By Semih Tuna & Buğra Uzar / info@eurohoops.net
Türkiye’nin kendi evinde düzenlenen 2001 Eurobasket’inde gümüş madalya kazanıp tarih yazmasının üzerinden tam 16 sene geçti. Bu turnuvayı birçok hikayeyi içinde barındıran ve Türkiye’ye belki de basketbolu en çok sevdiren turnuva dersek yanılmış olmayız.
Eurohoops olarak bu önemli turnuvanın hikayesini anlattıktan sonra sözü bir de o turnuvanın kahramanlarına vermek istedik. Teknik ekipten Murat Özyer ve Tolga Öngören, hırsıyla turnuvaya damga vuran Mirsad Türkcan, takımın liderlerinden Orhun Ene ve Haluk Yıldırım, o takımın genç yıldızları Kaya Peker, Kerem Tunçeri ve Ömer Onan, turnuvaya dair unutamadıkları anılarını ve 12 Dev Adam’ın başarılı olma sırlarını geçtiğimiz yıl Eurohoops’a anlatmıştı.
2017 Eurobasket’in başlamasına saatler kala bu yazımızı tekrar hatırlatmak istedik.
Sözü hemen turnuvanın kahramanlarına bırakalım…
MİRSAD TÜRKCAN
“Turnuvada başarılı olmamızın en büyük nedenlerinden birisi takımın içerisindeki arkadaşlıktı. Turnuvaya gittiğimizde bir jenerasyon değişimi yaşanıyordu. Ben 25, Hidayet ise henüz 22 yaşındaydı. Orhun Ene ve Harun Erdenay bu noktada çok önemli görevler üstlendiler, takıma abilik ettiler ve üstlendikleri görevleri başarıyla yerine getirdiler. Bu da takımın başarısında çok önemli bir sebepti. Onun dışında antrenör konusunda da oldukça avantajlıydık. Aydın Örs çok iyi bir basketbol koçuydu.
O yaz takım olarak yaklaşık 2 buçuk, 3 ayı birlikte geçirdik. Almanya ve İtalya’da kamplar yaptık, 90 gün beraber olduk ve kaynaştık. Bu sayede başarılı olduk ve gümüş madalya kazandık.”
“Bizim için her anlamda özel bir turnuva oldu. Unutamadığım bazı anılar var. Hırvatistan karşısında aldığım hücum ribaundunu unutamıyorum. Benim için turnuvanın en güzel hareketlerinden birisiydi. Maçı kazanmamızı sağlamıştı. Yarı finaldeki Almanya maçında ise Hidayet’in Nowitzki üzerinden yaklaşık dokuz metreden attığı üçlüğü unutamıyorum. Çok kritikti.”
MURAT ÖZYER
“Başarılı olmamızın birkaç tane sebebi vardı. Teknik kadro oluşturulurken eşine belki de rastlanmayan, o güne kadar olan 10 senede sürekli final oynamış iki koç bir araya geldi. Başantrenör olarak o dönemki Efes Pilsen koçu Aydın Örs ve yardımcı antrenör olarak Ülkerspor’un koçu Çetin Yılmaz. Basketbol camiasında çok ender rastlanan bir staff’tı. Bu, hem oyunculara hem de kamuoyuna büyük bir mesajdı. Buraya şampiyon olmuş bir koç olarak Tolga Öngören’i de eklemek gerek. Dolayısıyla 3 başantrenörün bir amaç uğruna bir araya gelmesi pek görülen bir birliktelik değildi. Genel Menajer olarak Doğan Hakyemez ve Türkiye Basketbol Federasyonu’nun Yönetim Kurulu’ndaki Kemal Dinçer’i düşündüğümüzde teknik ve idari ekibi çok kuvvetli hale gelmişti.
İkinci olarak ise; 1979 jenerasyonun hedeflenen başarıları için de burası önemli bir basamaktı. Yatırım yapılan oyuncular da değerli bir şekilde buna cevap verdiler. Dolayısıyla bu başarıya uzun dönemli yatırımı da koymak lazım.
Maçların Türkiye’de oynanması da başarının çok önemli faktörlerindendi. Özellikle Ankara’da, grubun çıkma adına önemli noktalarında seyirci yalnızca çıkma noktalarında değil, otelden takımı salona getirecek süreçte de, maçın dışındaki zamanlarda da Türkiye’de oynamanın avantajını oyunculara hissettirdiler. Oyunculara devamlı pozitif baskı yarattılar. Bu da oyuncuların maksimumlarıyla oynamalarını sağladı.”
“Yarı finaldeki Almanya maçıyla alakalı bir anım var. Kaldığımız Ataköy’deki otelden Abdi İpekçi Spor Salonu’na giderken, otobüsümüzün etrafında büyük bir konvoyla gittik. Şu anki Federasyon Başkanımız Harun Erdenay’ın bile pencereye bakıp tüylerinin diken diken olduğunu hatırlıyorum. Takımımız otelden çıkarken o maçı oynamaya hazırdı. Gözümün önüne geliyor… Sanki şampiyon olmuş bir takımı kutlama yerine götüren bir kalabalık vardı.”
TOLGA ÖNGÖREN
“Milli takım o ana kadar yaşamadığı bir hazırlık dönemi geçirmişti. Çok iyi bir teknik ekibin yanı sıra kendine çok inanan bir oyuncu grubu vardı. Maçlarda ne kadar geriye düşersek düşelim seyircimizle birlikte maçları asla bırakmadık.”
“O dönemle ilgili hatırlanacak çok şey var ama yarı finaldeki Almanya maçının yeri ayrıdır. Almanya Milli Takımı, Nowitzki’nin attığı 1/2 faulle 3 sayı öne geçmişti. Hidayet 6 saniye kala tüm sahada topu sürüp üçlük attı. Biri Hidayet’e faul yapsa Almanlar finaldeydi. Onu anlayamamıştım. Hatta Alman takımının koçu Dettman’a basın toplantısında bu soruyu sordular. O da anlamamıştı. “Normalde bu durumlarda faul yapıyoruz ama bu sefer niye yapmadılar bilmiyorum” demişti. O da bana çok enterasan gelmişti.”
KAYA PEKER
“Türk basketbolunun çok iyi bir jenerasyona denk gelmesi başarının sırlarındandı. O jenerasyonun şu ana göre bir artısı vardı. Herkes daha fazla dakika ve sorumluluk alıyordu. Çok genç olmamıza rağmen bir yandan da tecrübeliydik. Aynı zamanda başımızda Aydın Örs gibi büyük bir hoca vardı.”
“Çok maç var ama Türk halkı ilk kez basketbola bu denli ilgi gösterdi. Maçlara giderken yollarda herkes arabasından çıkıp bizim takım otobüsünü selamlıyordu. İnanılmaz bir ilgi vardı. Daha önce Türkiye’de basketbola böyle bir bakış olmamıştı. Zaten 12 Dev Adam’ın başlangıcı da bu turnuvayla oldu. Oradaki ilgi basketbolcuları da etkiledi. Harika bir birliktelik yakalandı ve başarıya ulaşıldı. Her maç ayrı bir hikayeye sahipti.
O takımda çok genç olduğumdan dolayı fazla dakika alamıyordum. Benim için o takımın içinde olmak bile yeterliydi. Bir maç, yaşanan faul probleminden dolayı oyuna girmiştim. Çok kısa sürede Nowitzki’yi tutmuştum. Ona karşı agresif davranıp bana faul yapmasını sağlamıştım ve oyundan çıkmak zorunda kalmıştı. Milli Takım ve benim için önemli bir noktaydı.
ORHUN ENE
“Avrupa Şampiyonaları’na katılmaya başlamıştık ama A takımlar seviyesinde bir başarı elde edememiştik. 2001 Avrupa Şampiyonası için 3 aylık bir hazırlık dönemi yaşadık. 3 ay boyunca herkes maksimumunu vererek inanılmaz bir çalışma temposunda, antrenmanlarda ve kamplarda iyi bir takım olmak adına emeğini, eforunu göstererek şampiyonaya çok iyi hazırlandık. O güne kadar tecrübemiz olmamasına, başarı elde edememize rağmen o kendi sahamızda oynamanın ve seyircinin verdiği büyük destekle başarıyı elde ettik.”
“Çeyrek final ve yarı final maçlarını uzatmada kazandık. Orada hem çok çalıştık, hem de şans yanımızdaydı. Nowitzki faul kaçırdı ve Hidayet üçlüğü gönderdi ve unutulmayacak bir galibiyet aldık.”