NBA Tarihinin En İyi “Yatış” Hikayesi: Boston Celtics 2006-07

05/Nis/17 14:57 Mart 16, 2020

Bugra Uzar

05/Nis/17 14:57

Eurohoops.net
Boston Celtics forward Paul Pierce pumps his fist after a basket by teammate Rajon Rondo against the Minnesota Timberwolves during the second half of an NBA basketball game in Boston, Monday, Jan. 3, 2011. Pierce had 23 points as the Celtics beat the Timberwolves 96-93. (AP Photo/Charles Krupa)

NBA’de bir sezonu “yatma” işi artık neredeyse her sezon, bir grup ekibin tekeli haline geldi. Ama hiçbiri Boston Celtics’in 2007 NBA Draft’ında yaptığı hamlelerin getirdiği kadar büyük bir değişimi getiremedi. Büyük yatış ve “vurgunun” perde arkasını dönemin oyuncuları, koçu ve beyni Danny Ainge anlattı.

by Alan Siegel / Çeviri: Yılmazcem Özardıç

Bu yazı ilk olarak 21 Şubat 2017 tarihinde The Ringer’da yayınlanmıştır.

Son, basit bir muhabbetle başlamıştı. 2007 baharında Al Jefferson geleceğe umutla bakıyordu. Kulüp tarihinin en kötü sezonlarından birini geride bırakan Celtics’te, post bölgesinde etkili olan genç uzun, 16 sayı 11 ribaunt ortalamalarıyla kendini göstermeye başlıyor, yıldız olmaya yaklaştığını hissediyordu.

Boston’ın play-off’lara girememesi üzerine Jefferson, bir filmde yer almak üzere Güney Kaliforniya’nın yolunu tutmuştu. Los Angeles’ta geçirdiği günlerde bazen takımın tek all-star’ı Paul Pierce’la takılıyordu. Bir gün, Pierce Jefferson’a üstü kapalı bir mesaj verdi: “Genç ve yeteneklisin. Büyük bir kontrat imzalamaya bak. Yakında hak ettiğin parayı alacaksın.”

“Durup dururken böyle bir şey söylemişti” diyor Jefferson ve devam ediyor, “Orada otururken ‘Paul benim bilmediğim bir şeyler biliyor’ diye düşündüğümü anımsıyorum.” Gülerek o gün Pierce’ın bir şeyler bilip bilmediği konusunda hala bir fikri olmadığını belirten Jefferson’ın hikayesi, ‘The Truth’ lakaplı Pierce’ın lakabına yakışır şekilde gerçeği söylediğinin ortaya çıkmasıyla devam etti. Jefferson o büyük kontratı imzaladı. Ama Boston’la değil.

İki Şöhretler Müzesi’ne girecek oyuncuyu aynı yaz takıma katmayı başaran Danny Ainge, Draft gecesi ilk hamlesini yaparak beşinci sıra seçimi, Wally Sczerbiak ve Delonte West karşılığında takıma Ray Allen ve çaylak Glen Davis’i katıyordu. Takvimler temmuzu gösterdiğinde ise beş oyuncu ve iki draft hakkı karşılığında Celtics formasına kavuşan isim Kevin Garnett’ti. Garnett’i Boston’lı yapan takasta Minnesota’ya giden en önemli parça ise, daha sonra Timberwolves ile 65 milyon dolarlık kontrat yapan Al Jefferson’dan başkası değildi.

2008’de eski takımının şampiyon oluşunu izleyen Al Jefferson, o dönem patronunun doğru hamleyi yaptığını “Danny Ainge olsaydım, ben de Al Jefferson’ı Kevin Garnett için takımdan gönderirdim” sözleriyle kabul ediyor.

Her akıllı yönetici böyle yapardı. “2007 yazında yaptıklarımızı hangi takım yapmak istemez ki?” diye soruyor Ainge ve kendine cevap veriyor, “Herkes isterdi.”

Buna rağmen son on yılda, hiçbir yönetici Ainge’in 2007 yazında yaptığı hamleleri yapamadı. Şu günlerde kötü bir takımı iyi bir takıma dönüştürmek, uzun bir süreç gerektiriyor ve bu süreç adeta ileriyi de düşünerek bir slot makinesinde kumar oynamaya benziyor. Para, genç oyuncular, elinizdeki uzun vadeli kontratlardan kurtulmak, ilk tur draft hakları toplamak ve okyanusun diğer tarafından yetenekli gençlere yatırım yapmak, büyük ikramiyeyi artırabilir ama kazanma şansınız hep aynı olacaktır. İkramiyeyi tutturmak için her şeyin yolunda gitmesi gerekir. (Tabii öncesinde bir süre kötü gitmesi gerektiğini de unutmayalım)

Celtics’in yeniden yapılanmadan önce, medya tarafından eleştiri yağmuruna tutulduğu, bir sürü sakatlıkla boğuşup tarihi bir mağlubiyet serisi gördüğü ve takımın yıldızı Pierce’ın sabrının taşmaya başladığı uzun bir sezon geçirmesi gerekti. “Hazırdı” diyor o dönemin Celtics’lisi Tony Allen ve ekliyor, “Bu manzaradan çıkıp gitmeye hazırdı.”

2008 Finalleri MVP’sinin son kez Boston’da parkeye çıkmasının üstünden birkaç ay geçtiği şu günlerde hayal etmesi belki zor ama 2006-07 sezonunda Pierce, şampiyonluk istiyorsa takımdan ayrılması gerektiğini düşünmeye başlamıştı.

Bu aralık ayında kendisine 2006-07 sezonuyla alakalı sorduğum soruya, önce o dönemi konuşmak istemediğini belirterek cevap vermişti. Ardından ayakkabılarını giyip soyunma odasından çıkarken “Neden bana Celtics’i soruyorsun ki?” diye soran 39 yaşındaki efsane, Staples Center koridorlarında kaybolmadan önce, o dönem Ainge’in o iki takası yapıp yapamayacağı konusunda şüpheleri olduğunu kabul ediyordu.

“Doğrusunu söylemek gerekirse emin değildim” sözlerini kullanıyor Pierce ve ekliyor, “Zaten dokuzuncu yılıma girmiştim, yani benim için ya tamam ya devam dönemiydi. Ya takıma yıldızlar katacaktı ya da ben ayrılacaktım. O yıllar kariyerimin zirve yıllarıydı, sürekli All-Star oluyordum ve artık kazanmak istiyordum.”

Ainge’in yapılanma hamleleri ise tabii ki 2007 yazından önce başlamıştı. Öncelikle uzun vadeli kontratlarla doldurduğu maaş bütçesini açması gerekiyordu ve takaslara 2006 Ocak’ında Mark Blount ve Ricky Davis’i, 2009 ilk tur draft hakkı, Wally Sczerbiak ve iki oyuncu karşılığında takımdan gönderiyordu. Ardından o yıl Draft günü üç takas yaparak Raef LaFrentz (iki yıl için 23 milyon dolarlık kontratı vardı) ve birkaç parçayı, Theo Ratliff (11.6 milyon dolarlık kontratı o yıl sona eriyordu), Sebastian Telfair, ve çaylaklar Leon Powe ile Rajon Rondo’ya dönüştürmeyi başarmıştı.

Bu hamleler, Celtics’e maaş bütçesinde rahatlık katmaktan başka pek bir işe yaramamıştı. “Perişan halde olduğumuz bir yıldı” diyor 2004’te göreve getirilen dönemin koçu Doc Rivers ve devam ediyor, “Ama zaten o yıl işimizin zor olacağını biliyorduk ve bu yüzden Danny’le genç oyunculara daha çok şans vermek üzere mutabakata varmıştık.”

2007 Draft’ının en önemli iki genci Greg Oden ve Kevin Durant üzerine gözlerini diken Celtics’in bundan başka yapabileceği bir şey yok gibi görünüyordu. Takımda üç yıldan fazla NBA kariyeri olan sadece beş oyuncu vardı ki bunlardan biri olan Ratliff sırtındaki sakatlık nedeniyle tüm sezon iki maça çıkabilmiş, bir diğer tecrübeli oyuncu Sczerbiak ise dizinden yeni ameliyat olmuştu. Üçüncü tecrübeli oyuncu Pierce ise yüksek lisans dersleri vermesi gerekirken NBA 101’de kısılıp kalmış bir öğrenci gibiydi.

“Maçtan önce şut idmanına çıktığımızda bazı oyunculara ayak teknikleri gösteriyor, bir setin üzerinden yüz kere geçiyordum” diyor Rivers ve ekliyor, “Pierce’ın neler yaşadığını hayal dahi edemiyorum.” Celtics’in başına geçişinin üçüncü yılı olan 2006’da, Ainge takımın yıldızı Pierce’ın sabrının taşmaya başladığını hissediyordu. Başarılı yönetici, takımın sahipleri Wyc Grousbeck ve Steve Pagliuca ile Pierce’la yaptıkları görüşmeyi unutmuyor.

“Paul’un ilk kez sabrının taşmaya başladığını ve hüsran yaşadığını görüyordum” sözleriyle başlıyor konuşmaya Ainge, “Ama durumu idare edişini çok sevmiştim. Geldi ve takım sahipleriyle bana karşı konuştu. Ona planımız ve amacımızı anlattım ve Paul bizi anlayışla karşıladı. Bu pek kolay bir şey değildi.”

Red Auerbach’ın 89 yaşında vefatının dört gün ardından 2006/07 sezonuna başlayan Celtics’te kaptan Pierce, TD Garden’da eline mikrofonu alıp efsaneye yönelik duygu yüklü bir konuşma yaptı. Takıma karşı sevgisi NBA hakemlerine nefretinden dahi daha büyük olan saygıdeğer spiker ve Auerbach yönetiminde Celtics’te oynamış ve koçluk yapmış Tommy Heinsohn, konuşmayı beğenmişti.

“Pierce’ın oyuna karşı büyük bir saygısı var ve bu nedenle o gün nerede ne hakkında konuştuğunun farkındaydı” diyor Heinsohn ve ekliyor, “Her ne kadar Red’le çok yakın bir ilişkisi olmasa da, onun tarihteki yerini biliyordu.”

Seremoni bitip maç başlamış, Pierce Hornets potasına 29 sayı göndermişti. Ancak adeta yaşanacakların bir habercisi olan maçın son üç dakikasında Boston üst üste üç tane serbest atıştan yararlanamıyor ve maçı dört sayı farkla kaybediyordu. Maçtan neredeyse bir hafta sonra Jefferson bir bağırsak operasyonu geçirip yedi maç kaçıracaktı.

Celtics tahmin edilebileceği üzere sezonun ilk iki ayında zorlanmasına rağmen henüz her şey bitmemişti. 9 Aralık’taki Nets maçında Jefferson 29 sayı atarak kariyer rekoru kırıyor, Pierce ise maçı kazandıran basketi buluyordu. Bu galibiyetle beş maçlık mağlubiyet serisine son veren Celtics, sonraki dört maçını kazanmıştı ancak bu kısa süreli kıvılcım, hızlı şekilde yok oldu.

21 Aralık’ta 10-14 dereceye sahip olmasına rağmen pozitif bir ivmeyle yukarı çıkmaya başlayan Yoncalar’ın kaptanı Pierce’ın sol bacağında bir stres reaksiyonu tespit edildi ve yıldız oyuncunun takip eden bir buçuk ayı kaçıracağı açıklandı. Bu dönemde takım ise tabii ki ivmeyi kaybetmişti.

Pierce’sız çıktıkları sekiz maçın altısını kaybeden Celtics’te, olumlu bir parıltı olarak görülen bir isim varsa o da Tony Allen’dı. Sekiz maçlık sekansta 18.8 sayı 5.5 ribaunt ortalamaları yakalayan Allen için Sczerbiak, “O şansı elde edebilmek için çok çalışmıştı ve gerçekten çok iyi oynuyordu” diyor.

Bu da bizi 10 Ocak gününe getiriyor. Garden’da Pacers’ı ağırlayan ev sahibinde 33 dakika sahada kalan Allen, 19 sayı 5 top çalmalık performans gösteriyordu. Üçüncü çeyreğin bitimine üç dakika kala tepede topu alan Allen, soluna doğru gitmek isterken Stephen Jackson tarafından faule maruz kalmıştı. Faulden sonra durmak yerine potaya gitmeye devam eden Allen, smacı vurmak için yükseliyor ancak top çemberden geri sekiyordu.

Tüm yaşananlar, Allen yere düşene kadar zararsız bir eğlenceye benziyordu ancak düştükten sonraki birkaç saniye içinde işler değişti. Genç oyuncunun tüm ağırlığı sol bacağına binmişti ve yerde acıyla kıvranıyordu. Rivers ve Celtics sağlık ekibinden Ed Lacerte yanına gidene kadar yerleri tokatlamaya çoktan başlamıştı.

“Kalp kırıcı bir andı” diyor Allen’ın eski dostu Jefferson ve devam ediyor, “Genç oyuncuları hala o olayı örnek göstererek bir çığlık duyduklarında durmaları gerektiği konusunda uyarıyorum.”

Lacerte ile takım arkadaşları Olowokandi ve Powe tarafından soyunma odasına taşınan Allen’ın tanısı belli olmuştu: sol ön çapraz bağları ve iki menisküsünde de yırtık. “Tony için çok üzülmüştüm” diyor Ainge ve ekliyor, “Her zaman en sevdiğim çocuklardan biri olmuştur.” O sezon 11.5 sayı ortalamayla kariyer rekoru kıran Allen, sonraki yıla kadar sahalara dönemeyecekti.

Sakatlıktan sonra hiçbir zaman hücum yönünde eski çizgisine gelemese de NBA’in en iyi savunmacılarından birine dönüşen Tony Allen, durumu “Her zaman olduğumdan daha güçlü şekilde geri döneceğimi biliyordum. Büyük bir geri dönüş için küçük bir gerilemeydi benim için” sözleriyle özetliyor.

Sczerbiak ise o korkunç sakatlığın, sezonu tam anlamıyla özetlediğini belirtiyor. Zaten zor bir dönemden geçen Celtics, Allen’ı kaybettikten sonraki bir buçuk ay boyunca üst üste 18 maç kaybederek kulüp rekoru kırdı. Pierce ise bu maçların sadece ikisinde parkeye çıkabilmişti. Ainge ise “Paul sakatlandıktan sonra bizim için hayat biraz daha kolaylaştı çünkü daha rahat şekilde genç oyunculara şans verebiliyorduk” diyor o günler için.

Ama tabii ki, Celtics dış dünyadan uzak durma imkanına sahip değildi. Şubat başında bir maçta, bir taraftar Boston benchinin on sıra koltuk arkasında kafasının üstünde bir çantayla görülmüştü. Doc Rivers, “O dönemde öğrendiğim şeylerden biri, insanların sizin planınızı umursamıyor olduğuydu. Taraftarlar kazanmak istiyor bu yüzden beni ateşin altına atmaya çalışıyorlardı. Kovulmamı, Pierce’ın takaslanmasını istiyorlardı” sözleriyle anımsıyor o günleri.

Doc Rivers’ı eleştiri yağmuruna tutanlardan biri de şu anda Ringer’ın CEO’su olan Bill Simmons’tı. 2006 Kasım’ında tecrübeli yazar, “Zaten geçen yıl tam bir planı yok gibi gözüken Doc’ın bu sezon hiç öyle bir planı yoktur. Dokuz aylık hoş geldin iznini dolduralı çok oldu, yine gitmesi gerektiğini söylüyorum” satırlarıyla tepkisini gösteriyordu.

Tarihi mağlubiyet serisinin ortasında ise Rivers, Ainge’ten “Seni seviyorum. Sık dişini” mesajını almış. Tecrübeli koç, patronunun onun istifa edeceğini sandığı o günlerdeki düşüncelerini, “Ama hiçbir zaman istifayı aklımdan geçirmedim” sözleriyle hatırlıyor.

Oyuncular için ise bu yere çakılışı durdurmaya çalışmak boşuna bir uğraşa benziyormuş. “Oynuyorsunuz, uğraşıyorsunuz, ve maçlar ardı ardına gelmeye devam ediyor” diyerek başlıyor söze dönemin Celtics forveti Ryan Gomes ve ekliyor, “Hep aklınızda ‘En kötü yarın bu seriyi kırarız’ düşüncesi oluyor. Ancak iki, üç, dört maç sonra bu seri SportsCenter programında tartışılmaya başlanan bir konuya dönüşüyor. ‘Celtics kaybetmeye devam edecek mi?’ Bu soru her maçtan sonra daha şiddetli şekilde sorulmaya başlanıyor ve kafanızda her an aynı soru dönüp duruyor.”

Zaten Pierce’ı kaybeden Celtics’in yakası sakatlıklardan kurtulmamaya yemin etmişti adeta. Mağlubiyet serisinin 16.maçında blok yapmak için zıplayan Sczerbiak, takım arkadaşı Powe’un bacağına düşüyor ve bileğini yeniden sakatlıyordu. O maçın ardından sadece iki maçta daha parkeye çıkan Sczerbiak, bıçak altına yatmak zorunda kalmıştı.

Daha acı veren şey ise muhtemelen Celtics’in maçları büyük farklar yiyerek kaybetmiyor oluşuydu. 18 maçlık serinin 12’sinde Yoncalar, rakiplerine 10 sayının altında bir farkla mağlup oluyor, en fazla fark yediği maçta ise rakibinin 14 sayı gerisinde kalıyordu. 18 maçlık seri de 14 Şubat’ta Bucks karşısında alınan 117-97’lik galibiyetle sona ermişti.

“Buradan çıkardığımız sonuç, her iyi ‘kötü’ takımın maçın ilk üç buçuk çeyreğinde oyunun içerisinde kalabileceğidir” sözlerini kullanıyor Rivers ve devam ediyor, “Gerçekten kötü takımlar ilk çeyrekte maçtan kopar. Biz “iyi” bir kötü takımdık. Ama tabii ki her maçta maçın içinde kalamıyorduk. Bazı günlerde maçın ilk çeyreğinde bir koç olarak kendinize ‘Uzun bir gece olacak’ diyorsunuz.”

Tüm mağlubiyetlere rağmen Celtics ilginç şekilde ilgi uyandırıcı bir takım olmayı başardı. Sanki insanlar Yoncalar’ın 2007 Draftı’nda Oden veya Durant’i seçebilecek kadar kötü durumda olup olmadığını izlemeye çalışıyordu. Hatta 2007’nin başında yerel gazeteci Jackie MacMullan tarafından yapılan araştırma, kulübün televizyon reytingleri, bilet satışları ve sponsorluk gelirlerinin arttığını gözler önüne seriyordu. MacMullan’ın yazısından öne çıkan mesaj, her ne kadar hayal kırıklıklarıyla dolu bir sezon geçse de, durumun hayal kırıklığı yaratmadığıydı. Aynı yazıda, bir sahipler toplantısında Oden ve Durant’in videolarını kullanan Celtics’in, NBA tarafından bilerek kaybetme konusunda uyarıldığı haberi yapılıyordu.

Bu da bizi y ile başlayan o kelimeye getiriyor. Ne Ainge ne de Rivers, hiçbir zaman planlarını draft’a yatmak olarak görmediler. Görmüşseler bile bunu hiç medyaya açıklamadılar. Rivers hala, o yıl her maçı kazanacaklarına inandıklarını ve insanların bu yüzden yeterince haklarını vermediğini düşünüyor.

Ancak takvimler 21 Mart’ı gösterdiğinde, bu iddiası test ediliyordu. TD Garden’da Charlotte’a karşı son çeyreğe dokuz sayılık avantajla giren Boston, dördüncü çeyreğe Gomes, Powe, Rondo, Gerald Green ve geçtiğimiz günlerde ülkemizde TED Kolejliler’e transfer olan Allan Ray ile başlamıştı. 40 saniye sonra Rondo beşinci faulünü alıp Telfair’la değiştikten sonra periyodun ortalarına doğru Bobcats skora ortak olup öne geçiyordu. Ancak o dakikadan sonra Jefferson, Rondo, West ve Scalabrine oyuna girse de artık çok geçti, maçı kazanan ekip 8 sayı farkla Bobcats oluyordu.

Jefferson, koçun bu tercihini genç oyuncularına bir meydan okuma olarak görmüştü. Rivers’ın o gün oyuncularına “Oynamaya hazır olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? O halde oynamanıza izin vereceğim” dediğini söylüyor bugünlerin Indiana pivotu.

“Hayır, maçı kaybetmeye çalışmıyordum” cümlesiyle sözlerine başladı maçtan sonra Rivers, “Bir yolunu bulup maçın elimizden kayıp gitmesini sağlamayı denemiyordum, sorularınıza bu cevabı verebilirim. Dürüst olmak gerekirse, dördüncü çeyreğin başında teknik ekibime dönüp, ‘kazansak ya da kaybetsek de bu grubu sahada tutacağız’ dedim.”

Koç Rivers’ın, genç guard Rajon Rondo’yu ilk beşe dahil ettiği mart başında takımın yıldızı Pierce, bacağı ve dirseğindeki sakatlıklar nedeniyle kenarda maçları takip ediyordu. Pierce’ın sakatlıklar dışındaki bir diğer sıkıntısı da her geçen gün takımın durumuyla alakalı daha da şikayetçi olmasıydı. Kaptan, o dönem MacMullan’a yaptığı “Kesinlikle benim için boşa geçen bir yıl daha. Play-off’lara giremediğim bir yıl daha. Yaptığım şeyler için gereken değeri görmediğim bir başka yıl daha. Benim sıfatım belli, kötü takımdaki iyi oyuncu, ve bu sıfat bana yapışıp kaldı gibi görünüyor” açıklamalarıyla rahatsızlığını dile getiriyordu.

Pierce 28 Mart’ta, sezon bitmeden üç hafta önce son kez parkeye çıkmıştı. Ainge, 2006 yazında üç yıllık yeni sözleşmeye imza atan kaptanın sabrının taşmaya başladığının ve zamanının kısaldığının farkındaydı. “Paul bizimleydi” diyor Ainge ve ekliyor, “Ama o dönem de biliyordum ki, bizimle olduğu günlerin de bir sınırı vardı. Tıpkı Paul’ün kariyerinin de bir sonu olduğu gibi.”

Boston, 24-58’lik bir dereceyle sezonu en kötü ikinci takım olarak bitirmişti (Nasıl oluyorsa o takım, 96-97 sezonundaki en kötü Boston ekibinden dokuz maç fazla kazanmıştı). Buna rağmen Celtics yönetimi, bir şekilde kendilerini o yaz avantajlı bir konuma sokmayı başarıyordu.

2007 yazıyla alakalı konuşan Doc Rivers, “Aslında çok daha iyi olacağımızı tahmin ediyordum. Muhtemelen ilk iki sıra seçiminden birini alacaktık, ama şans yüzümüze gülmez ve aşağılara düşersek hakkı takas edecektik” sözlerini kullanıyor.

Ancak yapılan hamleler, Rivers’ın bile hayal ettiğinin üstüne çıkmıştı.

“O yaz yaşananlar” diyor Rivers, “tek kelimeyle, beni mutluluktan uçuran hamlelerdi.”

2007 Draft Lotaryası, takımın istediği şekilde geçmemişti. İlk iki sıradan birini ellerinde tutmak adına %38.7’lik bir şansa olan Boston’da, evdeki hesap çarşıya uymadı.

Adam Silver’ın Heinsohn ve diğer 13 takım temsilcisine draft haklarının sırasını açıkladığı o gecede, birçok New England taraftarı diken üstünde, televizyon başında heyecanla bekliyordu. Altıncı sıra hakkı Bucks’a gittikten sonra Silver, beşinci sıranın kime ait olduğunu göstermek için zarfı açtı ve içinden Celtics’liler için kötü bir sürpriz çıktı. ESPN yayınında kameralar Heinsohn’a döndüğünde, tecrübeli basketbol adamı sinirden üstündekileri yırtıp atmak istiyor gibi görünüyordu.

Celtics için o gün, beşinci sıra olabilecek en kötü senaryoydu ve çok küçük şanslara sahip olan Blazers ve Sonics, onları geçerek ilk iki sıraya yerleşiyordu. Duncan’ı kaçırmalarından tam on yıl sonra, Boston yeniden takımın gidişatını tamamen değiştirecek bir genç yetenekten mahrum kalıyordu.

Draft gecesi Portland Oden’ı, Seattle ise Durant’i seçmişti. Ainge ise, bildiğiniz üzere Allen’ı takıma katacak takası yapıyordu. Ardından neler olacağından habersiz medya, şaşkınlığa düşmüştü. “Aklı başında olan kimse böyle bir şey yapmaz” cümlesiyle başlıyordu yazısına yerel gazeteci Bob Ryan ve devam ediyordu, “Potansiyel All-Star’larla dolu bir draftın beşinci sırasını, 32 yaşında dibi görmüş bir şutör guard için takas ettiğine inanamıyorum.”

Ancak Ainge’in işi henüz bitmemişti. Sporst Illustrated yazarı Ian Thomsen, 2007 yaz liginde Ainge ile oturduğu günü, “Onunla bir dakika muhabbet etme şansı bulmuştum. Henüz hamlelerini bitirmediği net şekilde anlaşılıyordu. Sözlerinden genel olarak, NBA’de oyuncunun bol ama kaliteli oyuncunun az olduğunu düşündüğü ve kaliteli oyuncuyu takıma katmaya çalışacağını çıkarabiliyordunuz” sözleriyle özetliyor şu günlerde.

Temmuzun son günü, eski iki dost Ainge ve McHale, Gomes, Green, Jefferson, Ratliff, Telfair ve iki draft hakkı karşılığında Garnett’i Celtics’li yapan takas üzerinde anlaşmaya vardı. O günün üstünden bir yıl dahi geçmeden, tarihin ikinci Büyük Üçlü’sü, ismine yakışır şekilde 2008 NBA şampiyonluğunu Boston’a getiriyor, 2010’da ise bir şampiyonluğun daha kıyısından dönerek Lakers’a mağlup oluyordu. O Celtics, ‘yeni süper takım’ tanımının ilk örneklerindendi ve çok hızlı şekilde inşa edilmişti.

O tarihten sonra on yıl boyunca, birçok takım kendi Durant veya Duncan’larını bulmak adına birçok kez draft’a yattı. 76ers’ın başında olduğu üç yıl boyunca Sam Hinkie, ilk tur hakları almak için takımının bilerek kaybetmesine uğraştı. Şu günlerde herkes tarafından ‘Süreç’ olarak bilinen bu yaklaşımla alakalı olarak en büyük sıkıntı, mağlubiyet üstüne mağlubiyet almak olarak gösteriliyor. Konuyla alakalı düşüncelerini, Thomsen “NBA’e yeni gelmiş bu gençlere verdiğiniz ders ne? Onlara kazanmayı değil, kaybetmeyi öğretiyorsunuz. Öğrendikleri şey tam olarak bu, başarısızlıkla mücadele etmek, ama olumlu yönden değil” sözleriyle dile getiriyor. 2016 Philly’si o kadar kötüydü ki, Hinkie önce resmi olarak rütbe indirilmiş şekilde alt bir pozisyona konuldu, ardından kendisi istifa etti.

Sixers sonunda bu yıl bir şeyler göstermeye başladı ama bu ışığın mimarı artık takımdan uzak. Ainge de aynı kaderi paylaşabilirdi ancak bir şansı vardı o da sıfırdan başlamak zorunda olmamasıydı. Ainge’in elinde, Hinkie’de olmayan bir değer vardı: Paul Pierce.

Büyük bir NBA takası hiçbir zaman herkes için iyi değildir.

Jefferson her zaman Ainge’in büyük bir takas yapabileceğini biliyordu. 2006 Draftı’ndan önce çıkan haberler, Celtics’in 2.10’luk uzunu Allen Iverson’ı takıma katmak için uğraştığı yönündeydi. Bu haberler, Jefferson’ı rahatsız etmiş: “Takas olmak istemiyordum. Tüm yaz Boston’da kalıp çok çalışmış, iyi bir sezon geçirmiştim. 2006/07 sezonundan sonra da takas edilmek istemiyordum ancak eğer gönderilirsem, en azından iyi izler bırakarak ayrılacağımı biliyordum.”

Jefferson, daha sonra Ainge’e onu gönderdiği için kızgın olmayı bırakmış. “Piyasayı anlıyorum” diyor Jefferson ve devam ediyor, “Tecrübeli takım arkadaşlarım bana ‘Adamım böyle yapma, birçok farklı koç ve takım için oynayacaksın, bunu kendine dert etmeyi bırakmalısın. NBA’de işler böyle yürüyor’ derdi.”