By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Son dönemde taraftarını endişeye düşürecek kadar kötü bir basketbol oynayan Fenerbahçe, Cuma günü Euroleague’de ligin şu anda en iyi takımı olan son şampiyon CSKA Moskova’yı deplasmanda mağlup etmeyi başardı.
Peki son dönemde deplasmanlarda çok zorlanan ve son şampiyonun evinde 13 sayı geriye düşen Fenerbahçe, bu maçı nasıl kazandı? Çünkü maç içerisindeki bir adam, bütün maçın önüne geçip kendi hikayesini maça soktu. Maçın sonunda Koçu Zeljko Obradovic tarafından sıkı sıkı kucaklanan bir adam, bizlere nasıl bir oyuncu olduğunu tüm çıplaklığıyla gösterdi.
Doğru basketbolu oynamak her zaman maçı kazanmak için yeterli midir sorusu, genellikle tartışılması zevkli bir konudur. Çünkü her iki düşünceyi de savunanların her zaman ileri sürebilecekleri bir tezi vardır ve bu tezler tartışması sırasında birbirinin içine dokunur. Yukarı bahsettiğim o adam olan Ekpe Udoh, CSKA Moskova maçında yaptıklarıyla aslında bizlere cevabı bir kez daha gösterdi.
Fenerbahçe, sezon başından beri hücumun verimliliği konusunda sorunlar yaşayan bir takım. Jan Vesely ve Gigi Datome‘nin sezona formsuz başlaması, Pero Antic ve Bobby Dixon‘ın yaşları gereği fiziksel olarak yaşadığı sıkıntıların üstüne takımın bir numaralı skor opsiyonu Bogdan Bogdanovic’in sakatlığı, sarı lacivertlilerin hücum normallerini alt üst etti. Fenerbahçe, bu sorunu Kostas Sloukas üzerinden zaman zaman çözse de Yunan guardın maç içerisinde yaşadığı büyük iniş çıkışlar takımın da sıkıntı çektiği ve Obradovic‘in maç sonlarında yaptığı açıklamalarda sürekli değindiği iniş çıkışların sebebi oldu.
Geçen sezon hücumda birden çok opsiyonu olan ve herkesin hücumda çarkın bir parçası olduğu bir görüntü çizen Fenerbahçe, bu sezonun şimdiye kadar olan kısmında bunu devam ettiremedi. Jan Vesely-Ekpe Udoh ikilisinin yan yana oynadığı zaman hücumda getirdiği dezavantajlar, bu sezon daha net bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. Elinde Antic’ten başka gerçek 4 numara olmayan Fenerbahçe, Pero Antic’i kullandığı zamanda spacing anlamında işleri yoluna soksa da tecrübeli oyuncunun savunmada getirdiği problemleri sebebiyle büyük bir çıkmaza girdi. Hal böyle olunca da geçtiğimiz sezon hücumda çeşitliliği bol olan Fenerbahçe, bu sezon ise hücumda neler yapabileceği çok belli olan ve bu yüzden de durdurulması kolay olan bir takım haline geldi.
Bütün bu sorunların üstüne içeride alınan sürpriz Kazan ve Darüşşafaka yenilgileri, Fenerbahçe’yi sezon başında hiç beklemediği bir duruma getirdi. Sezon başında Fenerbahçe’nin ilk yarıya 8 galibiyet, 7 yenilgiyle gireceğini herhangi bir basketbol yazarı yazsa büyük ihtimalle basketbol bilgisinden şüphe duyulurdu. Ancak sezonun son iki maçında ligin en zor deplasmanlarında CSKA ve Olympiakos’a karşı oynayacak olan Fenerbahçe için Cuma sabahı, hatta CSKA maçının ikinci çeyreğinin başına kadar durum bunu gösteriyordu.
İşte hal böyleyken Fenerbahçe, CSKA maçına çıktı. Düşünülenin aksine maça fena da başlamadı. Ekpe’yi kenarda başlatan Fenerbahçe, ilk beş dakikada sadece 8 sayı potasında görürken, bunu riskli savunmasına borçluydu. CSKA kısalarını dış şut atmaya zorlayan Fenerbahçe’nin planı ilk beş dakikada tuttu. Ancak Teodosic’in oyuna girmesi ve CSKA’nın oyunu daha fazla potaya giderek oynamasıyla birlikte Fenerbahçe’nin planı bozuldu. Ev sahibi ekip, pota altında üstünlüğü ele geçirirken, çoğunlukla faul çizgisinden bulduğu sayılar sayesinde kontrolü eline aldı. Hücumda zaten akışkanlıktan uzak olan Fenerbahçe, çeyreğin son beş dakikasında sadece bir tane saha içi isabeti bulabildi ve CSKA bir anda maçı çift haneli farklara çıkarttı.
İkinci çeyreğin başında da CSKA, pota altındaki üstünlüğünü devam ettirirken, zaten psikolojik olarak kopmak üzere olan Fenerbahçe, bir anda kendini kuyunun en dibinde buldu. Psikolojik ve fiziksel anlamda sallantıda olan sarı lacivertli oyuncular, maçtan ümidini kesmeye başladılar. İşte o karanlık anda, bütün oyuncuların geri adım attığı anda beşinci günün şafağında gelen Gandalf gibi sahneye çıkan Ekpe Udoh, 2015’ün 27 Temmuz’unda buraya geldiğinden beri ne kadar büyük bir değişim geçirdiğini bir kez daha herkese gösterdi.
Savunma stratejisini değiştiren Fenerbahçe, bir anda CSKA kısalarına tepede baskı yapmaya başladı. Her koç, ikili oyun sırasında uzunun yukarıda rakip kısaya baskı yapmasını ister ancak her koçun elinde Ekpe Udoh gibi bir oyuncu yok. İşte Fenerbahçe, karanlık andayken, Ekpe’nin takımını sırtlayıp yukarıya kaldırması da o anda başladı. Udoh, tepede oynanan ikili oyunlarda CSKA kısalarını bunaltan bir baskı yaptı ve CSKA hücumunun ritmini bozdu. Yetmedi, pota altında o zamana kadar maçı domine eden CSKA uzunları karşısında tek başına eşsiz bir savaş verdi. O da yetmedi. Hücumda gidip, ikili oyun sonrasında takımının aradığı sayıları attı.
Tek başına dev bir ordu gibi mücadele eden Ekpe Udoh, takımı nakavt olmak üzereyken ortaya karakteri ile basketbol yeteneklerini koydu ve Kaptan Melih Mahmutoğlu‘nun da yardımlarıyla bütün takımı maça inandırdı. Bütün olumsuzluklara isyan eden yıldız oyuncu, bütün yeteneklerini vazgeçmeyen oyun yapısıyla birleştirdi ve takımının zafere yürümesini sağlayan en büyük adımı attı.
Sizlere maçın devamı anlatmayacağım. Çünkü maçın bu noktadan sonra yaşanan öyküsü, başlı başına başka bir yazı olmalı ve bunu yaparsam Ekpe’nin orada gösterdiği performansa saygısızlık olacak. O yüzden sizleri, tekrardan yazının başındaki doğru basketbol, tek başına yeterli midir sorusuna götürmek istiyorum.
Amerikalı pivot maç içerisinde inanılmaz bir karakter koyarak, maçın bütün değişkenlerini tek başına değiştirdi. O yüzden Ekpe’nin bu performansı, doğru basketbolun tek başına yeterli olmadığını bizlere gösterdi. Ancak Ekpe, bu karakteri ortaya koyarken de basketbolun doğrularını bir araya getirdi. İkili oyun sonrası ne kadar yukarı çıkması gerektiğini, ne zaman pota altına geri dönüp içeriyi koruması gerektiğini kusursuz bir şekilde analiz etti ve çok iyi bir şekilde uyguladı. Udoh bunları yapmasaydı, ortaya koyduğu karakterin hiçbir anlamı olmayacaktı. Yani Ekpe, bize sorunun cevabını her ikisini birlikte yaparak verdi. Başarının, iki argümanın bir araya gelmesiyle birlikte doğduğunu gösterdi. Biri olmadan, diğerinin anlamsız olacağını…
2015’ün 27 Temmuz’unda NBA’den gelen Ekpe Udoh, böyle bir oyuncu değildi. Kendisi 6. sıradan draft edilse de bugün sahada gördüğümüz birçok yeteneğini, NBA kariyerinde bizlere gösteremedi. Hepsi burada, Zeljko Obradovic’in yanında potansiyelden kinetiğe döndü. Gelmeden önce “Jan Vesely’i dinlendirse yeter” denilen Ekpe Udoh, burada büyük bir değişime imza atarak ligin en önemli pivotu haline geldi. Bunu laflarla değil, istatistiklerle de açıklamak istiyorum.
Ekpe, bu sezon EuroLeague’de pivotlar arasında 20.3 verimlilik puanıyla en iyi ortalamayı tutturan oyuncu konumunda yer alıyor. Aynı Ekpe, pivotlar arasında 12.2 sayı ortalamasıyla da Euroleague’in en fazla sayı atan pivotu. Hali hazırda ligin blok kralı olan yıldız oyuncu, 8.0 ribaund ortalamasıyla uzunlar arasında Ognjen Kuzmic ile zirveyi paylaşıyor. Bu sezon asist rakamlarını da yukarı çeken Amerikalı pivot, maç başına 1.9 asist ortalamasıyla ligde pivotlar arasında ikinci sırada yer alıyor. Yani anlayacağınız Ekpe Udoh, bireysel olarak her şeyi yapıyor.
Günümüzün basketbolunda artık kısalar oyuna domine etse de Ekpe Udoh, yaz başında dediği gibi giderek bu kıtada oynayan en iyi oyuncu olma yolunda ilerliyor. Ekpe bu statüye ulaşır ya da ulaşamaz, bu çok da önemli değil. Çünkü Ekpe’yi özel yapan sadece yetenekleri değil, yeteneklerinin yanında yer alan bu pozitif karakteri. Şunu söylemek gerekir ki Ekpe Udoh, özel bir karakter. Yeteneklerinin yanında, ortaya koyduğu bu özel karakter sayesinde belki de taraftarı tarafından hatta rakip takımın taraftarları tarafından bu kadar seviliyor. Basketbol dışında yaptığı bütün olumlu davranışların yanında Amerikalı oyuncu, bu oyunun getirdiği rekabeti başkaları üzerinden değil, kendi üzerinden yaşıyor. Korkusuzca rakiplerinin en iyi oyuncularını karşısında görmek istemesinin sebebi bu. Onlara saygı duyuyor ama onlardan korkmuyor. En iyisi olabilmek için, en iyisiyle savaşmak zorunda olduğunu biliyor ve kendisini yapabileceği her şey için zorluyor. Bu da onu özel bir karakter yapıyor.
Madem doğru basketbol ve oyuncu karakterinin önem üzerinden bu yazıyı ilerlettik. Sonunu da bu karşılaştırmayla bitirelim. Doğru oyun dediğimiz olgu, tek cevabı olan bir şey değildir. Oyun kurucusuz bir şekilde de başarıya ulaşabilirsiniz, dört kısayla oynayarak da. Önemli olan oynamak istediğiniz basketbola uygun parçaların elinizde bulunmasıdır. Bu yüzden Euroleague’de doğru basketbolu oynayan takım sayısı bu kadar fazla. Ama bütün bu doğru oyunları sergileyen takımlar arasında tarihi yazanlar, aynı zamanda sahaya karakterini koyanlardır. Çünkü bu oyunu insanlar oynuyor. Robotlar değil. Her şeyin belirleyici olduğu yerde büyük oyuncular ortaya çıkıyor. O yüzden Sinan Güler yazısında da anlattığım gibi, oyuncuların gösterdiği karakterler, onları büyük oyuncu olmakla yetenekli oyuncu olma arasında sınıflandırıyor. İşte Ekpe Udoh, bizlere Cuma akşamı bir kez daha bunu gösterdi.
Sadece yetenekli bir oyuncu olmadığını, aynı zamanda büyük bir oyuncu olduğunu…