By Aris Barkas/ barkas@eurohoops.net
İşler planlandığı gibi gitse bugün Alexey Shved, CSKA Moskova’nın kaptanı olacaktı. Aksaklıklar peşini bırakmadı ve 28 yaşında hala kafalarda soru işaretleri oluştuyor ama bir şey kesin: VTB Ligi’nin MVP’si kariyerinin en olgun dönemine giriyor.
Bir Anton Çehov oyununun melankolik baş karakterini canlandırmaya yaraşır görüntüsü ve eski kıtanın en keskin şutlarından biriyle o hâlâ Avrupa basketbolunun en büyük gizemlerinden biri.
Bu yaşında birçok Avrupalı oyuncudan çok şey başardı. CSKA Moskova’da genç ve gelecek vadeden bir oyuncu olarak sert koçu Ettore Messina’nın sevgisine mazhar olamamasıyla 1990’ların Rus basketbol yıldızlarının izinden gider gibiydi: Çok yetenekli, müthiş hücumcuydu ama oyununda açıklanamaz iniş ve çıkışlarla en zor anlarda içinden çıkan o büyük kahraman aynı anda bulunuyordu.
Sonra CSKA Moskova’nın Olympiakos’a kaybettiği o unutulmaz 2012 finalinin ardından, akıllara seza bir EuroLeague yılı geçirdi ve NBA’e gitti. Minnesota, Philadelphia ve Houston’da bir türlü tutunamadığı Amerika’da (şimdilik) son durağı olan New York’ta taraftarın sevgilisi haline geldi.
Ve 3 yıl, 10 milyon dolarlık bir kontratla Avrupa basketbol tarihinin en astronomik tekliflerinden birine imza atıp Khimki’li oldu.
Sonunda VTB Ligi MVP’si olduğu ama takımının EuroLeague biletini alamama ihtimalinden hâlâ kurtaramadığı bu çılgın yolculuğunun neredeyse sonunda. Ve onun hakkında hâlâ aynı şüphe dolu sorulara yanıt aranıyor. Örneğin:
Shved gerçekten kulübünü ve Rus milli takımını zafere götürecek adam mı? Hikayesi bittiğinde mirasında büyük yeteneği ve etkileyici ortalamalarından öte bir sonuç getirecek mi?
Burada tekrar eden bir döngüyü gözden kaçırmak imkansız. Shved, EuroCup 2016-17 sezonun MVP’si. Hem de turnuva tarihinin 22 sayı, 5 asist ve 4 ribaunt ortalamalarını aynı anda tutturan ilk ismi olarak. Ayrıca 22.1 sayılık ortalaması onu sadece bu sezonun değil, EuroCup’ın son 10 yılının sayı kralı yapıyor. Turnuva tarihinin en az 10 maça çıkan oyuncuları arasında en yüksek skor üreten beşinci ismi unvanını da getiriyor.
Tüm bunların yanında EuroCup’ın performans puanı kralı ve en çok üçlük isabeti bulan oyuncusu olan Shved asist krallığında da 5.2’yle altıncı sırada sezonu bitirdi. Doğal olarak tüm bu saydığımız kategorilerde Khimki’nin de lideri oldu.
Ama takımını EuroCup’ta finale dahi çıkaramadı ve EuroLeague biletini turnuvayı kazanarak alma ihtimali hayallerde kaldı.
VTB Ligi’nde de sezonun sonu gelirken çok farklı sayılmaz. Shved’in istatistikleri 22.2 sayı, 3.9 ribaunt, 5.3 asist, 1.1 top çalma ve 20.2 verimlilik ortalamasıyla nefes kesiyor. Özellikle sonuncu, ligin en iyisi. Yine de Khimki’nin gelecek sezon EuroLeague’de kendine bir yer bulması için CSKA Moskova’ya finalde rakip olması gerekiyor.
Ancak Zenit St. Petersburg’a karşı yarı final serisinde 2-1 gerideler ve tam anlamıyla köşeye sıkışmış durumdalar.
Bunca söz, istatistik, gözlemin sonrasında Shved’in yeteneğini, çok iyi bir skorer olduğu gerçeğini ya da takım arkadaşlarına pozisyon yaratmadaki becerisini inkar etmek imkansız. Hâlâ bir pasörden çok skorer. Hâlâ olgunlaşıyor ve memleketi Belgorod’da parkeye ayak bastığı ilk günden bu yana bir şey görülüyor: Basketbol oynamak için doğmuş.
Tam da bu sebeple Zenit St. Petersburg’a karşı oynadıkları o playoff serisinin sonucu onun için özel bir anlam ifade edebilir.
Ne olursa olsun, bu bir diriliş öyküsü sayılmaz ya da sayılmayacak. Çünkü Shved’in yeteneği ya da sahadaki varlığı zaten hiç “ölmedi.” Ama bu onun için bir dönüm noktası olabilir.
Shved, Zenit’in 2-0’lık başlangıcının ardından işleri tersine çevirebilecek, seriyi takımı için döndürebilecek mi? Rakibi ve muhtemelen veliahtı Sergey Karasev karşısında üstünlüğünü kanıtlayabilecek mi?
Yarın dördüncü maçı izlerken bu sorulara cevap bulacağız. Hava atışına kadar basketbolseverlere reçete?
Bol bol sabır ve Alexey Shved.