Eurohoops Mercek – İtalya: Düşüşü Durduracak 5 İsim!

03/Nis/18 20:20 Nisan 3, 2018

Semih Tuna

03/Nis/18 20:20

Eurohoops.net

Eurohoops Mercek, yetenek avında gün kaybetmiyor… Pipomuzu ve merceğimizi elimize alıyoruz ve Çizme’ye daha dikkatli gözlerle bakıyoruz!

By Eurohoops team / info@eurohoops.net

İtalya basketbolu uzun zamandır düşüşte. Sadece Kinder Bologna’yı, Benetton Treviso’yu, Stefanel Milano‘yu değil 2010’ların Bennet Cantu’sunu Montepaschi Siena’sını da özlüyor artık İtalyanlar. Düşüşü durdurmak kolay değil, ancak bunu deneyebilecek 5 ismi tanıyoruz.

Lafı uzatmadan yazı dizimizin üçüncü yazısında İtalya Ligi’ne göz atıyor ve orada İtalyan basketbolunun itibarını kurtarabilecek isimlerin altını çiziyoruz.

Amedeo Della Valle – Reggio Emilia

Della Valle uzun zamandır sesini yukarıya duyurmaya çalışıyordu ancak bu sezon Avrupa kupalarının en büyük sürprizini yapan adam olarak sofranın ortasına oturdu. Eğer İtalya Ligi’nden sadece bir oyuncu üst seviyeye çıkacaksa o da Della Valle olacak.

Della Valle, Reggio Emilia’yı EuroCup yarı finaline taşırken yanında geçtiğimiz sezon Trabzonspor’da oynayan Julian Wright hariç elit seviyede oyuncu bulunmuyordu. Zaten sakatlığı ötürü neredeyse hiç etki gösteremediği yarı finallerde de takımı Kuban’a karşı bir çeyrek bile oyununu geçiremedi.

Peki Della Valle ne yaptı da EuroCup’ta vasat altı kadrodaki bir takımı, bir Amerikalı veteranla yarı finale taşıyacak oyuncu oldu? Öncelikle içindeki dürtüyü serbest bıraktı ve nihayet bir takımın eline topu vereceği oyuncu oldu. Şu an 25 yaşında ama 21 yaşından beri sahada içindeki bu dürtüyü kontrol ederek oynaması gerekiyordu.

Doğal bir skorer, fiziğine göre beklenmeyecek kadar etkili ve gününde olduğu zaman içindeki ateşi ellerine gönderebiliyor. Underdog ama tehlikeli bir takımın skoreri için ilk aranan özelliklerin hepsine sahip. Özgüvenli, muhtemelen basketbol topunu eline aldığı günden beri.

En büyük handikapları bazı anlarda kendini olduğundan daha iyi bir oyuncu sanması. Bunun getirdikleri de özensiz tercihler, heat-checkler ve bazı top kayıpları oluyor. Ancak elinize gelen yetenek bundan fazlası. Onun için Dalle Valle’nin seneye bir üst seviyede neler yapacağını sabırsızlıkla bekliyor.

Scott Bamforth – Dinama Sassari:

Avrupa kariyerine İspanya Ligi’nin elitlerinde başlayan Bamforth, bu sezon aslında karakterine daha uygun olan Lega Basket’e gitti ancak sezonun ilk döneminde Levi Randolph’la yaşadıkları uyumsuzluk ondan beklediğim patlamayı yapmasını engelledi. Ancak yetenekleri kalıcı.

Kosova pasaportlu oyuncunun oyununa ilk baktığınız zaman gözünüze skorerliğinin çeşitliliği çarpıyor. İyi bir atlet, ilk adımı iyi ve potaya gitmeyi biliyor. Bunun yanında nefis bir bileğe sahip ve geçtiğimiz sezon İspanya Ligi’nde %45’le bu sezon Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde %44’le üçlük attı.

Bunlara rağmen topu eline yapıştıran, yapıştırsa da takımı bozan bir oyuncu değil. Bu sezon maç başına 4’ten fazla yaparken asist/top kaybı oranı da 2 dolaylarında geziyor. Gençliğinde hücum ribaund’u kovalamayı daha çok severdi ancak o özelliği İspanya Ligi’nde törpülendi.

Peki 28 yaşında bu kadar yetenekli bir oyuncu neden Real Betis, Sassari seviyesi takımlarda gezmiyor? Muhtemelen imza bir sezonu olmadığından ve kendisinin götüreceği takımları alamadığından. Yoksa sezona Zalgiris’te başlayan Dee Bost’tan daha yetenekli bir oyuncu olduğuna dair bir senet imzalayabilirim.

Önümüzdeki sezonu 29 yaşında olarak geçirecek. Bir üst seviyeye geçmek için ideal bir yaş değil ancak yetenekli ve patlayıcı oyunuyla olgunluğunu en iyi şekilde birleştirdiği sezon olabilir. Umarım C klas takımlardan kurtulur ve 1 – 2 sezon da yeteneklerini üst seviyelere çıkartır.

Norvel Pelle – FIAT Torino

Norvel Pelle’nin nasıl bir oyuncu olduğunu az olsa da kavramanız için bir bilginin yeterli olacağını sanıyorum: Draft’a NCAA’de değil D-League’de hazırlandı. Hem de fiziğiyle NCAA’de en yüksek seviyede bile fark yaratabilecek bir oyuncuyken.

Pelle’yi izlerken oyununda D-League’in bıraktıklarını görebiliyorsunuz. Agresif hücum ribaund’u denemeleri, blok kovalama, sürekli zıplama ve gürültülü smaçlar basma isteği… Ancak bunun gibi özellikler Norvel Pelle’nin değerli bir oyuncu olma ihtimalini bitirmiyor.

Antigua ve Barbuda doğumlu olmasına rağmen Lübnan Milli Takımı adına oynayan oyuncu – bu bilgiyi yazıya nasıl yedireceğimi bilmiyordum, bu şekilde vermiş olayım- 2.11 boyunda, muhtemelen kanat genişliği bundan daha uzun olan bir pota koruyucu. Atletizmini de yanına eklediğiniz zaman elinizde iyi bir temel oluyor.

211 boyuna karşın 95 kilosu onu darbelere karşı daha koruması kılıyor ancak orada da eğitilecek yönleri var. Ama aklınıza Tavares gibi boy – güç karışımı bir canavar gelmesin.

İşin hücum tarafına yapmayı en çok sevdiği şey alley-opp. Ancak pota çevresinde bitiriciliği fena sayılmaz. Geçtiğimiz sezon %67’lik saha içi isabet oranıyla İtalya Ligi’nin kralıydı. Serbest atış çizgisinden de fena sayılmaz ve orada da %70’leri bulur.

Ancak oyununun tek ve çok büyük bir günahı var. O da sürekli ama sürekli problemine girmesi. Bu sebepten ötürü dakikaları hep 15 civarında kalıyor ve bu 15 dakikada yaptığı faul ortalaması neredeyse 3. Bu eksiğini çözmesi de bugünden yarına olacak bir şey değil. Ama benchine iyi, birden ortalığı ateşe verecek bir pivot almak isteyen olursa Norvel Pelle’yi bir yoklamalı.



Arnoldas Kulboka – Capo d’Orlando

Kulboka’nın kıtamızda çok fazla günü kalmadı. Ancak profesyonel seviyede adını duyurmak yerine İtalya’da bir köşede sessiz sedasız oyununu geliştirmeyi tercih etti ve bu yüzden gözden uzak kaldı. Ancak yetenekleri bunun çok ötesinde.

Bu yaz NBA Draft’ına girmesi beklenen Kulboka, Avrupa’da fazla bulamadığıız bir stilde yıldız olabilirdi. Tam da bu yüzden 20 yaşında Avrupa’yı gitmeyi planladı ve bu yüzden Avrupa’da bir kariyer yapmayı düşünmedi bile. Ancak onu NBA’de izlemek eğlenceli bir deneyim olacak.

Peki neden? Artık NBA’de oyunun nereye gittiğine dair nutuk atmanın anlamı yok. Ancak NBA nereye gidiyorsa, Kulboka ona uyumlu bir oyuncu olma yolunda ilerliyor. Topu yere vurabiliyor, pick&roll oynatabiliyor ve üçlük atabiliyor.

Bunların yanında Tanrı vergisi en büyük meziyeti atletizm ve uzun büyük adımı. Bununla beraber potaya gitmekte zorluk yaşamayan Kulboka, potaya giden kanalı dolu gördüğü zaman da orta mesafeden pull-up’ını kaldırabiliyor.

En büyük zaafı ince gözüken fiziği ancak geçtiğimiz sezon Oklahoma City bench’inin belki de en güvenilir parçası olan Alex Abrines’in de inanılmaz bir fiziği yoktu. Muhtemelen ikinci turun ortalarına doğru kendine NBA’de bir yuva bulur. Size tavsiyem, kıtamızdan kanatlanmadan onu izlemeniz.