by Semih Tuna & Utkan Şahin & Buğra Uzar / info@eurohoops.net
Geçtiğimiz günlerde, Türkiye Basketbolu ile özdeşleşmiş 30 yabancı oyuncuyu hazırlamış ve olumlu geri dönüşler almıştık.
O yazıyı yazarken olan hislerimiz, bizi bu tarz bir yazı daha yazmaya itti… Bu kez konumuz EuroLeague, hedefimiz ise efsanelerdi.
‘Modern’ kelimesini koymamızın sebebi, Sabonis-Djordjevic gibi efsanelere saygısızlık etmemek. Tüm Avrupa basketbol tarihi değil, son 19 yılı baz aldık.
Burada bulunmayı hak eden 35’ten çok daha fazla isim var. Fakat biz listeyi biraz daha daraltmak adına Milos Teodosic, Nemanja Bjelica gibi şu an NBA’de oynayan isimleri yazımıza dahil etmedik.
Seçim yaparken zorlandık, türlü tartışmalar yaptık. Subjektif bir liste yaptığımızdan dolayı sevgili okuyucularımızın farklı düşünceleri olabilir ama biz ortak bir çatı altında yazmaya çalıştık. Bazen özel taraftarı olduğumuz oyuncuları dahi listemize almadık, adaletli bir seçim olsun istedik.
Eurohoops Fırın’ın son ürünü taptaze bir şekilde karşınızda…
Modern EuroLeague deyince çağrışım yapan 35 yıldız!
1- THEODOROS PAPALOUKAS
Oynadığı Takımlar: CSKA Moskova, Olympiakos, Maccabi Tel Aviv
İstatistikleri: 252 maç – 6.9 sayı 2.4 ribaunt 3.9 asist
Avrupa basketbol tarihinin en büyük oyun kurucularından Theodoros Papaloukas, uzun boylu oyun kurucu ekolünün revaç hale gelmesinin en büyük aktörlerindendi.
Sıra dışı oyun zekası ile bir dönemin çocuklarına basketbol sevgisi aşılayan Theo, CSKA Moskova ile birlikte anılsa da EuroLeague’de forma giydiği ilk kulüp, kariyerinin sonlarına doğru bir kez daha formasını giyeceği Olympiakos’tu.
6 yıllık Rusya kariyerinde 6 kez lig şampiyonluğu yaşayan Yunan oyun kurucu, 2006 ve 2008 yıllarında şampiyon olan CSKA Moskova’nın fırtına gibi esmesinde en büyük role sahip oyuncuydu ve 2006 yılında da Final Four’un en değerli oyuncusu ünvanına ulaştı.
Maçlara bench’ten başlayan ve oyuna girdiği gibi rakiplerinin zaaflarına atak eden Papaloukas, sahada en güçlü oyuncu değildi. En atletik oyuncu hiçbir zaman olmadı. Fakat en zekisiydi.
2- SARUNAS JASIKEVICIUS
Oynadığı Takımlar: Barcelona, Maccabi Tel Aviv, Panathinaikos, Fenerbahçe, Rytas, Zalgiris
İstatistikleri: 226 maç – 10.4 sayı, 3.3 asist, 1.6 ribaund
Basketbol tarihinde onun kadar ikili oyunları iyi oynayan başka bir oyun kurucu daha görmemiş olabiliriz.
Sarunas Jasikevicius, 2000’lerde birçok çocuğun basketbolu sevmesinde büyük rol oynadı. Nasıl oynamasın? Eşsiz bir oyun zekası, mükemmel yetenekler ve tam bir lider! Bütün bu yeteneklerin karşılığı oydu.
Slovenya’da parladıktan sonra Barcelona’ya geçen Litvanyalı oyun kurucu, çıraklık döneminde çok önemli oyuncularla birlikte oynadı. Fucka, Navarro, Bodigora gibi isimlerin olduğu kadroda parlayan Jasikevicius, 2003’te ilk kez bu önemli kupayı kazanmayı başardı.
Bir sonra Maccabi‘nin yolunu tutan Jasikevicius, Anthony Parker ve Nikola Vujcic önderliğinde birçokları için EuroLeague tarihinin en iyi basketbol oynayan takımının bir parçası oldu ve burada iki EuroLeague şampiyonluğu kazandı.
Kariyerinin en iyi döneminde NBA sevdası yüzünden Avrupa’dan uzak kalan Jasikevicius, daha sonra bir başka yıldızlar topluluğuna gitti. Spanoulis ve Diamantidis ile birlikte Panathinaikos‘un oyun kurucu rotasyonunu oluşturan Litvanyalı oyuncu, efsane bir final sonra dördüncü kez EuroLeague şampiyonluğunu kazandı.
Kariyerinin son bölümünde Fenerbahçe formasıyla Türkiye’de de izleme şansı bulduğumuz efsane oyuncu, modern EuroLeague’de bu kupayı en çok kaldıran oyuncu konumunda yer alıyor.
NBA sevdasına tutulmasıydı, belki de bu rekoru çok daha yukarıya çekebilirdi.
3- DIMITRIS DIAMANTIDIS
Oynadığı Kulüpler: Panathinaikos
İstatistikleri: 9 sayı 3.5 ribaunt 4.5 asist
Karşımızda yine bir Yunan oyun kurucu ve yine bir EuroLeague efsanesi yer alıyor.
Avrupa basketbolunun gördüğü en komple oyunculardan biri olan Diamantidis, parkenin içinde nerede neye ihtiyacınız varsa onu size sağlayan ve kritik anlarda takımını her zaman 1 basamak yukarı çıkaran olağanüstü bir liderdi. 2004’te kapısından girdiği OAKA’yı 2016 yılında emeklilik sebebiyle bıraktı.
Koçu Zeljko Obradovic‘in saha içinde eli ayağı olan Diamantidis, Panathinaikos‘ta 2’sinde Final Four’un MVP’si seçildiği 3 EuroLeague şampiyonluğu yaşadı. Tam 6 kez Avrupa’nın en iyi savunmacısı seçildi. Panathinaikos’un 2011 yılındaki süper kadrosunda normal sezonun dahi en değerli oyuncusu oldu.
Arkasında büyük başarılarla dolu bir kariyer bırakan Dimitris Diamantidis gibi bir lider bir daha gelir mi? Pek kolay gözükmüyor.
4- NIKOLA VUJCIC
Oynadığı Takımlar: ASVEL, Maccabi Tel Aviv, Olympiakos, Anadolu Efes
İstatistikleri: 12.7 sayı 5.4 ribaunt 2.7 asist
Nikola Vujcic, milenyumun başlarında gözde bir uzundu. 2001 yılında efsane olacağı Maccabi Tel Aviv‘i seçti. Şu an yaşadığımız dönem, onun tarzındaki oynayan uzunların dönemi değil. Fakat 2000’lerin ortası, Vujcic’i EuroLeague tarihine bir daha adı kazınmayacak şekilde yerleştirdi.
2004-05 sezonu Maccabi Tel Aviv’i, benim EuroLeague’de izlediğim en kuvvetli takımdı. O takımdan iki isim daha burada yer alacak. Liste biraz daha geniş tutmuş olsaydık muhtemelen Maceo Baston, David Blu, Derrick Sharp ve Tal Burstein’i de buraya dahil edebilirdik. Müthiş bir ahenk ve Pini Gershon önderliğinde Avrupa’nın gelmiş geçmiş en iyi takımlarından birisi.
Nikola Vujcic’e geri dönersek… Hırvat uzun, 2.11 boyuna sahip bir oyun kurucuydu. Alçak post’ta oyun zekasıyla rakipleriyle dalga geçebilecek kadar oyunu biliyor ve yönetiyordu. Ona önlem getirmeniz yersizdi, çünkü her zaman açıyı ayarlayıp boş adamı buluyor ve ikili sıkıştırma potanıza 2 veya 3 sayı olarak dönebiliyordu.
18. yılına girdiğimiz EuroLeague tarihinde triple double yapan tek oyuncu var: Nikola Vujcic. Bir değil iki kez hem de. Bu bile ne kadar özel olduğunu anlatmaya yetiyor.
5- ALPHONSO FORD
Oynadığı Takımlar: Peristeri, Olympiakos, Siena
İstatistikler: 54 maç – 22.2 sayı, 3.9 ribaunt, 2.7 asist
Ford, modern EuroLeague’de sadece üç sezon oynayabildi ancak tarihe geçmesi için o üç sezon yetti.
Onu tanımayan genç arkadaşlar, isminin tanıdık geldiğini fark etmiştir. İsmi, EuroLeague’de sezonun sayı kralına verilen ödülde kullanılıyor.
Çok da iyi yapılıyor, modern EuroLeague’de ondan daha fazla kimse bu onuru hak etmiş olamaz.
Skorer oyuncunun tam olarak karşılığı oydu. İlk görünüşte size fazla kilolu bir Amerikalı oyuncu gibi gözükürdü ama bu görünüş sizi sadece aldatırdı. Tanrı onu skorer olması için yaramıştı. Fiziksel yapısının aksine oldukça patlayıcı bir oyuncuydu, karşısında kaç tane el olursa olsun şutları sokabilirdi.
Ve ısındığı zaman onu durdurmak için yapabileceğiniz hiçbir şey yoktu.
EuroLeague’de iki kere yılın takımına seçildi, iki kere de en skorer oyuncu oldu. Kariyerinin en olgun döneminde, 32 yaşındayken lef kanseri yüzünden hayata gözlerini yumdu.
Dediğim gibi ödülün onun ismine verilmesi çok doğru bir karar çünkü bu ödülü hangi yıldız oyuncu kazanırsa kazansın tarihin en iyi skoreri unvanı için onunla yarışmak zorunda!
6- MARCUS BROWN
Oynadığı Takımlar: Benetton Treviso, Anadolu Efes, CSKA Moskova, Unicaja Malaga, Zalgiris, Maccabi Tel Aviv
İstatistikler: 15.3 sayı 2.5 ribaunt 2.6 asist
Oynadığı her takımın neredeyse her zaman en skorer ismi olan Marcus Brown, EuroLeague tarihine geçmiş en önemli Amerikalılardan birisi.
Bir dönem hem oyuncu geliştirme hem de oyuncu pazarlama anlamında dünya markası olan Benetton, onun bu oyununu göz ardı etmemiş ve 2000’lerin başında Brown’u kadrosuna katmıştı. Ardından durağı Efes oldu ve bizler de onu izleme canlı izleme şansı yakalayabildik.
2003 yılında Efes – Ülker finali 2. maçında kaçırmadan 17 serbest atış isabeti bulmuştu.
Benetton hariç oynadığı tüm takımlarda yerel lig zaferlerine ulaşan Brown, 2000 senesinde ise kariyerinin tek Avrupa kupası olan Koraç Kupası’nı kazandı. EuroLeague kazanamamasına üzüldüğüm ender oyunculardan biriydi.
O zerafet ve yetenek en azından bir şampiyonluğu hak ediyordu… Olmadı. 36 yaşında dahi 12 sayı ortalama tutturacak kadar özel bir skorerdi.
7- VASSILIS SPANOULIS
Oynadığı Takımlar: Panathinaikos, Olympiakos
İstatistikleri: 13.4 sayı 2 ribaunt 4.6 asist
Vassilis Spanoulis, yaş itibariyle kariyerinin son dönemlerini geçiriyor olabilir. Fakat 35 yaşına rağmen onunla asla düelloya girmek istemezsiniz.
Kill-Bill, 2005-06 sezonunda Panathinaikos formasıyla EuroLeague’deki ilk maçına Abdi İpekçi Spor Salonu’nda, o zamanlar Ergin Ataman’ın yönettiği Ülkerspor karşısında çıktı ve oynadığı her sezon neden Avrupa’nın en ‘bela’ oyuncularından biri olduğunu gösterdi.
Panathinaikos’tan Olympiakos’a gidişi olaylı oldu. Bu sebepten Zeljko Obradovic ile yıllar geçmesine rağmen hala konuşmuyorlar.
Fakat Kaptan, kendisini rakip takımın taraftarına kabul ettirdi ve kulübün tarihine geçti bile. 2009’da ilk EuroLeague şampiyonluğunu kazanan V-Span, 2012 ve 2013 yıllarında ise Olympiakos’u back-to-back şampiyonluğa taşıyıp Avrupa’nın en unutulmaz hikayelerinden birine imza attı.
Maç sonlarındaki sakinliği ve maçı berbat oynasa dahi son çeyreklerde vitesi 1’den 5’e almasıyla aynı senaryoyu bize yıllardır yaşatıyor. Son örneğini ise geçtiğimiz hafta Anadolu Efes‘e karşı İstanbul’da bir kez daha yaşattı.
8- DAVID ANDERSEN
Oynadığı Takımlar: Kinder Bologna, Virtus Bologna, Siena, CSKA Moskova, Barcelona, Siena, Fenerbahçe
İstatistikleri: 224 maç – 10.3 sayı, 5.1 ribaunt, 0.8 asist
David Andersen’i görünce sizin de aklınıza direkt olarak Ettore Messina’nın muhteşem hücum setleri gelmiyor mu?
Ettore Messina’yla birlikte EuroLeague’de ilk kez Kinder Bologna forması giyen Andersen, kariyerinin devamında Avrupa’da büyük bir oyuncu oldu.
Bologna’nın muhteşem kadrosunda daha çok bir rol adamı olsa da CSKA Moskova’yla birlikte rüştünü ispat eden Andersen, orta mesafe şutları ve oyun zekasıyla rakiplerinin korkulu rüyası oldu.
Bologna’dan sonra CSKA Moskova’da da iki EuroLeague şampiyonluğu kazanan Andersen, 2008’de üçüncü şampiyonluğunu kazandıktan sonra büyük bir transferle Barcelona’ya gitti.
İspanyol ekibinde bir yıl oynadıktan sonra NBA’ın yolunu tutan Andersen, eşleşme konusunda büyük sıkıntılar yaşadı ve iki yıl sonra geri döndü.
Ancak Avrupa’ya geri dönüşünde eski halinden çok uzaktı. Ayakları çok yavaşlamış ve giderek daha yumuşak bir uzun haline gelmişti. Bu da onun Siena ve Fenerbahçe kariyerlerinin beklendiği gibi geçmemesine neden oldu.
Son olarak Fenerbahçe’yle EuroLeague oynayan Andersen, daha sonrasında kariyerine Fransa’da devam etti.
9- MİRSAD TÜRKCAN
Oynadığı Takımlar: CSKA Moskova, Montepaschi Siena, CSKA Moskova, Ülker, Fenerbahçe Doğuş
İstatistikleri: 11.8 sayı 10 ribaunt 1.4 asist
Tartışmasız EuroLeague tarihinin en iyi ribauntçusu. Ribaunt sezgisi, emekçilik, özveri, yürek. Çemberden seken topu alabilmek için gereken her şey Türkcan’da vardı.
Türk basketbol tarihinin yetiştirdiği en büyük 2-3 yetenekten birisi olan Mirsad Türkcan, geçtiğimiz Mayıs ayında resmi olarak “EuroLeague’in Efsaneleri” arasına girdi.
2001-02 sezonunda EuroLeague’in en değerli oyuncusu olmuş, 2002-03’te ise TOP 16’nın MVP’si seçilmişti.
Mirsad, sahip olduğu tüm kariyerini NBA’de geçirmesi gereken bir yetenekti. Avrupa’nın en üst seviyesinde yıllarca oynamış ve başarılar kazanmış olmasına rağmen çok daha iyilerini hak ediyordu.
2017 yılında dahi olsa yine sahada en çok fark yaratan oyuncu olma kapasitesine sahip, içgüdüsel sezileri ile Avrupa tarihinin en önemli uzunlarından biri oldu.
10- JUAN CARLOS NAVARRO
Oynadığı Takımlar: Barcelona
İstatistikleri: 12.4 sayı 2.5 asist
Juan Carlos Navarro, EuroLeague’de en çok maça çıkan oyuncu olmasının yanı sıra en yakın rakibinin yaklaşık 600 sayı önünde EuroLeague tarihinin en skorer oyuncusu ünvanına da sahip.
Memphis’te geçirdiği 1 yıl dışında 2000’den bu yana altyapısından yetiştiği Barcelona forması giyen Navarro, kariyeri boyunca göz yaşı damlaları, inanılmaz açılardan bıraktığı turnikeler ve soktuğu zor şutlarla durdurulması imkansız bir skorer oldu.
Son yıllarda parkede daha az yer alan Navarro yine de Barcelona takımı için çok değerli bir parça olmayı sürdürüyor. Katalan efsane 2003 ve 2010’da EuroLeague şampiyonu olurken 2010’da Final Four MVP’si ödülünü de kazanmıştı. 37 yaşındaki oyuncu, 2008-09 sezonunda EuroLeague MVP’si seçilmişti.
Navarro basketbol kariyerinin muhtemelen bu sezon sonunda bırakacak olsa dahi geçtiğimiz haftalarda Barcelona ile 10 yıllık bir kontrata imza attı ve Katalan ekibinde bu kez farklı bir görev ile devam edecek.
11- DEJAN BODIROGA
Oynadığı Takımlar: Panathinaikos, Barcelona, Roma
İstatistikleri: 100 maç – 16.1 sayı, 4.5 ribaund, 2.o asist
Onun basketbolunu ilk izlediğiniz zaman bu adamın böylesine kaliteli takımlarda ne işi var diye düşünürsünüz. Şut stili göze hoş gelmez, en basit fundamental becerilerini bile yanlış yahut alışık olduğumuzdan değişik yapar.
Ancak eğer maçı kapatmayıp, sonuna kadar izlediyseniz onun her zaman bu oyunu kazandığını görürsünüz.
90’larda Avrupa basketbolunun alışkanlığı haline fiziksel anomalinin öncülerinden biriydi. 2.06 boyundaydı ancak oyun içerisinde pivot pozisyonu dışında oynayamadığı bir pozisyon yoktu.
Ve oyun bilgisi ile zekası o kadar yüksekti ki bu fiziksel avantajı her zaman kendi lehine kullanmanın yolunu buluyordu.
Avrupa tarihinin en büyük basketbolcularından biri olan Bodiroga, ilk şampiyonluğunu Panathinaikos ile 2000 yılında kazandı. Panathinaikos’tan sonra Barcelona’ya giden Bodiroga, tarihinin ilk EuroLeague şampiyonluğunu isteyen Barcelona’ya bir değil, iki kupa birden kazandırdı ve tarihe geçti.
O, bu oyunun doğrularıydı ve bu doğrular onun tarihin en büyük kazananlarından biri olmasını sağladı.
12- FELIPE REYES
Oynadığı Takımlar: Estudiantes, Real Madrid
İstatistikleri: 9.1 sayı 5.5 ribaunt
Felipe Reyes, EuroLeague kariyerine Estudiantes ile başladı ancak Real Madrid ile efsane oldu.
Yıllardır mücadele ettiği EuroLeague’de hücumdaki post repertuarı, pis işlerden kaçmayarak bulduğu sayılar, yeri geldiğinde attığı orta mesafelerle ekmeğini taştan çıkaran bir oyuncu olan Reyes, bu sezon da takımın uzun rotasyonundaki sakatlıklar nedeniyle beklediğinden daha çok süre alıyor.
2000’de Estudiantes ile başlayan EuroLeague kariyeri, Estudiantes ile 2, Real Madrid’le 1 yıl geçirdiği EuroCup sezonları dışında aralıksız devam ediyor. İspanyol tecrübe, 2007’de EuroCup ve 2015’te EuroLeague’i kazanmıştı.
Oyunu oynama tarzı, onu Avrupa’nın en sevimsiz oyuncularından biri haline getirse de parke içinde yaptıklarıyla hep hatırlanacak bir isim olacak.
13- TRAJAN LANGDON
Oynadığı Takımlar: Benetton Basket, Anadolu Efes, CSKA Moskova
İstatistikleri: 167 maç – 13.0 sayı, 3.1 ribaund, 1.3 asist
Efes Pilsen, o dönem İtalyan takımlarını sömürgesi olarak belirlemişti. Granger Virtus Bologna’dan geldi belki ama Marcus Brown’dan Drew Nicholas’a kadar uzanan Benetton Treviso’nun 2 numaralarına “çökme” halkasının ortanca zinciriydi Trajan Langdon.
Muhtemelen Alaska’nın yetiştirdiği en önemli basketbolcu olan Langdon, NBA draftlarında 11. sıra seçimi, performansıyla doğru orantı çizmedi ve kariyerine Avrupa’da devam etti. Yüz ifadesinde değişiklik olmaması nedeniyle şimdilerin Micov ve Bjelica’sı gibi mimiksizdi. İşini her durumda ciddiye alması ve soğukkanlılığı ona “Suikastçi” lakabını kazandırdı.
1 sezonluk Efes kariyerinin ardından önce Moskova’da Dinamo’ya, daha sonra ise efsaneler arasında gireceği süper güç CSKA’ya gitti.
Rus ekibinin efsane kadrosunun önemli parçalarından biri olan Trajan, iki kere EuroLeague şampiyonu oldu. Özellikle 2008’de kazanılan şampiyonlukta ortaya koyduğu performansla MVP olmayı hak etti.
CSKA’da kariyerine son noktayı koymanın ertesinde San Antonio Spurs’e giden Langdon, daha sonra da Brooklyn Nets’te asistan Genel Menajer sıfatına layık görüldü.
14- MIKE BATISTE
Oynadığı Takımlar: Spirou Cherleroi, Panathinaikos, Fenerbahçe
İstatistikleri: 10.5 sayı 4.7 ribaunt
EuroLeague kariyerine Belçika’nın Spirou takımıyla 2000’de başlasa da “efsane” olduğu takım Diamantidis ile birlikte yıllarca formasını terlettiği Panathinaikos oldu.
Batiste 2003’ten 2012’ye kadar formasını giydiği Yeşiller’de Diamantidis ile mükemmel bir ikili oluşturdu. Perdelerden sonra potaya etkili devrilişleri, potanın etrafındaki yüksek yüzdesi ve coşkulu oyunuyla uzun yıllar boyunca Yunan taraftarların sevgilisi olan Amerikalı uzun, 2012-13 sezonunda Fenerbahçe ile anlaştı.
İstanbul kariyeri, o sezonki Sarı Lacivertlilerin performansıyla doğru orantılıydı ve kariyerinin en kötü sezonunu geçirdi.
Bir sonraki sezon PAO’ya geri dönen Batiste, EuroLeague kariyerine efsane olduğu takımın formasıyla nokta koydu. 2007, 2009 ve 2011’de EuroLeague şampiyonu oldu.
15- RAMUNAS SISKAUSKAS
Sırada bir başka Avrupa tarihine geçmiş şutör yıldız daha var.
2000’lerin başında yükselişte olan Litvanya basketbolunun büyük yıldızlarından biri olan Ramunas Siskauskas, biraz ironik bir kariyer geçirdi.
Siskauskas, gözü kapalı bir şekilde bile sokabileceği üçlüklerinin yanında oyunu çok iyi bilmesi sayesinde birçok şekilde sayı üretebilen bir oyuncuydu. Onu diğer şutör yıldızlardan ayıran özelliği ise savunmada da hücumda olduğu kadar yetenekli olmasıydı.
Rytas’ta yaşadığı çıkıştan sonra Benetton’a Messina’nın yanına giden Siskauskas, asıl büyük patlamayı Blatt ile birlikte ikinci sezonunda yaptı. Benetton’da gösterdiği performanstan sonra Panathinaikos‘a giden Siskauskas, Koç Zeljko Obradovic ile birlikte favori CSKA Moskova’yı devirdi ve EuroLeague şampiyonluğu kazandı.
EuroLeague şampiyonluğunu kazandıktan sonra çok büyük paralar karşılığı CSKA Moskova’ya giden efsane oyuncu, orada da ilk senesinde EuroLeague şampiyonu oldu.
Onun kariyerini ironik yapansa 2008-2009’da tarihin en unutulmaz final maçında yaptıkları yüzünden oldu. Bu listede yer alan birçok oyuncunun karşı karşıya geldiği maç, aynı zamanda Avrupa’nın en büyük iki koçu Messina ile Obradovic‘in de karşılaşmasıydı.
Panathinaikos‘un farklı öne geçtiği maçta CSKA Moskova, geri dönerken son bölüme bir sayı geride girdi. Maç boyunca takımını taşıyan Siskauskas’ın son topu kullanması kimse için sürpriz değildi, sürpriz olan şutu kaçırmasıydı.
Litvanyalı yıldız, kariyeri boyunca birçok büyük şutu soksa da her zaman bu şutu kaçırmasıyla hatırlandı.
16- NIKOLA PRKACIN
Oynadığı Takımlar: Cibona Zagreb, Anadolu Efes, Panathinaikos
İstatistikleri: 9.5 sayı 4.6 ribaunt 1.7 asist
Şimdilerde Nemanja Bjelica için söylenen “Profesör” lakabının o dönemki sahibi. Onun oyunda olduğu her dakikayı izlemenin benim için muhteşem görsel efektlere sahip bir filmi izlemekten veya bir jazz konserine gitmekten farkı yoktu. Sanattı çünkü oynadığı top. Pek yetenekli olmamasına karşın onu öne çıkaran şey, belki de Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en zeki uzunlarından biri olmasıydı. Pota altından hücumu bir oyun kurucu edasıyla yönlendiren, post-up’ı kitap gibi oynayan Prkacin, 4 sezon kaldığı Anadolu Efes‘te kaptanlığa dahi yükseldi.
Yarattığı etki sebebiyle ucundan kıyısından pas-post up ikilisini yapabilen her pivota “yeni Prkacin” diye seslenilmeye başlandı. Anadolu Efes’ten sonra Dinamo Moskova ve Panathinaikos’ta son üst seviye yıllarını geçiren Niksa, başladığı yere geri dönüp Cibona forması giyse de kariyerini Hırvatistan ikinci liginde noktaladı.
Profesyonel basketbola veda ettikten sonra Cibona Zagreb’te Genel Menajer olan, Smush Parker’ın yer aldığı kadrodan sezon ortasında istifa ederek ayrıldı.