by Mete Budak / info@eurohoops.net
Galatasaray Odeabank, korkunç şekilde başladığı sezonda yavaş yavaş toparlanma sinyalleri verirken geçtiğimiz haftalarda üst üste alınan iki EuroLeague ve Beşiktaş Sompo Japan galibiyetleri, sarı kırmızılılarda alınan bazı kararların meyvelerinin toplanmaya başlandığını gösterdi.
Peki bu kararlar nelerdi, Galatasaray toparlanma sürecine nasıl girdi? Ergin Ataman için sıradaki hamle ne? Saha içi ve saha dışında değişen şeylere bu yazıda kısaca değinmeye çalışacağım.
Öncelikle saha dışı unsurlara bakacak olursak; tabii ki en çok göze çarpan şey Russ Smith ve Justin Dentmon ile yaşanan gelgitler oldu. Russ Smith konusunda ipleri koparan Galatasaray, Kaunas deplasmanı sonrası Justin Dentmon’ı da disiplinsiz davranışlar sebebiyle kadro dışı bırakırken böylece sezonun kritik bir dönemecinde iki guard’ını devre dışı bırakmış oldu. Bu dönemde Darüşşafaka Doğuş, Beşiktaş Sompo Japan ve Barcelona gibi takımın ya öz güvenini yeniden kazanacağı ya da hem onuruna hem de öz güvenine büyük bir darbe alacağı maçlara çıkan takım, iki guard’ı olmadan oynadığı bu maçlarda üçte üç yaparak rahat bir nefes aldı.
İki Amerikalının takımdaki yerlerini kaybetmesi, Galatasaray’a otomatik olarak rotasyonun daralması şeklinde döndü ancak baktığımızda bu kararın tamamen saha dışı unsurların saha içine yansımasına dayalı olduğunu düşünmek yanlış olur. Ergin Ataman’ın işlerin kötü gittiği süreç sonrasında rotasyondaki ana omurgayı oluşturmak için bilerek bu kararı verdiği rahatlıkla söylenebilir. Ki gördüğümüz üzere; sezon başında oldukça büyük süreler alan Alex Tyus ve Austin Daye, bunların yanında her maçta istikrarlı şekilde süre alan Deon Thompson’ın da rotasyonda yerlerini kaybettiklerini görüyoruz.
Galatasaray için Ergin Ataman’ın güvendiği isimler etrafında kadroyu revize etmesi bir acil çıkış butonuydu ve Ataman bu düğmeye basmakta daha fazla gecikmedi. Geçen sezondan Ataman’a aşina olan oyuncuların ana çekirdeği oluşturduğu bu revizyonda, Tibor Pleiss ve Jon Diebler‘ın vasat performanslarını yükseltmesi de bu mini kadro devriminin başarıya ulaşmasını sağlayan faktörlerdi. Fakat Pleiss ve Diebler‘ın rotasyonda bir anda bu derece öne çıkması çok sürpriz sayılamaz. Galatasaray’ın sezon başında yarattığı kadronun aslında ne kadar çeşitli ve farklı özelliklere sahip oyunculardan kurulu olduğundan bahsetmiştik. Pleiss ve Diebler da doğru kullanıldıklarında bu takıma seviye atlatabilecek başlıca oyuncular. Galatasaray’da yavaş yavaş kazanılmaya başlanılan savunma alışkanlıkları ve artan iletişim Pleiss’ın savunmadaki zaaflarını mümkün derecede örterken aynı zamanda hücum tarafında da Galatasaray kendisini daha fazla pick&roll silahı olarak kullanmaya başladı. Bu oyunlarda top kendisine inmese dahi fiziği gereği çembere devrilen bir 2.20’nin savunmanın odak noktası olmaması pek mümkün değil. Dolayısıyla Pleiss artık Galatasaray’a hücumda daha farklı opsiyonları sadece sahada durmasıyla bile yaratabiliyor. Bunun yanında Galatasaray’ın hücumdaki kararları veren mekanizmasını yeniden geçtiğimiz sezonun elemanlarına – Schilb, Micov ve Sinan Güler – teslim etmesi de Pleiss için hazırlanan bazı özel setleri (Beşiktaş maçında sık sık gördüğümüz Schilb’in alçak post’ta Pleiss’ı yüksek pasla çember altında bulması gibi) daha kontrollü oynamasını sağladı. Jon Diebler ise kadrodaki yerini önce savunmadaki büyük çabasıyla aldı, sonra bu çabasının ödülünü bulduğu ve soktuğu şutlarla aldı. Galatasaray’da keskin bir rol tanımı içerisinde istikrarlı şekilde performans verebilecek oyuncu sayısının azlığına ilaç gibi geldiğini söylemek yanlış olmaz.
Bu noktada Galatasaray’da ana omurga yavaş yavaş inşa edilirken, şimdi rotasyonda rollerini kaybeden oyuncuların bu omurgaya entegre edilmesi gerekiyor. Vladimir Micov’un da Barcelona maçı sonrasında değindiği üzere; Galatasaray sezondaki hedeflerine böyle zorlu bir takvimde bu şekilde ulaşamaz. Daha fazla oyuncunun performansı gerekiyor ve bunun için başta Austin Daye olmak üzere Justin Dentmon ve Deon Thompson’ın da sahaya girdiklerinde kendilerinden ne istendiğini bilecekleri roller içine girmeleri gerek. Austin Daye gibi çok yönlü bir hücum oyuncusunun Galatasaray açısından kazanımı çok kritik. İşin savunma tarafında daha fazla emek göstererek tıpkı Diebler gibi önce oyunun sonra takımın saygısını kazanması elzem. Kısacası, Galatasaray’ın şu an rotasyonda kalanlar ve rotasyon dışına çıkanlar gibi iki takıma bölünmesi kesinlikle tartışılabilir bir şey değil. Kenarda kalan oyuncuların en iyi yaptıkları şeyler için bir şekilde yer bulmaları ve bunu tırnaklarıyla kazıyarak yapmaları gerek. Doğru rollere oturtulduğunda Galatasaray’ın bir noktada katkı alabileceği derin bir takımı var ve Ergin Ataman bunun avantajını nihayet kullanmaya başlayabilecek bir ortamı bulduğunu hissediyor. Bunu, maç planları ve maç içerisindeki konsantrasyonundan anlamak da zor değil.
Henüz sezonun başında, CSKA Moskova mağlubiyeti sonrası yazdığım şu yazıda Galatasaray’ın kötü aranje edilmiş bir şarkıyı en iyi şekilde çalması gerektiğinden bahsetmiştim. Galatasaray bunun için artık daha motive gözüküyor. Hala yapılması gereken çok şey var ve Ergin Ataman’ın kariyer challenge’larından biri olan bu sezon ve bu kadroda hala Ataman’ın kendi koçluk sınırlarının dışında önemli bir ilerleme kaydettiği söylenemez. Dar rotasyonu iyi bir şekilde kullandığı zaten herkes tarafından biliniyordu, şimdi bu rotasyona dışarıda bekleyen çeşniyi doğru şekilde katabilmesi gerekiyor. Galatasaray’ın sezon hedeflerine gerçekçi yaklaşımında takınacağı tavır da bu operasyonun ne kadar iyi gideceğiyle direkt olarak doğru orantılı.