By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Bazen çok istersiniz ama olmaz. Bazen olabilecek en iyi oyunu ortaya koyarsınız ama kazanamazsınız.
İşte bu listedeki oyuncular, çok şey yapsa da o gecenin sonunda mutlu ayrılamayan oyuncular. Onlar, EuroLeague finali tarihine geçecek performanslar sergilediler ama gecenin sonunda rakip takımın kupayı kaldırmasını izlemek zorunda kaldılar.
Hanfendiler ve beyfendiler, karşınızda EuroLeague finalleri tarihinde kaybedene ait en iyi 6 performans;
Not: Sadece modern EuroLeague ele alınmıştır.
6- Andrei Kirilenko (CSKA Moskova)
Sezon: 2011-2012 sezonu
Sonuç: CSKA Moskova-Olympiakos: 61-62
Performans: 34 dakika 12 sayı, 10 ribaund, 3 top çalma, 25 EFF
EuroLeague tarihinin en unutulmaz finallerinden birinden performans gelmese olmazdı. 2011-2012 sezonunda İstanbul’da oynanan final maçından bahsediyorum.
O sezonki CSKA Moskova, EuroLeague tarihinin en korkutucu kadrolarından biriydi. Hatta muhtemelen 2002 Virtus Bologna ve 2004’teki Maccabi‘den sonra en iyi kadroydu. Kadroda Milos Teodosic, Ramunas Siskauskas, Nenad Krstic, Andrei Kirilenko, Sasha Kaun, Viktor Khryapa ve Darjus Lavrinovic gibi yıldızlar vardı. O kadronun 12. adamı Sammy Mejia’ydı.
Haliyle “efsane” Galatasaray maçı dışında sadece bir maç kaybederek finale kadar geldi. Finalin mutlak favorisi onlardı çünkü yıllarca harcanan büyük paralardan sonra bütçesini küçülten ve Spanoulis’in önderliğinde finale kadar gelmeyi başarmış Olympiakos vardı.
CSKA Moskova, öyle bir ilk üç çeyrek oynadı ki, son çeyreğin başında kimse Olympiakos’un şampiyon olma ihtimaline %1 bile vermezdi ama oldu. Basketbol bu. Olympiakos inanılmaz bir savunmayla geri döndü ve Printezis’in hafızalara kazınan şutuyla maçı kazanmayı başardı.
İşte en iyi kaybeden performanslardan biri de o gün geldi. Tüm sezon boyunca harika bir hücum takımı olan CSKA Moskova, bu sefer tıkanırken Kirilenko oyunun her iki tarafında da büyük sorumluluk aldı.
Sadece 1 şut kaçırarak 12 sayı atan Rus efsane, onun yanında 10 ribaund ve 3 de top çalma yaptı ama yetmedi. Çünkü basketbol tanrılarının canı efsane bir şampiyonluk istemişti.
4- Luis Scola (Baskonia)
Sezon: 2004-2005 sezonu
Sonuç: Maccabi Tel Aviv–Baskonia: 90-78
Performans: 37 dakika 21 sayı, 9 ribaund, 4 asist, 26 EFF
2000’lerin başında Güney Amerika çetesiyle Avrupa’yı kasıp kavuran Baskonia, – o zamanki ismi Tau Ceramica – hiçbir zaman şampiyon olamadı ama zirveye sürekli çok yakın dolaştılar.
Sürekli doğru basketbolu, yetenekli isimlerle oynadılar ve tam 4 yıl arka arkaya playoff yapma başarısı gösterdiler fakat sadece bir kere finale çıkabildiler. O finalde ise karşılarında efsane Maccabi kadrosu vardı.
Bir sezon önce finalde acımasızca 34 sayılık bir fark atan Maccabi karşısında Baskonia, büyük bir direnç ortaya koydu. Hatta 3. çeyrek sonunda farkı 3’e kadar düşürdü ama yetmedi. Sarunas Jasikevicius’u yenemediler. Litvanyalı efsane son çeyrekte kusursuz bir oyun ortaya koyarak Baskonia’yı saf dışı bıraktı ve İspanyolları bir kere daha üzdü.
Avrupa basketbolu tarihinin en iyi uzunlarından olan Luis Scola ise o gün tarihe geçecek bir oyun ortaya koydu. Maccabi uzunlarının kendisini savunmasına izin vermeyen Scola, 8-11 ikilikle bütün maç skorda takımını taşıdı ve 21 sayı, 9 ribaund ve 4 asistle maçı tamamladı.
Fakat ne kadar iyi oynarsa oynasın, o şampiyonluk kupasını kaldıramadı.
4- Matjas Smodis (Kinder Bologna)
Sezon: 2001-2002 sezonu
Sonuç: Kinder Bologna-Panathinaikos: 83-89
Performans: 23 sayı, 6 ribaund, 27 EFF
Tarihin bir başka efsane kadrosuna gidiyoruz.
2000-2002 arasındaki Virtus Bologna kadrosu, İtalyan basketbolunun son büyük güç gösterisiydi.
Modern basketbolda bu kadar birbirinden farklı yeteneğin buluştuğu bir kadro daha görülmedi. Messina önderliğinde Ginobili, Jaris, Smodis, Griffith, Rigaudeua, Andersen, Granger ve Becirovic… Gerçekten inanılmazlardı. Bir sene önce ikiye ayrılmış EuroLeague’de şampiyon olmayı başaran Bologna, 2002’de ise en iyisi olduğunu herkese kanıtlamak istiyordu.
Bunun için Final Four’u da Bologna’ya getiren Kinder, Top-16’ın sonundaki iki maç dışında hiç zorlanmadan finale kadar geldi. Finalde ise rakipleri, etkileyici bir kadrosu olmayan Panathinaikos‘tu.
Üstelik ilk yarıda çift haneli sayılarda öne de geçmişlerdi ama Zeljko Obradovic yine sihrini yaptı. Messina’nın hücum planlarını suya çıkartan Obradovic, rakibini 35 sayıda tuttu ve tarihin en kesin gözüken şampiyonluğu suya çıktı.
O gün Bologna’da Ginobili’nin performansı unutulmazdı – ona aşağı da geleceğiz – fakat bir isim daha şampiyonluğu çok istemişti; Matjaz Smodis.
Bologna’nın harika uzunlarının durdurduğu akşamda tek başına sahne alan Smodis, takımını ayakta tutmaya çalıştı. Özellikle ikinci yarıda kritik isabetler de buldu ama yetmedi.
8-11 saha içi isabetiyle 23 sayı atan Sloven yıldız, bu performansıyla listede 3. sırayı aldı ama o kupayı kazanamadı.