NBA’de “Garbage Time” Gerçekleri

29/Mar/18 12:08 Ağustos 19, 2018

Mehmet Bahadır Akgün

29/Mar/18 12:08

Eurohoops.net

NBA’de farklı biten maçların son bölümlerinde neler yapılması gerektiğiyle ilgili tartışma, Clarkson’ın Saric’e top fırlatmasıyla alevlendi. Peki işin aslı ne? Cevabı Eurohoops Çeviri’de!

By Gerald Narciso / Çeviri: M. Bahadır Akgün

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı ilk olarak 8 Mart 2018 tarihinde Bleacher Report‘ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Quicken Loans Arena, Cleveland, Ohio

1 Mart 2018

SixersCavs: 105- 97

Bitime 17 saniye var.

Top Sixers‘ta.

Geldiğiniz için teşekkürler. Dikkatli gidin.

“The Q”da tribünler boşalıyor ve ekran başındaki izleyiciler kanalı değiştiriyor. Artık yeni bir basketbol var. NBA camiasında tanıdık bir oyun ama halkın çoğu için görünmez bir maç.

O artık “ölü zaman” basketbolu. Ya da saatte kalan sürenin maçın skorunu belirlediği basketbol.

Bu kalan sürede profesyonellik ve mücadele, ince bir denge buluyor. Bu kalan süre, birçokları için anlamsız ancak başkaları için önemli bir fırsat ve netice anlamına geliyor. Eski geleneklerin yer aldığı ancak bir bakıma da kusurlu ve tezat oluşturan bir mantığı var bu kalan sürenin.

Cavs‘li Rodney Hood boş bir smaç vurduktan saniyeler sonra Sixers, ışık hızıyla tam sahayı geçiyor ve NBA’in yazılı olmayan sportmenlik kuralını yıkıyor.

Forvet Dario Saric, maçın bitimine 12.2 saniye kala tek elle smacı vuruyor. Cleveland guardı Jordan Clarkson’ın ise buna itirazı var. Fırlatıyor topu Saric’in sırtına, atılıyor oyundan. Küçük bir arbede çıkıyor. Clarkson’ın takım arkadaşları Hood ve LeBron James, kırdığı pot nedeniyle şaşkın Saric’i azarlıyorlar.

“Basketbol, bu kadar,” diyor Clarkson maçtan sonra basın mensuplarına. “Bu da oyunun bir parçası. Başkası farklı bir şey derse, bunu  yapmayacağını, başka bir şey yapacağını falan söylerse yalan söyler. Özellikle de maçın sonu gelmişken.”

“Saric’in bunu yapmayacak aklı olmalıydı,” imasında bulunuyor Clarkson.

“Onlar biliyor ne olduğunu. Bu kadar.”

NBA camiasında “ölü zaman” rastgele seçilmiş ve bir anlamda da hakaretamiz bir tabir. Birçokları için düşük seviyedeki oyuncular için ayrılan düşük seviyede bir basketbolun oynandığı süre gibi olumsuz bir anlam çağrıştırıyor. (Bazı NBA oyuncuları ve koçlar, bu yazı için röportaj yapma teklifini reddettiler.)

Ancak ligdeki başka bazı isimlere göre de durum bu değil.

“Açıkçası ben o bölüme hiç ‘ölü zaman’ gibi bakmadım,” diyor Clippers‘lı Montrezl Harrell. “Eğer oyuna girip doğru anlayışla oynar ve doğru tavrı takınırsanız, hiçbir bölüme ‘ölü zaman’ diye bakmazsınız.”

Warriors‘ın yedek guardı Quinn Cook, Duke’taki ilk yılında farklı biten maçların son üç dakikasında oynadığını söylüyor.

“Sahada olduğunuz her anda fırsatı değerlendirmeyi genç yaşta öğrendim,” diyor Cook. “Birçok oyuncuya bu öğretilmiyor ama çabuk öğreniyorlar. 10 gün hiç oynamadığınız olur, sonra o iki dakikaya şükredersiniz.”

Oyuncular bu süreyi nasıl yorumlarsa yorumlasın, maçın artık koptuğu bir nokta geliyor. Bazen ‘ölü zaman’ maçın son 40 saniyesi oluyor. Bazen de o fark daha ikinci çeyrekten açılıyor. Skora ve takımlar arasındaki yetenek farkına bağlı bu durum.

Farklı maçlarda kaybeden taraftaki koçlar için ‘ölü zaman’ havlu atmak anlamına geliyor. Her iki tarafta da koçların benchlerini devreye sokmadan önce farklı etmenleri hesaba katması gerekiyor.

“Bir koçun karar vermesi gereken ilk şey ‘ölü zamanın’ hangi bölüm olduğu,” diyor eski NBA koçu, TNT analizcisi Mike Fratello. “5 dakikalık bir bölümde mi başlıyor? Diğer takım ilk 5 oyuncularını mı çıkarıyor? Çıkarıyorsa siz de sizin oyuncularınızı mı çıkarıyorsunuz? Hepsi koçun kararına bağlı.”

Modern NBA takımları, 20 sayılık farkı dakikalar içinde kapatabiliyor. WarriorsRockets maçı da buna örnek. Hâl böyleyken kazanan taraftaki koçlar, ilk 5 oyuncularını çok erken çıkarma gafletine düşebiliyor. Fratello, bunun birçok kez gerçekleştiğini gördüğünü söylüyor:

“Her şeyden önce maçı kazandığınızdan emin olmanız gerekiyor.”

Ancak maçlar artık gerçekten koptuğu zaman, bu durum kalan bölümün sahadaki oyuncular için önemsiz bir bölüm olduğu anlamına gelmiyor. Oyuncular ve koçların konu hakkında savunmaya geçmelerinin bir sebebi var.

‘Ölü zaman,’ 12 metreden atılan üçlükler ve topu havaya fırlatıp vurulan smaçlarla dolu, sokak basketbolunun oynandığı bir bölüm değil. (Gerçi o da oluyor.) Salondan ayrılan taraftarlar trafikte avantaj kazanıyor belki ancak oyuncular, daha çok süre almak için kendilerini kanıtlıyorlar.

Henüz Agent Zero olmadığı dönemde Wizards‘ın yüzü ve uzun süre All-Star olan Gilbert Arenas, Warriors tarafından 2001 yılında ikinci turda seçilmişti.

O sezon Golden State‘in ilk turdan seçtiği oyuncular Jason Richardson ve Troy Murphy’nin aksine Arenas’ın süresi belli değildi. Oakland’da süre alabilecek olursa rastgele alıyordu.

“Aldığım her dakikada dişimi tırnağıma takmam gerekiyordu,” diyor Arenas. “En zoru da oyununuzu son üç dakikaya sığdırmaya çalışmak.”

‘Ölü zamanda’ sahaya çıktığı zaman, kendisiyle benzer durumlardaki oyuncularla karşılaştı o da. Raptors‘ın çaylağı, draftta seçilmeyen Carlos Arroyo ile NBA’de çıktığı ikinci maçın sonunda karşı karşıya geldiği günü hatırlıyor Arenas.

“Beni o kadar utandırdı,” ki diyor, “içimde kaldı.”

Ligdeki ilk birkaç ayında Arenas, takımın düzeni içinde oynamakla pişmanlık duymayacak derecede agresif olmak arasındaki ince çizgide dengede kaldı.

“Herkes ilk 5 başlayan oyuncuları izlemeye geliyor tabii. Ancak kadroda on üçüncü, on dördüncü oyuncu olunca 10 maçta bir falan oynuyorsunuz. Yani o sizin playoff maçınız oluyor,” diyor Arenas. “İnsanların ‘Süreyi bitir,’ ya da ‘Şut atma’ demesinden nefret ediyordum. Durun bir dakika, siz oynayacağınızı oynadınız. Bu artık benim basketbolum. Ben oyuna girdiğim zaman 30 fark var gibi değil ki. Benim için 0-0. Koçuma ve takım arkadaşlarıma ‘Ben de bir şeyler yapabiliyorum’ demeye çalışıyorum.”

Clippers‘ın yedek forveti Sam Dekker ise konuyla ilgili şöyle konuşuyor:

“Hâlâ hepimiz profesyonel oyuncularız. Çıkan hiçbir oyuncu kötü değil. Kimin izlediğini hiç bilemezsiniz.”

Bazen işin içine egolar giriyor. İstatistik kasmak veya düzenin dışına çıkmak, sahadaki takım uyumunu mahvedebiliyor.

Harrell, bazı oyuncuların sakin kafayla ‘ölü zamanda’ daha iyi oynadıklarını söylüyor. Ayrıca diğerlerinin de süre bitmeden birkaç şut atabilmek için oynadıklarını belirtiyor.

O “önce kendilerini düşünen” oyuncularla ilgili Fratello’nun yorumu ise şöyle:

“Topa dokunurlar ve başlarına buyruk hareket ederlerse aptalca bir şey olmadıkça o oyun tarzıyla hayatta kalıyorsunuz.”

Son olarak 2006-07 sezonunda Memphis Grizzlies‘de görev yapan Fratello, kısıtlı dakikalarda etkileyici performanslar sergileyerek rotasyonda yükselen oyuncular gördüğünü belirtiyor:

“Sizi oyuna alıyorsam bana neler yapabileceğinizi gösterin ki sizi rotasyona dahil edeyim. Eğer takımdaki 11. oyuncuysanız sakatlık olması durumunda 10. oyuncu olabileceğinizi gösterin.”

“Onları ödüllendirmek, onlara bir fırsat vermek aslında,” diye ekliyor.

 

Yazılı olmayan kurallardan bahsedelim haydi.

Basketbolda sadelik yanlısı kişiler ve NBA’in tecrübeli isimleri, geleneğe destek çıkıyorlar. Basketbola ve rakibe saygı duyulmalı. Warriors gibi güçlü takımlar için sık sık farklı maçlar oluyor ve oyuncular da bu teşrifata alışkın.

“Bazen yeri geliyor artık şut saati bitmiş oluyor, süreyi bitirmek için sadece dripling yapıyoruz,” diyor Cook. “Bu bir saygı meselesi. Çünkü takım arkadaşlarınızdan daha çok şey duyuyorsunuz.”

Her sporda sportmenlik geçerli olsa da genç oyuncuların NBA’deki farklılıklara alışması zaman alabiliyor.

“İlk veya ikinci yılını geçiren bir oyuncunun bunu bilmesini bekleyemezsiniz,” diyor Fratello. “Nereden gelmiş olurlarsa olsunlar bu konuşulmamış olabilir. Ya da belki hep ilk 5 başlamışlar. Bu yüzden de son 30 saniyede ne yapacaklarını bilmiyor olabilirler.”

Zaman içinde NBA’deki oyuncular düzene ayak uydurmayı öğreniyor. Skordan bağımsız olarak koçlar, oyuncularının antrenmanlarda setleri uygulamasını ve bunu yüksek bir yoğunlukla yapmasını istiyor. Bununla birlikte yenilen takım, farklı biten bir maçın son saniyelerinde buna razı gelmeyebiliyor.

“Son düdük çalana kadar oynamayı ve her pozisyonu, son pozisyonunuz gibi değerlendirmeyi öğretiyorlar size,” diyor Arenas. “Sonra da maçın son dakikalarında 20 sayı farkla öndeyken siz müsaade etmiyorsunuz diye karşı takım sinirleniyor.”

Kazanan takım için kilit nokta, karşı takımı daha fazla utandırmamaya çalışmak. Bu da skor atmak için uğraşmamak, gösterişe kaçmamak veya gereksiz yere iyi savunma yapmamak anlamına geliyor. Bununla birlikte, sakin oynamak da genelde karşı takım için bundan faydalanmaya davet çıkarıyor.

“Bu yazılı olmayan kural bana çok salakça geliyor,” diyor Arenas. “Çünkü fark etmişsinizdir, kazanan takım olarak şut atmaya izniniz yok. Ancak kaybeden takım her türlü hırsı gösterebiliyor. Bir taraf beş şut atıyor, öbür taraf beş pozisyonda topu tutuyor. Ondan sonra da basketbol oluyor.”

Ölü Zaman 101 konusunun en büyük ihlali, açık ara farkla son top oluyor. Eğer top kazanan takımdaysa ve artık şut saati işlemiyorsa, oyuncuların topu tutması bekleniyor. Üçlük atmayacaksınız, turnike bırakmayacaksınız, özellikle de smaç vurmayacaksınız. İstisnası yok.

Saric, 360 derece smaç vurmadı. Ya da kendi kendine alley-oop yapmadı. Ama NBA’de ‘ölü zamanda’ amatörlüğün son seviyesi bu.

Bunu anlayamıyorsanız sorun yok. Anlamak zorunda değilsiniz. Bazen oyuncular kendileri bile anlamıyor.

O Cavs maçındaki Clarkson olayının ardından konuşan Saric, “Şaşırdım,” dedi muhabirlere. “NBA oyuncuları olduğumuzu sanıyordum. Bence böyle bir şeye kızmak biraz garip.”

Ve şöyle sürdürdü sözlerini:

“Yine de özür dilemek istiyorum. Kimseye karşı yaptığım bir hareket değildi. Bilerek yapılmış bir şey değil.”

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!