EuroLeague Final Four’unun Peri Masalları

13/May/18 17:20 Mayıs 12, 2023

Bugra Uzar

13/May/18 17:20

Eurohoops.net

EuroLeague’de bir Final Four daha yaklaşıyor. Avrupa’nın en üst organizasyonunda zaman zaman bazı özel hikayelere şahit oluyoruz. Peki ya peri masalları?

By Stefanos Tatsios / info@eurohoops.net

Final Four, EuroLeague’in en üst noktası…

Sezonun en iyi 4 takımı en büyük kupa için hafta sonunda büyük bir mücadele veriyor ve bize bir hikaye sunuyor.

Çoğu zaman Final Four’a kalan 4 takım, herkesin orada olmasını beklediği takımlar oluyor. Şampiyon da bazen herkesin kupayı kaldırmasını beklediği takım olabiliyor. Fakat bazen farklı bir hikaye tarzı da karşımıza çıkıyor: Peri masalı!

Peri masalları bazen sezon başında kimsenin Final Four’a kalmasını beklemediği bir takımla yazılıyor, bazen de kimsenin şampiyonluk şansı vermediği bir takımla…

Final Four yaklaşırken bu ilham verici hikayelere saygısını sunmak isteyen Eurohoops Fırın ise modern dönemde EuroLeague Final Four’unun “Kül Kedisi” olmayı başaran mucize ekipleri karşınıza getiriyor!

Hazırsanız, başlayalım! 

Panathinaikos 2002: Bologna’da epik zafer, Bodiroga MVP

2002’de EuroLeague macerasına başlayan Panathinaikos, 2001’de Paris’te yapılan finalin mağlup tarafı olmuş, Maccabi Tel Aviv‘e yenilmişti.

Hedefleri, en azından bir kez daha Final Four görmekti. Zeljko Obradovic‘in elinde Dejan Bodiroga, Fragiskos Alvertis, İbrahim Kutluay ve Darryl Middleton gibi isimlerin öne çıktığı bir takım vardı. Önceki yıllarda oldukları kadar güçlü olmasalar da hala iddialı bir takım oldukları kesindi.

Final Four’a gelmeleri birçokları tarafından Obradovic‘in kariyerinin en önemli koçluk başarılarından biri olarak görülüyordu…

Yarı finalde Dejan Bodiroga’nın 26 sayı ve 9 ribaundu ve Darryl Middleton’ın 15 sayı, 5 ribaundu, Panathinaikos‘un Anthony Parker ve Hüseyin Beşok’lu Maccabi‘yi devirerek finale kalmasını sağladı.

Adını finale yazdıran koç Zeljko Obradovic’in Panathinaikos’u, karşısında başta Manu Ginobili olmak üzere yıldızlarla dolu bir kadroya sahip olan Kinder Bologna’yı buldu. Üstelik final karşılaşması, Bologna şehrinin ikonik basketbol salonu PalaMaguti’de oynanacaktı.

İlk yarıda 48-40’lık Bologna üstünlüğü, ikinci devre Dejan Bodiroga, İbrahim Kutluay ve Lazaros Papadopoulos’un performansıyla kayboldu. Sırasıyla 21 sayı, 7 ribaund, 4 asist; 22 sayı, 5 ribaund ve 12 sayı, 5 ribaundluk performanslar çıkaran üçlü, Panathinaikos’a tarihinin 3. EuroLeague şampiyonluğunu getirdi.

Panathinaikos için galibiyeti müjdeleyen üçlük ise ülke basketbolu efsanemiz İbrahim Kutluay’dan geldi.

Tau Ceramica 2005: CSKA’yı şaşırttılar, finalde yolda kaldılar

Şu an Baskonia adıyla yola devam eden Tau Ceramica, Avrupa basketbolunun 20 yıldır en önemli güçlerinden. Ama Avrupa şampiyonluğuna yalnızca bir kez yaklaşabildiler: 2005’te Moskova’daki Final Four’da.

Splitter, Calderon, Macijauskas, Scola, Prigioni ve Hansen gibi muhteşem oyunculardan kurulu kadroyu Dusko Ivanonic harika bir takıma dönüştürmüştü. Hem verimli, hem de güzel bir basketbol oynuyorlardı.

CSKA Moskova’yla aralarındaki yarı final mücadelesi Final Four tarihinin en büyük son 4 mücadelelerinden birine sahne oldu.

Theo Papaloukas, JR Holden, Marcus Brown, Dimos Dikoudis ve David Andersen gibi yıldızlara sahip CSKA, Dusan Ivkovic yönetiminde, seyircisinin önündeydi. Tartışmasız favoriydiler.

Ama Bask ekibi, durdurulamaz bir oyun oynadı. Arvydas Macijauskas 23 sayı ve Jose Calderon 13 sayıyla başı çekti. Harika bir savunmayla CSKA’ya karşı 85-78’le bir mucizeyi gerçekleştirdiler ve finale gittiler.

Finaldeki tecrübesizlikleri ve yarı final yorgunlukları, Saras Jasikevicius’un maestroluğunu yaptığı Maccabi‘ye 90-78 mağlup olmalarına sebep olsa da unutulmaz bir iş başardılar.

Partizan 2010: Mucize çok yakındı ama…

Şüphesiz son 10 yılın gördüğü en büyük Final Four sürprizi bu. Takım bütçelerinin çok yüksek olduğu bir dönemde Dusko Vujosevic’in Partizan’ı Final Four’a yürümeyi başardı. Genç oyuncuların dikkati çektiği “kolej takımı” havasındaki siyah-beyazlılar hücumda yeteneğe, savunmada disipline tutunarak Paris’e gitmeyi başardı.

EuroLeague’in bugün en iyi uzunu konumundaki Jan Vesely o zaman o takımda 3 numarada oynuyordu. McCalebb, Kecman ve Maric gibi isimlerle yan yanaydı.

Yarı finalde son yılların en etkileyici kadrolarından birine sahip olan Olympiakos’un karşısına çıktılar. Kırmızı-beyazlılar; Papaloukas, Childress, Kleiza, Teodosic, Bourousis, Vujcic, Beverley ve Big Sofo gibi isimlerden kurulu kadrosuyla şampiyonluğun en büyük adayıydı.

Pire ekibi, büyük favori olmasına karşın tecrübesiz Partizan’a karşı dişe diş bir mücadele vermek zorunda kaldı. Kıran kırana geçen son bölümde galibiyetin eşiğine kadar gelen Partizan, Josh Childress’ın bitime 2 saniye kala gelen takip smacına engel olamayınca peri masalını tamamlayamadı…

Koç Dusko Vujosevic’in ekibi, uzatma bölümünde Ioannis Bourousis’in hücum ribaundlarının ve yorgunluğun kurbanı oldu. Sonuç olarak maçı 83-80 kaybeden Partizan, finali kıl payı kaçırdı.

Üçüncülük maçında da 90-88’le CSKA‘ya nefes nefese bir mücadelenin sonunda mağlup oldular. 2009-10 sezonunu dördüncülükle tamamlayan Partizan, buna karşın bugün bile akıllardan çıkmayan bir sezonu geride bıraktı.

Olympiakos 2012: İstanbul’da inanılmaz dönüş, büyük sürpriz!

Olympiakos’un 2012 ekibiyle ilgili ne söylenebilir? Final Four tarihinin en büyük sürprizi ve EuroLeague’i kazanmayı başaran en iyi sürpriz ekip.

2011-12 sezonu başlarken Kırmızılar, Dusan Ivkovic yönetiminde yepyeni bir takımda. Genç isimlere odaklanan bir kadro, Vassilis Spanoulis o yeteneklerin tek lideriydi.

Yunan yeteneklerden kurulu çekirdeği Printezis, Papanikolaou, Mantzaris, Sloukas ve Katsivelis tamamlıyor; Hines, Dorsey, Law gibi Amerikalılar fark yaratıyordu.

“Yabancıların” her gerektiğinde yardıma koşup Yunan isimlerin taşıdığı kadro sonunda İstanbul’daki Final Four’da tarih yazdı.

Ivkovic’in ekibi önce İstanbul’da Juan Carlos Navarro liderliğindeki Barcelona’yı şaşırttı. Duda’nın ekibi Xavi Pascual’in takımına karşı sert bir savunma yaptı. Spanoulis’in 21 sayı ve 6 asist; Printezis’in 14 ve Papanikolaou’nun 9 sayısı işi hücumda bitirdi.

Finalde Kırmızılar’ın rakibi o sezonun Yenilmez Armada’sı CSKA Moskova’ydı. Shved, Teodosic, Siskauskas ve Kirilenko gibi büyük yıldızlara aynı anda sahip ekibin bütün sezon şampiyon olacağı düşünülmüştü.

Finalin son 11 dakikasında Rus devinin 53-34 üstünlüğü her şeyin bittiği düşünülüyor, CSKA‘lılar göz ucuyla kupaya bakıyordu.

Fakat geri kalan sürede Olympiakos 28-8’lik akıl almaz bir seriyle Avrupa tarihine geçen bir dönüşe imza attı. Son 11 dakikada sadece 8 sayı yediler ve Printezis’in unutulmaz ve kendine has çengel atışı tarihe geçen bir şampiyonluğu getirdi.

Olympiakos’un tarihini değiştiren o basket aynı zamanda EuroLeague basketbolu için de hiç şans verilmeyen ekipler için yeni mucizelerin mümkün olduğunu gösteren bir işaret gibi akıllarda.