By Utkan Şahin & Fahrettin Palaoğlu /info@eurohoops.net
Pınar Karşıyaka, Türkiye basketbolundaki en önemli figürlerden biri.
Taraftarıyla, kurduğu takımlarla Karşıyaka, her zaman bu ligin en önemli parçalarından biri oldu. Bunun yanında hem Avrupa basketboluna hem de Türk basketboluna birçok önemli ismi – yerli, yabancı – onlar kazandırdı.
Avrupa basketboluna armağan ettikleri isimler başlı başına bir yazı konusu. Bu yüzden bu listeyi yaparken takımın başarısında büyük rol oynayan ve aynı zamanda taraftarının da gönlünde taht kurmuş oyuncuları seçtik.
Hanımlar beyler, huzurlarınızda Karşıyaka tarihinin en önemli on yabancısı…
MELVİN DAVIS
Oynadığı sezonlar: 1982-1988 arası
İstatistikleri: İstatistik bilgisi yok
Karşıyaka’nın ikinci şampiyonluğu ne kadar güzel bir hikayeyse ilki de o kadar güzeldi.
Yıllar içerisinde oluşan genç, yerli rotasyonuna eklenen iki yabancı uzun 1986-1987 sezonunda İzmir’e harika bir başarıyı getirdi. Normal sezonu ikinci sırada bitiren Karşıyaka, finalde karşısında son iki yılın şampiyonu Galatasaray‘ı buldu. Final serisinin ilk maçını Karşıyaka kaybetse de diğer iki maçı kazandı ve kulüp tarihinin en büyük kupasını İzmir’e getirdi.
Melvin Davis, işte bu güzel hikayenin bir parçasıydı. 1982’de Karşıyaka’ya gelen Davis, tam altı yıl boyunca kırmızı-yeşilli formayı giydi.
Fiziksel olarak kendi döneminde durdurulması imkansız oyunculardan biri olan Davis, altı yıllık Karşıyaka kariyeri boyunca birçok maçta 30 sayıyı geçmeyi başardı. Bu dönemde Karşıyaka, kazandığı bir şampiyonluğun yanında, bir Cumhurbaşkanlığı Kupası, bir de lig finali başarıları gösterdi.
Bunların bir yabancı oyuncudan bekleyebileceğiniz en önemli katkılar olabileceğini düşünebilirsiniz ama “Baba Davis”in taraftarının gönlünde büyük oyuncu olmasını sağlayan başka şeyler de var. Davis, güzel gülümsemesi olmasa ilk görüşte heybeti yüzünden korkacağınız bir adamdır.
Burada oynadığı altı yıl boyunca, sanki 35.5 yıldır Karşıyakalı olan bir taraftar kadar bu kulübü sevmişti. Karşıyaka’nın kazandığı her maç sonrasında ağzından “Kaf-kaf” tezahüratı eksik olmazdı.
O Karşıyaka’yı, Karşıyaka taraftarı da onu çok sevdi.
Fotoğraf: Ayaktakileroturanlar.com
HENRY DOMERCANT
Oynadığı sezonlar: 2003-2004 sezonu
İstatistikleri: 23.3 sayı, 6.2 ribaund, 3.2 asist
Karşıyaka’nın Avrupa basketboluna kazandırdığı bir yıldız daha…
Okulu Eastern Illinois ve oynadığı Ohio Valley konferansının halen gelmiş geçmiş en skorer oyuncusu olan Henry Domercant’in profesyonel kariyerindeki ilk durağı İzmir oldu.
Domercant, ilk sezonunda oynadığı 26 maçın 14’ünde 25 sayının üzerine çıkan ve ligin sayı krallığında ikinci sırada yer aldı ve Pınar Karşıyaka kariyerinde yalnızca 1 kez tek haneli skor üretti.
Yıllar içerisinde daha çok şütör olarak anılsa da Domercant, Karşıyaka sezonunda her şekilde sayıya gidebilen ve o dönemde gençliğin de verdiği etkiyle patlayıcı bir atletizme sahip bir oyuncuydu.
O sezon harika performansıyla Karşıyaka’yı taşıyan Amerikalı yıldız, Karşıyaka’nın yıllar sonra ligde yarı finale yükselmesini sağladı. Bunu yaparken de çeyrek finalde Tuborg’a karşı serinin üçüncü maçında 32 sayı atarak gönüllerde taht kurdu.
QUINTON HOSLEY-GARY NEAL-SEAN MARSHALL
Oynadıkları sezonlar: 2006-2007 sezonu
Böylesine bir üçlünün değil Karşıyaşa’ya Türkiye’ye gelmesi için en az 50 yıl daha bekleriz diye düşünüyorum. Çünkü hem adı sanı bilinmeyen, komik paralara oynayan, hem de sayı krallığında ilk 5’in içerisinde yer alan 3 oyuncu…
Üçü de inanılmazlardı. Belki de şampiyon kadro dışında Karşıyaka taraftarının en sevdiği kadro, bu üçlünün olduğu kadroydu.
Bunlardan en az spektaküler olanı Sean Marshall’dı. Deplasmandaki Efes galibiyetiyle David Blatt’in ilk Türkiye macerasında kovulmasına sebep olan da oydu. Karşıyaka’dan ayrıldıktan sonra (Aris’e gitti) bir daha o seviyeye yakın basketbolu 2009 yılında Aliağa Petkim ile oynayabildi. Türkiye’de bu sezon Eskişehir ile mücadele ediyor ve bu onun ülkemizdeki 7. takımı.
Quinton Hosley ise ligi ribaunt ve verimlilik puanında ilk sırada, sayı krallığında ise ikinci sırada tamamladı. Süper üçlünün arasında en çok beklentiye sahip olduğum isimdi. Fenerbahçe’ye karşı 43 sayı (!) 19 ribaunt (!) 4 top çalma gibi saçma sapan bir maçı var. Sahada yapamadığı şey yoktu, ki bu özellikleri onun Real Madrid’e transfer olmasını sağladı.
Gary Neal, inanılmaz üçlünün en büyük skoreriydi.
Oyununu anlatmaya gerek yok zaten yıllarca onu basketbolun en büyük sahnesinde izledik. Anadolu Efes ve Antalya’ya 2 hafta arayla yolladığı 37 sayı akıllardan pek çıkacak gibi değil.
Aylık 4.500 dolara oynarken Barcelona’dan gelen 250 bin euroluk bonservis, önceki dönemlerden gelen borçların birazının kapatılması adına pek reddedilecek gibi değildi ama yine de o üçlünün devam etmesi halinde Karşıyaka’nın neler yapabileceğini insan hayal etmeden duramıyor.