by Ethan Sherwood Strauss / Çeviri: Bahadır Akgün
Bu yazı, ESPN The Magazine’in 8 Mayıs’taki NBA Playoffs Issue isimli sayısında basılmış, 2 Mayıs 2017’de ESPN Doubletruck’ta dijtal internet üzerinden yayınlanmıştır.
Tarih 15 Mart, Stephen Curry, laboratuarında hummalı bir çalışma içinde; Golden State’in antrenman tesisinin köşesindeki potaya şut atıyor. Steph’in potası, tesis ile aynı bloktaki bir tavan arasında yaşadığı 2012’den bu yana aynı. Curry, eğer şutları istediği gibi olmazsa devre arasında ayakkabılarını değiştirebilir fakat potasını asla değiştirmiyor.
Pota, pembemsi bej Oakland Marriott merkezinde beşinci katta, şehre eklenmiş, gösterişsiz bir kongre merkezinin hizasında bulunuyor. Bej kutunun üzerinde, basın ve ziyaretçilerin, fark etmek için potaya fazla konsantre olmuş bir adamın çabalarını izledikleri bir daire bulunuyor. O oynarken patlayan havai fişeklerin aslında ne kadar küçük detaylarda saklı olduğunu burada görüyorsunuz.
Şut rutinini yapıp durmasının bir sebebi var, son sekiz maçında %25,8 üçlük isabeti kaydetti. Kim olursanız olsun, bu iyi değil. Geçtiğimiz sezon %45,4 ile üçlük atan Steph Curry iseniz, bu korkunç. SportVU verilerine göre Steph, son 35 boş üçlük atışında 28 kez isabet sağlayamadı. Arayış içinde.
Şarkı da söylüyor.
“Şutumu boşa harcamıyorum,” diye şakıyor Steph, derinin iple buluşmasında çıkan ses izliyor onu. “Şutumu boşa harcamıyorum,” bir ses daha. Curry, San Francisco’da Hamilton’ı gördü. Çok fazla fikri yokken, şarkıya hayran kaldı ve o günden bu yana “My Shot”ı kendi marşı olarak benimsedi. “Bazı belli sebeplerden,” diyor gülerek.
Hamilton burada “şut” kelimesini, fırsat anlamında bir metafor olarak kullanıyor. İnsan ile müzik de burada buluşuyor. Alexander Hamilton, ya da en azından onun sahne versiyonu, kibirli tavrı eşine “Umarım yanarsın.” dedirtecek kadar bencil biri. Bu arada Curry de sosyal medyada, ligde oynayan oyuncular arasında, genel izleyiciye en çok hitap eden, evliliğine dair en çok takdir toplayan görüntüleri çizen oyuncu olabilir. Fakat Hamilton ile ufak bir ortaklık ortaya çıktıktan sonra, Orpheum Theatre’da eşiyle geçirdiği bir akşamın ardından, onun olanı talep etmek için hırs dolu bir tavır sergiliyor.
Curry, gerçekten nazik biri. Organizasyondaki herkese sorabilirsiniz. Onunla birkaç kez iletişim kurmuş herkese sorabilirsiniz. Draymond Green’in takım arkadaşı için çok defa söylediği gibi, “İşin yalnızca göz önündeki yanı değil bu.” Eğer, “nezaket” Steph’in markasıysa, gerçekliğinden kimsenin şüphe edemeyeceği bir marka.
Birçok açıdan, bu takımı nezaket kurdu. Steph’in diğer oyunculara gücü dağıtmasını da o nezaket sağladı ve o oyuncular da neyse ki bu güçleri iyi kullandı. Diğerleri Steph’in çabalarını artırmaya yönelik işler yaparken, Steph’in kendini geliştirmeye odaklanmasını sağladı bu nezaket. Warriors’ın, Curry’nin isteklerine karşın Mark Jackson’ı kovulmasına müsaade etti. Ve hepsinden öte, takımın en büyük, en çarpıcı hamlesini yapmasını sağladı: Organizasyonu kurtaran adamı kendisini bir kenara itmeye, buna alışmaya, hatta sevmeye zorladı.
Curry ve KD sürücü koltuğunu paylaşmak zorundaydı.
Geçen sezon, Golden State Warriors iki kez MVP olmuş Stephen Curry’nin üzerine çevirdi tüm ışıkları. Fakat bu sezon, Kevin Durant şehre gelmişken, ışıkların iki kişiye dağıtılması gerekti.
*
SÜPER TAKIM MIAMI, LeBron James ve Dwyane Wade arasındaki arkadaşlıktan doğmuştu. Alttan üste bir darbeydi bu. ABD ile altın madalyayı kazandıkları 2008 Pekin Olimpiyatları’nda temelleri atılmış, bazılarının tehlikeye attığı bir darbe. Kevin Durant dönemi Warriors’ı farklı başladı. Bu başlangıç, iki superstarın arkadaşlıklarını, iş arkadaşlığına dönüştürmesi değildi. Golden State’in Durant ile olan ilişkisi aslında Curry değil, Green’di.
Birçoklarına göre, Curry’nin Durant ile olan ilişkisi hiç de fena değil. Fakat takım kaynaklarına göre, geçen yaz Warriors’ın Steph’e gidip Durant görüşmelerine katılmasını istemesi gerekti. O da katıldı. Tam bir nefer gibi, Steph Hawaii’deki Under Armour basketbol kampını bırakıp bir uçağa atlayarak New York, Hampton’a uçtu. The Undefeated’dan Marc Spears, “Yazışmaları gören birine göre, Curry, Durant’e bir mesajda organizasyonun yüzünün kim olacağını, en çok itibarı kimin göreceğini ve en çok ayakkabıyı kimin satacağını (Curry, Under Armour; Durant ise Nike giyiyor.) daha az önemseyebileceğini” söylemişti.
Curry’nin ayakkabı satışından vazgeçişi de manalı bir zamana denk geldi. Bir sezon önce, ülkede en çok satan ayakkabıya sahip olmak isteyip istemediği sorulmuştu. “Tabii ki,” demişti o da. Fakat geçen yaz, ayakkabı markasının ciddi bir sıçramaya ihtiyacı vardı. 2016 Finalleri’nde takımı yüz kızartıcı bir dağılma geçirmeden önce sosyal medyada ayakkabıları dönüp durmuştu. Under Armour bu fırsatı hissetti ve sezon öncesi Steph ile çekilen reklamlarında “Geçmişte Bırakalım” sloganını kullandı.
Fakat, bir şeyi “geçmişte” bırakmak için, Curry’nin hikayenin kontrolüne ihtiyacı vardı. Durant’in şehre gelmesiyle, böylesi yetkilere sahip bir gücü olmayacaktı. Durant, Bill Simmons’a konuk olduğu bir podcast’te Curry markasına oldukça eleştirel bir tavır takındı, Chef Curry 2 namlı internetin dalga konusu ayakkabılara açıkça “kötüydü” demişti.
Bugün, eğer Golden State’in bir antrenmanı ya da maçı sırasında aşağıya bakarsanız, takımda en çok giyilen ayakkabının Kevin Durant’in KD 9’ı olduğunu fark edersiniz. Ayakkabının kendine has çekiciliğinin ardında, bunun bir sebebi daha var. Antrenman kampında, Nike takımdaki herkese bir kargo gönderdi.
Curry-Durant dinamiği sahada işbirliği kurabiliyorken, saha dışında bir mücadele hâline geldi. Nike, epey mantıklı biçimde, Curry’nin markasını yok etmek istiyor ve Durant’i vekil olarak kullanmayı da sorun etmiyor. Ya da Yahoo’dan Adrian Wojnarowski’nin bu yaz attığı tweet’de dediği gibi: “Nike için, bu bir darbe. Under Armour’un, Steph Curry ve Warriors ile kazandığı ivmeyi yavaşlatmak istedi. Artık, KD, Curry’nin yıldızını sönükleştirmeyi vaat ediyor.
Bu tweet, bir çeşit kehanetti.
Takvimler Noel’i gösteriyordu ve Durant, 36 sayı, 15 ribaund ile bu yıl en iyi maçını oynarken Curry 4/11 saha içi isabet bulduğu günü 15 sayı ile tamamlarken en kötü maçlarından birini çıkarıyordu. Bu aynı zamanda sezonun en çok izlenen maçıydı.
Son altı pozisyonda, Curry topa yalnızca iki kez dokundu. Biri, Green’in oynayacağı bir set için topu basitçe ona teslim ettiği pozisyon, diğeri ise geçiş hücumunun sonucunda Curry’den gelen bir deliksiz üçlüktü. Bunların dışında, sahanın karşı tarafında Steph alelade bir yem, perde yapan bir oyuncuydu yalnızca.
Son savunma pozisyonunda, Cleveland’lı Kyrie Irving’i daha önceki hücumlarında iyi savunmuşken, Shaun Livingston Curry’nin yerine oyuna girdi. Irving maçı kazandıran şutu sokunca da Curry başını ellerinin arasına aldı.
Maçtan sonra, koç Steve Kerr, Curry’nin kararlarını eleştirdi. “Bence biraz daha akıllı davranabilir, bence daha iyi kararlar verebilir ve bunun da herkese karşı daha çok yardımı olur. Şut kaçırması konusunda endişelenmiyorum, ben daha ziyade sadece karar mekanizması hakkında endişeleniyorum ve grup olarak olmamız gereken yerde olduğumuzdan emin olmak istiyorum.” dedi Kerr.
Daha sonra, Curry’ye röportaj odasında kenara alınmanın canını sıkıp sıkmadığı soruldu. “Evet,” diye başladı sözlerine, gülümsedi ve homurdandı biraz. Curry çizelgesinde, bu savunmanın hazır olma durumu açısından üçüncü seviye bir yıkıcılığa (DEFCON 3) sahipti bu. (Draymon Green çizelgesinde ise yalnızca salı günüydü.)
Curry, güvenli moda dönerken yüzündeki gülümseme de kayboldu. “Onun tercihi bu belli ki,” dedi Curry. “Fakat istiyorsunuz ki, hırslı doğanızın gereği olarak, o savunmayı yapmak için sahada olmak istiyorsunuz. Benim içimdeki bu hırs asla ölmeyecek.”
Takımın bir sonraki idmanında, Curry basına Kerr’ün hücum şemasında daha fazla pick-and-roll hücumu istediğini söyledi (DEFCON 2). Curry, uzun zamandır Kerr’ün topsuz hareketlilik hücumunu benimsemişti, ikisini de şampiyonluğa götüren hücumu, fakat bunun uğrunda bu sezon yorgun düştüğü de bir sır değildi.
Curry, şut yeteneğini, takım arkadaşlarını perdelerden kurtarmak için kullanmaktan ve böylece devasa artı-eksi rakamlarını parlaklıktan uzak geçen bir sezonda harcamaktan memnundu. Fakat takımını bireysel çıkarlarının önüne koyan Steph’in bile sınırları var.
Koçla süperstarın kavgaları sık yaşanan bir durum (bkz. LeBron James vs. Erik Spoelstra). Süperstar, pick-and-roll hücumlarının kontrolünü ister, koç ise daha sürdürülebilir bir yöntem. Yine de, Kerr’ün inatçı bir tutumun ötesinde, felsefi bir sebebi var pick-and-roll’den kaçınmak istemesinin.
Her iki süperstarı da pick-and-roll hücumlarda top elinde olsun istiyor ve Durant’in perde yeteneği ile çok daha fazla seçenek ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Kerr’in pick-and-roll hücumlara ağırlık vermesi için, süperstarlarından birini ötekileştirmesi gerekiyor.
Kerr’ün şimdiye kadar çözümü ne oldu? Daha az pick-and-roll hücumu oynamak.
Noel sonrası, Kerr mesajı almış biri gibi davrandı. Hücumu yeniden düzenledi, daha çok pick-and-roll oynatıyor ve bu da Steph’in sözleriyle örtüşüyordu. Peki ya olumsuz yanı ne?
Durant’in performansı şubat ayının ilk üç maçında pek görülmeyen bir sekteye uğradı. NBA için olağan bir düşüş fakat hücumu kontrol etmeye bu kadar alışmış bir oyuncu için hiç olağan değildi. Sacramento’da oynanan bir maçta, Durant 2/10 ile isabet buldu ve Green “Kevin bugün yorgun gözüküyordu.” şeklinde konuştu.
Kerr ise, maçtan sonra “Sanırım oksijeni bitti. Tüm yıl boyunca inanılmaz oynadı, çok verimliydi. Böyle maçlar çıkarmaya hakkı var.” diyordu. Kerr’ün yorgunluk konusundaki düşüncelerinin doğru olup olmadığı sorulduğunda, Durant hayır diyordu: “Ben mi? Yorgun değildim. Doğru oyunu oynamaya çalışıyordum, ama bazen bırakıp sayı üretmeniz gerekiyor.”
Sonra sarkaç tekrar eski yerine döndü. 8 Şubat’tan 15 Şubat’a kadar oynanan beş maçta, Curry doğrudan All-Star arasına kadar performansının üzerine yattı ve Durant tekrar yükselişe geçti. Curry, çizgi gerisinden %25 ile isabet buluyor ve top kullanma oranı da sezonluk %28,4’ten %25,8’e düşüyordu. Durant’te ise, kaydettiği ortalama 25 sayı ve %67,1 doğru şut oranı ile birlikte top kullanma oranı da %30,7’ye yükseliyordu. KD-Steph dinamiği, birbirini beklenenden daha az tamamlayıcı bir birliktelik olduğunu gösteriyordu, bir ortaklıktan çok tahterevalli şeklini almıştı.
Durant’in sol dizinden geçirdiği sakatlıktan dönmeye çalıştığı süreçte, Curry’nin sezonun kendi adına en iyi performansını sergilemesi de tesadüf değil. Başta, Curry ve Warriors, Durant’in yokluğunda zorlandı ve yedi maçın beşinden boynu bükük ayrıldı. Fakat bu süreçte asıl kazanç, Warriors’ın Madison Square Garden’daki zaferinde gözler önüne seriliyordu.
ABC mikrofonları Kerr’ü, Curry’yi ruh halinden kurtarmaya çalışırken kaydediyordu: “Bak bu şut toplamın (O sırada 3/13 saha içi isabet ile oynuyordu Steph.) Bu da artı/eksi istatistiklerin. (O sırada +15.) “Pekala. Her zaman birbirleriyle uyum içinde olmuyorlar. Harika iş çıkarıyorsun. Tempo çok farklı sen sahadayken. Bizim için yaptığın her şey çok olumlu. Burada gözüküyor. Orada hep gözükmüyor, ama burada hep gözüküyor. Harika iş çıkarıyorsun. Devam et evlat.”
Sonra komik bir şey oldu. Curry, “My Shot”tan o dizeleri mırıldandıktan sonra, Warriors’ı farklı bir tonda şakımaya başladı. Sonraki 13 maç boyunca, saha içi %52,1 ve üç sayılık atışlarda da maç başına 9,9 deneme ile %50,4 isabet kaydederken 27,5 sayı ortalamasının yanına 8,2 asist eklemeyi de unutmuyordu. Eski Steph dönmüştü.
18 Mart’ta maçtan önce Curry’nin özel koçu Brandon Payne’den gelen bir mesaj bunu öngörmüştü. “Bu gece daha iyi şut atacak,” yazıyordu o mesajda ve arkasından sebepler sıralanıyordu. Payne, Curry ile buluşmuştu. Durum üzerinde ve Curry’nin devamında sergileyeceği oyunla ilişkisi üzerinde çalışmışlardı. İster tesadüf olsun, ister görüşmenin etkisi; o akşam kötü performansını geride bıraktı.
Curry’nin 2015 Finallerindeki rakibi ve ilham perisi Matthew Dellavedova ile başladı. Steph topu bacaklarının arasından geçirdi, Delly’ye doğru sallandı, geri çekildi ve çeyreği bitiren üçlüğü yolladı. Eksik olan isolation büyüsüydü bu, Curry başka bir süperstarla işbirliği yapmaya zorlanmadan önce hem büyüleyici hem de bir rutin hâline gelmiş doğaçlama bir jazz türüydü.
Daha sonra, yarının bitimine 30 saniye kalmışken, Steph bir ayağı yarı saha logosunun üzerindeyken gönderdiği üçlük ile resmi olarak geri dönüşünü de yaptı. Deliksiz. Yalnızca üç çeyrek oynanmışken altı kez çizgi gerisinden isabet bulmuştu.
Warriors’ın şut antrenörü Bruce Fraser, daha sonrasında, “Bence Steph memnun edilme konusunda taleplere cevap verdi. O memnun etmek istedi. Herkesin taleplerini karşıladı, kendisi için daha az oynadı. Bu sezon şimdiye kadarki ironi, KD ile nasıl oynamamız gerektiğini öğrenmek zorundaydık ve o olmadan nasıl oynamamız gerektiğini öğrenmek zorunda kaldık. Her ikisi de zordu.”
“Warriors, 67 galibiyet almış bir takım. Fakat kaçırdıkları her şutta, yaşadıkları her kafa karışıklığında, 73 galibiyetli video oyunu sezon hatırlanıyor.” JOSHUA DAHL/USA TODAY SPORTS
*
17 OCAK’TA Warriors Chase Center’ın temellerini attı. Yıllarca, çok sevilen Giants ile kıyaslandığında, şaşaalı San Francisco’da değersiz görülmüş olan takım, emlak piyasasındaki adıyla “San Francisco’nun son iyi toprak parçası”nda modern bir arena inşa edecekti. Mission Bay’deki Three hundred South St. iyi bir bölge. Financial District’e, toplu taşımaya ve Giants’ın AT&T Park’ına yakınlığının yanı sıra gelişen çevre de ayrı bir etken bu durumda.
Bir San Francisco imarcısı, kuzeye doğru genişleyemez. Çok fazla mevcut yapı var. Batıya doğru genişlemek akıllıca değil, toplu taşıma eksikliği var. Chase Center, mantıklı olan tek bölgede yükseliyor, Bay Area’nın en sıcak işletmelerine yakın bir bölgede. Muhtemelen Amerika’daki en çok gıpta ile bakılan arsa.
Bir Chase destekçisi olan Curry, katılamadı. Menajeri Jeff Austin, Curry’nin davet edildiğini fakat sıkışık takvim nedeniyle reddettiğini ifade etti. Bunun yerine, sahnede eline altın kürek tutuşturulan Durant vardı. Onun olmadığı bir gün, Curry daha sonrasında “İzin günümüzdü, KD de benim yerime oraya gitti.” diyecekti.