Lonzo Ball’un NBA Geleceğiyle İlgili 5 Hayati Soru

19/Nis/17 15:30 Nisan 19, 2017

Bugra Uzar

19/Nis/17 15:30

Eurohoops.net

Sports Illustrated, Los Angeles Lakers’a gönlünü kaptırdığını açıkça söyleyen kolej yıldızını bir NBA scout’uyla beraber mercek altına aldı. Babası, açıklamaları, sansasyonuyla değil basketbolu, potansiyeli ve geleceğiyle Lonzo Ball’u değerlendirdi.

by Andrew Sharp / Çeviri: Yılmazcem Özardıç

Bu yazı ilk olarak 28 Mart 2017 tarihinde Sports Illustrated’da yayınlanmıştır.

Son birkaç haftadan sonra basketbol severler üzerinde bir Lonzo Ball bıkkınlığı oluşmuş olabilir. Bunu anlıyorum. Hepimizin herhangi bir konuda belli bir eşiği var ve bu eşiği geçtikten sonra o konuyla alakalı duyduğumuz her yorum bizi yoruyor ve bıktırıyor. Bu yüzden şunu baştan söyleyeyim, bu yazının Michael Jordan, Steph Curry, Big Baller Markası, Chino Hills Lisesi Basketbol Takımı’nın sıkıntıları veya LaVar Ball’un Washington State’teki istatistikleriyle hiçbir ilgisi yok. NBA hakkında konuşmak istiyorum.

Lonzo Ball, mükemmel bir kolej basketbolu oyuncusuna çok yakın bir performans sergiledi ama işler NBA’de çok daha ilginç olacak. Ligin gittiği yönde kendisini öne çıkaracak birçok yeteneği var ancak onun kimsenin fark etmediği önünü kesme ihtimali olan eksikleri de bulunuyor. Şu anda ne bekleyeceğim konusunda benim de kesin bir fikrim yok ama Lonzo tüm yıl boyunca ülkenin en ilginç oyuncusuydu. UCLA döneminin sona erip NBA Draftı’na gireceğini açıkladığı şu günlerde, genç oyuncunun geleceğiyle alakalı bazı sorulara cevap arayacağım.

1- Kentucky Maçı Bize Ne Gösterdi?

Turnuva maçları biter bitmez ortaya ulusal kanalda yayınlanan maçlardaki oyuncularla onlarca draft analiz yazısı çıkıyor ve taraftarlar bu yazılara gerektiğinden çok önem veriyor. UCLA, daha Kentucky’le oynamadan önce konuştuğum bir NBA gözlemcisi de bu konunun altını “Farklı takımlar bu maçları farklı şekilde değerlendiriyorlar. Peki herhangi bir NBA takımı Son 16’daki bir kolej maçı üzerinden Temmuz’da karar verir mi? Hayır” sözleriyle çizmişti.

Bu durumda baktığımız zaman Kentucky’e karşı olanların pek bir şey değiştirmeyeceğini söylemek yanlış olmaz. Lonzo Ball maçtan önce de herkes tarafından ilk üçte seçilmesi beklenen bir oyuncuydu, hala öyle. Genç oyuncu özellikle ikinci yarıyı harika şut sokarak oynayan bir Kentucky takımına kaybetti, böyle şeyler olabilir, normal. Kevin Durant’in Texas’taki son maçına bakalım. Yıldız oyuncunun 30 sayı 9 ribauntla oynadığı maçta Taj Gibson 17 sayı 14 ribaunt ve Nick Young 22 sayı 7 ribauntluk performanslarıyla USC’yi 19 sayılık galibiyete taşımıştı.

Yine de Cuma gecesine kadar Lonzo’yu kolej basketbolunu paramparça ederken izlemek sanki hiç durdurulamayacak hissi yaratmıştı. Pac-12 Konferansı’ndaki tüm rakiplerine karşı güç gösterisi yaparken veya iki hafta önce Cincinnati’ye karşı ikinci yarıda maça ağırlığını koyduğunda, her şeyi kolaymış gibi göstermişti. Lonzo, oyunu istediği zaman hızlandırıp her şey hızla akıp giderken yavaş çekimde etrafı görebilen bir oyuncu gibi duruyor. Bir gözlemci de, bu düşünceme “Her pozisyonda üç adım sonrasını görebiliyor” diyerek katılıyor. 2.01’lik boyu da düşünüldüğünde, onu bir kolej maçını domine ederken izleyip NBA’de neler yapabileceğini konusunda acayip fanteziler kurmamak imkansız.

Kentucky ise gerçek bir imtihandı. Bu yıl ikinci kez De’Aaron Fox’un savunmasıyla hücumda adeta kitlendi. Aralık ayında Lexiston’da oynanan maçta 14 sayı 7 asist 6 top kaybıyla oynayan Lonzo, geçtiğimiz hafta sonu da 10 sayı 8 asist 4 top kaybı istatistikleriyle maça noktayı koydu. Kentucky hücumları sırasında Wildcats kısaları istediklerini yaparken, Lonzo onlara zorluk çıkaramadı. Maçın sonlarına doğru maç UCLA’in ellerinden kayıp giderken takımın yıldızı Ball yorgun görünüyordu ve Bruins’lerin en önemli silahı Bryce Alford olmuştu.

Gözlemciler, Ball’un ortalama atletizminin NBA’deki acayip atletlere karşı ona nasıl zorluklar çıkarma ihtimali olduğunu anlatırken, Fox gibi isimlerden bahsediyorlar. Gözlemciler, Kentucky maçının son on dakikası gibi yakın geçen maçlarda yarı saha hücumunda neler yapabileceği konusundaki endişelerini dile getiriyorlar. NCAA Turnuvası’nda oynadığı son maç, Lonzo için herhangi bir kesin yargıya varılmaması gereken ama kafalarda NBA’e geçişinde karşılaşacaklarıyla alakalı son derece gerçekçi sorular oluşturan bir karşılaşmaydı.

2- Fultz’la Ball’u Yer Değiştirsek Sezon Ne Kadar Değişirdi?

Tweet: Ball, Washington’da, Fultz UCLA’de oynasaydı bu takımlar kaç maç kazanırlardı?

İlk bakışta SI Draft Uzmanı Jeremy Woo’nun bu sorusu, Fultz’lu Washington’ın yaşadığı sıkıntıların abartıldığını gösterir gibi gözüküyor. Fultz’a, Ball’un UCLA’deki takım arkadaşlarını verin, o da takımı Son 16’ya götürebilir, değil mi? Başta ben de böyle demiştim.

Ama böyle yaptığımız zaman Ball’a hak ettiği payı vermemiş oluyoruz. Ball’dan önce neredeyse aynı takımla bir önceki yıl başarısız olan UCLA’de Ball’un yerine Fultz oynasa aynı problemlerin devam etme ihtimali vardı diyebiliriz. Los Angeles’a gelip her şeyi rayına oturtan isim Ball’du. Tüm takım, onun yapabildikleri üzerinden bir oyun planı kurgulayarak oynadı. “T.J Leaf’in geçen yılki saha içi isabet yüzdesine bak” dedi bir gözlemci bana ve şöyle devam etti, “T.J Leaf iyi bir oyuncu ama o kadar da değil. Bryce Alford için de aynısı geçerli. Tüm takım boş şutlar buluyor.” İşte bu Lonzo Ball etkisi.

Varsaydığımız Ball-Fultz takasında Fultz’la eklediğimiz skor katkısı hücumun geri kalanında olumsuz olarak bize geri dönüyor. Aynı şekilde eğer Kentucky maçı Lonzo’yla alakalı bazı soru işaretleri oluşturmuşsa, bu varsayım bize Ball’u özel yapan her şeyi vurgulamış oluyor.

Yarı saha hücumunda kendi şutunu yaratmakta dönem dönem zorlanması veya güçlenene kadar savunmada sıkıntı yaşayacak olmasının pek bir önemi yok. Lonzo, tüm takım için her şeyi daha kolaylaştıran türde bir oyuncu. UCLA’e geldiği günden bu yana Bruins’e getirdiği hızlı hücum prensipleri ve top dolaşımı zamanla tüm takıma sıçradı. Ball koca bir takıma bir kimlik getiren bir süper yıldız potansiyeli, tıpkı Fultz gibi.

3- Jason Kidd mi, Steve Nash mi, Ricky Rubio mu?

Gözlemcimize Lonzo Ball’a yapılan Jason Kidd yakıştırmalarını sordum. “Hücumda benzer bir etkileri olduğunu söyleyebilirim. Ancak benzeyip benzemediklerine işin savunma tarafı bakarak karar vermelisiniz. Eğer savunma, bir oyuncuyu değerlendirirken kullandığınız üç parametreden biriyse, Jason Kidd savunmada A+ alırdı. Kidd acayip bir atletti ve mutlaka iyi bir savunmacı olacaktı. Bu yüzden Lonzo karşılaştırmalarında burası fark yaratıyor. Ball’un savunması hala gelişim aşamasında ve güç konusundaki eksikliği onu ilk dönemlerinde zorlayacak. Lonzo en iyi senaryoda savunmada takıma ne ekstra bir şey katan ne de ekstra bir sıkıntı yaratan bir savunmacı olacaktır” sözleriyle görüşlerini bildirdi.

Yine de savunma konusu yine de büyük bir sıkıntı olmayacaktır. Günümüzün en değerli üç guardına bakarsak (Russell Westbrook, James Harden, Stephen Curry) hepsinin belli derecelerde takımlarına savunma zaafı yaratan oyuncular olduklarını söyleyebiliriz. Eğer Ball ortalama bir savunmacı olsa dahi önemli bir oyuncu olması için kendini geliştirebileceği birçok nokta var.

Asıl soru ise şutu. UCLA’de maç başına yaklaşık beş üçlük kullanıp %41 isabet buldu ve eğer bu istatistikler NBA’e taşınırsa çok tehlikeli bir şutör olacağını söyleyebiliriz. Ancak Ringer’dan Kevin O’Connor’ın UCLA’in kullandığı basketbol toplarının NBA’deki bazı takımlar tarafından farklı bulunduğu ve Ball’un şut istatistiklerinin bu yüzden normalden daha iyi olabileceğine dair bir yazısı olduğunu da hatırlatalım. Bu teori belki de bir takım yönetimin uydurduğu bir şeydir, ya da gerçektir? İşte Draft’ın sevdiğim yönü bu.

Ne olursa olsun, şutunun kariyeri ilerledikçe nasıl olacağı konusunda kimsenin bir fikri yok. Belki o dengesiz mekaniğinin pek bir önemi olmayacak (Kevin Martin gibi) belki zamanla gelişecek (Jason Kidd veya Kyle Lowry gibi) belki de kariyeri boyunca yüzdeleri hep dengesiz bir şutör olacak (John Wall veya Russell Westbrook gibi). Takımların yapabileceği tek şey bir kumar oynayıp, tutacağını ummak.

Eğer gerçek bir skor tehditi olabilirse bu özelliği onu ayrı bir süper yıldız sınıfına koyacaktır. Gerçek bir skor tehditi olması kendisi için yarı saha hücumunda işleri kolaylaştıracak ve hızlı hücumda iki katı daha tehlikeli yapacaktır. Eğer hiçbir zaman Jason Kidd olamayacağını kabul edersek (Kidd LeBron gibi doğaüstü bir atletti), şutunun gelişimine bağlı olarak yeni Steve Nash veya Ricky Rubio potansiyeli olduğunu söyleyebiliriz.

4- Lakers’a Giderse D’Angelo Russell’la Birlikte Oynayabilir mi?

Açıkçası Ball’un Lakers’a gidişi hakkında yazmak konusunda pek istekli değilim çünkü bence Lonzo’nun LA’de oynaması gerçek olmayacak kadar fazla derecede çılgınca ve eğlenceli olur. Gerçek olamayacak kadar iyi olur. Ancak bir şekilde evren izin verir de Big Baller Markası ile Jeanie Buss sponsorluğunda Ball ile Russell yan yana gelirse, bu ikilinin beraber oynayabileceğini düşünüyorum.

Kağıt üzerinde baktığınızda iki oyuncunun güçlü yönlerini birbirini tamamlıyor. Ball top elinde oyunu kurarken Russell’ın şut potansiyeli savunmalar için ölümcül olabilir, aynı şekilde Russell ikili oyun oynarken kanatta bekleyen Lonzo’ya attığı pas ile Lonzo şuta kalkabilir ya da kat yaptıktan sonra topu yere vurup içeriye girebilir. Belki kimseyi savunamazlar ama hücumda o kadar eğlenceli olacaklardır ki savunmanın pek bir önemi kalmayabilir. Draft olayına Lakers örneğinden sonra biraz daha derinden bakarsak, Ball’un NBA’deki geleceğinin gideceği yer ile çok alakalı olacağını söyleyebiliriz.

LA’de Walton ve Russell ile birlikte hızlı tempoda oynamak isteyen bir takımda forma giyerse, bu oyun stili ona uyup çok iyi olabilir. Phoenix’te Devin Booker’ın yanında en az Lakers’ta olacağı kadar iyi işler de çıkarabilir. Brad Stevens ve topu elinde isteyen Isaiah Thomas’lı Boston’daki durum biraz karışık olabilir ama bir şekilde işleri orada da rayına sokacaklarına bahse girebilirim. Vogel’li Orlando’nun ölü hücumuna gittiği veya Joel Embiid’in postta sürekli top isteyip oyun kurma görevini Ben Simmons’la paylaşacağı Sixers gibi diğer senaryolarda ise gelecek biraz daha karışık görünüyor.

Neredeyse aynı bir kolej Amerikan Futbolu takımı oyun kurucusu gibi, Ball’un geleceği doğru koç ve doğru sistem üzerinden şekillenecek. İyi bir senaryoya giderse, tempo ve alan paylaşımı çağındaki NBA’de acayip bir şeye dönüşebilir veya ondan kaldırabileceğinden fazla şey bekleyen bir takıma gidebilir ve birkaç yıl sonra baktığımızda bu süper yıldız yakıştırmaları oldukça gülünç gözükebilir.