by Semih Tuna
3 Şubat 2017 – Fernando Buesa.
Baskonia, evinde Real Madrid‘i konuk ediyor. Sito Alonso’nun amacı şehirdeki matem havasını değiştirmek. Son 4 maçta alınan 3 mağlubiyete rağmen Real Madrid‘e karşı alınacak bir zafer işleri tersine çevirebilir.
Laso ve ekibi ise rüzgarı tamamen arkasına almış, üst üste 7. galibiyetlerinin peşinde. CSKA Moskova’nın uzun süren liderliği artık Madrid’e geçmiş. Takımda herkes formda.
İlk 20 dakika ortada, üçüncü çeyreğin başında Real geniş kadrosunun avantajını kullansa da maçın finaline giderken işler tekrar dengeleniyor.
Sonra ortaya bu çocuk çıkıyor. Halen ‘velet’ olarak seslenebileceğimiz bir arkadaş. Takımı sırtına alıyor, üst üste tam 18 sayının yaratıcısı olup Madrid’e maçı getiriyor.
Bitime 7 dakika kala takımı sete oturtup Hunter’ı iki kez perdeye çağırıyor, Beaubois’yı o perdeye takıp Johannes Voigtmann ile başbaşa kalıyor. Teması alıp orta mesafe şutu yollamak, penetre sonrası dribbling’i biraz daha devam ettirip 5’e 4 oyunda zayıf tarafa yerleştirilen şütörü görmek, roll olarak devrilen uzuna doğru açıyı yakalayıp pası vermek ihtimaller arasında.
O, şunu yapıyor.
Olmaz. Yani en azından olmamalı. 18 yaşını henüz doldurmamış bir çocuğun yapamaması gerekirdi.
Ama Doncic söz konusuyken imkansızla mümkün, olağanüstüyle sıradan arasındaki fark tarumar oluyor.
——-
Doncic ne zaman ve nasıl fırladı?
Teknolojinin bu kadar gelişmesi ve farklı yazılım sistemlerinin basketbola uyarlanmasıyla birlikte artık gözlemciler, oyuncuları tek haneli yaşlardayken dahi takip edebiliyor. Bu çılgınlığın bir yansıması bir anlamda Doncic.
2012 yılının Şubat ayında Real Madrid için sadece Minicopa’da oynamak üzere İspanya’ya gelen küçük çocuk, final maçında Barcelona’ya 20 sayı atarak zaten İspanyolların kalplerini kazanmıştı bile.
Doğal olarak, Doncic’e en çok ilgi gösteren ve Eylül 2012’de onu kadrosuna katan, elbette altyapılarda bitmek tükenmek bilmeyen bir başarı doyumsuzluğuna sahip oyuncu fabrikası Real Madrid oldu.