by Andrew Sharp / Çeviri: Yılmazcem Özardıç
Bu yazı ilk olarak 28 Mart 2017 tarihinde Sports Illustrated’da yayınlanmıştır.
Son birkaç haftadan sonra basketbol severler üzerinde bir Lonzo Ball bıkkınlığı oluşmuş olabilir. Bunu anlıyorum. Hepimizin herhangi bir konuda belli bir eşiği var ve bu eşiği geçtikten sonra o konuyla alakalı duyduğumuz her yorum bizi yoruyor ve bıktırıyor. Bu yüzden şunu baştan söyleyeyim, bu yazının Michael Jordan, Steph Curry, Big Baller Markası, Chino Hills Lisesi Basketbol Takımı’nın sıkıntıları veya LaVar Ball’un Washington State’teki istatistikleriyle hiçbir ilgisi yok. NBA hakkında konuşmak istiyorum.
Lonzo Ball, mükemmel bir kolej basketbolu oyuncusuna çok yakın bir performans sergiledi ama işler NBA’de çok daha ilginç olacak. Ligin gittiği yönde kendisini öne çıkaracak birçok yeteneği var ancak onun kimsenin fark etmediği önünü kesme ihtimali olan eksikleri de bulunuyor. Şu anda ne bekleyeceğim konusunda benim de kesin bir fikrim yok ama Lonzo tüm yıl boyunca ülkenin en ilginç oyuncusuydu. UCLA döneminin sona erip NBA Draftı’na gireceğini açıkladığı şu günlerde, genç oyuncunun geleceğiyle alakalı bazı sorulara cevap arayacağım.
1- Kentucky Maçı Bize Ne Gösterdi?
Turnuva maçları biter bitmez ortaya ulusal kanalda yayınlanan maçlardaki oyuncularla onlarca draft analiz yazısı çıkıyor ve taraftarlar bu yazılara gerektiğinden çok önem veriyor. UCLA, daha Kentucky’le oynamadan önce konuştuğum bir NBA gözlemcisi de bu konunun altını “Farklı takımlar bu maçları farklı şekilde değerlendiriyorlar. Peki herhangi bir NBA takımı Son 16’daki bir kolej maçı üzerinden Temmuz’da karar verir mi? Hayır” sözleriyle çizmişti.
Bu durumda baktığımız zaman Kentucky’e karşı olanların pek bir şey değiştirmeyeceğini söylemek yanlış olmaz. Lonzo Ball maçtan önce de herkes tarafından ilk üçte seçilmesi beklenen bir oyuncuydu, hala öyle. Genç oyuncu özellikle ikinci yarıyı harika şut sokarak oynayan bir Kentucky takımına kaybetti, böyle şeyler olabilir, normal. Kevin Durant’in Texas’taki son maçına bakalım. Yıldız oyuncunun 30 sayı 9 ribauntla oynadığı maçta Taj Gibson 17 sayı 14 ribaunt ve Nick Young 22 sayı 7 ribauntluk performanslarıyla USC’yi 19 sayılık galibiyete taşımıştı.
Yine de Cuma gecesine kadar Lonzo’yu kolej basketbolunu paramparça ederken izlemek sanki hiç durdurulamayacak hissi yaratmıştı. Pac-12 Konferansı’ndaki tüm rakiplerine karşı güç gösterisi yaparken veya iki hafta önce Cincinnati’ye karşı ikinci yarıda maça ağırlığını koyduğunda, her şeyi kolaymış gibi göstermişti. Lonzo, oyunu istediği zaman hızlandırıp her şey hızla akıp giderken yavaş çekimde etrafı görebilen bir oyuncu gibi duruyor. Bir gözlemci de, bu düşünceme “Her pozisyonda üç adım sonrasını görebiliyor” diyerek katılıyor. 2.01’lik boyu da düşünüldüğünde, onu bir kolej maçını domine ederken izleyip NBA’de neler yapabileceğini konusunda acayip fanteziler kurmamak imkansız.
Kentucky ise gerçek bir imtihandı. Bu yıl ikinci kez De’Aaron Fox’un savunmasıyla hücumda adeta kitlendi. Aralık ayında Lexiston’da oynanan maçta 14 sayı 7 asist 6 top kaybıyla oynayan Lonzo, geçtiğimiz hafta sonu da 10 sayı 8 asist 4 top kaybı istatistikleriyle maça noktayı koydu. Kentucky hücumları sırasında Wildcats kısaları istediklerini yaparken, Lonzo onlara zorluk çıkaramadı. Maçın sonlarına doğru maç UCLA’in ellerinden kayıp giderken takımın yıldızı Ball yorgun görünüyordu ve Bruins’lerin en önemli silahı Bryce Alford olmuştu.
Gözlemciler, Ball’un ortalama atletizminin NBA’deki acayip atletlere karşı ona nasıl zorluklar çıkarma ihtimali olduğunu anlatırken, Fox gibi isimlerden bahsediyorlar. Gözlemciler, Kentucky maçının son on dakikası gibi yakın geçen maçlarda yarı saha hücumunda neler yapabileceği konusundaki endişelerini dile getiriyorlar. NCAA Turnuvası’nda oynadığı son maç, Lonzo için herhangi bir kesin yargıya varılmaması gereken ama kafalarda NBA’e geçişinde karşılaşacaklarıyla alakalı son derece gerçekçi sorular oluşturan bir karşılaşmaydı.