By Tim Cato / Çeviri: Anıl Can Sedef
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 13 Nisan 2018 tarihinde SB Nation’da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Zaman zaman James Harden’ın insanı hipnotize eden dribbling’lerini izlerken takım arkadaşı Luc Mbah a Moute biraz da NBA hiyerarşisindeki yerini bilmenin verdiği merakla kendine sormadan edemiyor:
“Başka bir takımda olsam, onu savunabilir miydim?”
Deneyebileceği bir metot düşündüğünü de söylüyor ama ne olduğunu bana söylemiyor. Anlaşılabilir bir şey. O küçücük detayın playoff’taki olası bir rakibin işine yarayıp yaramayacağını bilemezsiniz. P.J. Tucker aynı soruyu sorduğumda gülüp cevaplamayı reddediyor.
“Adamım, playoff’lar başlamak üzere!”
İkisi de önemli savunmacılar, ikisi de geçmiş sezonlarda Harden’la eşleşmelerinde farklı başarılar elde ettiler. Ancak yanında oynamaları sakallı maestroya bambaşka bir hayranlık duymalarına sebep oluyor.
Tucker başlıyor söze:
“Çok usta. Bütün açıları biliyor. Nasıl faul alınır biliyor. Gerçekten şut atabiliyor, gerçekten topu sürebiliyor, gerçekten iyi pas atabiliyor. Başka bir deyişle, her şeyi yapabiliyor.
Harden ilk kez bu sezon sayı kralı oldu. Muhtemelen MVP ödülü de bu unvana eşlik edecek. Ancak daha önemlisi 2012’de Houston’a gittiğinden bu yana hiç kimse onun kadar skor üretebilmiş değil. Doğuştan gelen hücum yetenekleri düşünüldüğünde kimse böyle bir şeye şaşırmıyor.
Bir savunmacının Harden’ı savunurken kafasındaki beklentiler artık birbirine karışmış durumda. Hiçbir strateji belli bir kesinlik ya da belirsizlik üzerinde çalışmıyor. Batı’dan bir koç onu savunurken alınabilecek tek iyi sonucun yorulması ve daha az oynaması olabileceğini söylüyor.
Daha kötüsü artık karşı takımdaki her oyuncunun Harden’ı savunmaya hazırlanması gerekiyor. Çünkü kendisi karşısındaki hiç kimseye şans vermiyor. Bir uzun Harden Adası’nda tek başına kaldığında olay saniyeler içinde iri arkadaşımız için bir korku filmine dönüşüyor.
Korku filmleri dahi sona erdiğinde seyirciler rahat bir nefes alma fırsatı bulur. Daha önce sadece 28 oyuncu bütün bir sezon 30 sayı ya da üzerinden ortalama tutturabildi. Yani Harden’ın sezonu onu gerçekten özel bir kulübe sokuyor. Houston’ın yaz eklemeleri Mbah a Moute, Tucker ve özellikle Chris Paul takımı bir şampiyonluk adayına dönüştürdü. Ama her
şeyin ateşleyen Harden’ın hücumdaki virtüözitesi.
Harden üçlük yayının oldukça gerisinden gelerek rahat rahat top sürdüğünde adeta her şey donuyor. Basketbol oyunu onun ellerinde hiçbir uhrevi manası olmayan bir ölüm kalım savaşına dönüşüyor. Takımlar gerçekten sadece onu durdurmaya odaklanmasa gerçekten fazlasıyla iddialı olurdu. Ama diğer yandan kendisi de savunmacısının onu durdurma çabasının faydasız olduğunu bilircesine hareket ediyor.
Tam da böyle bir şey Nisan ayının başında Washington Wizards‘a karşı gerçekleşti. Harden, Tomas Satoransky karşısında gördü ve avlanmaya ne kadar müsait olduğunu hemen anladı. Satorasky birincide ayakta kaldı, ikincide de yıkılmadı, sonra Harden o meşhur geriye çekilmesini yaptı. Önce avıyla oynadı, bir sol bir sağ sonra da basit bir orta mesafeyle işi bitirdi. Satoransky’nin zaten hiç şansı olmamıştı.
Dördüncü çeyrekte Houston’ın anonsörü Harden’ın devreden bu yana alışılmadık şekilde sessiz olduğunu ilan etti. Washington ikili oyunlarda agresif şekilde Harden’a tuzaklar kuruyordu, diğer Houston oyuncuları bu şekilde bomboş kalıyordu ama en azından top Harden’ın elinde kalmıyordu. Harden sıkıldı ve ipleri tamamen eline aldı.
Maçtan sonra “Sadece oynamaya çalışıyorum” diyecekti.
İlk isabetini Bradley Beal’a karşı buldu. Sonra Tim Frazier şansını denedi. İyi bir denemeydi, önce bir topa dokunmayı da başarmıştı. Ama Harden hemen sonra topu yeniden kontrol etti. Ve Beal’a karşı attığı geriye çekilerek üçlüğün aynısından bir tane daha gönderdi.
Üçüncü deneme Harden’ın eski dostu Satoransky’den geldi. Boş şut vermeyi kafaya takmıştı, Rockets‘ın yıldızı da işi basket faul aldığı bir turnikeyle bitirdi. Harden böylece kendi başına 9-0’lık bir seri yapmıştı bile.
Mbah a Moute açıklıyor:
“Yanıltıcı bir çabukluğu var. Yavaştan hızlıya çok çabuk geçiyor. Savunmacının başında beklemesi lazım. Çünkü potaya yakın da bitirebiliyor. E crossover, jab-and-go’su da çok iyi.
Kısacası savunmacı olarak insafına kalıyorsunuz.”
Harden’ın açıklanamaz yavaşlama becerisi daha önce de çok konuşulmuştu. California merkezli bir spor antrenman merkezi olan P3 Applied Sports Science Harden gibi göz açıp kapayıncaya kadar durabilen bir başka oyuncu görmediklerini söylüyor.
Tesisin kurucusu ESPN’e 2016 yılında verdiği demeçte durumu şöyle açıklamıştı: “NBA’de bizim ölçtüğümüz en iyi fren sistemine Harden sahip.”
Saf atletizm bir noktaya kadar yeterli geliyor: Vücutların işlevsel olması ve üstün kas avantajlarını yapılan sporda işe yarayacak şekilde kullanabilmeleri gerekiyor. Harden’ın top elinde bir oraya bir buraya hamleleri ve bakışları savunmacılara sürekli olarak bir sonraki hamlede “o tarafa” gideceğini düşündürüyor. Başka hiçbir oyuncu rakibi Harden gibi yanıltamıyor. Ve ani yavaşlamaları savunmacısı ne tarafa giderse diğer yöne bir anda dönebileceği anlamına geliyor.
O da işe yaramazsa kalın vücuduyla sizi potaya kadar itebileceğini de unutmayalım.
Şutuna önlem alınca geçiliyorsunuz, penetresine önlem alınca daha siz yaklaşmadan diğer potaya dönmüş olabiliyor.
Wizards koçu Scott Brooks da açıklamaya çalışanlar arasına katılıyor:
“Bilgisayarınızın her sayı attığında yeniden başlaması gerekiyor. Her sayı attığında sıkılırsanız bütün maç sizi bıktıracaktır.
Harden’ın bu sezonki “küçük ilerlemesi” geriye adım alarak gönderdiği şutta geldi. Ters yöne adım almaktan dolayı alt vücudun fazlasıyla güçlendirilmesini gerektiren bir hareket. Bir Rockets yöneticisi hareketi bir çeşit Amerikan futbolu setine benzetti: Kötü bir durumdan çıkmanız gerekirse işe yaraması kesin.
Harden’ın geri adımlı şutu “acil durum çekici” ise eğer muhteşem bir acil durum hamlesi olduğunu söylemek gerek. Çünkü bu sezon o atışları %45’le sokuyor. Olduğundan biraz yüksek bir yüzde olabilir, şutlar zaman zaman yanlış kategorilendirilebiliyor. Ama ne kadar ölümcül olduğu ortada. Harden’ın sezonu tarihin en iyi isolation skor performansına sahne oluyor ve o stepback bütün yapının temeli konumunda. O şut her zaman emrine amade ve skor gücünün diğer bütün adımları oradan güç alıyor.
“Herkes onu sağına itmek istiyor ama çoğu zaman işlerine yaramıyor. Çünkü stepback’ini o yönden atıyor” diyor Tucker: “Her şeye bir karşılığı var.”
Potadan uzakta geriye çekilerek el üstünden atılan bir şut eskiden savunma için başarı demekti. Harden’ın başarısı bu standardı da değiştiriyor.
Washington galibiyetinden iki gün sonra, Rockets bir başka rakibi Portland’ın karşısına çıkmadan önce Evan Turner’a Harden’ı savunmanın getirdiği zihinsel yük soruldu:
“Ligde böyle oynamasına izin verilen iki ya da üç oyuncu var. Bakıp bu kadar çok top sürsem ben de böyle oynarım demek mümkün. Ama diğer yandan, o böyle oynuyor.
“Genelde bütün hücum süresinde top sürdüğünüzde kötü basketbol olarak görülür. Özellikle de bu dönemde böyle. Yani gerçekten zor bir şey. Soluna gitmesine izin vermeseniz de, durdursanız da işinizi bitirmek için üç ya da dört fırsat bulabiliyor. Ve takımda şutörlerin sayısı düşünülürse karşısında tek başınasınız.”
Turner kıskanıyor fakat tespitinde de haklı: Harden daha çok top sürmesine izin verilen bir tek oyuncu var. Mike D’Antoni’nin hücumlarının bol paslı olduğuna dair bir algı olsa da Rockets’ta tam tersi yaşanıyor. Fakat D’Antoni’nin önceliği şut ve doğru alan paylaşımı. Onun dışında ne işe yarıyorsa onu yaptırıyor. Harden’ın yaptıkları da işe yarıyor.
Kendisi anlatıyor:
“Pek pas yapmıyoruz. Bir şut bulmak için o kadar pas yapmamıza gerek olmuyor. Genelde bir pas ve sonra şut.”
Bu da Houston’ın ligdeki en az pas yapan ikinci takım olmasına sebep oluyor. Ve en az asist yapan beşinci takımın olmasına. Ama Harden tek başına hücumlarda tarihin en yüksek ortalamasıyla oynuyor. Attığı iki sayılık basketlerin %10’undan azı asist üstünden gelmiş ki bu sayının yukarı çıkmasına da gerek yok zaten. Harden oynadığında Houston hücumunun hem en iyi A planı hem de B lanı. Her zaman bir adım önde. Hem gerçekten hem mecazen.
“Kaslarınız ani olarak reaksiyon verirse geçiliyorsunuz. İlk hareketini beklerseniz,” diyor ve devam ediyor Mbah a Moute: “İş iyice zorlaşıyor. O top sürerkenki ağır bakışları adeta sizi uyutuyor. Sonra bir anda çabukluğu ve patlayıcılığı bir şekilde tepki vermenize neden oluyor.
Portland’a karşı ilk çeyrekte bir an, Harden hücum süresinin bitimine 7 saniye kala bir ikili oyun oynadı ve süre azalmasına karşın üçlük çizgisinin gerisine doğru kendini attı. Aminu geriye doğru onla beraber koşarken Zach Collins içeride kaldı. Harden’a sadece şöyle bir hamle yaptı. Galiba Harden’ı daha önceki maçlarından izleyen Collins başına gelecekleri biliyordu. Süre azalırken sadece izledi.
Bütün dikkatin Harden’a toplanması perdeyi yapan adam Tucker’ı köşede bomboş bıraktı. Maestro bir anda pası ona gönderdi, bitime 2.4 saniye kala Tucker şutu soktu.
Harden yaptığı şeyde öyle iyi ki bekliyor, bekliyor… Sonuçta 22 saniye kala atılan bir boş şutla 2 saniye kala atılan bir boş şutun çok önemli bir ortak noktası var: İkisi de iyi şutlar. Houston genel menajeri Daryl Morey takımın biraz daha hızlı oynamasını istiyor ama D’Antoni’nin görüşü net: Takım, Harden’ın hızında oynuyor.
Bu pas oyunları Harden’ı hücum oyuncusu olarak tamamlıyor. İkili sıkıştırmada boş oyuncuyu buluyor, zamanlama doğruysa pasıyla hızlı hücumu başlatıyor.
Tam da bu yüzden Harden’ın karşısında çaresizce sallanan uzunları bu kadar sık görüyoruz. Takımlar ikili oyun savunmalarını onun insafına bırakmaktansa adam değişmeyi tercih ediyor. O savunmayı karşısında görünce de atacağı her pası iyi biliyor ve her birinin altından kalkacak yaratıcılığı da var.
Clint Capela’nın %65’le NBA’in en yüksek yüzdeyle şut sokan oyuncusu olmasının da sırrı burada. Capela bile “çok kebap” bir işi olduğunu kabul ediyor:
“O pasların sırrını ona sormak lazım. Ben sadece uzanıyorum, alıyorum ve smaç yapıyorum.”
Etrafındaki o büyük boşluğu kullanan Harden bu sezon NBA’in potaya doğru en geniş menzilli pasörü konumunda. Savunmanın hazırlıksız kaldığı bir anda kurşun atar gibi pasları “ateşliyor.”
Ya da Oklahoma City Thunder‘a karşı yaptığı gibi Steven Adams’ın üzerinden gökkuşağı gibi geçen bir pas atıyor. Capela tabii ki bitiriyor.
Koçlar onu nasıl savunmak gerektiği sorulduğunda kafalarını sallayıp klişe cevaplar veriyor. “Odaklanmak lazım.” “Pes edemeyiz.” Görece zaafları olan durdurulmaz süperstarlar var. Ama Harden onlardan biri de değil. Her takım bir tercih yapıyor: Harden’ın şutları mı, pasları mı, yoksa penetresi mi daha az canlarını acıtacak?
Mbah a Moute açıklıyor:
“Bazı oyuncular rahat olmadıkları bir şeylere ya da o kadar da iyi olmadıkları hareketlerine zorlanabilir. Steph’in penetresini istersiniz, şutunu istemezsiniz. James’de böyle bir seçenek yok.”
Bu noktaya faul alma becerisinden bahsetmeden gelebildik. Evet, utanmaz bir tarzı var ama NBA kural kitabına da uygun. Basket faul hilesini durdurmak için gelen değişilikten sonra maç başına bir faul daha az atıyor geçen yıla göre. Hiç acımamaya devam ediyor. Harden’ı yeterince gören savunmacıları çizgiye gelmesini sağlayan kurnazlıklarına hayran olmayı bile kabulleniyor.
Turner yine hem dertli hem de hayran ifadeler kullanıyor:
“Dokunamıyorsunuz. Biraz gönülsüz bir övgü bu.”
Harden’ın playoff perfromansıyla ilgili soru işaretleri hala yerinde. Özellikle geçen seneki o meşhur altıncı maçtan sonra. O sorunların unutulmasının tek yolu da üstün playoff performanslarından geçiyor.
Ama başarısızlığına da sadece kendisi yol açabilir. Diğer bütün savunma önlemlerini çoktan çözmüş durumda.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!