olmanız bekleniyorsa bu baskı daha da artar. Bu yüzden Türkiye’nin turnuvadaki ilk maçını Fildişi Sahilleri gibi basketbol yetenekleriyle ünlü olmayan bir ülkeyle oynaması önemli bir artıydı. Nitekim 12 Dev Adam, rakibine karşı ilk yarıdaki etkili oyunuyla fişi çekti ve Ömer Onan’ın 18 sayıyla yıldızlaştığı maçtan 86-47 gibi farklı bir skorla galip ayrıldı. Böylece üzerindeki baskıyı biraz olsun atıp özgüven depolamış oldu.

Türkiye’nin gruptaki ikinci maçı ise Timofey Mozgov, Victor Khryapa, Vitaly Fridzon gibi yıldızlara sahip David Blatt’li Rusya’ydı. Rusya maçı önemli bir testti ve Türkiye’nin bu karşılaşmadaki performansı merakla bekleniyordu. Karşılaşmanın ilk periyodu başa baş geçerken, ikinci çeyrekte ise kontrol Türkiye’ye geçti. Özellikle savunmada oldukça başarılı bir performans gösteren 12 Dev Adam, seyircisinin de desteğini arkasına aldı ve farkı çift hanelere çıkardı. Ancak ikinci yarıda Rusya toparlandı ve pota altını da kullanarak oyuna ortak oldu. Fakat Tanjevic akıllıca bir hamle yaparak alan savunmasına döndü ve Türkiye son çeyreğe 11 sayı önde girdi. Son çeyrekte Rusya’nın geri dönme çabalarına cevap veren isim ise o dönemler NBA’de muhteşem bir performans sergileyen Hidayet Türkoğlu’ydu. Hido, Rusya’nın tüm hamlelerine yanıt verdi ve özellikle de son dakikalarda bulduğu peş peşe sayılarla takımını galibiyete taşıdı.

2’de 2 yapan Türkiye’nin gruptaki bir sonraki rakibi ise grubun güçlü takımlarından Yunanistan’dı. Ege’nin karşı kıyısındaki rakibimizin kadrosunda Vassilis Spanoulis, Dimitris Diamantidis, Giannis Bourousis, Sofoklis Schortsanitis, Giorgos Printezis gibi Avrupa basketboluna damgalarını vuran isimler vardı. Ankara’daki seyircilerin yoğun desteğini arkasına alan Türkiye, NBA yıldızı Ersan İlyasova’nın üstün performansıyla maça iyi başladı ve ilk çeyreği de 7 sayı önde tamamladı.

İkinci çeyrekte özellikle Bourousis’in önderliğinde dış atışlarla etkili olan Yunanistan’a cevap yine Ersan İlyasova’dan geldi, yıldız oyuncu 12 Dev Adam’ı önde tutmaya devam etti ve ilk yarı 2 sayılık Türkiye üstünlüğüyle geçildi. İkinci yarıda ise savunmasını tekrar sertleştiren Türkiye, kontrolü bir kez daha eline aldı. Savunmasından güç alarak hücumdaki ritmini de arttıran 12 Dev Adam, topu da muhteşem paylaşarak Semih Erden önderliğinde sayılar buldu ve taraftarı da iyice coşturarak son çeyreğe tam 14 sayı farkla önde girdi. Son çeyrekte de maçın yıldızları Ersan İlyasova ve Ömer Aşık’la farkı çift hanelerde tuttu, maçtan da 11 sayı farkla galip ayrılarak gruptaki en önemli sınavlarından birisinden başarıyla ayrıldı.

Gruptaki dördüncü maç ise kadroda Türk basketbolseverlerin yakından tanıdığı Carlos Arroyo’nun yanı sıra J.J. Barea ve Daniel Santiago gibi isimleri kadrosunda bulunduran Porto Riko’ydu. Yunanistan gibi yarı saha hücumlarına odaklı bir takıma karşı yüksek konsantrasyon gerektiren bir maçın ardından Porto Riko gibi hızlı oynayan bir rakibe karşı oynayacak olmak da Türkiye için bir başka önemli bir testti. Karşılıklı dış atışların yoğunlukta olduğu ilk periyot eşitlikle geçerken, ikinci çeyrekte tempoyu iyice arttıran Porto Riko, Barea önderliğindeki sayılarıyla ilk yarıyı 7 sayı önde tamamladı. İkinci yarıda NBA yıldızları Hidayet ve Ersan’la skora ortak olan Türkiye, 1 sayı geride girdiği son çeyreğin başında oyuna ağırlığını koyarak 10-0’lık bir seri yakaladı ve kontrolü eline aldı. Pota altından sayılar bulmaya devam eden 12 Dev Adam, Porto Riko’nun maçın sonundaki çabalarına rağmen karşılaşmadan 79-77 galip ayrılarak yoluna namağlup devam etti.

Gruptaki son maçını Çin’e karşı oynayan Türkiye, daha az kullandığı oyuncularını sahaya sürdü ancak buna rağmen dominant bir performans sergileyerek başından itibaren önde götürdüğü karşılaşmadan tam 47 sayı farkla (87-40) galip ayrıldı ve Ankara’ya namağlup veda ederek İstanbul’a doğru yola çıktı.

Turkey Serbia 2010

Grup aşamasının en başarılı takımlarından birisi olan Türkiye’nin son 8’deki rakibi ise güçlü Fransa’ydı. Maviler’de dünyaca ünlü yıldız Tony Parker kadroda olmasa da Boris Diaw, Nicolas Batum, Nando De Colo ve Ian Mahinmi gibi yıldızlar kadrodaydı ve hiç de hafife alınacak bir rakip değillerdi. Sinan Erdem Spor Salonu’nda oynanan mücadelede seyircisinin de yoğun desteğini arkasına alan kırmızı beyazlılar, alan savunmasıyla Fransa’yı oldukça sıkıntıya soktu ve ilk çeyreği 5 sayı önde tamamladı. İkinci çeyreğe de savunmada oldukça sert başlayan Türkiye, boyalı alandan bulduğu sayılarla farkı çift hanelere çıkarttı ve çeyreğin ikinci kısmında Sinan Güler önderliğinde vitesi iyice arttırarak ilk yarıyı 15 sayı önde tamamladı.

İkinci yarıya da tam gaz giren Türkiye, savunmadaki sertliğinden doğan ritmini hücuma başarıyla taşıdı ve tam 25 sayılık bir fark yakaladı. Kalan bölümde güçlü rakibinin maça ortak olmasına hiç izin vermeyen Türkiye, karşılaşmadan 95-77 galip ayrılarak çeyrek finallere kalmayı başardı ve tüm ülkeyi bir kez daha basketbol etrafında bütünledi. Türkiye’nin çeyrek finaldeki rakibi ise Goran Dragic, Bostjan Nachbar, Primoz Brezec, Gasper Vidmar ve Jaka Lakovic gibi yıldızlara sahip Slovenya’ydı.

Gösterdiği performansla tüm ülkenin futbolu bir kez daha ikinci plana atmasını sağlayan 12 Dev Adam, karşılaşmaya biraz yavaş başlasa da daha sonra toparlandı ve topu kusursuz paylaşarak dış şutlarla etkili olduğu ilk çeyreği 13 sayı önde tamamladı. İkinci çeyrekte de muhteşem savunması sayesinde yakaladığı ritimle etkili olan Türkiye, Sinan Güler ve Ender Arslan gibi isimlerin sayılarıyla farkı iyice açtı, seyirciyi iyice coşturdu ve ilk yarıyı 19 sayı önde tamamladı. İkinci yarıda ise muhteşemliğini daha da muhteşemleştirerek oynadığı basketbolla gözlerimizin paslarını silen Türkiye, Slovenya’yı adeta darmaduman etti ve karşılaşmadan tam 27 sayı farkla galip ayrılarak yarı finale yükseldi.

“Kerem Tunçerii! Kazandııık! Kerem Tunçerii Kazandıııık! Kerem Tunçerii!”

Bu haykırışların kulağınızda canlandığını, tüylerinizin diken diken olduğunu söylersem yalan söylemiş olmam diye düşünüyorum? Türkiye’nin yarı final mücadelesi öncesi Sinan Erdem’i dolduran binler ve ekranları başındaki milyonlar, Türk basketbol tarihinin en heyecan verici mücadelesine ve en büyük zaferlerinden birisine tanık olacaklarından habersizdi. Yarı finaldeki rakip ise Dusan Ivkovic’in koçluğunda Milos Teodosic, Nenad Krstic, Dusko Savanovic ve Nemanja Bjelica gibi yıldızlara sahip Sırbistan’dı. Karşılaşmanın ilk çeyreğinin ilk yarısını iyi oynayan Sırbistan, kontrolü ele alır gibi olsa da Hidayet Türkoğlu’nun devreye girmesiyle ilk çeyrek sadece 3 sayılık Sırbistan üstünlüğüyle tamamlandı.

İkinci çeyrekte Türkiye’nin alan savunmasına dönmesini Dusko Savanovic’le iyi cezalandıran Sırplar, soyunma odasına 7 sayı önde girdi. Sırbistan, ikinci yarıda Krstic’le etkili olmaya çalışsa da dış atışlarda iyi bir yüzde yakalayan Türkiye maça ortak oldu ancak Sırbistan, Teodosic önderliğinde son çeyreğe 3 sayı önde girdi.

Maçın son çeyreği ise herkesin hafızasında kalıcı bir yer edinecekti. Şu anda bu yazıyı okuyan herkesin o tarihi son kısma geçmemi istediğini biliyorum. Son çeyreğin sonlarına her iki takım da kafa kafaya girmiş, iki takım da rakibine üstünlük sağlayamamıştı. Sırbistan, Keselj’nin serbest atışlarıyla 1 sayı öne geçse de Semih Erden’in faule rağmen yaptığı muhteşem smacı Türkiye’yi öne taşıdı. Semih faulde isabet bulamadı ve 16 saniye top Sırbistan’a geçti. Sırplar da bu hücumda topu çok iyi çevirdi ve Velickovic’in basketiyle tekrar bir sayı öne geçti. Sinan Erdem de ülkedeki herkes de nefesini tutmuştu.

Türkiye, topu orta sahadan sokup Hidayet’le buluşturdu, Hido’nun elinde adeta canlanan ve kaçan top Kerem Tunçeri’nin eline geldi. Bu sürpriz olay sonrası çok çok kısa bir süre durakladığında ise büyük bir sorunları vardı çünkü Kerem Tunçeri hiç duraksamamıştı. Pozisyonu çok iyi takip eden tecrübeli oyuncu, 3 Sırp oyuncunun yanından hızlıca kurtulduğunda çemberle baş başa kalmış ve adeta idmanda attığı kolaylıkta bir turnike atarak Türkiye’yi öne taşımıştı. Maçı anlatan Murat Murathanoğlu’nun “Kerem Tunçeriii!”, maçı yorumlayan İhsan Bayülgen’in de “Kazandııık!” bağırışları arasında bir millet sevince boğulmuş ve finali kutlamaya başlamıştı.

Ancak Sırp benchinin uyarısıyla son bölümü tekrar izleyen hakemler, maçın sonunda 0.5 saniyelik bir bölüm kaldığına karar verdiler. Tüm ülke son 0.5 saniye için nefesini tuttu. Orta sahadan topu oyuna sokan Sırplar, başarılı bir oyun çizerek topu potanın hemen yakınında Velickovic’le buluşturdu. Yıldız oyuncu havada topu tipledi ve ümitle bekledi. Einstein’ın zamanın her an aynı hızla geçmediği teoremini kanıtlayan bir andı. Top havada yavaşça süzüldü ancak Semih Erden adeta bir Osmanlı tokadıyla Sırpların umutlarını bitirdi ve Türkiye’yi finale taşıdı. 12 Dev Adam ve tüm teknik ekip, topu havaya diken Teodosic’in arkasında sevince boğuldu.

Türkiye’nin finaldeki rakibi ise beklenildiği gibi Amerika Birleşik Devletleri oldu. ABD, Türkiye’ye nispeten genç bir kadroyla gelmişti. Tecrübeli oyuncular Chauncey Billups ve Lamar Odom’un liderliğindeki kadroda Kevin Durant, Stephen Curry, Derrick Rose ve Kevin Love gibi genç yıldızlar vardı.

Karşılaşmanın ilk çeyreği ortada geçti ancak ikinci ve üçüncü çeyreklerde o dönemlerde henüz süper yıldızlığa terfi etmemiş Kevin Durant, belki de bu bölümde oynadığı basketbolla o eşiği atlamıştı. Durdurulamaz bir performans gösteren Kevin Durant, ABD’nin maçın kontrolünü eline almasını sağladı. Tecrübeli oyuncu Lamar Odom da çabukluğuyla Türkiye pota altına üstünlük sağladı ve ABD karşılaşmadan 17 sayı farkla galip ayrılarak altın madalyanın sahibi oldu.

Bu maçtan unutamadığım bir anı mutlaka paylaşmak istiyorum. Maçın bitimine dakikalar kala artık Türkiye’nin maçı kaybettiği kesinleşmişti. Fakat Sinan Erdem’i dolduran binlerce taraftar, salonda olmayın milyonların da duygularına tercüman olarak 12 Dev Adam’ı ayakta alkışladı. Turnuva boyunca muhteşem basketbol oynayan yıldızlar da göğüslerindeki ay yıldızı göstererek tribünleri selamladı ve belki de Türk spor tarihinin en büyük bütünleşmelerinden birisi yaşandı.

“Bu bir takım oyunu ıııı, aaa!” 

Gerek turnuvada oynadığımız basketbol, gerek turnuva boyunca yapılan reklam filmleri, gerek tribünlerdeki coşku gerekse içerdiği tarihi anlarla unutulmaz bir turnuva oldu. Türkiye hak ettiği gümüş madalyayı kazanırken yaşattığı anılar hala tüylerimizi diken diken etmeye yetiyor ve zihnimizdeki tazeliğini koruyor. Sanki dün gibi hatırladığımız turnuvanın üzerinden 6 yıl geçti. Umarız Türkiye milli takımı bir an önce bu seviyelere geri döner ve bizlere unutulmaz anlar yaşatmaya devam eder.

Buyrun bu da o turnuvadaki unutulmaz rekların olduğu bonus: