By Rodger Sherman / Çeviri: Anıl Can Sedef
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 1 Mayıs 2018 tarihinde The Ringer’da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Carmelo Anthony, Oklahoma City Thunder‘daki ilk sezonunun sonunu getiren ilk tur playoff serisinde kötü bir performans gösterdi. Ama yıldız oyuncunun 15 yıllık kariyerinin çoğunda peşini bırakmayan tartışmaları düşünürsek durumu daha net açıklamak gerekiyor.
Anthony, kariyeri boyunca takımları daha iyi organize olan ekiplerin aşağısında kaldığı için kötü diye yaftalanan bir oyuncu oldu. Başka süperstarların liderliğindeki bu takımların üstünlüklerinin birçok sebebi vardı.
15 sezonluk kariyerinde sadece üç playoff serisi zaferi bulunan Anthony normal sezon sonrası pek bir şey kazanmış bir oyuncu değil. Carmelo’nun bahar aylarındaki çaresizliği dillere öyle bir dillere pelesenk oldu ki ünlü rap’çi Frank Ocean’ın şarkılarındaki tek spor göndermesi Melo’nun yüzüğe olan açlığıyla ilgili.
Ama Carmelo’nun 2000’lerden sonra yalnızca bir kez başarılı bir dönem geçiren iki ekibin yükselişinde de direkt etkili olduğunu unutmamak gerekiyor. Nuggets, 2003’te Melo gelene kadar 8 sezondur playoff yapmıyordu. Sonrasında yedi yıl üst üste playoff’a gittiler.
Knicks, Patrick Ewing dönemi bittiğinden bu yana neredeyse her sezon felaketti. Anthony takasını yaptıktan sonra 2001’den bu yana %50 galibiyet barajının üstünde kalabildikleri üç sezonu geçirebildiler.
Yani Melo aslında yediğiniz en iyi yemeğin karşısında “sandviç” ne kadar kötü bir yemekse o kadar kötü oldu denebilir. Temel olarak o sandviçte onu kıyasladığınız mutfakla yarışabilecek malzemeler ya da derinlik yok. Ama kaliteli sandviçleri de sırf bu yüzden kötülemek mantıksız.
Oklahoma City’nin Jazz karşısındaki ilk tur serisindeki Anthony’nin “kötülüğü” ise başka türlü. Yemekli örneklerden devam edecek olursak, Melo’nun performansı bir fast-food yemeğinden çıkıp tamamen tadınızı çıkaran bir kıl tanesi kadar kötüydü. Öyle ki OKC o kenardayken Jazz‘e toplam 32 sayı fark attı.
Bu fark en çok beşinci maçta, takım Anthony kenardayken 25 sayılık muhteşem bir geri dönüş yaparken gözüktü. Ama Melo sahadayken Oklahoma City’nin de bir şansı kalmıyordu.
Savunmada takıma yük oluyor, çabuk skorerler karşısında kaldığında işlevsiz hale geliyordu. Hücumdaki gücüyle tanınan bir oyuncu olmasına karşın korkunç şut attı. NBA.com’un “boş” ya da “bomboş” diye tanımladığı üçlüklerde 6/26 isabet bulabildi. Şöyle diyebiliriz: Bu Melo sokakta oynadığınız maçta takımınızda olsa oynatmazdınız.
Ve ne yazık ki Anthony’yle Thunder‘ın yollarının ayrılması imkansız gözüküyor. Kontratında 28 milyon dolarlık oldukça cömert bir oyuncu opsiyonlu bir yıl daha bulunuyor.
Carmelo’ya göre performansı değil oyunu, 2017/18 sezonundaki en büyük problemdi. Medyanın kenardan gelmesi gerektiğini iddia eden yorumlarına gülüp geçerek yılı da geçirdi.
Thunder‘daki ilk yılının ardından sezon sonu toplantısında gelecek sezon kenardan gelerek kendinden ödün veremeyeceğini, zaten oyunundan takım için çok ödün verdiğini söyledi.
Carmelo’nun bu konudaki pervasızlığı neredeyse etkileyici. Neredeyse takımın onun önünü kestiğini iddia edecek bir noktada gibi gözüküyor. Bu yemeğinizden çıkan kılın dile gelip “Aslında tadım çok güzel, sen nasıl yapıldığımı bilmiyorsun” demesi gibi bir şey. Birinin Melo’ya Alec Burks’ü savunmayı beceremediği anları ve potaya taş atar misali gönderdiği şutları izletmesi gerekiyor. Ve tabii OKC’nin o kenara geldiği anda nasıl eğlenceli ve mutlu bir basketbol takımına dönüştüğünü de.
Bu sezon Anthony’yi gözlemledikten sonra şunu kabul etmek gerek, kariyerinin sonu yaklaşıyor. Westbrook ve George’un yanına Oklahoma City’ye gitmiş olması belki de kariyerinde oynadığı en başarılı rolü dolduracağı muhteşem bir fırsattı. Ama olmadı. Hatta olacak gibi bile olmadı. Carmelo’nun tüm kariyerinde olduğu gibi zamanlaması yanlış gibi gözüküyordu. Ve Carmelo’nun kendisi için istediği şeyler, Carmelo’dan beklenenlerden farklı olduğu için insanlar durumu anlamakta zorlanmaya devam ediyor.
Ben, Carmelo Anthony’yi seviyorum. Potadan uzaklarda öylece durup savunmacısına boş boş baktıktan sonra üzerinden orta mesafe bir şut gönderip sokmasını ilginç bir şekilde tatmin edici buluyorum. Ruhumdaki sokak basketbolcusunu uyandırıyor. Topu her eline aldığında savunmacısını dağıtmasını istiyorum.
NBA bu konuda gelişmiş istatistik teknolojilerini kullanmıyor ama Carmelo’nun deliksiz atışlar konusunda en mahir oyuncu olduğuna şahsen eminim.
Carmelo basketbolun en önemli oyuncularından biri olduğunu iki sahnede ispatlamıştı. Spor tarihinin gördüğü en etkileyici tek sezonluk kolej basketbolu performansını göstererek 2002’de Syracuse’u şampiyon yaptığında.
Ve Rüya Takım’a Olimpiyatları kazandırdığında. Hala Amerikan Olimpik basketbol tarihinin en skorer oyuncusu, üç altın madalyası var. Evet, bu unvana sahip olmasının bir sebebi takıma gelmeyi kabul etmiş olması. Diğer isimler de kabul etse onunla beraber olabilirlerdi. Ama süperstarlarla dolu kadrolarda önemli bir parça olarak öne çıktığını da unutmamak gerekiyor.
Olimpik Melo bu anlamda müthişti. 4 numara olarak, hatta bazen 5’e geçerek oynayan, şutuyla penetresi arasında seçim yapmak zorunda olan uluslararası oyuncuları perişan ediyordu. Üç sayı çizgisinin daha yakın olmasıyla yayın gerisinden şutu göndermekten çekinmiyordu. Nijerya’ya karşı attığı 37 sayıyla bir Olimpiyat maçında en çok skor yapan Amerikalı oyuncu da olmuştu.
NBA’deki her süperstar için referans noktası olan Michael Jordan’la onu kıyaslayacak olursak sadece üniversite seviyesinde kazandırdıkları şampiyonlukları ve Olimpiyatlar’daki başarılarını yan yana koyabiliriz. Ve kıyas burada biter.
Çünkü Jordan için bunlar NBA tarihinin gördüğü en görkemli bireysel kariyerin tamamlayıcıları, Melo için ise 15 yıllık bir kariyerin en parlak anları. Jordan’ın pastasındaki krema, Melo’nun pastası.
Anthony’nin kariyerini kapitalizme karşı direnen yalnız bir adamın öyküsü olarak da görebilirsiniz. 2-3 alan savunması yapmaya, sevmediği pozisyonları oynamaya, topu paylaşmaya parasını almadığı görevlerde razı oluyor. NBA’de ise tüm bunlara karşı gelerek tarihin en çok kazanan 10 oyuncusundan biri olmayı başardı. Yüzük kazanmadan en çok para kazanan oyuncu oldu. Hep kendini sistemden ve beklentilerden önce gördü.
Nuggets takımını büyük bir şehre gitmek için takas isteyerek dağıttı. Jeremy Lin daha parlak isim gibi gözükmeye başlayınca hem medyada hem perde arkasında olay yarattı. 4 numarada oynamayı New York o orada oynarken 21. yüzyıldaki en iyi sezonunu geçirmesine rağmen reddetti.
Lig tarihinin gördüğü en külfetli sözleşmelerden birini takas yasağı maddesiyle yapmayı başardı. O yasağı da sadece Knicks‘in kendisinin belirlediği bir grup takımla pazarlık etmesi halinde kaldırdı.
Oklahoma’da bu hikayeyi değiştirme fırsatı elindeydi. 4 numara oynamaya razı oldu. Üç sayılık atışlarını artırmaya ikna oldu. Top kullanma oranı kariyerinin en düşük seviyesine geriledi. Daha değerli oyunculara alan açacak şutör rolünde olmayı kabul etti.
Ama böyle de büyük batırdı. Kariyerinin en düşük şut yüzdesiyle oynadı. En düşük iki sayılık yüzdesiyle oynadı. PER’ı lig ortalamasının altına (ilk kez) düştü.
Belki de zamana yenildi. OKC’deki gibi bir sistemde başarılı olabileceğini Olimpiyatlar’da ve Knicks‘te 4 numara oynadığı dönemden biliyoruz. Ama OKC’de bunu oynayana kadar oyunun yerinde yeller esmeye başladı. İdeal duruma gelmişti ama geç gelmişti.
Carmelo Anthony gibi bir oyuncuyu bir daha görmeyeceğiz. Bunu hayranlıkla ifade edilmiş bir mübalağa olarak değil, tercih ettiği tarzı tarif etmek için söylüyorum. “O tip oyuncular” artık yok oluyor. Anthony’nin kariyeri boyunca attığı şutların %28’i orta mesafe 2 sayılık atışlardan geldi. Sadece %19.1’i üçlük atışıydı. Onun boyundaki bir oyuncunun bu tür bir tarzla süperstar statüsüne gelmesi artık mümkün değil.
Bir zamanlar bu orta mesafeyle efsane olabilirdi. Bu dönemde verimsiz bir oyunun sembolü oldu. 3 sayı devrimini kabullenen meslektaşlarının yanında bir yabancı olarak kaldı.
Bu yıl bile ligin yeni trendlerine uyum sağlamaya çalışırken yapmaması gereken şeylerin beşindeydi. Savunmanın tepesinde olduğu pozisyonlarda daha iyi şut atıyor, topu daha uzun tuttuğu pozisyonlarda daha iyi şut sokuyordu. Yani daha az verimli oynarken daha verimli oluyordu.
Hep Carmelo için neyin doğru olduğunu bildiğimizi düşündük. Melo ise sadece büyük bir şehirde yıldız olmak ve çok para kazanmak istedi. İkisini de yaptı. Bu sezon o iki istekten birinden vazgeçti. Daha küçük bir şehirde yardımcı kahraman olmaya ikna oldu. Ve sonuç felaket seviyesinde bir başarısızlık oldu.
Carmelo bu sezon artık yıldız oyuncu olmadığı için mi bu kadar kötü oynadı? Yoksa bu kadar kötü oynadığı için mi artık yıldız oyuncu görüntüsünden uzaklaştı.
Carmelo’nun kariyerinin gerçek “yumurta-tavuk” problemi burada gizli. Ya kötü kararlar ve yanlış öncelikler başarısız bir kariyere sebep oldu. Ya da zaten kendisi için en iyisinin böylesi olduğunu biliyordu ve yapacağını yaptı.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!