Basketbolun Ruhunun Tartışması: Harden mı, Westbrook mu?

13/Mar/18 23:21 Ağustos 11, 2018

Mehmet Bahadır Akgün

13/Mar/18 23:21

Eurohoops.net

Geçen sezonun MVP yarışıyla ilgili ne düşündüğünüz, bu sezon kazanan konusundaki tahmininiz basketbola bakış açınızı gösteriyor aslında. Eurohoops Çeviri, James Harden – Russell Westbrook kıyasına başka bir pencereden bakıyor!

By Jason Concepcion / Çeviri: M. Bahadır Akgün

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı ilk olarak 7 Mart 2018 tarihinde The Ringer’da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Basketbolda tek başına sahne alan oyuncular takımı böler. Neticede bu bir takım sporu. Efsaneleri, gelip geçici süper yıldızlardan ve belli bir dönemin kült isimlerinden ayıran şey de takım arkadaşlarını ne kadar daha iyi hâle getirdikleri ile ilgilidir. Tek başına oynamayı seçen bir oyuncunun anti kahraman cazibesi, bencillik ve feda, doğru oyun ile başına buyruk tarz arasındaki hattan ileri gelir.

Russell Westbrook, kendi oyununu oynamayı seven bir oyuncu. Russ sahadayken fedakarlığı egodan ayıran şey herkese göre değişir. Russ, asist kategorisinde lig lideri. Ancak ligde bir oyuncu pas vermeyi bencillik hâline getirebilecek olsa, o oyuncu Rajon Rondo olur. O zaman Russ olsun. Russ, pas vermeyi kötü şutları nedeniyle eleştirilmekten kaçınmanın bir bedeli olarak görüyor neredeyse. Kevin Durant karşıya geçerken onun Oklahoma’da kalmasına da uyuyor bu durum. Öyle veya böyle herkes bir dönem terk edilmiş hissediyor, sanki tüm dünya kendisine karşı gibi hissediyor. Sporda bu hazin duygular, yalnızlık ve saygı görmemişlik hissi yıkıcı biçimde yüksek olabilir. Russell Westbrook’un yaptığı şey de bu. Geçen yıl meslektaşım Sean Fennessey, Russell ile ilgili şunları yazdı:

“O sensin aslında. Trafikte sıkışmış, dev aracını kalabalıkların üzerinden açık yola doğru sürmek isteyen sen…”

Geçen sezon nükleer bir öfkeden güç alan Russell, MVP ödülünü kazandı. NBA’e dair her türlü tartışmada adı geçiyordu. Thunder‘daki etkisini ölçmeye çalışmak, kendi başına bir endüstri hâline geldi. MVP ödülü, bu değer tartışmalarında nihai son oldu. NBA’de taraftarların, oyuncuların, koçların ve basının, bir basketbol oyuncusunda neyi önemli gördüğünün bir ifadesi bu ödül. Ancak Russell Westbrook’un kazandığı 2016-17 sezonu En Değerli Oyuncu ödülünü (ve bu sezonki ödül için adının bile geçmemesini) büyüleyici yapan şey ise şu: Bu ödülü “değerli” kelimesinin tanımını yaptığı için kazanmadı. “En” çok o yaptığı için kazandı.

Russ, 2016-17 sezonuna meteor gibi düştü. Bir açıdan izlenmesi keyifli bir meteor, diğer açıdan doğal bir felaket. Oscar Robertson’ın 55 yıllık bir sezonda en çok triple-double yapma rekorunu kırdı ve Big O’nun ardından bir sezonda triple-double ortalaması yakalayan ilk oyuncu oldu. Ligin sayı kralı oldu. Eski takım arkadaşı Kevin Durant’in külleri üzerinde lige damgasını vurdu. Russell, sanki pota ona bir şey demiş gibi, hücum etti, bağırdı ve smaçladı.

Onun KD’ye, kendisini kim savunursa savunsun, hangi basın mensubu ona hangi soruyu sorarsa sorsun o akşam cevap vermek istememesine yol açan bir kini vardı. Russ’ın bu kininden güç alan patlayıcı agresifliği onu başka bir seviyeye taşıdı. Bir akşam, Orlando Magic karşısında 57 sayı, 13 ribaund ve 11 asist üretip sevabına 7 de top kaybı yaptı. Suns karşısında 51-13-10 ile oynadı. Nuggets‘ı 50-16-10 ile geçti. Noel’i Boston’daki Celtics maçında 45-11-11 yaparak iki gün önceden kutladı.

Westbrookseverler bile bunu kabul edecektir. O oynadığı zaman diğer herkes kukla oluyor. Rakipleri geçilmek ve üzerlerinden smaç vurulmak için oradalar. Takım arkadaşları, onun Frodo’sunun Sams’i gibi. Onlar Russ’ın işini kolaylaştırmak, ona topu kazandırmak, pas verildiği zaman şutu sokmak ya da o ribaundu alabilsin diye box-out yapmak için oradalar. Geçen sezon, tarihte hiçbir oyuncunun kullanmadığı kadar çok top kullandı.

Russ’ın MVP ödülü, onu izlediğimiz zaman hep sorduğumuz temeldeki o soruya bir netlik kazandırdı: Bu iyi basketbol mu kötü basketbol mu? Cevabı ise “Kimin umurunda?” oldu. Adam, triple-double ortalama yakaladı.

Efsanevi bir Paul Bunyan* figürü gibi, Westbrook harika başarılar elde etti. Ancak buharlı makinenin icadını ortadan kaldıramazsınız. Rakamlar ortada. Thunder‘ı desteklediğiniz zaman Russ’ın maçın başında şekilsiz, garip şut stili ile bir üçlük deneyip soktuğunu görmek kadar hem acı hem de tatlı bir his olmayabilir. Bu sezon %28 ile üçlük isabeti kaydediyor ve maç başına 4’ten fazla üçlük deniyor. O ilk çeyrekteki şut girdiği zaman bunun son çeyrekte 2-3 tane kaçırmayacağı anlamına geldiğini düşünmemek çok zor. Bir sezonda triple-double ortalama yakalamak muhteşem ve özel bir başarı. Aynı zamanda bunun ötesi yok. Buradan nereye çıkabilirsiniz ki?

Eğer Russ, Paul Bunyan ise James Harden, kereste deposunun sahibi. Rakamlar ortada. O rakamlar, Harden’ın yıldızlıktan süper yıldızlığa, oradan da bu sezonki MVP ödülünün favorisi olmaya giden yoldaki yükselişinin hoş bir kaçınılmazlık hissi taşımasının sebebi. Onun üçlüklere, serbest atışlara ve potaya hücumlara dayanan basketbol tarzı, lige şekil veren istatistiklere bağlı yapısal değişikliklerin bir parçası.

Harden, bugünlerin oyuncusu ve rüzgarı da arkasına almış durumda. Geçen sezon Harden destekçilerinin argümanı, çarpık ve hoş biçimde entelektüeldi, o destekçiler istatistiklerden bahsediyorlardı ve faul atışlarıyla ilgili tutkulu bir savunma yapmaları gerekiyordu. 50 yıllık bir rekoru kıran adama kaybetti, buna şüphe yok. Bu sezon, Harden’ın MVP zaferi ise emrivaki gözüküyor. Rockets, ligde en çok kazanan takım, tarihi düzeyde harika bir hücum düzenleri var ve James Harden da o takımın en iyi oyuncusu.

Her zaman olduğu gibi Harden, sigorta işler yapıyor. Geçen sezon 756 üçlük denedi. Bu sayı, tarihte en yüksek üçüncü sayı. Üç sezondur üst üste ligde en çok serbest atış kullanan oyuncu da Harden. Geçen sezon 881 kez gitti çizgiye. Tarihte bu sayı yalnızca 23 kez geçildi. Russ ise 41 kez daha az gitti çizgiye geçen sezon. Üçüncü sıradaki Jimmy Butler’dan 205 tane daha fazla serbest atış kullandı Harden. Tarihte, Harden’ın 2016-17 sezonundaki 881 serbest atış miktarının üzerine çıkabilen oyunculardan yalnızca Dwight Howard, “Sakal” ile aynı dönemde oynadı. İlk 25’te yer alan guardların listesi kısıtlı: Michael Jordan, Jerry West, Oscar Robertson ve James Harden. Kalan oyuncuların arasında Adrian Dantley hariç diğerlerinin tamamı uzun: Wilt Chamberlain, Shaquille O’Neal, Karl Malone ve tabii Dwight Howard. Başka bir deyişle, Harden tarih boyunca bilinçli olarak kendilerine faul yapılan süper yıldızlar kadar faul alıyor.

O zaman Harden’ın oyuna yaklaşımıyla ilgili sevilecek bir şeyler bulmak zahmetsiz bir iş olabilir ve bu çok da şaşırtıcı değil. Bir oyuncunun serbest atış isabet oranıyla ilgili bu kadar hevesli olmak için çok iyi bir yol yok. Bir milyonerin kupon kesmesini izlemek gibi bir şey. Russ’ın oyun tarzı ise Mike Tyson’ın nakavt derlemesi videolarına benziyor. Neyin ilginç olduğunu açıklamanıza gerek yok.

Ancak her ne kadar MVP oylaması, playofflar ve Harden’ın yine kaybolma potansiyeline daha aylar olsa da Harden -Russ kıyası o kadar çözülmüş gözüküyor ki insana artık tartışma konusu gibi bile gelmiyor. Bu ikili, farklı yolların oyuncuları. Harden, bu sezon yine 700’ün üzerinde üçlük deneyecek. Ligin de sayı kralı. Clint Capela ve Eric Gordon, kariyerlerinin en iyi sezonlarını geçiriyorlar. Rockets, 14’er maçlık galibiyet serileri yakaladı. Russ’ın Thunder‘ını yendikleri maçta o seri 16 maça çıktı.

Thunder ise kadrosuna çift yönlü All-Star Paul George’u ve kendi açısından elit bir skorer olan (!) Carmelo Anthony’yi kattı ancak savunmada özel işler yapan Andre Roberson’ın sakatlığı takımı mahvetti. Geçen sezonki 47 galibiyet sayısına ulaşabilmek için son 16 maçlarının 10’unu kazanmaları gerekiyor.

Aynı zamanda da genel menajer Sam Presti’nin George ve Melo’yu kadroya katabilmek için takasladığı oyuncular, gittikleri takımlarda parlıyor. Thunder, kadrosuna yetenek kattı ancak aşağı yukarı aynı seviyede kalabildi. Salı günü, Harden’ın Rockets‘ı onları dağıtarak 122-112 mağlup etti. Harden, o maçta 13 şut kullanıp 23 sayı ve 11 asist ile oynadı. Çift haneli skor üreten 7 Rockets’lıdan biri oldu. Westbrook ise 27 şut kullanıp 32 sayı ve 7 asist üretti. Rakamlar ortada. Hazır lafı açılmışken:

Westbrook’un 17 şut ve altında kullandığı 16 maçın 14’ünü Thunder kazandı. 18 veya daha üstünde şut kullandığı 47 maçta ise Thunder 22 galibiyet alabildi.

Russell Westbrook, kendi oyununu oynayan biri. Belki de bunu gelmiş geçmiş tüm oyuncular arasında en heyecan verici şekilde yapan o. Ancak basketbol, onun basketbolu değil. Triple-double ile süslü MVP sezonu da giderek daha çok bir öfke patlamasının sonucu, bir hiç gibi gözüküyor.

*ABD’deki kereste/odun depolarının efsanevi karakteri, dev oduncu.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!