İstanbul’un İkonları: Aleksandar Djordjevic, 1992

16/Mar/17 12:06 Mart 16, 2020

admin69

16/Mar/17 12:06

Eurohoops.net

1992’de Djordjevic, Partizan’a EuroLeague kupasını “o şutla” getirmeden önce İstanbul’la ilgili tam olarak bunun hayalini kuruyordu.

by Eurohoops Team – Çeviri: Mete Budak / info@eurohoops.net

EuroLeague.net‘te yayınlanmış olan makale, 1992’de İstanbul’da düzenlenen Final Four’da şampiyonluk maçındaki dramatik sonun kahramanı olan Aleksandar Djordjevic’e odaklanıyor ve bizi o maça geri götürüyor.


20 yıldan fazla sürmüş ünlü bir kariyer… Aleksandar Djordjevic oyunculuk döneminde büyük maçların son bölümlerinde hep clutch performans göstererek kendine bir isim yapmıştı. Basketbol macerasına Sırbistan’ın başkenti, aynı zamanda doğduğu yer olan Belgrad’da başlayan Djordjevic farklı takımlarla – Partizan, Olimpia Milano ve FC Barcelona –  üç kez Koraç Kupası’nı kazandı. İspanya Ligi’ni de hem Real Madrid hem de Barcelona ile kazanan Djordjevic’in görkemli kariyeri Yugoslav Milli Takımı ile Olimpiyatlarda gümüş madalyayı, Dünya Şampiyonluğunu ve üç kez EuroBasket’i kazandığında daha da görkem kazandı. 1990’larda herkesten daha büyük bir hakimiyete sahiplerdi.

Eski kıtada birçok basketbolseverin kahramanı olan Djordjevic bunu birçok takımı kupalara liderlik ederek kazandı. Sadece Sırbistan’daki kendi milletinden olan insanları değil, diğerlerini de. Ancak hiç kimse Partizan taraftarları kadar onu sevemez. Profesyonel basketbol kariyerinize başladığınız takıma 1992’de, İstanbul’da, Abdi İpekçi Arena’da son saniye basketiyle kulüp tarihinin ilk ve tek EuroLeague kupasını getirdiğinizde, siz de bu sevgiye layık olursunuz elbette.

Efsanevi 16 Nisan 1992 akşamından birkaç hafta önce Djordjevic, EuroLeague muhabiri Vladimir Stankovic’e İstanbul hakkındaki düşüncelerini şöyle aktarmıştı: “İstanbul’u düşlüyorum. Yavaş yavaş kendimi bir rüyaya kaptırıyorum: Belgrad’da uçaktan elimde kupayla iniyorum, Avrupa Şampiyonu’nun kaptanı olarak. Hayatımda bundan daha iyi hissedebileceğim başka bir an olur mu, bilmiyorum.”

Partizan’ın dört Final Four katılımının ikincisiydi bu. Djordjevic’in kariyerinde ise üç katılımının ikincisi. Ve olabilecek en dramatik şekilde bitti. Joventut Badalona maçta bitime 9 saniye kala 68-70 öne geçtiğinde hücum sırası Partizan’daydı. Djordjevic topu kenardan aldı, topu getirdi ve dengesizce savurduğu üçlük filenin içerisinden sorunsuzca geçtiğinde bitime sadece birkaç saniye kalmıştı. Joventut’tan Harold Pressley orta sahadan bir atış denedi ama kaçırdı ve İstanbul’da başlayıp Sırp başkentine dek uzanacak olan çılgın kutlamaların başlangıcını ilan etmiş oldu.

“Çocukken hayal ettiğim her şeyin gerçekliğe dönüşmesiydi”, dedi Djordjevic Sırp medyasına, o şutu anlatırken. “Mahallemizdeki sahada basketbol oynamaya başladığımızda defalarca kez böyle maçların hayalini kurardık. Süre bitiyor ve biz de o son şutu yolluyoruz… Herkes ayakta, herkes çılgınlar gibi seviniyor. O rüyaları gerçekleştirebildiğim için şanslıyım ve oynadığım tüm takımlarla yaşadıklarım arasında daha iyi hissettiğim bir an olmadı.”

Djordjevic, o maçın ve o şutun sadece kariyerini değil aynı zamanda hayatını değiştirdiğini de kabul ediyor. Partizan, o gün ve bugün hala, EuroLeague kupasını kaldırmış en genç takım.

“25 yaşında hali hazırda tecrübeli bir oyuncuydum. İstanbul’dan önce ve sonra da kulüpler ve milli takımla kupalar kazanmış bir oyuncuydum. Ama o şut kariyerimin bir imzası oldu ve bana kariyerime dair ekstra bir teminat verdi” diyor Djordjevic. “Kariyerim boyunca her zaman kendimi sorumluluk alma kapasitesine sahip ve o son şutu kullanabilme sorumluluğunu alabilecek bir oyuncu olarak gördüm. Bazen o şutlar girmedi ama her zaman hayal kırıklıklarından daha çok mutluluk vardı.”

Djodjevic’in 20 yıldan fazla sürede kazandığı kupalar, basketbol sahasında gösterdiği performanslar onu Avrupa basketbol tarihinin en iyi oyun kurucularından biri yaptı. O attığı şut, bir şampiyonluk maçının son saniyelerinde atılmış tek maç kazanan şuttu… Ta ki Olympiakos forveti Georgios Printezis ondan tam 20 yıl sonra aynı şehirde dip çizgiden attığı şutla kupayı takımına getirene kadar.

1992’de şampiyonluk maçının sonunda Djordjevic’in soktuğu o üçlük oyuncuyu yalnızca İstanbul’dan bir basketbol starlığına geçirmedi, aynı zamanda dünyanın dört bir yanından insanların her sene Final Four’u izlemeleri için bir sebep de yarattı: Drama. Ve o insanlar bu yıl 21 Mayıs geldiğinde aynı şehirde yine bir şampiyonun aynı topraklarda tacını takışını izliyor olacak.