by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Türk basketbolunun bir önceki altın nesli olan 1987 neslinin en önemli oyuncusu Ersan İlyasova, kötü geçen sezonlardan sonra mutluluğu Philadelphia’da buldu.
Sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da kendi yaşıtları arasında her zaman en önde gelen oyunculardan biri olan Ersan için beklentiler her zaman çok yüksekti. Şut yeteneği, ribaund sezgisi ve atletizmiyle gençlik yıllarında öne geçen Ersan, drafttan önceki sezon o malum sakatlıkları yaşamasaydı ilk turun orta sıralarından rahat bir şekilde seçilebilirdi.
İkinci turda seçilmesine rağmen kariyerini NBA’e taşımaktan korkmadı. O dönemde Avrupa’dan NBA’e gidip başarısız olan birçok tecrübeli yıldız varken, Ersan daha 18 yaşındayken Milwaukee’nin yolunu tuttu. İlk sezonunun tamamını D-League’nde geçirdi milli oyuncumuz. Günümüzde bile basketbol kalitesi sorgulanan D-League’nin ilk yıllarında o kötü ortamda basketbolunu geliştirmeye çalıştı. İkinci yılında kenardan gelerek yeteneklerini göstermeyi başaran Ersan, sonrasında Avrupa’nın o dönem en pahalı transferlerinden biri olarak Barcelona’nın yolunu tuttu.
Ersan, İspanya’da ilk yılında biraz bocalasa da ikinci yılında çok iyi bir sezon geçirdi. O dönem Türk takımlarının başarısızlığı sebebiyle Euroleague, Türkiye’de şu an olduğu kadar takip edilmese de Ersan, bireysel olarak inanılmaz maçlar çıkarttı. Milli oyuncumuz, özellikle playoff performansıyla dikkat çekerken, ribaundlarda playoff rekoru kırdı.
22 yaşında NBA’e ve Bucks‘a geri dönen Ersan, artık kendini tam anlamıyla kanıtlamak için hazırdı. Dönüşünün ilk yılında yavaş yavaş ilk beşe geçmeye başlayan forvet, 10.4 sayı ve 6.4 ribaund ortalamasıyla bir üst basamak için hazır olduğunu gösterdi. Bir oyuncunun yeteneklerinin 23 yaşında tavan noktasına gelmesi beklenemez. Ersan gibi potansiyeli çok yüksek bir oyuncunun tavan noktasına gelmesi hiç beklenemez. Bu yüzden herkes Ersan’ın 2009-2010 sezonunda gösterdiği çıkıştan sonra çok daha yukarı çıkmasını bekliyordu ama öyle olmadı. Bunun için birçok sebep bulabiliriz. Oynadığı takım olan Milwaukee’nin kötü yönetilmesi, düzgün bir koçla çalışamaması ve takım arkadaşlarının onun oyun yapısına uygun olmaması gibi…
Ama bu yaşadığı durumların hiçbiri Ersan’ın gelişimi için kendi yaptığı hataları göz ardı etmemize sebep olamaz. Aslında bu durum sadece Ersan üzerinden eleştirebileceğimiz bir durum değil. Bu bizim Türk altyapı basketbolu üzerinden eleştirebileceğimiz bir durum. Türk basketboluna baktığımız zaman, yeteneklerinin üstüne ya da tavan seviyesine çıkmayı başaran oyuncu sayısının bir elin parmağını geçmediğini görüyoruz. Türk basketbol tarihinin en büyük oyuncularından Hidayet Türkoğlu için bile bu durum geçerli. Hidayet, muhteşem bir kariyer geçirdi. Birçok konuda ilk olmayı başardı ama onun yetenekleri Avrupa’dan aynı dönemde NBA’e giden ve efsane olmayı başaran oyuncularla aynıydı.
İşte burada sorun, bizim oyuncu yeteneklerini geliştiremememizden kaynaklanıyor. Bu sorunun fundamental kısmını bir yere koyuyorum, asıl sorun yetiştirdiğimiz yetenekleri psikolojik olarak üst seviyeye hazırlayamamamızdan kaynaklanıyor. Bilgisayar oyunu oynamıyoruz. Bu oyunun teknik yanları yanında psikolojik kısımları da çok önemli. Bizim altyapımız, oyuncuların inanılmaz yeteneklere ulaşmasını sağlıyor ama onları kişilik olarak geliştiremiyor. Bunu biraz daha açarsak, biz oyuncularımıza yarışmacı ruhu veremiyoruz. Yarışmacı ruh, sadece maç kazanmak olarak düşünülmemeli. Yarışmacı ruh demek, kişinin şartlar ne olursa olsun pes etmeden ileriye gitmesi demektir. Hayat zordur ve elbetteki basketbol da zordur. İşler her zaman istediğiniz gibi gitmez. Bu noktada önemli olan pes etmemektir. Bizim altyapımız ise oyuncuları psikolojik olarak bu seviyenin yanına getirmektense aksine el bebek gül bebek yetiştiriyor. Oyuncularımız, üst seviyede işlerin bambaşka olacağını bilmeden yetişiyor. Bazıları bunu oynarken öğrenerek ayakta kalmayı başarıyor. Bazıları ise ah şu olsaydı şöyle olurdu diyerek harika yeteneklerini harcıyorlar.
Ersan için de durum aynen böyle oldu. Ne zaman kendisine uygun bir rol verilse, şartlar ona göre kurulsa Ersan beklenen performansı gösterdi. Ondandır ki Ersan’ın milli takım kariyerindeki performansı, kulüp takımı performansının çok üstündedir. Milwaukee yıllarında kontrat sezonu hariç, Ersan kendini hiç zorlamadı. Çünkü bu yetenekleri ona her zaman bir rol oyuncusu olarak yeterliydi. Ama hayatın net kuralları vardır. Eğer gelişmek için bir şey yapmaz, durursan düşersin. Ersan’ınki de öyle bir durum oldu. Her zaman yetenekleriyle yetindi. Takımlar değiştirdi. Farklı koçlarla çalıştı ancak daha iyiye gitmektense hep geriye gitti. Ta ki Philadelphia’ya gelinceye kadar.
Ersan, bu sezon başında takas olduğu Philadelphia’da son yılların çok aksi bir performans sergiledi. Özellikle son dönemde çok formda ve son beş maçta 17.8 sayı, 7.4 ribaund ve 1.6 asist gibi yıldız seviyesine yakın istatistikler tutturdu. Amerikan basını bunu daha çok Ersan’ın kontrat senesinde olmasına bağlasa da ben öyle düşünmüyorum.
Ersan başarılı olduğu dönemlere bakarsak her zaman rollerinin çok iyi çizildiği ve kendisinden beklentilerin olduğu yerde başarılı olduğunu görüyoruz. Philadelphia tam olarak da ona bunu verdi. İlk takas olduğu günlerde Koç Brett Brown, Ersan’dan beklentilerin bu takıma abilik yapmak olduğunu söyledi. Philadelphia ligin en genç kadrolarından biri ve 29 yaşındaki Ersan, bu takımın Sergio Rodriguez ile birlikte en yaşlı oyuncularından biri. İşin psikolojik kısmında kendine rol bulan Ersan, oyunun içerisinde ise Joel Embiid ile harika bir uyum yakaladı. Blok kovalamayı seven Embiid’in arkasından ribaundları çeken Ersan, hücumda da hem içeride hem de dışarıda kendisine verilen özgürlüğü çok iyi değerlendirdi.
Ersan artık kariyerinin olgunluk yıllarında ve geçmişe göre hatalarının çok net farkında olarak bir adım attı. Bu konuda Türkiye olarak bizim de ona yardımcı olmamız gerektiğini düşünüyorum. All-Star olarak seçilmesi çok mümkün değil. Oy olarak bunu başarsa bile sistem değiştiği için büyük ihtimal bu başarıyı elde edemeyecek ama ona oylar göndererek, arkasında olduğumuzu ve ona inandığımızı göstermemiz gerekiyor. Altyapılarda yapamadığımızı ona şimdi bir halk olarak vermeliyiz. Sonucu önemli değil. Önemli olan onun arkasında olduğumuzu bilmesi…
Not: Oy vermeniz için facebook ya da twitterdan Ersan Ilyasova yazıp, #NBAVote yazmanız yeterli.