By Buğra Uzar & Semih Tuna / info@eurohoops.net
12 Eylül 2010’da ise başka bir bayrama tanıklık etmiştik. Bir basketbol bayramı. Türkiye Milli Basketbol Takımı, evinde düzenlediği Dünya Şampiyonası’nda ikinci olmuş ve tüm ülkeyi sevince boğmuştu.
Eurohoops olarak bu önemli turnuvanın hikayesini anlattıktan sonra sözü bir de o turnuvanın kahramanlarına verdik. Teknik ekipten Orhun Ene, oyuncu kadrosundan Sinan Güler, Semih Erden, Ömer Onan, Barış Ermiş, Ender Arslan ve bizi finale götüren Kerem Tunçeri, turnuvaya dair unutamadıkları anılarını ve 12 Dev Adam’ın başarılı olma sırlarını Eurohoops’a anlattı.
SİNAN GÜLER
7-8 senedir hazırlanan bir jenerasyonun artık en top seviyede performansını gösterebildiği bir turnuvaydı. Hidayet Türkoğlu, Kerem Tunçeri, Ömer Onan müthiş bir basketbol oynadı. Ersan tüm turnuvada çok iyi oynadı. Herkes rolünü çok iyi biliyor ve takım arkadaşlarını çok iyi tanıyordu. Bunu turnuva boyunca çok iyi gösterdik. Sadece bahsettiğimiz isimler değil, 12 oyuncunun da çok ciddi katkıları oldu. İlk maçtan, son maç Amerika’ya kadar. Bir diğer neden ise kendi ülkemizde seyircimizin önünde olmak. Bütün Türkiye’nin desteğini hissetmek apayrı bir motivasyon kaynağı.
Turnuva geneli zaten çok özeldi. 15-20 günlük bir rüya ile maçlara gidiş-gelişimiz, takımın enerjisi, oynanılan basketbol, kazanılan maçlar, basketbolseverlerin etkisi… Hepimizde ayrı bir yeri olmuştur. Bence takımdaki herkesin kariyerine 2-3 sene boyunca müthiş bir pozitif etki yaratmıştır.
Unutamadığım iki an var. İlki; kendimce sosyal medyanın başlangıcı olarak gördüğüm zamanlarda, Yunanistan maçı öncesi taraftardan rica ettiğim şekilde kırmızı renk giyerek maça gelmiş oluşları… Bunun da çok pozitif bir etkisi vardı.
Diğeri ise Kerem Tunçeri’nin son saniye yolladığı Sırbistan maçı. Başı, sonu, maç sonrası üç kilometredeki otele iki saatte gidemeyişimiz…
ÖMER ONAN
Altın jenerasyonun sonuna geliyorduk. Çok iyi durumdaydık. Ondan önceki Eurobasket’te de Yunanistan’a yenilerek yarı final şansımızı kaybettik. Bariz hakem hatalarıyla o maçı kaybettik, belki o takım 2009 yılında da madalya alabilirdi. Kariyerlerimizin sonuna gelirken bunu da bir madalya ile taçlandırmak istedik. Baştan sona müthiş bir turnuva oynadık. Gruplarda Ankara’da, eleme maçlarında İstanbul’da harika oynadık. Avrupa ülkelerini ezerek yendik. Slovenya, Fransa, Sırbistan… Yunanistan’a gruplarda 25 sayı fark attık.
Kerem’in attığı son saniyeyi nasıl unutabiliriz ki?
BARIŞ ERMİŞ
Turnuvanın Türkiye’de olması büyük bir etkendi. İnanılmaz kenetlendik. Ankara’daki grup maçlarıyla başlayan çok iyi bir seyirci desteği vardı. Ben ve takım arkadaşlarım böyle bi seyirci desteğine, halkın bizi bu kadar desteklemesine inanamamıştık. Onlar muhteşem itici bir güçtü. Sahada size olarak iri, koçunun dediğini birebir yapmaya çalışan ve birbirine inanan bir takımdık. Bu, çok ciddi rakiplerimizi ezerek yenmemize neden oldu.
O turnuvada unutulmayacak anı da herkesin söyleyeceği şekilde Kerem Tunçeri’nin Sırbistan’a attığı son saniye basketidir. Hayal gibiydi. Biz de nasıl başarıya imza attığımıza inanamamıştık. Kariyerlerimiz boyunca çok fazla sayıda son saniye maçı kazandığımız veya kaybettiğimiz oldu. Hayatımın en iyi basketbol anısı, o maçta oynamamama rağmen, o son saniye basketiydi. O anki sevinç… Maçın Ataköy’de olmasına karşın hotele 1.5 saatte gidişimiz… Gerçekten unutulmaz bir andı.
ORHUN ENE
Uzun süre aynı koçla, düzenli bir şekilde yürütülen bir program ile gitgide gelişerek, sonunda kendi ülkemizde düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda meyvasının alındığı bir düzeye geldik. Bu 2-3 aylık programla değil 4-5 senelik uzun planlamalarla gerçekleşmişti. O iyi jenerasyon oyuncularının hepsi kariyerlerinin en iyi oyunlarını oynuyorlardı. Çok ezici bir üstünlükle finale kadar geldik. Taraftarımızın desteği olmasına, organizasyonun kendi ülkemizde yapılmasına karşın oynadığımız basketbolla Amerika’dan sonra madalyayı hak eden ülke bizdik.