by Mete Budak / info@eurohoops.net
Galatasaray Odeabank, dün akşam Euroleague’de yeni sezonu kendi seyircisi önünde açarken son Euroleague şampiyonuna direnemedi.
Maç boyunca özellikle savunma tarafında çok fazla eleştiri alan Galatasaray‘ın, yeni sezondan beklentilerinin ölçeğinde iyi bir sınav vermediğini söylemek zor değil. Ancak bu maç sezonun geleceği adına ne kadar bir ölçek olabilir? Galatasaray’ın problemleri yeni kurulan bir takımın yaşayabileceği olağan problemlerden mi ibaret? Yazıda olabildiğince isimlerden ve kişisel performanslardan kaçınıp, birkaç noktaya genel tablo üzerinden değineceğim.
Öncelikle, dün akşamdan biraz bahsetmek gerekirse; CSKA şu anda Avrupa’nın en iyi hücum eden takımı ve bunun tek sebebi sahip oldukları yetenekli oyuncular değil. CSKA maç içerisinde sorunlara çok çabuk çözüm üretebilen ve gerektiği yerlerde mikro-coaching ile bu çözümleri hemen yaratabilen bir ekip. Bunu biraz açalım. Mikro-coaching, koçların tek bir hücum ya da savunma için çizdiği özel mini setler olarak tanımlanabilir. Özellikle Abdi İpekçi gibi bir atmosferde oynuyorsanız, üçüncü çeyrekte başınıza geldiği gibi, momentumu ev sahibi yönüne çevirebilecek bir sekans sonrası ortamı yumuşatmak ve oyun kontrolünü yeniden ele almak için bu mikro-coaching hamleleri bir takım için çok kritik. Dimitris Itoudis bu konuda geçtiğimiz akşam gerçek anlamda özel bir deneyim yaşattı diyebiliriz. CSKA adına bunun gibi övülebilecek bir çok nokta var ve bahsettiğim kısım onlar hakkında konuşulması gereken en son şeylerden biri belki de. Itoudis’in takımı hakkında yazılacak diğer şeyler bir kenara koyulabilir çünkü yazının odak noktası onlar değil. Sadece bildiğimiz bir şey var ki; CSKA Moskova çok özel olarak dizayn edilmiş, rolleri ve saha içinde yapılacaklar listesi oldukça keskin, kendi seviyesi için bile benzersiz bir takım. Buradan hareketle, Galatasaray’ın her hafta karşısında CSKA Moskova’yı bulmayacağını hatırlatarak madalyonun diğer yüzünü çevirebiliriz.
Galatasaray adına sorulabilecek en kritik soruyu soralım: Savunma zaafiyetleri, on yeni oyuncunun katıldığı yeni bir takımın Ekim ayının başında olmasından mı kaynaklanıyor, yoksa kadro mühendisliğinde ciddi problemler mi var?
Muhtemelen ilk faktörün etkisi olduğunu da inkar edemeyiz fakat problemler daha temelde yatıyor gibi gözüküyor. Geri saha (backcourt) savunmasında yaşanan kriz boyutundaki zaafiyet, oyuncuların birbiriyle az çalışma fırsatı bulmasından kaynaklı bir problemden ziyade oyuncu özelliklerinin bu rolün gereğini karşılayamamasından kaynaklanıyor gibi. Takımın savunmadaki tavanını belirleyecek, bir başka deyişle, bir çapa görevi görebilecek oyuncunun eksikliği ön alan savunmasında ciddi şekilde hissedilirken Galatasaray kadrosundaki tek çember koruyucu olan Alex Tyus’ın da kenarda olduğu bölümlerde gerçekten hemen hemen hiçbir şeyi savunmayı başaramadı. Basketbol, toplama ve çıkarma yapabileceğiniz bir oyun değil. Bir yanlışı bir doğruyla tamamen kapatamayacağınız gibi yaptığınız bir yanlış, bir doğruyu da tamamen silmez. Neden bundan bahsettim? Çünkü genelde eleştiriler “madem kısa rotasyonunda savunma zaafiyeti yaratacak bir kadro kuruldu, neden uzun rotasyonunda başka bir çember koruyucusu daha alınmadı” noktasında odaklanıyor. Euroleague basketbolu da tıpkı basketbolun diğer bölgelerdeki dili gibi evrim geçiriyor ve bu evrim çok hızlı gerçekleşiyor. Çember koruma marifeti olan uzunlar fazlaca revaçtaydı, evet hala revaçtalar, fakat hücumlar da bir şekilde hayatta kalmanın yollarını buluyor ve gelinen en son noktada, gördüğümüz şey şu ki kısa savunması da artık çember savunması kadar, belki daha da önemli. Geçen sezonun Baskonia‘sı geleneksel anlamda bir çember koruyucusuna sahip olmadan ligin en iyi savunma reytingine sahip takımlarından biriydi, sadece bir hatırlatma. Galatasaray’a dönecek olursak, burada tablonun biraz iç karartıcı olduğunu, Euroleague’deki rakiplerin Galatasaray’a ne kadar iyi çalışacağı ölçeğinde bu tablonun daha da iç karartıcı bir hale dönebileceğini söyleyebiliriz. Geçtiğimiz sezondan bu sezona on yeni oyuncu getiren bir takımın savunmada hala momentuma güvenen bir takım olarak kalması şüphesiz eleştirilebilir bir durum.
İşin savunma tarafındaki karmaşası o kadar büyük ki, bu adeta göreceli bir algılama yaratıyor ve Galatasaray’ın hücumdaki rol karmaşası, yaşayabileceği rotasyon problemleri ve doğru beşi nasıl bulabileceği gibi sıkıntılar konuşulmadan geçilse de çok sorun olmazmış gibi kalıyor. Evet, savunmada aldığınız bazı riskler ki risk kelimesi Galatasaray için belki biraz alçakgönüllü kalıyor burada, daha çok “feragat ettiğiniz ya da kurban ettiğiniz” şeyler diyebiliriz, hücum tarafında size bazı artılar yazmalı. Eğer yazmıyorsa burada kötü bir maç planı yapılmasından veya yeteneklere belki biraz fazla güvenme nedeniyle coaching kısmında biraz tembel kalındığının sinyali alınabilir, bu sezonun ilerleyen kısmında gözlemlenmesi gereken bir durum. Galatasaray’ın hücum eden kısmı ile ilgili akla ilk gelen problem rollerin nasıl keskinleşeceği. Topla verimli olan, topsuz oyunda fazla statik ve verimsiz kalabilen birçok oyuncuya sahip takımın bu oyunculardan kendilerine, alacakları limitli süre içerisinde içine girmeleri için hızlı bir evrim geçirmeleri gereken rolleri bulması hiç kolay değil. Bu da dolayısıyla hangi setleri hangi beşlerle oynayacağınıza karar vermekte zorlanmanıza ve aslında yetenek & özellik olarak bir çeşniye sahip Galatasaray kadrosunun ortaya iyi malzemelerden kötü bir çorba sunmasına yol açabilir. Hali hazırda geçtiğimiz sezondan bazı rolleri edinmiş olan oyuncuların bu rollerinin korunması, bu elinizde hazır olan rollerin yanında eksik rollerin tamamlanması ve bunların bir arada tutkallanması üzerine planlanmış bir kadro inşası yerine her şeyi en baştan yapması gereken bir Galatasaray var. Bu da örneğin, Vladimir Micov’un takım için ifade ettiği anlamın biraz parçalanması anlamına geliyor. Bazı oyuncular hakkındaki soru işaretlerinin, mesela Russ Smith ve Justin Dentmon, var olması sadece bu oyuncuların saha içi ya da saha dışı kimlikleri nedeniyle değil, düşününce kulağa hoş gelen fakat kötü aranje edilmiş bir şarkıyı çalmaya çalışmaktan da kaynaklanıyor.
Galatasaray Odeabank, Euroleague’deki playoff hedefi için mücadele edebilecek bir takım. Ne şanslı ki, bunun tek sebebi kendilerinin potansiyeli değil playoff’taki potansiyel rakiplerinin de sahip olduğu büyük zaaflar. Kötü aranje edilmiş bir şarkıyı daha fazla çalışarak daha iyi çalmaktan başka bir şansı olmayan Galatasaray’ın bu süreçte bazı ekleme ve çıkarmalar yapacağı da fazlasıyla ön görülebilir. Ne şanslı ki, basketbol yaptığınız ekleme ve çıkarmalarda size hep sıfır dışında bir şeyler veriyor. Galatasaray bu işlemlerden arta kalanın hep artılar olmasını dilemek zorunda.