Çeviri: Buğra Uzar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu çeviri Spectrum Sportsnet’in hazırladığı Kobe Bryant’s Top 10 Moments belgeseli kaynak alınarak yapılmış, uyarlanarak Türkçeye kazandırılmıştır.
Basketbol tarihinin en güzel, en özel sanatçılarından birisiydi Kobe Bryant…
Bu büyük ikonu, ne yazık ki 3 yıl önce kızı Gianna Bryant ve yanlarında bulunan diğer 7 kişiyle birlikte geçirdikleri trajik bir helikopter kazasında kaybettik.
Basketbolu en iyi bilenlerden, bizlere tarihin en özel bireysel performanslarından birini izleme şansı veren adam, artık ne yazık ki aramızda değil ama hatıraları bizimle yaşamaya devam ediyor.
Kobe Bryant’ın hafızalarımızda kalan belki 10 değil, 100 özel anı vardır fakat bugün listeyi biz yapmıyoruz ve sözü Black Mamba’nın kendisine bırakıyoruz.
Kobe Bryant, kariyerinin kendisine göre en unutulmaz 10 gecesini anlattı, Eurohoops Çeviri de tercüman olmaya çalıştı.
Keyifli okumalar…
10 – Sacramento Kings vs Los Angeles Lakers 2002 NBA Playoffları / Sahne Kobe’nin
“Sacramento’yla olan savaşımız gerçekten çok karmaşıktı. Bugün bile onları nasıl durduracağımızı bilmiyoruz. Onların maça yaptıkları hızlı başlangıçları nasıl durduracağımıza dair bir fikrimiz yok. Maç öncesinde ‘Tamam, artık odaklanıyoruz. Hava atışından itibaren sert oynayıp doğru enerjiyle mücadele ediyoruz’ diyorduk ve sonrasında ne olduğunu anlamadan 15 sayı geri düşüyorduk. Çok patlayıcı bir takımlardı, tutkuyla oynuyorlardı. Oyunu çok hızlı oynuyorlardı ve bizim yapabileceğimiz bir şey yoktu. Dolayısıyla kendimizi bir anda köşeye sıkışmış buluyorduk.
7.maçı daha çok onlar kaybetti, biz kazanmadık. Çok fazla serbest atış ve boş şut kaçırdılar. Şampiyon bir takımsanız rakibinizin bu zayıflıklarını değerlendirmelisiniz. İnanılmaz yorucu bir maçtı. Ama o zamanlar sadece 23 yaşındaydım ve maçtan sonra sadece 5 dakika yorgun olup sonra tekrar hazır oluyordum (Gülüyor). Gençlik işte!”
9- Los Angeles Lakers vs Dallas Mavericks 2005 – 06 Normal Sezon Maçı / Kobe > Mavs
“O maç öncesi inanılmaz bir motivasyonum vardı. Del Harris (Kobe’nin kariyerinin ilk yıllarındaki koçu) karşı taraftaydı ve ben de bunu parlamak, ona beni ilk yılımda çok oynatmamanın hesabını sormak için bir fırsat olarak görüyordum. Bu da benim için kesinlikle bir motivasyon kaynağıydı.
O zaman tam olarak ne olduğunu bilmiyordum, anlayamamıştım. Brian Shaw (Lakers‘ın o zamanki asistan koçu, Kobe’nin eski takım arkadaşı) son çeyrekte bana doğru geldi ve (üç çeyrekte 62 sayı atmışken) oyuna girmek isteyip istemediğimi sordu. Ben de şöyle bir skora baktım ve ona oyuna girmek istemediğimi, zaten maçı kazandığımızı ve bana buz torbaları getirmelerini söyledim. O da bana “Sen deli misin? Böyle bir şeyi daha önce hiç görmedik ve muhtemelen böyle bir şey bir daha asla yaşanmayacak. Tekrar oyuna girmelisin ve 80 sayı bile atabilirsin” dedi. Ben de ona baktım ve “Biliyor musun? Başka zaman 80 atarım” dedim. O da oturdu ve bana “Sen DELİSİN” dedi. Böyle işte.”
8- Portland Trail Blazers vs Los Angeles Lakers 2003 – 04 Normal Sezon Son Maçı / Blazers, Kobe’yi Durduramaz
“Maçın sonlarında topu elime aldım. Ruben Patterson da beni sıkıyor ve baskı kuruyordu. O an bütün mesele benim bir boşluk bulmam ve sıçrayarak çembere doğru iyi bir fırsat yakalamama bağlıydı. Bu fırsatı bulduğumda da yükselip sayıyı atacaktım zaten. Çünkü onun sıçramayacağını biliyordum.
Uzatma sonundaki durum ise çok daha karmaşıktı çünkü çok az süre kalmıştı. Theo Ratliff bir anda karşıma çıktı ve topumu bloklamaya çok yakındı. Tırnağının ucuna sürtmüş bile olabilir. Şutu attıktan hemen sonra eli parmaklarıma temas etti. Aslında bence şutun girmesine yardım bile etti. Eğer o üzerime doğru gelmeseydi muhtemelen daha düz bir şut atardım ama onun yüzünden daha bombeli bir şut atmak zorunda kaldım. Maçtan sonraki röportajımda ‘Takım arkadaşlarıma bana iyi bir perde yaparlarsa eve galibiyetle gideceğimizi söylemiştim’ dedim.”
7- Los Angeles Lakers – Phoenix Suns 2006 NBA Playoffları 4.Maç / Kobe’den Suns‘a 2 Hançer
“Sağa doğru bir drippling yaptığımı ve savunmayı şaşırtmayı amaçladığımı hatırlıyorum. Kendime de biraz alan açıp floater’ı atmak istiyordum. Sonra da böyle oldu. Uzatmanın sonunda ise Luke Walton ve Steve Nash hava atışına çıkıyordu. Hava atışından önce ona doğru ‘Bu top bana gelse iyi edersin’ der gibi baktım. Luke’un o hava atışını alması tüm maçtaki en şaşırtıcı şeydi (Gülüyor). Topu kontrol ettikten sonraki kısım ise benim için çok kolaydı çünkü antrenmanda 1000 kez yaptığım şeyi yapacaktım. Savunmayı biraz kaydırıp rahat ettiğim yere gittim ve şutumu attım… ”
6- New York Knicks – Los Angeles Lakers 2008 – 09 Normal Sezon Maçı / MSG Rekoru
“Yanlış hatırlamıyorsam bir önceki maçımız Memphis’leydi. Andrew Bynum o maçta sakatlanmıştı. Ve uzun süre oynayamayacaktı. Geçtiğimiz sezon Celtics‘e karşı finallerde kaybettikten sonra o sezon kendi kendimize ‘Bu bizim sezonumuz. İyi oynuyoruz, iyi kadromuz var ve şampiyon olacağız’ demiştik. Ama o maçta Andrew sakatlanmıştı. Takımın enerjisinin dağıldığını hissedebiliyordum. Şansımız bu halde azaltmış gibi gözüküyordu.
Normalde New York’tayken yemek yemeğe çıkardım. Bir – iki arkadaşımla görüşürdüm. Ama o maçtan önce hiçbir yere çıkmadım. Odada oturdum ve maçı düşündüm. Sahada şaka yapmayacaktım. Aklımda tek bir şey vardı: “Kim sakat olursa olsun bu sezon bu lanet olası şampiyonluğu kazanacağız.” Ne olduğu umurumda bile değildi. Zihniyetim buydu.
Maçın sonuna doğru bir moladayken Phil (Jackson) bana doğru geldi ve ‘Bu serbest atışları soksan iyi edersin. Böylece rekoru kırmış olacaksın’ dedi. Ben de ona doğru baktım ve içimden ‘Ne diyor bu ya?’ dedim çünkü Madison Square Garden rekorundan haberim yoktu. Ama tamam, serbest atışları sokmam gerekiyorsa bunu yapacaktım. İki serbest atışı soktum ve kenara doğru gelirken herkes beni alkışlıyordu. Özel bir andı.”
5- Los Angeles Lakers – Boston Celtics 2010 NBA Finalleri / İntikam Zamanı
“O takımın aklında tek bir hedef vardı. Celtics‘in bize yaptığından dolayı çok sinirliydik ve Orlando o ara sadece karşımıza çıktı. Ağır bir hasar yaşadılar tabi. Seri öncesinde ne yapacaklarını, nasıl savunacaklarını tam olarak biliyorduk. Dwight’ın biraz geriden savunacağının farkındaydık ve böylece ben de ikili oyunlardan sonra istediğim zaman boş şut bulacağımı biliyordum. İstediğim zaman… Ondan sonra ise bunu sadece doğru bir şekilde oynamak ve şutu sokmak gerekiyordu. Ben de bunu yaptım.
Bir önceki yıl şampiyon olduğumuzda Garnett sakattı ve yoktu. Ben de bu şampiyonluğu kazanmamızın tek sebebinin Garnett’in yokluğu olduğunu duymak istemiyordum. Bu yüzden herkes sahadayken onlarla karşılaşmak ve indirmek istiyordum. ‘Belki’ ya da başka bir seçenek yoktu. Kazanmak zorundaydık. Nasıl olacağı umrumda değildi. Kazanmalıydık.
7.maçta iyi şut atmıyordum ve oyunun diğer alanlarına bakmam gerekiyordu. Etkili olabileceğim başka alanlar bulmalıydım. Celtics çok iyi bir savunma takımıydı ve genelde ribauntları domine ediyordu. Ben de ilgimi bu noktaya çevirdim.
Savunmada Rondo’yu tutuyordum. Bu sayede her yere yardıma gitme şansım vardı. Ben de Paul (Pierce) ve KG’nin olduğu yerlere doğru gidiyordum. Savunma açılarımı doğru kullanmaya çalışıyordum. Ayrıca oyun kurmak da bendeydi. Hala herkese şut yaratmak zorundaydım. Onları yenmek ilk şampiyonluğumuzu da tescillemiş gibi oldu. O rahatlamayı unutamayacağım.”
4- Los Angeles Lakers – Utah Jazz 2015 – 16 Normal Sezon Son Maçı / Veda Turu ve Son Resital
“Gördüğüm sevgi inanılmazdı. Kalbimde hissettim ve bunun için minnettarım. Çok acayip hediyeler verdiler (Gülüyor). Son jenerasyon ciddi anlamda beni izleyerek büyüdü. Maçlardan önce ve sonra doğrudan bana ulaşıyorlardı. Ben de o zaman daha genç oyunculara yaptığım etkiyi doğrudan görme şansı elde ettim. En havalı şeyse diğer oyunculardan aldığım mesajlardı. Bana onlara verdiğim ilham, dersler ve zihniyet için teşekkür ettiler. Bunlar benim için çok büyük anlam ifade ediyor.
Son maçımın olduğu gün havadaki heyecanı sezebiliyordum. Salona girdiğimde hava NBA Finalleri gibiydi. Salondaki kamera ve basın görevlileri sayısı hiç görmediğim kadar çoktu. 20 sezonun ardından küçüklükten beri favori takımım olan Lakers‘taki son maçımda tüm zamanlardaki en çok sevdiğim oyuncu tarafından (Magic Johnson) seyirciye anons edilmek benim için gerçek üstü bir olaydı. İtalya’da büyüyen bir çocuğun başına bunlar gelmemeliydi (Gülüyor). O an Magic’in beni anons etmesini tarif edebileceğim bir kelime yok.
Seyirciye anons edilirken kendi kendime ‘Tamam, artık sahaya çıkacaksın ve oynayacaksın. Bu akşam bocalamak yok’ dedim. Maç başladığında bir parti varmış gibiydi. Heyecanı hissedebiliyordunuz ve seyirciler de ‘Hadi bakalım, bu akşam nasıl bir maç izleyeceğiz’ diyordu resmen. İlk attığım şutu ya da o attığım şey her neyse kaçırdığımda hayal kırıklığını hissedebiliyordum. Kendi kendime ‘Vay be bu çok komik. Herkes izliyor ve ben 0/40 atacağım’ diye düşündüğümü hatırlıyorum. Çılgınca ve aynı zamanda da komikti. Daha sonra sıkı oynamaya başladım ve işler düzeldi.
Maç içerisinde peş peşe şutlar soktuğumda Shaq bana 50 sayı atamazsın diye meydan okudu. O an güldüm. Maçın sonlarına doğru bacaklarım acayip yorgundu. Ama bunun üstesinden gelmem gerektiğini biliyordum. Uzun yıllarda edindiğim tecrübeler sayesinde sadece kollarımla nasıl şut atmam gerektiğini biliyordum ve ben de bunu yaptım. Son üçlüğü atarken kısa kaldığını düşündüm. Ama şut girdiğinde ben de çok şaşırdım. Aslında çok kritik bir şuttu ve bizi maçın içine soktu.
Son topta tepede sağlam bir perdeyle ikili oyun oynayacağımızı biliyordum. O andan itibaren bizi nasıl savunacaklarına bağlıydı. Julius Randle’a savunma bunu yaparsa senin bunu yapman lazım diye her şeyi söyledim. Bacaklarım yorgundu, ama bu o şuttu! Sadece ayaklarını ayarla, bacaklarını kullan ve şutu sok. Ben de bunu yaptım. Serbest atış çizgisine gittiğimde ise oldukça endişeliydim. 58 sayım vardı. 59’da duramazdınız. O noktada kendi kendime ‘Tamam, sadece şu iki serbest atışı sok. Kariyerim boyunca kaç serbest atış soktuğumu hatırlamıyorum bile. İki tane daha sokmam lazım’ dedim.
Birçok eski takım arkadaşımın geleceğini biliyordum. Maçın sonunda hepsinin sahada olmalarını beklemiyordum ama çok güzel bir andı. Bazı arkadaşlarımı çok uzun zamandır görmemiştim. Özel bir bağımız var hepsiyle. Her şeyin böyle bittiğine inanmak imkansız.”