By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Zeljko Obradovic, Avrupa basketbol tarihinin en önemli figürlerinden biri.
1991 yazında koç olmaya karar verdiği o günden itibaren, bütün değişkenler ve bütün sabitler onun etrafında döndü. 28 yılda kendine öyle kariyer yarattı ki, Avrupa tarihinde bugün efsane diye andığımız hiçbir koç onunla yarışamaz hale geldi.
Dile kolay, 29 yılda 20 Final Four ve 9 EuroLeague şampiyonluğu ve diğerleriyle birlikte havaya kalkan 42 kupa!
Gittiği her yere kupa götüren bir adam. 1992’de Partizan ile tarihin en genç takımıyla şampiyon olan adam… İspanyol takımlarıyla yaşadığı arka arkaya şampiyonluklar unutulmayan bir adam… Panathinaikos ile tarihin gördüğü en büyük hegemonyalarından birini kuran, EuroLeague şampiyonluğa neredeyse neredeyse ambargo koyan ve son olarak Türk basketbolunun en büyük rüyasını gerçekleştiren bir adam…
Hepsini biliyorsunuz, bunların hepsiyle alakalı pek çok şey okudunuz. Bu yüzden bugün başka bir konuya gidiyoruz; 29 yıl boyunca çalıştırdığı oyunculara!
Obradovic, 6 farklı basketbol takımıyla 28 yılda 200’den fazla oyuncuyla çalıştı.Bu isimlerin pek çoğu da Avrupa basketboluna damga vurdu. Biliyorum, yazının konusunu duyduğunuz anda bile hafızanızı zorlamadan 15-20 efsanevi ismi aklınızdan geçirdiniz.
Fakat ben daha iyisini arıyorum; bir takım kurgusunda onun kariyerinde çalıştırdığı isimlerden en iyi kadroyu! Bu yüzden çok düşündüm ve sorguladım. Sonunda Zeljko Obradovic’in muhteşem kadrosunu oluşturdum.
Hanımlar ve beyler, huzurlarınızda Avrupa basketbol tarihinin en büyük koçunun, başarılarla dolu 28 yıllık kariyerinde çalıştırdığı en iyi ekip!
Not: Sadece kulüp takımı kariyerinde çalıştırdığı oyuncular ele alınmıştır, milli takım kariyeri dahil edilmemiştir.
Not – 2: Bu kadroyu oluştururken oyuncuların oluşturduğu oyuncu grubu uyumundan daha çok, Obradovic ve Avrupa basketbolundaki yerlerine dikkat ettik.
PG: Dimitris Diamantidis #13 (Kaptan)
Birlikte geçirdikleri sezonlar: 2004-2012 sezonları arasında
Birlikte kazandıkları kupalar: 3 EuroLeague şampiyonluğu, 7 Yunanistan Ligi, 6 Yunanistan Kupası
Avrupa basketbolunun “Baba ve Oğul” hikayesi!
2004’te ilk buluştukları günden 2012’de yollarının ayrıldığı güne kadar her defasında izlediğimiz özel bir hikaye.
Sanılanın aksine sürekli başarılarla dolu bir hikaye değildi. Her özel hikayede olması gerektiği gibi, bu ikilinin hikayesinde de bol bol hayalkırıklığı vardı.
Obradovic ile Diamantidis’in birlikte son Final Four’u olan 2012’de efsane guard, CSKA Moskova karşısında kariyerinin en kötü Final Four maçlarından birini oynamıştı. Ya da üç guardın buluştuğu o efsane dönemde başarısız sonuçlar gelince insanlar Obradovic‘in Diamantidis’e fazla güvendiğini de eleştirmişti.
Ama zaten onların hikayesini özel yapan birlikte yaşadıkları başarılar değildi. Onların hikayesini özel yapan, sonuç ne olursa olsun birbirlerine olan inançlarıydı.
2004’te Diamantidis, Iraklis’ten Panathinaikos‘a geldiği günden Obradovic ile geçirdiği son saniyeye kadar kendisinden ne istediyse, onu yaptı. Takımın şartları değişti, oyuncular da değişti ve haliyle Obradovic’in ondan istekleri de değişti.
Bazen ondan sadece rakip savunmacıyı tutmasını istedi, bazen de takımın en önemli yaratıcısı olmasını istedi. Diamantidis ise hepsini bir an bile düşünmeden yaptı. Obradovic de şefkatli ve sert her baba gibi, onu hem destekledi hem de zorladı.
Ve yılların sonunda bu inanç, Obradovic’in dilinden şu kelimelerin dökülmesine neden oldu:
“Kariyerim boyunca çalıştırdığım 3 oyuncuyla sadece göz göze gelerek anlaşabildim. Onlardan biri de Dimitris’ti.” *1
PG: Sarunas Jasikevicius #19
Birlikte geçirdikleri sezonlar: 2007-2010 sezonları arasında ve 2011-2012 sezonunda
Birlikte kazandıkları kupalar: 1 EuroLeague şampiyonluğu, 3 Yunanistan Ligi, 3 Yunanistan Kupası
Birbirine uymayan ama saha içerisinde anlaşmanın yolunu yıllar içerisinde bulan iki basketbol dehası!
Zeljko Obradovic ile Sarunas Jasikevicius’un ilişkisi düşünüldüğü kadar harika değildi. Saras, NBA sonrası Panathinaikos‘a geldiğinde büyük beklentiler vardı. Sonuçta Avrupa tarihinin üç büyük guardı Saras-Diamantidis-Spanoulis yan yanaydı.
Ancak sahadaki uyum beklendiği gibi olmadı. Saras’ın savunma problemleri Obradovic‘i delirtiyordu, Saras ise kendine hastı. Her zaman olduğu gibi yeteneklerinin en önemlisi olduğunu düşünüyordu.
Bu ikilinin anlaşma yolu yok gibiydi ama kazanmak ikisi için de her şeyden önemliydi. Bu sayede de Obradovic, sadece 4 yıl önce Final Four’un MVP’si olan Saras’ı daha farklı bir rolde oynayabileceğine inandırdı.
Sonuç olarak da 2009’daki tarihi finalde Saras, Final Four’un hakkı verilmeyen kahramanlarından biri olarak 4. şampiyonluğunu kazandı.
Bir yıl sonra gelen başarısızlık sonrası Obradovic, bu sefer taraftarının büyük baskısına rağmen Saras ile yollarını ayırdı ama bu hikaye burada bitmemişti.
Saras, 2012’de Obradovic’in Panathinaikos‘taki son senesinde geri döndü. Top-16’ya kadar sadece 5.7 sayı ortalamasıyla oynayacak kötü bir sezon geçirdi ama sezonun devamı bambaşka oldu. Blatt, meşhur playoff serisinde Obradovic’i yıkmak üzereyken sahne alan Saras, Maccabi‘nin hücumda sürekli kendisinin yavaş ayaklarına saldırmasına hücumdaki harika performansıyla karşılık vererek seriyi değiştiren adam oldu.
Obradovic ise bunun karşılığında sezon boyunca kenardan getirdiği Saras’ı İstanbul’daki Final Four’da CSKA karşısında ilk beşe sürerek karşılık verdi. İkilinin planı Krstic’in ikili oyun zaaflarıydı ve bunun karşılığını ilk çeyrekte fazlasıyla aldılar. Fakat maçın devamında her şeye rağmen üzülen taraf bu ikili oldu.
Bu ikili için dört yıllık süreç, belki beklendiği kadar dolu geçmedi ama iki basketbol dehası, birlikte olduklarında ne kadar tehlikeli olduklarını hem 2009’da hem de 2012’de gösterdiler.
PG: Sasa Djordjevic #10
Birlikte geçirdikleri sezonlar: 1991-1992 sezonunda
Birlikte kazandıkları kupalar: 1 EuroLeague şampiyonluğu, 3 Yugoslavya Ligi, 3 Yugoslavya Kupası
1992’de İstanbul’da yaş ortalaması 22’den düşük olan ve bütün sezon savaş nedeniyle içerideki maçları ülkesinin dışında oynayan bir takımın EuroLeague şampiyonu olduğunu izledik.
Peri masalı gibiydi. Bütün her şey onlara karşıydı ama onlar hepsini birer birer çözdü.
Zeljko Obradovic ile Sasha Djordjevic, o masal gibi şampiyonluğun üç ana kahramanından ikisiydi. Djordjevic, o takımın lideriydi ve şampiyonluğu getiren o efsane şutu atan adamdı. 32 yaşındaki Obradovic ise bütün zorluklara rağmen elindeki genç kadroyu şampiyonluğa taşıyan koçtu!
Peri masalları çok güzeldir ama masalların arkasında her zaman görmediğimiz kısımları vardır.
“Bir gün ligde play-off maçı oynarken -yanlış hatırlamıyorsam çeyrek finaldi- onun düşünce yapısıyla uyuşmayan bir şey yaptım. Sahadayken beni yanına çağırdı, sonra parmağıyla dışarıyı gösterdi. Haftalar önce yataklarımız arasında on karış mesafe olmayan adam beni oyundan atmıştı. Soyunma odasına gittim. Maç bitene kadar yerimden kımıldayamadım.
Zeljko son düdükten sonra yanıma geldi. Soyunma odasının diğer ucundan bana bakıyordu. Başımı çevirdim, gülümsedi. Birbirimize sarıldık ve ağlamaya başladık. ‘Sasha özür dilerim, Sasha benim yüzümden’ diye sayıkladı. Ben de özür diledim. Dakikalarca öyle sarılıp ağladık. Bunu bana yapmıştı, ben onun en yakın arkadaşıydım. Takıma verilmiş bir mesajdı bu. Obradovic takımın kaptanına, en iyi oyuncularından birine, yıllarca aynı odada kaldığı adama bunu yapmıştı. Yani, size yapmaması için hiçbir sebep yoktu.” *2
Uğur Ozan Solak’ın Socrates Dergi için Sasha Djordjevic ile yaptığı röportajda geçen bu sözler, aslında bize görünmeyen kısımlar için ışık tutuyor.
1992’de en yakın arkadaşını, sahadan gönderen Zeljko Obradovic, daha o günlerde bize kendisi için her şeyden daha önemli olanın ne olduğunu gösteriyordu.
Obradovic ile Djordjevic, şampiyonluğa giderken 1992’de bir mucize yarattılar ama aynı zamanda bu ikilinin alttaki hikayesi, Obradovic’in büyük hikayesinin başlangıcı da oldu.