by Yılmazcem Özardıç / info@eurohoops.net
Bu yazıda News OK ve Bleacher Report‘taki yazılar kaynak alınmıştır.
2017 NBA MVP’si Russell Westbrook’un çocukluğundaki hikayesi NBA’in en yürek burkan, en acı hikayelerinden biri. Los Angeles’ta doğup büyüyen Russell Westbrook, aynı ismi taşıyan babası ve Shannon Horton tarafından büyütülmüştü. Russell Westbrook’un basketbol hikayesi Los Angeles’ta babasının onu götürdüğü parklarda başladı. Hayatı boyunca hep sokak basketbolu oynamış olan Baba Westbrook, oğlunu parklara götürüyordu.
Westbrook zamanının çoğunu Los Angeles’taki halka açık salonlarda idman yaparak geçiriyordu. Bu salonlar genelde çok kalabalık ve küçük salonlardı. Westbrook’un basketbolu ciddiye almaya başlaması ise Ross Snyder Salonu’nda gerçeklemiş. “Ben hiç sokaklarda olmadım” diyor Russ, “Ailem beni salonlara götürerek beni küçük yaşlarda oralardan uzak tuttu. Sokakta hiçbir zaman iyi şeyler olmaz.”
9 yaşında basketbol oynarken Reggie Hamilton ile tanışan Westbrook, Hamilton’ın koçu olduğu genç takımda oynamaya başlamış. “Küçük yaşında bile çok rekabetçiydi” diyor Hamilton eski öğrencisi hakkında, “Kaybetmeyi sevmez, çok özverili oynardı. Ancak şut konusunda pek yetenekli değildi. Eğer Russ o zamanlar bir şut sokmuşsa bunu bir bonus olarak kabul ederdik.”
Westbrook çok da duygusaldı. “Şimdikine göre çok daha duygusal bir kişiliği vardı” diyor Hamilton ve devam ediyor, “Eğer bazı sorunlar yaşıyorsa gidip kendi başına ağlar dururdu.”
12 yaşında Hawthorne’a tanışan Westbrook ailesinin oğlu Russell, en yakın arkadaşı Khelcey Barrs’la burada tanışmış. Russell, küçük kardeşi ve Khelcey tüm gün basketbol oynarlarmış. Barrs’la birlikte hem dostluklarını, hem spora olan sevgilerini ve yeteneklerini birlikte geliştiren Russ, Leuzinger Lisesi’nde en yakın arkadaşı ile birlikte ortalığı birbirine katıyormuş. Westbrook ile Barrs’ın hayali birlikte UCLA’de oynamakmış. Westbrook pek parlak görünmese de Barrs, ülkenin kendi yaş grubunda en iyi oyuncularından biriydi. Lise 2’de bile kolejlerden teklif alan Barrs’ın hikayesi maalesef çok üzücü şekilde bitti.
Los Angeles Southwest College’da arkadaşlar arasında oynanan bir maçta Barrs bir anda kendini yere bıraktı, hemen hastaneye yetiştirildi ancak maalesef ki birkaç saat sonra kalbindeki sorun nedeniyle hayatını kaybettiği açıklandı. Bu olay Westbrook’un hayatını tamamen değiştirmişti. En iyi arkadaşını, takımdaşını, birlikte hayaller kurduğu ve her geçen gün daha iyi olmak için onu zorlayan kişiyi kaybeden Russ, bunu kendine bir motivasyon olarak kullandı.
“Onun için de oynuyormuş gibi hissediyorum” diyor Westbrook, “Birlikte sokak basketbolu oynuyorduk, o bir anda durdu, bize baktı ve yere yığıldı. Her şey bu kadardı. Şu anda da zaman bulduğum her an onun hakkında düşünüyor, ailesini arayıp soruyor ve ziyaret ediyorum.”
Westbrook en yakın arkadaşının ölümünden sonra Barrs’ın günlük görevlerini de onun adına yapmaya başlamış. Her gün Khelcey’in yaptığı işi, ninesinin çöpünü atmayı o yapmaya başlamış. Şu gün dahi Russ maçlarda üzerinde ‘KB3’ yazan bir bileklik takıyor.
Westbrook’un basketbol konusundaki sıkıntılarından biri de boyu idi. Lise 3’te 1.77 olan Russ’ın ailesinin boyu da pek uzun değilmiş. Biraz da şansla bir yılda 10 santim kadar uzayan Westbrook, lisedeki son yılında 25 sayı 9 ribaunt ortalamaları yakalamasına rağmen kendi yaş grubunda en iyi 151. oyuncu olarak gösteriliyordu.
O dönemde liseden takım arkadaşı Dorell Wright, Westbrook’un o günlerdeki halini “Russ’ın her zaman çok iyi bir oyuncu olacağına emindim. O zamanlar fiziksel olarak çok küçüktü ancak her zaman en sert karakterli kişi oydu.”
Jordan Farmar’ın NBA Draftı’na girmesiyle birlikte UCLA’in yolunu tutan Russ, Darren Collison’ın arkasında yedek beklemeye başladı. İlk yılında çok fazla şans bulamayan ve kenardan enerji getiren Russ, ikinci yılında Collison’ın sakatlanması sonrası kendini gösterme imkanı yakaladı.
Sezonu 13 sayı 4 ribaunt 4 asist ortalamaları ile tamamlayan Westbrook 2008 Draftı’na girse de onun hakkında endişeli olanlar çok fazlaydı. Kimilerine göre bir oyun kurucu fiziğindeki şut atamayan şutör guard olarak gösterilen Westbrook’un NBA seviyesinde bir takıma oyun kuruculuk yapması pek de yüksek ihtimal görünmüyordu. Ancak muhteşem bir atlet olan Westbrook’un bu nedenle Draft’ta yukarılardan seçilmesi bekleniyordu.
Beklentiler ‘yukarı’nın tanımından bile daha yukarıda, dördüncü sırada Sam Presti’nin başında olduğu Seattle Supersonics tarafından seçildiğinde aşılmış oldu. Presti, Westbrook’u neden bu kadar yukarılardan seçtiklerini “Bize göre Russell bu Draft’ın en iyi dış savunmacısı. Yılın başından beri onu hedefliyorduk. Çok iyi bir rekabetçi ve harika bir takım arkadaşı. Hem de UCLA’de ‘kazanan’ bir takımdan, bir geçmişten geliyor. Ona karşı oynayanların bile kendisine muhteşem bir saygısı var. Takım arkadaşlarının da öyle. Bizi böyle bir karakteri olması da çok etkiledi.” sözleriyle özetliyordu.
Gerisi ise zaten herkesin malumu. Zor günleri, halka açık salonlarda yapılan maçları, en yakın arkadaşını, en büyük dostunu çok erken yaşta çok acı şekilde kaybetmenin acısını, oyununa ve kendisine daha büyük bir hırs olarak katan Russell Westbrook, Khelcey Barrs için de basketbol oynuyor.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!