By Jerry Bembry / Çeviri: Yılmazcem Özardıç
Bu yazı ilk olarak 17 Haziran 2016’da The Undefeated’da yayınlanmıştır.
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
—–
30 yıl önce son NBA Şampiyonu Boston Celtics tarafından 1986 Draftı’nda 2.sıradan seçildikten iki gün sonra Len Bias adında bir genç, aşırı dozda kokain nedeniyle hayatını kaybetti. 70’lerdeki kokain döneminden yavaş yavaş son 7 yılda ya Lakers‘lı Magic Johnson ya da Celtics‘li Larry Bird’ün Finallerde olması ve rekabetiyle çıkmaya başlayan lig, onun gelişini sabırsızlıkla bekliyordu. Chicago’lu Jordan kadar dinamik bir oyuncu olarak görülen Bias, belki de tarihin gördüğü en iyi takıma gidiyordu. Her şey idealdi. Onun ölümü ve ölüm şekli, ligde yeri yerinden oynattı.
Tüm ülke de aynı sorunlardan muzdaripti ve Amerika’yı da değiştirdi. First Lady Nancy Reagan’ın “Hayır De” sloganından sadece birkaç yıl geçmişti. Bias’ın ölümü ülke medyasını uzun süre meşgul etti ve Afrian-Amerikalı vatandaşların çoğunlukta olduğu büyük bir kokain taciri hapis davalarına yol açtı.
Maryland Üniversitesinde Bias’la birlikte oynayan Keith Gatlin, Bias kalp krizi geçirirken onunla aynı süitteydi. Ancak uyuşturucuların içildiği odada değildi. Hala daha Bias’tan gelen bazı CD’leri kamyonunda saklayan Gatlin şu sıralar Wesleyan Christian Akademisinin koçluğunu yapıyor. Harry Giles’ın çıktığı lisenin koçluğunu yapan Gatlin, arkadaşının 30.ölüm yıl dönümünde The Undefeated’a konuştu.
“Atletik sorumlumuzdan The Undefeated’ın benimle Len Bias hakkında konuşmak istediğini öğrendiğimde ‘Yine yılın bu dönemi gelmiş olmalı’ dedim. Uzun zaman önce bunun sonsuza kadar devam edeceğini kabul etmiştim. Lenny’le olan bağlantım benimle birlikte mezarıma kadar gidecek.”
“Otuz yıl. Lenny’nin ölümünden 30 yıl geçmesi gerçekten inanılmaz çünkü anılar hala çok taze. Lenny’i sadece üç yıl tanıdım ancak aramızdaki ilişki ve kısa sürede kurduğumuz bağ sanki birbirimizi hayatlarımızın başından bu yana tanıyormuşuz gibi hissettiriyordu.”
“Len Bias sadece bir takım arkadaşı değildi. O bir kardeş gibiydi. Onunla ilk kez Maryland’a gelmeden önceki üniversite ziyaretimde tanıştım ve o nadan itibaren aramız iyiydi. Anında beni sanki ailesinden biriymişim gibi hissettirdi. Sanki kendi evimdeymiş gibiydim.”
“İlk senesinde sadece 7.1 sayı ortamalayla oynayan bir oyuncuydu yani henüz büyük bir yıldız olmamıştı. Beni kampüste ilk gezdirdiği gün insanlar hayranlıktan durup ona bakmıyordu. Ancak günün sonraki saatlerinde idmana çıktığımızda yıldız potansiyelini gördüm. Her yere uçup kaçmasıyla diğer takım arkadaşlarının çoktan bildiği bir şeyi ben de fark edecektim: bu genç adam çok özel bir oyuncu olmaya doğru gidiyordu.”
“Çok iyi olacaktı çünkü Lenny çok çalışıyordu. Maçları domine etmesini sağlayacak bir şut yeteneğiyle doğmamıştı. Oyununu 2013’te Hall Of Fame’e giren Bernard King ve onun sırtı dönük topu alıp potaya yüzünü döndüğünde şutunu gönderebilmesi yeteneği üzerinden geliştirmeye çalışıyordu. Bunu da kolayca başarmıştı. Lenny bir şeyi mükemmel hale getirdiğinde herkesin kaderi onun merhametine kalmıştı.”