by Antonis Stroggylakis/ info@eurohoops.net
2016/17 sezonu Bogdan Bogdanovic için olabilecek en mutlu, en «sonsuza kadar mutlu yaşadılar» sonuyla bitse de herhalde daha kötü başlayamazdı.
Büyük hedefler, olumlu bir hava ve sınırı gökyüzüyle ölçülebilecek bir özgüvenle başladı her şey. Sırp milli takımının Olimpiyatlar’da aldığı gümüş madalya sayesinde çok mutluydu.
Birçoklarınca EuroLeague’in MVP’si olabilecek isimler arasında sayılırken normal sezonun üçüncü maçında Zalgiris Kaunas karşısında, İstanbul’da oynanan bir maçta bileğinden sakatlandı.
İki aydan uzun süre parkelere dönemedi.
Ocak ayının sonuna doğru işler onun için tekrar iyi gitmeye başladı. Olympiakos’a 27 sayıyla patladığı maçta Ülker Arena’yı dolduran coşkulu taraftar, çok sevdikleri Sırp yıldızın gerçek anlamda dönüşünü kutladı.
Ne yazık ki daha birkaç hafta sonra bir kez daha bileğinden sakatlanacaktı. Brose Bamberg‘e karşı oynanan kilit bir maçta ilk çeyrek bitmeden hemen önce acı içinde olduğu görülüyordu.
Fakat derdi yalnızca fiziksel acı da değildi. EuroLeague normal sezonunun kaderinin belirleneceği virajda sahada olamamak zihnen ve ruhen canını yakıyordu.
Bogdanovic bu üzüntü ve öfkeyi playoff’a kadar sahalara dönemeyeceğini söyleyen doktorların tahminlerini paramparça etmek için kullandı.
Sadece çabucak iyileşmekle kalmadı, iyileştiğinde öyle bir döndü ki genelde oyuncularına büyük övgülerde bulunmaktan imtina eden Koç Obradovic bile fedakarlığı karşısında hayranlığını ifade etti.
Daha sadece ısınıyordu. Panathinaikos karşısındaki çeyrek final serisinde sayısal olarak (ve birçoklarına göre de basketbol olarak) playoff tarihinin en unutulmaz, en büyük seri performansına imza attı.
OAKA’da imzasını attığı iki basketbol resitali uzun yıllar unutulmayacak, hatta destanlaşacak iki galibiyeti ve Fenerbahçe‘ye 2-0 üstünlüğü getirdi.
Takım arkadaşları İstanbul’daki üçüncü maçta yükü omzundan alıp işi bitirdi, 3-0’la Panathinaikos‘u Atina’ya doğru süpürdü.
Sıra ev sahibi oldukları EuroLeague Final Four’una gelmişti. Belki Ülker Arena’da değil ama birkaç kilometre ötede, Sinan Erdem’de. Fenerbahçe tarihinde ilk kez kazanmak istediği büyük kupanın ve Avrupa şampiyonluğu unvanının tartışmasız favorisiydi.
Teoride onları bu kadar büyük bir favoriye dönüştüren basketbolu, en büyük sahnede, kendi evlerinde, kendi seyircileri önünde uygulamaya koymaları gerekiyordu.
Sırp guard göreve çağrıldığı her seferde olduğu gibi yükü sırtladı, işini yaptı. Yarı finalde 14 sayı ve 6 asistle Real Madrid‘i yaktı.
İki gün sonraki finalde 17 sayıyla Olympiakos savunmasının yüksek surlarına ilk gedikleri açanlardandı. Takımı kulüp ve ülke tarihinin ilk Avrupa şampiyonluğuna yürürken yine iş başındaydı.