By Dave McMenamin / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 27 Mart 2018 tarihinde ESPN‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Cleveland Cavaliers organizasyonunun sefil bir dönemine rastlayan ve Ocak ayında oynanan bir maçın ilk çeyreğinin son bölümünde LeBron James’in basketboldaki uzmanlığı Cavs‘in çöküşüne geçici bir dinginlik getirdi.
James, San Antonio’da sol kanattan getirdiği topta sayıyı buldu ve NBA tarihinde kariyerinde 30.000 sayı limitini geçen yedinci oyuncu oldu.
James’in tarihi atışından sonra o çeyrekteki son 1.1 saniye tabelaya yansıdığında James nefesini bıraktı ve dönüp Cavs benchine yürüdü. Onu ilk karşılayan Dwyane Wade oldu. Uzun uzadıya kucaklaştılar.
“Lige girdiğimiz günden beri D-Wade adamım,” şeklinde konuştu maçtan sonra James. “Onun burada olması ve bu başarıyı yakalarken takım arkadaşım olması benim için her şeyi ifade ediyor. Onun için her şeyi yaparım. Bunu biliyorsunuz. Özel bir andı.”
Eylül ayının sonlarında Wade, Cavs’e katıldığında James ile Wade’in arasında birçok özel an yaşanacağı bekleniyordu. Miami Heat‘te 2010 ve 2014 yılları arasında birlikte oynamışlar ve ligde dört sene üst üste final yapıp iki şampiyonluk alarak tozu dumana katmışlardı.
“Bu adam… Yani… En iyi arkadaşlarımdan biri,” diyordu James, Wade Cleveland ile anlaştığı gün. “Sanki okula başlarsınız da sınıfa girince sınıf arkadaşlarınızı taımıyorsunuzdur ama girersiniz ve en iyi arkadaşlarınızdan biri oradadır. Siz de dersiniz ki: ‘Evet, keyifli olacak. Güzel bir sınıf olacak.’ Ben de böyle hissediyorum.”
Chicago Bulls ile sözleşmesini feshederek 23.8 milyon dolarlık sözleşmesinin yaklaşık 8 milyon dolarlık kısmından vazgeçen Wade, Oklahoma City Thunder, Heat, San Antonio Spurs ve Golden State Warriors‘tan ilgi görmüş ancak Cleveland’a gitmeyi tercih etmişti.
“Benim için, bizi seçmesine ciddi anlamda minnet duydum,” diyor Cavs genel menajeri Koby Altman.
James için ise Wade ile yine aynı takımda oynamak artık neredeyse kaderi gibi gözüküyordu.
“Kariyerlerimiz bitmeden önce yine birlikte oynayabiliriz diye doğuyordu içime hep,” diyor James. “Ne zaman oynayacağımızı bilmiyordum. Hiç öyle zamanını düşünmedim. Sadece olabilir diye düşünmüştüm. Cleveland’da olacağını da bilmiyordum. Nerede olacağını bilmiyordum. Sadece içime doğuyordu. O fesih işini halledince içgüdülerim gerçek oldu sanki. Hepsi bu.”
Cleveland, üç kez şampiyonluk yaşamış, geleceğin Hall of Fame adayı, Kyrie Irving takasından sonra doğan skor boşluğunu kapatabilecek bir şutör guard ile 2.3 milyon dolarlık veteran bir kontrat üzerinde anlaşmaya varıyordu. Cavs gibi lüks vergisi sınırına mahkum bir takım için sanki kutsal bir el değmişti duruma.
Ancak bu kutlu birliktelik, edinilen bilgilere göre neredeyse birden bire kötüye gitmişti.
Önce Wade’in takıma katılması demek soyunma odasının popüler isimlerinden Richard Jefferson’ın kadroda yer açmak için gönderilmesi demekti. Sonra Wade’in koç Tyronn Lue’nun kendisini kenardan getirme kararına karşı itirazı vuku buldu. Wade, 15 yıllık NBA kariyerinde oynadığı ilk 5 rolünü daha rahat oynadığı konusunda ısrarcı davranıyordu ve Cavs‘deki ilk üç maçına ilk 5’te başlamış ve 7/25 saha içi isabet oranı ile ciddi sıkıntı yaşamıştı.
Üçüncü maçta Orlando Magic‘e farklı kaybeden Cavs’de Wade Lue’ya gidip Lue’nun başta önerdiği gibi kenardan gelmek istediğini söyledi. Wade’in takıma katılmasıyla dışarıda kalan JR Smith ilk 5’e geri döndü ancak hasar ortadaydı: Bu hareketlilik Smith’i zihinsel olarak etkilemişti ve sahadaki verimi dibe vurmuştu.
Kenardan gelmek de en başta Wade’e yaramadı. 11 Kasım günü Dallas Mavericks karşısında kazanılan maçta 15 dakika süre alan Wade, 0/5 ile şut atmıştı. James ise dostunun “bitik” olarak anılmaması için onu savunmak zorunda kalmıştı:
“Toparlayacak. Toparlayacak. D-Wade 36 yaşında. Toparlayacak. Bu oyunu nasıl oynayacağını biliyor. Bugün sıkıntı çekti ama onunla ilgili bir endişem yok. Toparlayacak.”
Tabii toparlayacaktı. Wade sonunda kenardan gelmeye alıştı ve Cavs benchinin lideri oldu. Sezon öncesi bir röportajda kendilerini “fındık ezmesi ve reçel” olarak tanımlayan ikilinin yeni lakapları vardı: Joe Montana ve Steve Young.
“Onu bu yüzden buraya getirdik,” diyordu James quarterback karşılaştırmasını yaparken. Wade bizim bench ekibimizin lideri. O çocukların hazır olacağını garanti altına alıyor.”
Wade kendisini de hazırlamıştı. Cavs, Kasım’daki Mavs galibiyetiyle başlayan ve 17 Aralık’ta Washington Wizards karşsında alınan 106-99’luk galibiyetle sonlanan dönemdeki 19 maçından 18 galibiyet çıkardı.
Wade, o süreçte maç başına 17 dakika süre alırken 12.8 sayı, 4.1 ribaund, 4.2 asist istatistikleri üretti ve saha içinden %47.2, üç sayı çizgisinin gerisinden de %45 ile isabet kaydetti. Özellikle üç sayı çizgisinin gerisindeki yeteneklerinin kayıp olduğu düşünülüyordu. Wade sahadayken o dönemde takımın net verimlilik puanı 15.5’ti.
James hatta eski Final MVP’sine alışılmadık tarzda bir ödülü layık görmüştü: Yılın Altıncı Adamı Ödülü.
“Muhtemelen bu ödülün bir numaralı adayı,” diyordu Cavs‘in çöküşünün ortalarında James. “Bunun en iyi arkadaşlarımdan biri olmasıyla hiç ilgisi yok. Takımlara bakıyorum. Chris Paul’un sakatlığı nedeniyle Eric Gordon birçok maça ilk 5’te başlamak zorunda kaldı. Andre Iguodala bir dönem oynayamadı. Manu Ginobili, Jamal Crawford’a falan bakıyorsunuz… Altıncı adamlar bunlar değil mi? D-Wade muhtemelen şu an bu alanda zirvede ancak gidecek çok yolu var.”
James, bir kez daha öngörülü davranıyordu. Cavs için işler tersine döndü, Wade’e de Cleveland’dan ayrılık bileti çıktı.