by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Basketbolun en güzel yanlarından biri de insanları birbirine bağlamasıdır.
3352 kilometre uzaklıkta birbirinden çok farklı insanlara bile aynı şeyi sevdirebilir. Kalbi yeşil-beyaz renkler için atan biri soğuk bir güne uyanırken neyi seviyorsa güzel bir Akdeniz gecesinde kalbi sarı-lacivert renkler için atan birisi de aynı şeyi sevebilir.
Bu yüzden basketbolun dili yoktur çünkü sevgi, dilin yerini her zaman alabilir.
Fenerbahçe ve Zalgiris örneklerinde olduğu gibi. Daha önce bu kulüplerden biri için ter dökmüş yıldızlar, kendilerini bir süre sonra diğer kulübün çatısı altında buldular.
Onların ortak basketbol dilini yaratan, dört isim var. İki takımı ve onu sevenleri birbirine bağlayan dört isim. Kulüplerin tarihlerine iyi ya da kötü iz bırakmış dört isim… Şimdi o isimlere bir yenisi ekleniyor: Edgaras Ulanovas.
Peki bugüne kadarki dörtlü neler yaptı? Haydi, gelin! Onları hatırlayalım!
Sıradan bir basketbol seversiniz, kesinlikle Tanoka Beard’in ismini duymuşsunuzdur.
EuroLeague’de hala kıralamayan efsane verimlilik puanı rekoru ona ait. 2004’te Bologna karşısında yaptığı 35 sayı, 19 ribaund ve 2 blokluk efsane maçtan bahsediyorum. Ondan daha önemli ya da değerli performanslar izledik ama hiçbiri o gece Beard’ın yaptıkları kadar etkileyici istatistiklere sahip değildi.
İşte o maçı oynayan Beard, iki kulübün de tarihinden geçti.
Türkiye’de ilk olarak Ülker’de Larry Richard’ın yanında sönük kalışını izlediğimiz Beard, İspanya’da ligi alt üst ettikten sonra 2000 yazında Fenerbahçe yolcusu oldu.
90’ların son bölümünde İbrahim, Conrad, Dallas, Henry, Zan gibi isimlerle bir ateş yakalayan ve kulüp tarihinde ilk kez EuroLeague’de oynayan Fenerbahçe, kriz ile birlikte 2000’lerin başında o havasını kaybetmişti. Beard işte tam o anda geldi.
Fenerbahçe ligin üst düzey takımlarından biri değildi ama Beard, kalbi sarı-lacivert için atanlara saha içerisinde harika performanslar izletti. Tüm sezon boyunca Fenerbahçe’yi taşıyan Amerikalı uzun, 19.4 sayı, 13.1 ribaund ortalamasıyla sadece Fenerbahçe değil, Türkiye tarihine de geçti.
Belki takım yine playoff ilk turunda – bir sezon önce olduğu gibi – Türk Telekom’a elendi ama Beard, Fenerbahçe taraftarının hafızalarında güzel bir anı olarak kaldı.
İstanbul’da sadece bir yıl kaldıktan sonra önce İspanya, sonra Rusya’ya giden Beard, 2002’te ise ikinci evim diyeceği bir yer buldu: Kaunas!
Zalgiris‘te 1998’de efsane EuroLeague şampiyonluğuna ulaştığı günlerden uzaktaydı. O zaman ortaya çıkardıkları yıldızların birçoğu, Avrupa’ya dağılmıştı. Beard ise onları ayakta tutan oyunculardan biri oldu.
Ed Cota’yla birlikte harika bir uyum yakalayan Beard, belki Zalgiris‘i playoff’a kadar taşıyamadı ama her zaman izlemek isteyeceğiniz bir oyuncu oldu. 6 yıl boyunca kaldığı Kaunas’ta ise birçok unutulmaz başarı yaşadı.
Türk basketbolundan çıkıp da Litvanya’ya giden çok fazla isim görmedik. Hatta son dönemde bir tek Cemal Nalga’yı gördük. Fakat Litvanya basketbolundan çıkan birçok önemli isim, kariyerlerinin bir dönemini Türkiye’de geçirdi.
Onlardan birisi de Darjus Lavrinovic!
İkiz kardeşiyle birlikte modern EuroLeague’in unutulmazlarından biri olan Darjus, Avrupa’yı gezmeden önce ilk olarak Zalgiris‘te karşımıza çıktı. Alytus altyapısında yetiştikten sonra 2003’te Zalgiris‘in yolunu tutan Darjus, Litvanya devinde geçirdiği üç sezondan sonra Avrupa’nın en önemli oyuncularından biri oldu.
2006’da Zalgiris formasıyla gösterdiği performansla EuroLeague’de yılın 2. takımına seçilen Litvanyalı uzun, tabii ki daha sonrasında bol sıfırlı kontratlar buldu ve Rusya yolcusu oldu.
Rusya ve Madrid’de geçirdiği zamandan sonra ise kader onu 2010-2011 sezonunda Fenerbahçe‘ye getirdi.
Zeljko Obradovic‘ten önceki dönemi ele alırsak muhtemelen Fenerbahçe taraftarının en çok heyecanlandığı yıl, o sezondu. Spahija’yla oldukça dengeli bir kadro kuran Fenerbahçe, Olympiakos ve Barcelona gibi devleri devirirken şanssızlıkların eseri olarak playoff’u kaçırdı.
İşte o sezon kadroda yer alan Lavrinovic ise Fenerbahçe’nin sezonuna katkı verdi. Belki beklendiği kadar iyi oynamadı, özellikle bir dönem dış şut sokma konusunda büyük bir sorun yaşadı ama o tecrübesi ve sertliğiyle Fenerbahçe’ye yardımcı oldu. Sonunda Türkiye’deki tek sezonunda en azından lig şampiyonluğu başarısı yaşadı.
Fenerbahçe’den sonra CSKA yolcusu olan Litvanyalı uzun, orada da tutunamayınca 2012’de EuroLeague’de başladığı yere geri döndü. Zalgiris’in tarihi başlangıcına yardımcı olan Darjus, daha sonra takımına playoff’u getiremese de taraftarı için unutulmaz bir sezonun parçası oldu.
Zalgiris’teki tek sezonundan sonra dolaşmaya devam eden Darjus, kariyerine şimdilerde Lietkabelis’te devam ediyor. Fakat kesin olan bir şey var ki, o iki takım için de unutulmaz olan sezonlara imzasını attı.
Hepinizin Sarunas Jasikevicius kısmını beklediğini biliyorum ama onu en sona sakladım çünkü bu üçlü arasında özel bir hikaye var.
Bize EuroLeague’de 2010’dan beri izlemediğimiz bir peri masalını izleten Saras Jasikevicius ve öğrencileri, bu sezon da ümidin bittiği noktada ayağa kalktı ve playoff’a kaldı. Litvanya ekibi, geçen sezon Final Four’da rakip olduğu Fenerbahçe‘yle bu sefer playoff’ta karşı karşıya gelecek ve iki takımın rekabetinde yeni bir sahne izletecek.
Fakat bütün bunlardan çok daha öncesinde başka bir hikaye var.
Şimdilerde Saras ile Zalgiris özdeşleşse de bu unutulmaz EuroLeague yıldızının kariyeri çok uzun süre Zalgiris ile aynı kader çizgisinde gitmedi. Kolej kariyeri sonrası Rytas’ı tercih eden Saras, daha sonrasında efsane olacağı bir kariyere doğru yol aldı. Birçok EuroLeague devinde oynadı ve tam 4 EuroLeague şampiyonluğu kazandı.
Kariyerinin son demlerinde ise bir anda yolu Fenerbahçe‘yle kesişti. 1998’de henüz parlamaya hazır genç bir oyuncuyken Fenerbahçe’yi reddeden Saras, bu sefer sezon ortasında Fenerbahçe’ye katıldı. Spahija’nın ilk senesinde herkesi heyecanlandıran bir basketbol oynayan Fenerbahçe’nin yedek bir guarda ve tecrübeye ihtiyacı vardı. Saras ise muhteşem bir uyumla bunu karşıladı.
Her şey harika başladı. Deplasmanda Olympiakos’u yenen Fenerbahçe, daha sonrasında evinde Valencia ve Zalgiris’i yenerek kendini lider durumda buldu. Fakat grupta oynanan 4. maç bir anda her şeyi değiştirdi.
Tüm sezon boyunca sakatlıklardan çok çeken Fenerbahçe’de önce Mirsad Türkcan, Türkiye Kupası Finalleri’nde sakatlandı, daha sonra da Kaunas deplasmanında takımın bir numaralı ismi olan Ukic’in hastalığı yüzünden Hırvat guardından yoksun bir şekilde maça çıktı.
Fenerbahçe bir anda rotasyonun iki ana oyuncusu olmadan kendini Zalgiris karşısında buldu. Spahija’nın takımı, yine de pes etmedi ve birçok hikayesi olan çekişmeli bir maç oldu. Çekişmenin sonunda ise Fenerbahçe, rakibine uzatmada kaybetti.
Sarı-lacivertli ekip için o günün en büyük hayal kırıklığı ise kesinlikle Saras’tı. Kariyerinde pek çok büyük maç olan efsane guard, o gün kariyerinin en kötü maçlarından birini oynadı ve 1-6 saha içiyle 2 sayı ve 4 top kaybı yaptı. Üstelik o 4 kaybının birçoğu da en kritik anlarda geldi.
Fenerbahçe, elindeki büyük fırsatı kaçırdıktan sonra evinde Olympiakos’a son çeyrekte kaybetti. Son hafta ise Valencia deplasmanından çıkamadı ve liderliğe koştuğu grupta kendisini dışarıda buldu.
Yine de Saras ile Fenerbahçe arasındaki hikaye burada da bitmedi. Litvanyalı guard, Türkiye Ligi finalinde Galatasaray‘a karşı oynadığı basketbolla taraftarına kendisini affettirdi. Özellikle şampiyonluğu getiren son maçta yaptıkları unutulmazdı. Fenerbahçe taraftarı da unutmadı. Bugün hangi Fenerbahçeli ile konuşsanız size Saras’la ilgili olumlu şeyler söyler.
Fenerbahçe’den sonra Panathinaikos ve Barcelona’ya giden Saras, kariyerinin son yılını ise hep oynamak istediği bir takımda geçirdi: Zalgiris Kaunas.
Zalgiris ile kariyerinin tek eksiği olan Litvanya Ligi’ni de kazanan Saras, sezon sonunda ise formasını çıkarttı ve takım elbisesini giydi. Asistan koç olarak geçirdiği kısa bir süreden sonra başa geçen Saras, bugünkü peri masalını yaratmayı başardı.
Çünkü hiçbir şey bir taraftarın gönülden sevdiği birisiyle arasına giremez!