By Yılmazcem Özardıç / info@eurohoops.net
Şu günlerde NBA deyince aklımıza LeBron James, Kevin Durant, Stephen Curry gibi isimler geliyor. NBA Tarihi deyince ise aklımıza gelen isimler Michael Jordan, Magic Johnson, Larry Bird, Wilt Chamberlain gibi efsanelerden oluşuyor. Biz ise bugün NBA tarihinin unutulan yıldızlarına bakıp onları anımsayacağız. Listedeki isimlerin birçoğu herkesin tanıdığı isimlerden oluşsa da, bu oyuncuların ne kadar önemli işler yaptıklarını unutmak oldukça kolay!
7. ve 6. Sıralar: Stephon Marbury ve Steve Francis
Bir dönem boyunca Stephon Marbury ile Steve Francis ikilisi, NBA’in ihtiyaç duyduğu oyun kurucu rekabetini geri getirecekmiş gibi görünmüştü. 2001-2005 arası beş yıllık uzun bir süre boyunca iki oyuncu da 20 sayı ortalamasını aşmış, toplam beş kez All-Star seçilmişlerdi. İkisi de atletik, patlayıcı, kariyerinin zirve yıllarına doğru yol alması beklenen basketbolculardı. 27 yaşında olan ikilinin rekabetinin büyüyerek devam etmesi bekleniyordu.
Muhtemelen bu yüzden 2006’da Knicks, Francis’i alıp bu ikiliyi birlikte oynatmanın iyi bir fikir olduğunu düşündü. Kadrolarında iki topu elinde isteyen ve ilk olarak kendi skorunu düşünen guardla oynamaya karar veren New York ekibi, başında efsane koç Larry Brown’ın olduğu takımla sadece 23 galibiyet alıyor ve Marbury ile Francis, heyecan verici bir rekabetten New York’un alışılagelmiş başarısızlık simgesi haline dönüşüyordu.
2006’dan sonra kariyerleri düşüşe devam eden iki oyuncudan Marbury, koçlarla bitmek bilmeyen kavgaları, iflas eden ayakkabı markası ve yerel bir gazete tarafından verilen “New York tarihinin en çok nefret edilen sporcusu” ünvanıyla birlikte bir süre intiharı düşündükten sonra birkaç yıl daha NBA’de oynayıp Çin’de mutluluğu buldu.
Francis için ise aynı mutlu sonu yazmak maalesef imkansız. Düştükçe düşen “Steve Franchise”, defalarca üstünde uyuşturucu ile bulunup, bir BMW çalmaya çalışırken yakalandı. Parasızlığın dibine vuran bir zamanların yıldızı, basketbol açısından ise son olarak BIG 3’den de turnuva daha başlamadan atıldı.
5.Sıra : Sidney Moncrief
Sidney Moncrief, NBA’e Magic Johnson ve Larry Bird ile aynı yıl girdi. Çok başarılı geçirdiği sezonlara rağmen Moncrief, öyle bir dönemde oynuyordu ki hiçbir zaman NBA Finallerine çıkamadı. Moncrief’li Bucks, Bird’lü Celtics, Bad Boy Pistons, Erving’li Sixers, Wilkins’li Hawks ve genç Jordan’lı Bulls‘un Doğu’da kıyasıya mücadele ettiği döneme denk geldi! Buna rağmen Moncrief, 1982-1986 yılları arası beş yıllık süreçte kendisi adına büyük işler yaptı.
Bucks‘lı oyuncu, bu dönemde yaklaşık olarak 21 sayı, 6 ribaunt, 5 asist, 1.5 top çalma, %53 saha içi isabeti istatistikleri yakalarken, dört kez All-NBA ikinci, bir kere de birinci takımına seçildi. Daha da ilginç olanı geliyor, hazırlanın. Moncrief 1983 ve 1984’te bir guard olarak ÜST ÜSTE İKİ KEZ Yılın Savunmacısı seçildi! Moncrief halen üst üste iki kez bu ödülü alan tek guard olma özelliğini taşıyor.
Playoff’larda oyununu bir kademe daha yukarı çeken Moncrief’li Bucks, 1983’te Bird’lü Celtics‘i playoff’larda süpürmeyi başarırken, Yoncalar bir sonraki sezon şampiyon oluyordu. Sonraki yıllarda Erving ve Jordan’ı da mağlup eden Moncrief’in beş yıllık süreçte NBA tarihinin en rekabetçi dönemlerinden birinde top 10 oyuncudan biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak bunları yapmış birinin Hall of Fame’e adım atamamış olması gerçekten komik! Kariyeri sakatlıklar nedeniyle erken düşüşe geçmese, Monrief belki de 80’lerin değil, tarihin en iyi oyuncuları arasında bir tartışmada kendine yer bulabilirdi.
4.Sıra : Gilbert Arenas
Gilbert Arenas’ın kariyerine dönüp bir baktığımızda belki de NBA’in 1 numaradan gördüğü en büyük skorerlerden biri karşımıza çıkmalı. Buna rağmen biz sürekli silah skandalını görüp duruyoruz. Silah skandalı başka bir zamanın konusu, biz bu yüzden saha içine odaklanmaya çalışacağız. Şunu hatırlatalım, NBA tarihi boyunca üç yıllık bir süreçte 27.5 sayı, 5.5 asist ve 4 ribaunt ortalamaları ile oynayan sadece altı oyuncu var. Bunlar Michael Jordan, Jerry West, Oscar Robertson, LeBron James, Dwyane Wade ve Gilbert Arenas. Bu listedeki beş oyuncu ya çoktan Hall of Fame’e girdi ya da emekli olduğu zaman girecek.
Gilbert için ise, silah olayı yaşanmasa onun kariyerini en güzel basketbol hikayelerinden biri olarak görebilirdik. 2001 Draftı’nda ikinci turdan seçilen Arenas, NBA gözlemcilerinin onun ligde oynayabileceği dakika olarak nitelendirdiği “0” sayısını formasının numarası olarak seçmeye ve bu gözlemcileri haksız çıkarmayı kendisine bir misyon olarak edinmeye karar vermişti. 2007 sezonu sona erdiğinde All-NBA ikinci takımına 28.4 sayı, 6 asist, 4.6 ribaunt istatistikleriyle girmeyi başaran Arenas, 25 yaşında bu ortalamaları yakalamış olmasına rağmen bir daha All-Star seçilemedi.
Agent Zero’nun kariyeri, silah skandalından çok üst üste gelen ağır sakatlıklar sonrası büyük bir düşüşe geçti ve bir zamanların büyük yıldızı, 30 yaşında kariyerine nokta koymak zorunda kaldı.
3.Sıra : Ben Wallace
2.07’lik boyuyla tarih yazan adama geldi sıra. Kolejde doğru düzgün bir takımdan burs alamayan Wallace, 1996 Drafı’nda hiçbir takım tarafından seçilmedi. Çok düşük seviye bir kolejde ve ligde oynayan Wallace, 17.8 ribaunt, 7 blok ortalamaları yakalamıştı. Draft’ta seçilemedikten sonra Washington Bullets’tan bir kontrat alan pivot, burada neredeyse hiç şans bulamadı. Onun patlaması, NBA kariyerinin beşinci sezonunda, hepimizin bildiği üzere Detroit’te oluyordu.
Detroit’teki takım arkadaşları belli noktalarda daha çok ilgi görmüş olsa da, Big Ben’in de NBA tarihinin en dominant savunmacılarından biri olduğunu unutmamak gerek. 2002-2006 yılları arasındaki beş yıllık süreçte Wallace 2.8 blok, 1.6 top çalma, 12.4 ribaunt istatistikleri ile oynarken, bu 5 yılın 4 TANESİNDE Yılın Savunmacısı ödülünü aldı. Bu beş yıllık sürecin tamamında All-NBA takımlarına girdi. Bu süreçte savunmada o kadar iyiydi ki, sadece 8.2 sayı ortalaması ile oynamasının neredeyse hiçbir önemi kalmıyordu!
Big Ben 2006’dan sonra Chicago ile büyük bir kontrat imzalayıp Detroit günleri kadar verimli bir oyuncu olamasa da, 5 yılda 4 kez Yılın Savunmacısı ödülünü almış bir oyuncu. Yani. Yok artık.
2.Sıra : David Thompson
Kokain ve NBA deyince aklımıza ilk olarak Len Bias geliyor, değil mi? Kolejde Jordan’la yaşadığı rekabet sonrasında büyük bir sükseyle NBA Draftı’na giren ve Boston Celtics tarafından seçilen Bias, draft edildikten bir gün sonra kokain aşırı dozundan hayata gözlerini yummuştu. Ancak Bias hiçbir zaman NBA arenasına adım atmadı ve ne kadar iyi olacağını bu yüzden kestirmek pek kolay değil. NBA’de oynamış ve büyük bir potansiyeli harcamış biri var sırada. David Thompson.
Thompson NBA’deki ilk üç yılı boyunca 25.7 sayı, 3.9 asist, 4.2 ribaunt istatistikleri yakalarken atletizmi ile birlikte büyük bir yıldız olmaya doğru yol alıyordu. Bir keresinde 23 yaşındayken bir maçta 73 sayı attığı bile olmuştu. İlk yıllarında iki kez All-NBA ilk takımına seçilen Thompson, sonrasında büyük bir düşüşe geçti ve 29 yaşında emekliye ayrıldı.
Kariyerinin ilk 6 yılında 25 sayı 3.5 ribaunt 4 asist ortalamaları tutturan tarihte toplam altı oyuncu var. Bu oyunculardan beşi en az 10 kez All-Star olmuş, toplam 16 MVP ve 16 şampiyonluk kazanmış oyuncular. Thompson ise, NBA’in “Çocuklar dikkat! Uyuşturucu hayatınızı böyle etkiler!” posterlerindeki basketbolcu olacak şekile bürünerek ligi terk etti.
1.Sıra : Mark Price
Listemizin ilk sırasına geldik. 1993 sezonunun All-NBA ilk takımı, Michael Jordan, Charles Barkley, Karl Malone, Hakeem Olajuwon ve… Mark Price’tan oluşuyordu. Stockton değil, Pippen değil, Ewing değil, Wilkins değil, Robinson değil, başkası hiç değil… Mark Price! Price 90’ların başında bu kadar iyi bir oyuncuydu işte.
1.80’lik boyuyla Price her daim küçük görülen, dış görünüşüyle NBA yıldızına benzemeyen bir oyuncu oldu. Muhtemelen bu nedenle Georgia Tech’e gidip ACC’nin en kötü takımlarından birini son sezonunda ACC şampiyonu yapsa da, iki kez All-American olarak tamamladığı kolej kariyerinden sonra 1986 Draftı’nda ikinci tura kadar düştü.
Sonrasında ise çalışma etiğiyle birlikte adını tarihin en iyi ikinci tur seçimleri arasına yazdırdı. NBA tarihinin en çalışkan isimlerinden biri olan Price, disipliniyle kendini gelmiş geçmiş en iyi şutörlerden birine dönüştürdü, kariyerini de gelmiş geçmiş en yüksek serbest atış yüzdesine sahip isim olarak noktaladı.
Kariyerini son kez özetlemek gerekirse Price dört kez All-Star, dört kez All-NBA takımı üyesi olarak noktalarken, kariyer zirvesini yaşadığı Cleveland takımı Jordan’la aynı dönemde oynamıyor olsa çok büyük ihtimalle bir şampiyonluk kazanırdı. Kariyeri sakatlıklarla istediği gibi bitmese de, Price unuttuğumuz büyük oyun kuruculardan biri.