By Daniel Coyle / Çeviri: Yılmazcem Özardıç
Bu yazı ilk olarak 31 Ocak 2018 tarihinde Time.com’da yayınlanmıştır.
Her takım derinliklerde bir yerlerde aynı dikenli problemle karşılaşır: Nasıl birçok farklı karakterdeki insanı tek ve kendini düşünmeyeceği bir amaçta toplarsınız? Nasıl bu birlikteliği, adanmışlığı ve güveni oluşturursunuz?
Gezegen üzerinde bu problemi Spurs‘ten iyi çözebilen birkaç kulüp var. Son yirmi yılda San Antonio ekibi inanılmaz başarılar yakaladı: beş şampiyonluk, %71.3 galibiyet yüzdesi ve yirmi galibiyetin mağlubiyetten fazla olduğu sezon. Bu özellikler de Spurs‘ü Amerika’nın en başarılı spor takımı yapıyor.
Bu başarı da şu soruyu beraberinde getiriyor: Kazanma kültürlerinin sırrı ne? Cevabı bulmak için idmanlarına gitmeniz gerekiyor.
Benim onları ziyaret ettiğim gün takım gergindi. Bir gece önce Thunder‘a kaybetmişlerdi. Havada bir sessizlik hakimdi, tansiyon yüksekti. Sonra Koç Popovich tesislere geldi.
Birçok koçun daha yumuşak olduğu şu dönemde Gregg Popovich duygusuz stiliyle bilinir. Bazı unutulmaz anlarını YouTube’dan bulabilirsiniz. Başlıkları ise şöyledir: “Popovich Splitter’a Bağırıp Onu Mahvediyor”, “Popovich Danny Green’e S..tiğimin Çeneni Kapat Diyor”, “Popovich Parker’a Kızgın”
Ancak o gün Popovich bağırmıyordu. Üstünde Jordan’s Snack Bar’dan aldığı tişörtü, altında birkaç boy büyük şortuyla etrafta yürüyordu. Seyrek ve kıvırcık saçları taranmış, elinde bir plastik kap vardı. Kabın içinde ise meyve. Bir generale değil de daha çok arkadaş canlısı, piknik yapmaya hazır bir amcaya benziyordu. Sonra tabağını bir kenara koydu ve oyuncularıyla sohbet etmeye başladı. Omuzlarından, kollarından, dirseklerinden tuttu ve birden çok dilde onlarla konuştu. Güldü. Gözleri aktif, bilgili ve parlaktı.
Popovich bir oyuncusuyla iletişime geçmek istediğinde onlara o kadar yaklaşıyordu ki burunları neredeyse değecek hale geliyordu. Isınmalar devam ederken konuşmayı sürdürüyordu. Eski bir oyuncusu geldiğinde onunla samimi şekilde beş dakika hayattan, çocuklardan ve takım arkadaşlarından muhabbet etti. Ayrılırken de “Seni seviyorum kardeşim” dedi.
“Birçok koç bağırabilir ya da kibar olabilir ama Pop’un yaptığı çok farklı” diyor asistan koç Chip Engelland. “Size iki şeyi hiçbir zaman unutturmaz: Her zaman laga luga etmeden gerçekleri söyler ve sizi ölümüne sever.”
Birkaç dakika önce Popovich bir sinyal daha vermişti. Takım Oklahoma mağlubiyetinden sonra maçın tekrarını izlemek için video odasında toplanmıştı. Işıklar kapandığında ise perdede CNN belgeseli çıktı. Takım Martin Luther King, Jr., Lyndon Johnson ve Selma’yı izledi. Bittiğinde ise Pop sorular sordu. Hep sorular soruyor ve hep aynı şeyleri tekrarlıyor: kişisel, direkt ve oyuncular ile tarihi olaylar arasında bir bağlantı kurmaya yönelik sorular. Film hakkında ne düşündün? O durumda sen olsan ne yapardın?
“Profesyonel bir sporcuysanız izole edilmek çok kolaydır” diyor GM R.C. Buford. “Pop bu anları bizlerle bağlantı kurmak için kullanıyor. Birçoğumuzun farklı yerlerden gelmesini seviyor. Bu aslında bizi birbirimizden uzaklaştırabilir ama hepimizi bir arada tutup büyük şeyler başaracağımıza dair inancımızı koruduğumuzdan emin oluyor.”
Spurs‘ün bir diğer bağlanma yöntemi de yemeklerde kendini gösteriyor. Popovich yemek ve şarapla kafasını bozmuş bir adam. Takıntısını birçok şekilde anlayabiliriz: ev yapımı şarap kilerinin büyüklüğü, Oregon’daki bir üzüm bağı firmasının ortağı olması ve ofisteki televizyonundaki değişmeyen Food Network kanalı. Bunların hepsinin de üstüne bir şey var ki o da yemek ile şarabı insanlar arasında ilişki oluştururken köprü mahiyetinde kullanması.
“Yemekle şarap sadece yemekle şarap değildir” diyor Buford. “Onlar Pop’un insanlarla bağ kurmak için kullandığı araçlar. Bunları çok dikkatli kullanır.”
Spurs neredeyse birlikte basketbol oynadığı kadar da birlikte yemek yiyor. Önce takım yemekleri var, burada her oyuncu bir arada toplanıyor. Sonra daha küçük grup yemekleri var, toplanan oyuncuların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bir de koçların yemeği var, her deplasman maçından önce yapılıyor. Popovich bu yemekleri planlıyor, restaurantı seçiyor, bazen gecede iki tane yapıyor. Bu yemekler yenilip unutulan şeyler değil. Her sezonun sonunda her koça her yemeğin olduğu menünün toplanmış olduğu bir el kitabı veriliyor.