By Semih Tuna / info@eurohoops.net
‘Canavar’.
Ya da ‘Canavar-dı’.
Sanırım onu en güzel tanımlayacak sıfat bu.
Geçmiş zamanla başladım, öyle de devam edeceğim.
24 yaşını henüz doldurmamış olan Pat Young ile Khem Birch’ün Olympiakos’a imza attıkları saniyeyi düşünüyorum. İkincisi için Yunan taraftarların –neredeyse- hepsinde bir şüphe varken, Young için Atina Havalimanı’nda karşılayacak kadar coşkuluydular.
İki görüş de haksız sayılmazdı. Biri, kariyeri henüz çok kısa olsa da Euroleague’de, Avrupa’nın en önemli undersized pivotlarından olacağının sinyallerini vermiş, Galatasaray Odeabank’ın gruptan çıkmak için Olympiakos ile oynadığı ölüm kalım maçında kariyerinin en iyi maçını çıkarmış ve daha fazlasının geleceğinin sözünü sahadaki oyunuyla vermişti.
Diğeri ise yerel ligde yapabileceğinin en iyisini yapsa da üst seviyeler için “Acaba?” sorusuyla bizleri baş başa bırakan bir oyuncuydu.
Zamanla işler tamamen tersine döndü. Olympiakos taraftarı Khem Birch’e aşık olma seviyesine gelirken, rotasyonun derinliklerinde kaybolan Young’a nefret boyutunda kızgınlar. Liderlik için çok önemli bir AEK maçının arifesinde Instagram’a ‘Souvlaki’ yiyip Walking Dead izlediği bir fotoğraf koyunca daha da çok üstüne gittiler.
Peki ne oldu da Avrupa’nın en çok gelecek vadeden uzunlarından biri bu hale geldi?
Olympiakos ile anlaştıktan sonra Euroleague’in daha ilk haftasında MVP seçilen, blok krallığında açık ara zirvede olan Young, Abdi İpekçi’de çapraz bağlarını kopardıktan sonra dahi oyuna girip kendini yerden yere atacak kadar seviyor bu oyunu.
Belki de bu yüzden geri dönüş süreci sancılı. Belki de bu yüzden asla gerçekten “geri dönemeyecek.” Belki de sorunu bu kadar duygusal olması. Zirveyi de dibi de, motivasyonu da rehaveti de dibine kadar yaşaması.
Olympiakos, pozisyona göre kısa pivotları Avrupa piyasasında parlatmasıyla tanınıyor artık. Kyle Hines, Bryant Dunston, Othello Hunter. Joey Dorsey bile hala bu işten para kazanabiliyor.
Young, Carlos Arroyo ile geçirdiği rüya yıldan sonra yıllık 900 bin dolara sözleşme imzaladı ve halen Spanoulis ile Printezis’in ardından Olympiakos’ta en çok kazanan oyuncu. Bu para, onun hem o dönemki formu için verilen bir ödül, hem de geleceğe dair bir yatırımdı.
Yukarıda saydığım isimlerin ortak noktaları şu: Spanoulis gibi artık usta seviyede bir oyuncuya ikili oyunlarda çok sert perde yapıp içeriye devrilen oyuncu olarak potaya akacak alanı bulup onun ustalığından ekmeği çıkaracak adamlar olmaları. Young’dan da fiziksel potansiyelini ve becerilerini bu oyun için sivriltmesi bekleniyordu.
Evet, Pat Young’un perdeleme ve devrilme senkronizasyonu konusunda en iyiler sınıfında sayılmazdı. Fakat işine bu kadar bağlı ve öğrenmeye ne kadar hevesli olduğunu ilk dakikadan gösteren bir oyuncunun bu konuda ilerleme kaydetmesi de beklenen bir şeydi. Dahası orta mesafesini geliştiriyordu. Koordinasyonu günden güne ileri gidiyordu. Gelecek onundu, ta ki sakatlanana kadar.
Burada yakın geçmiş ve bugüne dönelim.
O vahim sakalıktan geri dönüşü herkesi heyecanlandırdı ama Pat, eski Pat değildi. Geleceğe odaklanmak yerine geçmişe sıkışıp kalmış gözüküyordu. Bir türlü bekleneni verememesi, bu kadar duygusal bir adamı daha da çökertti. Bunun Young’a yansıması “ortalama” bir oyuncu ve karaktere kıyasla daha da kötü oldu.
Kötü oynamak onu sinirlendiriyor, bu sinir onun sahada kötü değil, berbat gözükmesini sebep oluyor.
Geçtiğimiz hafta AEK ile oynanan deplasman maçı, 24 yıllık hayatının en kötü günüydü herhalde. Mavroeidis’i Tim Duncan’a çevirdiği yetmezmiş gibi o kadar çok hata yaptı ki, her zaman arkasında duran (daha doğrusu durmak zorunda kalan) Sfairopoulos bile daha fazla dayanamayıp onu kenara çekti.
Kenara geldikten sonraki hali ise tabir caizse asıl rezalet oldu. Tüm dünyaya karşı hırsıyla mücadele eden (ya da etmesi gereken) bir adam, bir çocuk gibi kenara sinmiş, istediğini yapamamaktan, o psikolojik eşiği atlayamamaktan ötürü ağlamak üzereydi.
Yaşadığı çöküş herhalde bu performansından, bu halinden ve verdiği bu kareden daha iyi özetlenemezdi.
Bu durumda Pat Young’ın Yunanistan günleri sayılı gözüküyor. 900 bin dolarlık kontratı, serbest bırakılması seçeneğini de imkansız hale getirdiğinden takımın da eli kolu bağlı. Güvenilir bir yedek pivota ihtiyaçları var. Ama ne Young onlara bunu verebiliyor ne onlar durumu düzeltmek için bir hamle yapabiliyor.
Benim ve benim gibi basketbol severler için ise durum sadece üzücü. Hayatını bu spora adamış birinin sahada hareket edemeyecek hale gelişini izlemek… Gerçekten üzücü.
Pat Young, Türkiye’de izlediğimiz o heybetli canavar olabilecek mi? Bunun cevabını kendisinin dahi vermesi zor.
Ama vazgeçecek mi? Hiç sanmıyorum.