by Anıl Can Sedef / info@eurohoops.net
Türk basketbolu EuroLeague geçmişindeki belki de en önemli dönemeçten geçiyor. Tam üç temsilcimiz playoff’ta. Fakat aralarında şampiyonluk için en çok ismi geçen, taraftarının şampiyonluk için en çok enerjiyi topladığı ekibimiz belli: Fenerbahçe.
Sarı-lacivertliler, İstanbul’daki Final Four ve geçen sezon bir top ve bir uzatmayla kaybettiği büyük kupa için kaderin cilvesine bakın ki Zeljko Obradovic‘in Avrupa’daki ikinci yuvasına, OAKA’ya gitmek zorunda.
Fenerbahçe‘nin Obradovic yönetiminde kazanamadığı iki deplasmandan birinde galip gelmeye mecbur olduğu serinin saha içindeki hikayesi de oldukça karmaşık.
Sonuç ne olursa olsun saha içindeki, kenarındaki ve tribünlerdeki mücadele skorbordda ne yazdığından çok daha ilginç olacak.
Sarı-lacivertli taraftarın ekran başına çivilenmesi için bunları duymaya çok ihtiyacı yok ama seriyi yalnızca bir playoff mücadelesi olmaktan çıkarıp bir basketbol şölenine dönüştürecek beş sebebi sıraladık.
1. Udoh vs. Singleton
EuroLeague’de takımının kaderini daha çok etkileyen iki uzun varsa ben adlarını bilmiyorum. Ve bu seride karşı karşıya gelecekler.
Singleton çok yönlü oyunuyla, Udoh hücumda geleneksel, savunmada modern uzun tarzıyla parlıyor. Tarzları birbirinden çok farklı olsa da ligin sahada bulunduğu anlarda oyuna en fazla direkt etki yapan iki uzunu kozlarını paylaşacak.
Pascual’in Singleton’ı, Obradovic’in Udoh’u nasıl kullanacağı, ikilinin akıl oyunları sırasında hangi kılıklara girip hangi akla hayale gelmez sorumlulukları üstlenecekleri daha da büyük bir gizem olarak bizi bekliyor.
Büyük olasılıkla beş maçlık mücadele tek bir eşleşmenin ya da rekabetin kaderini belirleyemeyeceği kadar büyük olacak ama her halükarda bu iki yıldızı rekabet ederken kıyaslamak çok büyük keyif verecek.
2. James mi? Dixon mı?
Mike James daha delici, Dixon daha şutör bir oyuncu ama herhalde istatistiksel açıdan daha çok birbirine benzeyen iki oyuncu zor bulunur.
Şut ve skor becerisiyle takımının kaderini belirleyen iki coşkun Amerikalı. Biri çok daha genç ve dinamik, diğeri daha tecrübeli ve daha hırslı.
EuroLeague playoff’unun en ilginç guard eşleşmelerinden birine Fenerbahçe – Panathinaikos eşleşmesi sahne olacak.
Tam anlamıyla bıçak sırtı bir eşleşme. Keyifli olacak.
3. Bogdanovic’in mezuniyet tezi?
Bogdan Bogdanovic’in gelecek sezon NBA’e gitme ihtimalinin olduğu ama burada EuroLeague’i kazanmadan, yani Fenerbahçe’deki hikayesini tamamlamadan Yeni Dünya’ya gitmek istemediğini artık herkes biliyor.
Final Four bambaşka bir hikaye, ne olacak bilinmez ve daha kim oynayacak onu bile bilmiyoruz.
Ama sarı-lacivertli taraftarın sevgilisi gerçekten sarı-lacivertteki EuroLeague öyküsünün yarım kalmasını istemiyorsa, Fenerbahçe’ye Panathinaikos engelini aştırmaya mecbur.
Sakatlığı, dönüşü, döndükten sonraki havası, sakat sakat oynarken aldığı sorumluluk… Bogdanovic tam anlamıyla oyuncu olarak büyüdüğü, gerçek anlamda liderlik yapan bir yıldız olarak öne çıktığı bir sezonu yaşıyor.
Takımının yakın tarihte kazanamadığı bir deplasmandan canlı çıkmaya mahkum olduğu bir seride onun yeteneklerine ve liderliğine sonuna kadar ihtiyaç olacak.
Bogdanovic, NBA’e göç etmeden Fenerbahçe’yi bu cendereden çıkarırsa tam anlamıyla mezun olmuş olacak.
4. Sloukas ezel rakibe karşı
Fenerbahçe’nin Yunan oyun kurucusu buralarda öyle benimsendi ki bazen aklımızdan çıkıyor: Kendisi Olympiakos altyapısı çıkışlı özbeöz Pireli.
Panathinaikos karşısında yalnızca bir Fenerbahçeli olarak değil, yeşil-beyazlıların ezeli rakibi Olympiakos’tan yetişmiş bir basketbolcu olarak içindeki kazanma ateşinin çok büyük olacağına şüphe yok.
Özellikle seneler boyu kırmızı-beyazlı formayla akla gelebilecek her türlü baskıya maruz kaldığı OAKA’da nasıl sorumluluk alacağını görmeyi merakla bekliyorum.
5. Obradovic-Pascual rövanşı
2011’de ikili birbirlerinin kariyerinin önemli bir dönemecinde karşı karşıya gelmişti. O dönem deyim yerindeyse “vura kıra” ilerleyen Barcelona beklenmedik (ama kimsenin şaşırmadığı) biçimde Obradovic ve Panathinaikos duvarına çarpmıştı.
Devran döndü, Koç Obradovic’in evi artık Panathinaikos değil ve işe bakın ki Pascual onun gidişi sonrası ayağa kalkmaya çalışan yeşil-beyazlıların kapısını çaldığı adam oldu.
Sırp koç, Fenerbahçe’yi Final Four takımı haline getirdi. Takımının şehrinde playoff kovalıyor. Barça’da cakasını bozduğu Pascual eski takımıyla (ve ev sahibi avantajıyla) karşısına çıkıyor.
Böyle senaryoyu spor filmlerinde yazsanız, adama gülerler. Ama bildiğin gerçeğini oturup izleyeceğiz.