By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Zeljko Obradovic, Avrupa basketbol tarihinin en önemli figürlerinden biri.
1991 yazında koç olmaya karar verdiği o günden itibaren, bütün değişkenler ve bütün sabitler onun etrafında döndü. 28 yılda kendine öyle kariyer yarattı ki, Avrupa tarihinde bugün efsane diye andığımız hiçbir koç onunla yarışamaz hale geldi.
Dile kolay, 29 yılda 20 Final Four ve 9 EuroLeague şampiyonluğu ve diğerleriyle birlikte havaya kalkan 42 kupa!
Gittiği her yere kupa götüren bir adam. 1992’de Partizan ile tarihin en genç takımıyla şampiyon olan adam… İspanyol takımlarıyla yaşadığı arka arkaya şampiyonluklar unutulmayan bir adam… Panathinaikos ile tarihin gördüğü en büyük hegemonyalarından birini kuran, EuroLeague şampiyonluğa neredeyse neredeyse ambargo koyan ve son olarak Türk basketbolunun en büyük rüyasını gerçekleştiren bir adam…
Hepsini biliyorsunuz, bunların hepsiyle alakalı pek çok şey okudunuz. Bu yüzden bugün başka bir konuya gidiyoruz; 29 yıl boyunca çalıştırdığı oyunculara!
Obradovic, 6 farklı basketbol takımıyla 28 yılda 200’den fazla oyuncuyla çalıştı.Bu isimlerin pek çoğu da Avrupa basketboluna damga vurdu. Biliyorum, yazının konusunu duyduğunuz anda bile hafızanızı zorlamadan 15-20 efsanevi ismi aklınızdan geçirdiniz.
Fakat ben daha iyisini arıyorum; bir takım kurgusunda onun kariyerinde çalıştırdığı isimlerden en iyi kadroyu! Bu yüzden çok düşündüm ve sorguladım. Sonunda Zeljko Obradovic’in muhteşem kadrosunu oluşturdum.
Hanımlar ve beyler, huzurlarınızda Avrupa basketbol tarihinin en büyük koçunun, başarılarla dolu 28 yıllık kariyerinde çalıştırdığı en iyi ekip!
Not: Sadece kulüp takımı kariyerinde çalıştırdığı oyuncular ele alınmıştır, milli takım kariyeri dahil edilmemiştir.
Not – 2: Bu kadroyu oluştururken oyuncuların oluşturduğu oyuncu grubu uyumundan daha çok, Obradovic ve Avrupa basketbolundaki yerlerine dikkat ettik.
PG: Dimitris Diamantidis #13 (Kaptan)
Birlikte geçirdikleri sezonlar: 2004-2012 sezonları arasında
Birlikte kazandıkları kupalar: 3 EuroLeague şampiyonluğu, 7 Yunanistan Ligi, 6 Yunanistan Kupası
Avrupa basketbolunun “Baba ve Oğul” hikayesi!
2004’te ilk buluştukları günden 2012’de yollarının ayrıldığı güne kadar her defasında izlediğimiz özel bir hikaye.
Sanılanın aksine sürekli başarılarla dolu bir hikaye değildi. Her özel hikayede olması gerektiği gibi, bu ikilinin hikayesinde de bol bol hayalkırıklığı vardı.
Obradovic ile Diamantidis’in birlikte son Final Four’u olan 2012’de efsane guard, CSKA Moskova karşısında kariyerinin en kötü Final Four maçlarından birini oynamıştı. Ya da üç guardın buluştuğu o efsane dönemde başarısız sonuçlar gelince insanlar Obradovic‘in Diamantidis’e fazla güvendiğini de eleştirmişti.
Ama zaten onların hikayesini özel yapan birlikte yaşadıkları başarılar değildi. Onların hikayesini özel yapan, sonuç ne olursa olsun birbirlerine olan inançlarıydı.
2004’te Diamantidis, Iraklis’ten Panathinaikos‘a geldiği günden Obradovic ile geçirdiği son saniyeye kadar kendisinden ne istediyse, onu yaptı. Takımın şartları değişti, oyuncular da değişti ve haliyle Obradovic’in ondan istekleri de değişti.
Bazen ondan sadece rakip savunmacıyı tutmasını istedi, bazen de takımın en önemli yaratıcısı olmasını istedi. Diamantidis ise hepsini bir an bile düşünmeden yaptı. Obradovic de şefkatli ve sert her baba gibi, onu hem destekledi hem de zorladı.
Ve yılların sonunda bu inanç, Obradovic’in dilinden şu kelimelerin dökülmesine neden oldu:
“Kariyerim boyunca çalıştırdığım 3 oyuncuyla sadece göz göze gelerek anlaşabildim. Onlardan biri de Dimitris’ti.” *1
PG: Sarunas Jasikevicius #19
Birlikte geçirdikleri sezonlar: 2007-2010 sezonları arasında ve 2011-2012 sezonunda
Birlikte kazandıkları kupalar: 1 EuroLeague şampiyonluğu, 3 Yunanistan Ligi, 3 Yunanistan Kupası
Birbirine uymayan ama saha içerisinde anlaşmanın yolunu yıllar içerisinde bulan iki basketbol dehası!
Zeljko Obradovic ile Sarunas Jasikevicius’un ilişkisi düşünüldüğü kadar harika değildi. Saras, NBA sonrası Panathinaikos‘a geldiğinde büyük beklentiler vardı. Sonuçta Avrupa tarihinin üç büyük guardı Saras-Diamantidis-Spanoulis yan yanaydı.
Ancak sahadaki uyum beklendiği gibi olmadı. Saras’ın savunma problemleri Obradovic‘i delirtiyordu, Saras ise kendine hastı. Her zaman olduğu gibi yeteneklerinin en önemlisi olduğunu düşünüyordu.
Bu ikilinin anlaşma yolu yok gibiydi ama kazanmak ikisi için de her şeyden önemliydi. Bu sayede de Obradovic, sadece 4 yıl önce Final Four’un MVP’si olan Saras’ı daha farklı bir rolde oynayabileceğine inandırdı.
Sonuç olarak da 2009’daki tarihi finalde Saras, Final Four’un hakkı verilmeyen kahramanlarından biri olarak 4. şampiyonluğunu kazandı.
Bir yıl sonra gelen başarısızlık sonrası Obradovic, bu sefer taraftarının büyük baskısına rağmen Saras ile yollarını ayırdı ama bu hikaye burada bitmemişti.
Saras, 2012’de Obradovic’in Panathinaikos‘taki son senesinde geri döndü. Top-16’ya kadar sadece 5.7 sayı ortalamasıyla oynayacak kötü bir sezon geçirdi ama sezonun devamı bambaşka oldu. Blatt, meşhur playoff serisinde Obradovic’i yıkmak üzereyken sahne alan Saras, Maccabi‘nin hücumda sürekli kendisinin yavaş ayaklarına saldırmasına hücumdaki harika performansıyla karşılık vererek seriyi değiştiren adam oldu.
Obradovic ise bunun karşılığında sezon boyunca kenardan getirdiği Saras’ı İstanbul’daki Final Four’da CSKA karşısında ilk beşe sürerek karşılık verdi. İkilinin planı Krstic’in ikili oyun zaaflarıydı ve bunun karşılığını ilk çeyrekte fazlasıyla aldılar. Fakat maçın devamında her şeye rağmen üzülen taraf bu ikili oldu.
Bu ikili için dört yıllık süreç, belki beklendiği kadar dolu geçmedi ama iki basketbol dehası, birlikte olduklarında ne kadar tehlikeli olduklarını hem 2009’da hem de 2012’de gösterdiler.
PG: Sasa Djordjevic #10
Birlikte geçirdikleri sezonlar: 1991-1992 sezonunda
Birlikte kazandıkları kupalar: 1 EuroLeague şampiyonluğu, 3 Yugoslavya Ligi, 3 Yugoslavya Kupası
1992’de İstanbul’da yaş ortalaması 22’den düşük olan ve bütün sezon savaş nedeniyle içerideki maçları ülkesinin dışında oynayan bir takımın EuroLeague şampiyonu olduğunu izledik.
Peri masalı gibiydi. Bütün her şey onlara karşıydı ama onlar hepsini birer birer çözdü.
Zeljko Obradovic ile Sasha Djordjevic, o masal gibi şampiyonluğun üç ana kahramanından ikisiydi. Djordjevic, o takımın lideriydi ve şampiyonluğu getiren o efsane şutu atan adamdı. 32 yaşındaki Obradovic ise bütün zorluklara rağmen elindeki genç kadroyu şampiyonluğa taşıyan koçtu!
Peri masalları çok güzeldir ama masalların arkasında her zaman görmediğimiz kısımları vardır.
“Bir gün ligde play-off maçı oynarken -yanlış hatırlamıyorsam çeyrek finaldi- onun düşünce yapısıyla uyuşmayan bir şey yaptım. Sahadayken beni yanına çağırdı, sonra parmağıyla dışarıyı gösterdi. Haftalar önce yataklarımız arasında on karış mesafe olmayan adam beni oyundan atmıştı. Soyunma odasına gittim. Maç bitene kadar yerimden kımıldayamadım.
Zeljko son düdükten sonra yanıma geldi. Soyunma odasının diğer ucundan bana bakıyordu. Başımı çevirdim, gülümsedi. Birbirimize sarıldık ve ağlamaya başladık. ‘Sasha özür dilerim, Sasha benim yüzümden’ diye sayıkladı. Ben de özür diledim. Dakikalarca öyle sarılıp ağladık. Bunu bana yapmıştı, ben onun en yakın arkadaşıydım. Takıma verilmiş bir mesajdı bu. Obradovic takımın kaptanına, en iyi oyuncularından birine, yıllarca aynı odada kaldığı adama bunu yapmıştı. Yani, size yapmaması için hiçbir sebep yoktu.” *2
Uğur Ozan Solak’ın Socrates Dergi için Sasha Djordjevic ile yaptığı röportajda geçen bu sözler, aslında bize görünmeyen kısımlar için ışık tutuyor.
1992’de en yakın arkadaşını, sahadan gönderen Zeljko Obradovic, daha o günlerde bize kendisi için her şeyden daha önemli olanın ne olduğunu gösteriyordu.
Obradovic ile Djordjevic, şampiyonluğa giderken 1992’de bir mucize yarattılar ama aynı zamanda bu ikilinin alttaki hikayesi, Obradovic’in büyük hikayesinin başlangıcı da oldu.
G: Vassilis Spanoulis #6
Birlikte geçirdikleri sezonlar: 2005-2006 sezonu ve 2007-2010 sezonları arasında
Birlikte kazandıkları kupalar: 1 EuroLeague şampiyonluğu, 3 Yunanistan Ligi, 3 Yunanistan Kupası
Evet, biliyorum. Spanoulis ve Obradovic‘in hikayesi anlatmak isteyeceğiniz bir hikaye değil ama her takımda birbirini sevmeyen koç ve oyuncu olur. Bizim takımımızda da bu kişi; Vassilis Spanoulis!
Maroussi’yle geçirdiği 4 yılda, Obradovic‘in Panathinaikos‘una baş kaldırmayı başaran Spanoulis, 2005’te Obradovic’in takımına katılmaya karar verdi. Fakat birlikte geçirdikleri dört yıl harika değildi hatta üçünde başarısız oldular.
Ancak 2009’da Obradovic, Berlin’de Messina’yı bir kere daha mat ederken o unutulmaz Final Four’un MVP’si Vassilis Spanoulis’ti.
Her zaman lider olmak isteyen Spanoulis, Obradovic’in kurallarına göre oynamaktan sıkıldı ve Avrupa tarihinin gördüğü en büyük sürprizlerden birini yaparak ezeli rakipleri Olympiakos’a gitti. O günden beri olanları biliyorsunuz. 2017 Final Four basın toplantısında birbirlerinin yüzlerine bile bakmadılar.
Fakat bu hikayenin küslüğe doğru gitmesi, onların birbirlerine yardımcı olmadığı anlamına gelmedi. Spanoulis, liderliğe giden yolda Obradovic’ten çok şey öğrenirken Obradovic ise en büyük rakibi Messina karşısında onun ciddi yardımını aldı.
Evet, küsler ve büyük ihtimal birbirlerini sevmiyorlar ama bu ikilinin yaşadıkları kesinlikle Avrupa basketbolunun kaderini değiştirdi.
SG: Predrag Danilovic #5
Birlikte geçirdikleri sezonlar: 1991-1992 sezonunda
Birlikte kazandıkları kupalar: 1 EuroLeague şampiyonluğu, 3 Yugoslavya Ligi, 3 Yugoslavya Kupası
Biraz yukarıda Djordjevic ile Obradovic‘in ilişkisini anlatırken sizlere Partizan’ın peri masalında üç önemli karakter var demiştim. İkisiyle tanıştınız, gelin sizleri üçüncüsüyle de tanıştırayım; Predrag Danilovic.
Predrag Danilovic, Avrupa tarihinin özel karakterlerinden biriydi. Rekabeti çok seven biriydi. Myers ile girdiği düellolar hala akıllarda. Aynı zamanda kritik anların oyuncusuydu. Zorluk seviyesinin yukarıya çıktığı her an sahne almayı severdi. Evet, İstanbul’daki finalde son topu Djordjevic soktu ama Final Four’a damga vuran performans ona aitti. 19.4 sayı ortalamasıyla Final Four’un MVP’si seçilmişti.
Kesinlikle, özel bir yetenekti ama aynı zamanda zor bir oyuncuydu. Messina’ya yumruk atmaya çalışmıştı. Sırplara göre Djordjevic ile birlikte gelmiş geçmiş en iyi guard ikilisi olsalar da – Obradovic de böyle düşünüyor – birbirlerinden pek haz etmezlerdi.
Onun Obradovic ile hikayesi ise 1992’den önce başladı, Obradovic daha koç olmadan önce.
Danilovic’i özel bir oyuncu yapan Vujosevic’tir ama onu Partizanlı yapan Obradovic’ti. Henüz 25 yaşında ve oyunculuk kariyerini sürdürürken milli takım seçmelerini izleyen Obradovic, Danilovic’i fark etmiş ve Partizan’a transfer olmasında ilk adımı atmıştı. Üstelik Danilovic’in bütün ailesinin Kızılyıldız taraftarı olmasına rağmen…
Obradovic’in o gün yaptığı bu hareket tam altı yıl sonrasında koç olarak da işine yaradı ve bu üç ismin önderliğinde Partizan, Avrupa şampiyonluğuna yürüdü.
SG: Bogdan Bogdanovic #13
Birlikte geçirdikleri sezonlar: 2014-2017 sezonları arasında
Birlikte kazandıkları kupalar: 1 EuroLeague şampiyonluğu, 2 Türkiye Ligi, 1 Türkiye Kupası, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası
2014 yılında soğuk bir Belgrad akşamında, 21 yaşındaki bir delikanlı bitime 22 saniye kala faul çizgisine geldi.
Kombank Arena’da atmosfer çok gergindi. Partizan’ın karşısında EuroLeague kupasının bir numaralı adayı CSKA Moskova vardı ve 21 yaşındaki o delikanlının son çeyrekte attığı 10 sayıyla son 43 saniyeye 1 sayı geride girmişlerdi. Mola sonrası sol köşeden çıkan Bogdanovic, şutunu atamadı çünkü Khryapa üstüne düşmüştü. Faul çizgisine geldi ve elleri hiç titremeden iki serbest atışı da soktu.
Maçın bitimiyle birlikte binlerce Partizan taraftarı çılgına dönmüştü çünkü o gün 27 atan Bogdanovic, CSKA Moskova karşısında Partizan’ı galibiyete taşımıştı ve günün sonunda herkes onun sezon bitiminde büyük bir takıma gideceğini biliyordu.
Öyle de oldu. Bütün devler onun için yarıştı ama onun tercihi Obradovic faktörüyle birlikte Fenerbahçe oldu. Bogdanovic’in Obradovic ile serüveni ise yavaş yavaş gelişti.
İlk yılında bir çaylaktı. Bjelica ve Goudelock’tan arta kalan topları kullanan ama asıl görevi rakibin en iyi hücumcusunu tutmak olan bir çaylak. Başardı da… Playoff serisinde Devin Smith’i geri püskürttü.
İkinci yılında ise Goudelock ve Bjelica gidince yavaştan takımın liderliğine geçmeye başladı. İyi oynuyordu ama istikrarlı değildi. Büyük olmak için bir sezona daha ihtiyacı vardı.
Son sezonu ise şanssızlıklarla başladı. Sakatlık yüzünden 2 aydan fazla süre oynayamadı ama o büyük oyuncu sıfatına geçmeye hazırdı. Şüphelerin arttığı hatta ümitsiz olduğu anda, sahneye çıktı. OAKA’da iki maçta tarihe geçecek performanslar sergileyerek Fenerbahçe‘nin şampiyonluk yolunu açtı.
2014 yılında o sayıları atan 21 yaşındaki delikanlı yetenekliydi ve potansiyel taşıyordu ama Obradovic, onu beklentilerin de üstüne çıkardı. İnce ince işledi ve o çocuğu basketbol tarihimize damga vuracak bir oyuncu haline getirdi.
F: Dejan Bodiroga #10
Birlikte geçirdikleri sezonlar: 1996-1997 sezonu ve 1998-2002 sezonları arasında
Birlikte kazandıkları kupalar: 2 EuroLeague şampiyonluğu, 3 Yunanistan Ligi, 1 Saporta Kupası
“Hayatımda çok oyuncuyla çalıştım ama hiçbir zaman Dejan gibisi olmadı”
Avrupa basketbolunun iki kralı yan yana gelirse neler olur? Zeljko Obradovic ile Dejan Bodiroga’nin hikayesi ise bize bunu gösterdi.
Bu kazanmayı çok iyi bilen iki ismin yolu ilk olarak Real Madrid‘de buluştu. Sabonis’in ayrılmasından sonra Obradovic‘in yeni bir lidere ihtiyacı vardı ve onun ilk tercihi milli takımda da öğrencisi olan Bodiroga oldu. İkili birlikte Saporta Kupası’nı kazanırken Bodiroga, 17 sayı, 9 ribaund ve 7 asistle maça damgasını vurmuştu.
Fakat o şampiyonluğa rağmen ligdeki başarısızlık ikilinin yollarını ayırdı ancak bu ayrılık çok uzun sürmedi. Bodiroga, Panathinaikos‘a gittikten sadece bir sezon sonra Obradovic takımın başına geçti.
Ve harika 3 yıllık serüven başladı. 2000’de Panathinaikos, Maccabi‘yi devirip EuroLeague’i kazanırken Bodiroga ilk EuroLeague kupasını kaldırıyordu.
Ondan iki yıl sonra ise bu ikili, bu sefer Bologna’da tarih yazdılar. 2002’de EuroLeague tarihinin en iyi kadrosu olarak kabul edilen Virtus Bologna karşısında favori olmamalarına rağmen şampiyonluk kupasını kaldırdılar. Hem de binlerce Bologna taraftarının önünde!
İnanılmaz yüzdelerle 23.5 sayı, 8.0 ribaund ortalamalarıyla oynayan Bodiroga ise MVP’i seçilerek Avrupa’nın kralı olduğunu herkesine kanıtlıyordu.
Kulüp takımında bu onların birlikte geçirdikleri son yıllarıydı. Birlikte 4 yılda 3 Avrupa kupası kazandılar. Onların hikayesi özeldi çünkü iki kral birbirini destekleyip yürüyerek efsane oldular.
Obradovic’in de dediği gibi kimse onu Bodiroga kadar iyi anlamadı çünkü bir kralı, bir kral kadar kimse iyi anlayamaz.
SF: Ramunas Siskauskas #9
Birlikte geçirdikleri sezonlar: 2006-2007 sezonu
Birlikte kazandıkları kupalar: 1 EuroLeague şampiyonluğu, 1 Yunanistan Ligi, 1 Yunanistan Kupası
Siskauskas ile Obradovic‘in hikayesi kısaydı ama özeldi çünkü Obradovic‘in en büyük meydan okumalarından birinde yanında Siskauskas vardı.
2002’den 2007’ye kadar geçen süre Obradovic için kariyerinin en zor zamanlarından biriydi. Son şampiyonluktan beri 5 yıl geçmişti ve Panathinaikos, o zamandan beri sadece bir kere Final Four yapmıştı. Onda da 3. oldular.
Üstelik 2006 yazında takım için korkunç iki haber geldi. Takımın bir numaralı yıldızı Jaka Lakovic, bir anda Barcelona’nın yolunu tutarken Spanoulis ise NBA’e gitmeye karar verdi.
Obradovic için tehlike çanları çalarken Siskauskas’lı sezon her şeyi değiştirdi.
Sezona yavaş başlayan Litvanyalı yıldız, normal sezonda sadece 8.8 sayı ortalaması tutturabildi. Panathinaikos için soru işaretleri dolaşırken o Top-16’dan itibaren sahne almaya başladı. Panathinaikos, zorlu gruptan lider çıkarken onun sayı ortalaması da 12’ye yükselmişti.
Playoffta ise artık takımın bir numaralı skor silahı haline gelmişti. 17.5 sayı ortalamasıyla oynayan Siskauskas, Panathinakos’un sorun yaşamadan OAKA’da düzenlenecek olan Final Four’a gitmesini sağladı.
İlk maçta çok sahne almadı ama finalde sahne tam anlamıyla onundu. Dejan Tomasevic’in yardımıyla birlikte CSKA Moskova karşısında Panathinaikos’u galibiyete taşıyan Siskauskas, 20 sayı ve 5 asistle maçın yıldızıydı. Final Four MVP’si ödülü saçma bir şekilde – Final Four Yunanistan’da olduğu için – Diamantidis’e gitti ama kesinlikle ödül onun hakkıydı.
Obradovic, giden oyunculara rağmen şampiyonluğu en büyük rakibi karşısında kazanarak herkese bir kez daha meydan okurken Siskauskas ise rüşdünü herkese kanıtlamıştı. O yaz da tarihin en yüksek kontratlarından birini imzalayarak CSKA‘nın yolunu tuttu.
PF: Nemanja Bjelica #8
Birlikte geçirdikleri sezonlar: 2013-2015 sezonları arasında
Birlikte kazandıkları kupalar: 1 Türkiye Ligi, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası
2.08 boyunda, dış şut atabilen, ribaundları kimseye bırakmayan, çok zeki, oyunu çok iyi bilen, yaratıcı bir uzun!
Kızılyıldız günlerinde gösterdiği yeteneklerle herkesin ağzını sulandıran Bjelica, çok geçmeden Baskonia‘nın yolcusu oldu. Fakat bu gidiş onun kariyeri için beklenen etkiyi yaratmadı. Pesic onu bir guard gibi düşünmüş ve buna göre eğitmişti. Baskonia ise onu şutör bir 4 numara olarak kullanıyordu.
Son sezonunda biraz bile olsun kıpırdaması onun Avrupa devlerinin gözdesi haline getirmişti fakat 2013’te Zeljko Obradovic, Fenerbahçe‘nin başına geçmesi onun tercihinin de Fenerbahçe olmasını sağladı.
Obradovic, onu en zoruyla sınadı! Ondaki yeteneği biliyordu ve bu yüzden acımasızca davrandı. Yeri geldi, maç içerisinde soyunma odasına bile gönderdi. Fenerbahçe için 2013-2014 sezonu başarısız geçmişti ama en üstü için hazırdı. Artık takımın bütün düzeni onun üzerine kurulabilirdi.
Öyle de oldu. Fenerbahçe’nin ana skor silahı Goudelock’tı ama bütün düzen Bjelica’ya göre işliyordu ve Bjelica bu düzende bütün yeteneklerini göstererek Fenerbahçe’yi tarihinde ilk kez Final Four’a taşıdı.
Nemanja Bjelica, Final Four’dan önce MVP ödülünü kaldırıyordu. Pesic’in hayali gerçek olmuştu. Bjelica, Avrupa’nın en iyi oyuncusuydu!
Bu listede Obradovic’in birlikte EuroLeague kazanmadığı tek oyuncu Bjelica fakat buna rağmen onu aldım çünkü Svetislav Pesic’in Kızılyıldız’da başlattığı bu proje, Obradovic ile birlikte 2015’te zirveye çıktı.
PF/C: Mike Batiste #8
Birlikte geçirdikleri sezonlar: 2003-2012 sezonları arasında
Birlikte kazandıkları kupalar: 3 EuroLeague şampiyonluğu, 8 Yunanistan Ligi, 6 Yunanistan Kupası
“Obradovic sizden bir şeyi istiyorsa, kulağa ne kadar saçma gelirse gelsin yaparsınız” *3
2.03 boyundaki Mike Batiste, 2002-2003 sezonunda Memphis Grizzlies forması giyerken sürelerinin büyük bir kısmını kısa forvetten alan bir isimdi.
Onu bundan önce Belçika’da dört numara olarak izlemiştik ama sadece bir yaz içerisinde Obradovic, Batiste’i beş numara haline getirdi. Sonuç mu?
3 EuroLeague şampiyonluğunda da büyük roller oynayan, muhtemelen modern EuroLeague’in en iyi 10 pivotundan biri oldu.
California’da doğmuş bir Amerikalının, basketbol dünyasına ters gelen bir Sırp koçu, bu kadar dinlemesinin sebebi ise sadece güvendi!
Birlikte geçirdikleri 9 yılda, Batiste saha içerisinde ne kadar saçmalarsa saçmalasın, – ahlaki kuralların dışına çıktığı anlarda bile – Zeljko Obradovic onun arkasında durdu. Batiste ise her zaman bunun karşılığını sahada verdi. 34 yaşında ayaklarını artık geri çekemiyorken bile 2011’de Panathinaikos‘un şampiyonluğa yürümesinde büyük rol oynadı.
Batiste’nin yıllar önce röportajda söylediği gibi, Obradovic sizden bir şey istiyorsa, yaparsınız!