by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi’nde final heyecanı çok yakında başlıyor. Pınar Karşıyaka ile Anadolu Efes şampiyonluk için kozlarını paylaşacak. İki ekip şampiyonluğu kazanmak için büyük bir mücadele verecek.
Ligimizde 1983-1984’ten beri playoff serisi oynanırken geride kalan süreçte pek çok unutulmaz final serisi izledik. Peki bu final serileri arasında en çekişmeli geçen 8 seri hangileri?
Eurohoops Fırın araştırdı ve lig tarihindeki en çekişmeli 8 seriyi sizlerin ayağına getirdi!
Anadolu Efes-Karşıyaka: 2-1
Sezon: 1983-84
Maç Skorları: 104-82 / 85-86 / 94-80
Türkiye Basketbol Ligi tarihinin playoff sistemli ilk sezonu, oldukça çekişmeli başlamıştı.
Normal sezonun lideri Eczacıbaşı’nın sürpriz bir şekilde İTÜ’ye elenmesi playoff’un bütün gidişatı değiştirirken finale Anadolu Efes ve Pınar Karşıyaka’ya geldi. Yıllardır milli takımın çekirdeğini oluşturan yerlilerin yanında Bill Lewis gibi ligin dengesini tamamıyla değiştiren bir oyuncuyla mücadele eden Efes, finale kadar hiç kaybetmeden gelirken Karşıyaka ise 3 yıl sonra tarihinin ilk şampiyonluğunu kazanacağı çekirdek kadrosuyla finale geldi.
Efes favoriydi çünkü Bill Lewis playoff’ta inanılmaz bir basketbol oynuyordu. Yıldız oyuncu, Fenerbahçe deplasmanı dışında bütün maçlarda 30 sayı ve üzerinde sayı atmıştı. İlk maçta beklendiği gibi geçti. Lewis yine skorda Efes’i taşırken Karşıyaka’da ise “Baba Davis”’ten başka kimse katkı veremedi ve Efes rahat bir galibiyet aldı.
Atatürk’te oynanan 2. maç ise bambaşka oldu. Oldukça çekişmeli geçen maçta Karşıyaka, Bill Lewis’i 30 sayının altında tutmayı başarırken Tyron Black’in performansıyla maçı zor da olsa kazandı ve seriyi tekrardan İstanbul’a taşıdı.
Kritik Maç: Anadolu Efes-Karşıyaka: 94-80 (Serinin 3. Maçı)
3. maç oldukça çekişmeli başlarken ilk yarıda 41-41 eşitlik vardı. Üstelik Bill Lewis yine bilinen seviyede uzaktı ama 2. yarıda sahneye çıkan Doğan Hakyemez maçın bütün kaderini değiştirirken Efes’i üst üstte 2. kez şampiyon yaptı. Karşıyaka ise ilk şampiyonluğu için 3 sezon daha beklemek zorunda kaldı.
Serinin MVP’si: Bill Lewis 29.3 sayı
Türk basketbolunda akıllarda “Şeytan Billy” olarak kalan Bill Lewis, durdurulamaz bir oyuncuydu. Hem çok iyi bir şutu hem de çok iyi bir atletizmi vardı. Efes’in tarihinin ilk şampiyonluğu dahil olmak üzere lacivert-beyazlı ekipte tam 3 şampiyonluk kazandı.
En son şampiyonluğunda da başroldeydi. Playoff boyunca 7 maçın 6’sında 25 sayıyı geçmeyi başardı ve şampiyonluğu getiren seride de 29.3 sayı gibi çılgın bir ortalama tutturdu.
Anadolu Efes–Galatasaray: 1-2
Sezon: 1985-86
Maç Skorları: 109-102 / 86-90 / 65-79
1985-1986 sezonunda oynanan final serisi ise tarihin ilk geri dönüşüydü.
Bir sezon önce yarı final bile oynamayan Efes, daha güçlü bir kadroyla o sezona girerken önce normal sezonu lider tamamladı, sonra da finale kapağı atmayı başardı. Michaelle Scearce, Paul Dawkins ikilisinin yanına Nihat İziç, Turgay Demirel gibi yerlileri koyarak son şampiyon olan Galatasaray‘ın ise işi o kadar olmadı. Sarı-kırmızılı ekip, yarı finalde Çukurova karşısında ecel telleri dökerken özellikle Billy Lewis’i durdurmakta çok zorlandı ama sahadan 82-81 ile galip ayrılmayı başardı.
Kural gereği ilk maç Galatasaray’ın evinde, daha sonraki iki maç ise Efes‘in evindeydi. Galatasaray ilk maça Dawkins’in sayesinde muhteşem bir başlangıç yaparak girse de ikinci yarıda bütün rüzgar terse döndü ve “unutulmaz oyuncu” Scott Roth ile geri dönen Efes, sahadan 102-109 galip ayrıldı.
Kritik Maç: Anadolu Efes-Galatasaray: 86-90 (Serinin 2. Maçı)
Serinin ikinci maçında Efes’in Galatasaray’ı kırması çok olasıydı ama öyle olmadı. Her iki takımın da yabancıların kendi seviyelerinin altında kaldığı maçta Galatasaray’da sahneye Nihat İziç çıkarken sarı-kırmızılı ekip onun 23 sayısıyla seriyi 1-1’e getirmeyi başardı.
Şampiyonu belirleyen 3. maç ise beklenenden kolay geçti. Efes’te Roth-Kellerman ikilisi sadece 23 sayıda kalırken Galatasaray baştan sona üstün oynadığı maçı ve üst üstte 2. kez şampiyon olmayı başardı.
Serinin MVP’si: Paul Dawkins (29.6 sayı)
Paul Dawkins, sadece Galatasaray’ın efsanesi değildi, bu ligin de bir efsanesiydi. – onu daha iyi tanımak isteyenler Yiğiter Uluğ’un yazdığı şu yazıyı kesinlikle okumalı –
1980’ler basketbol için karanlık bir dönem olduğu için o günün büyük yıldızları, çok az kişinin bildiği isimler. Fakat onu dinleyebildiğimiz insanların hepsinin söylediği bir şey var: Dawkins’in yaptıkları bu ligde çok az oyuncu başardı.
Galatasaray’a 2’si lig olmak üzere 3 kupa kazandıran bu unutulmaz oyuncu, bu seride de unutulmaz performanslar sergiledi. İlk maçı Galatasaray kaybetse de o tam 49 sayı attı ve bugün bile bu sayı lig tarihinin final rekoru.
Seride de toplamda 29.6 gibi inanılması zor bir sayı ortalaması tutturdu.
Karşıyaka-Galatasaray: 2-1
Sezon: 1986-87
Maç Skorları: 88-90 / 99-87 / 74-66
1986-1987 sezonunda yaşanılan şampiyonluk da her anlamıyla çok özeldi.
3 sezon önce kendi çekirdeğiyle finale gelen ancak Efes‘e kaybeden Karşıyaka, o sezon geri dönerken karşısında son iki sezonun şampiyonu Galatasaray‘ı buldu. Karşıyaka, o çekirdeğe John Wiley’in de katılmasıyla birlikte sezonu 2. sırada tamamlarken finale kadar da rahat bir şekilde geldi. – Yarı finalde de Efes‘ten intikamlarını aldılar –
Son iki sezonun şampiyonu Galatasaray için ise işler o kadar kolay değil. Calvin Roberts’ın kadroya katılmasına rağmen çok zorlanan Galatasaray, özellikle ligin 2. yarısında aldığı yenilgilerle sezonu 8. sırada tamamlamak zorunda kaldı. Fakat playoff’ta kendilerini buldular. Önce lider Beşiktaş‘ı Calvin Roberts’ın unutulmaz performanslarıyla geçen sarı-kırmızılı ekip, yarı finalde ise Paul Dawkins önderliğinde Beslenspor’u geçti ve finale geldi.
Serinin ilk maçına ise tek kelimeyle Paul Dawkins damgasını vurdu. Galatasaray’ın attığı 90 sayının 48’ini tek başına atan Dawkins, neredeyse tek başına Galatasaray’ı seride 1-0 öne geçirdi.
Kritik Maç: Karşıyaka-Galatasaray: 99-87 (Serinin 2. Maçı)
Fakat İzmir’de oynanan 2. maç ile serinin kaderi Karşıyaka’ya doğru ilerlemeye başladı. Dawkins bu sefer 20 sayıda kalırken Galatasaray da takımın halinde 87 sayı atabildi. Karşıyaka’da ise sadece Cihangir, Baba Davis ve John Wiley üçlüsü 83 sayı attı ve seri ortaya geldi.
Serinin 3. maçında ise bu sefer Suat Olca sahne alırken Karşıyaka, onun harika oyunuyla Galatasaray’ı devirdi ve tarihinin ilk şampiyonluğunu kazanmayı başardı.
Serinin MVP’si: Melvin Davis 20.3 sayı
Fiziksel olarak kendi döneminde durdurulması imkansız oyunculardan biri olan Davis, altı yıllık Karşıyaka kariyeri boyunca birçok maçta 30 sayıyı geçmeyi başardı. Bu dönemde Karşıyaka, kazandığı bir şampiyonluğun yanında, bir Cumhurbaşkanlığı Kupası, bir de lig finali başarıları gösterdi.
Bunların bir yabancı oyuncudan bekleyebileceğiniz en önemli katkılar olabileceğini düşünebilirsiniz ama “Baba Davis”in taraftarının gönlünde büyük oyuncu olmasını sağlayan başka şeyler de var. Bir kere Davis, o güzel gülümsemesi olmasa ilk görüşte heybeti yüzünden korkacağınız bir adamdı ama Karşıyaka taraftarını her zaman onu çok sevdi.
O da Burada oynadığı altı yıl boyunca, sanki 35.5 yıldır Karşıyakalı olan bir taraftar kadar bu kulübü sevmişti. Karşıyaka’nın kazandığı her maç sonrasında ağzından “Kaf-kaf” tezahüratı eksik olmazdı.
Final serisinde de takımının en skoreri olan Davis, bu taraftara şampiyonluk hediye etti.
Fotoğraf: Ayaktakileroturanlar.com
Fenerbahçe-TOFAŞ: 3-2
Sezon: 1990-91
Maç Skorları: 97-86 / 60-61 / 99-65 / 74-76 / 68-57
Bugünlerde final serisinde izleyeceğimiz iki takımın final geçmişleri aslında çok uzun bir geçmişe dayanıyor. Bundan tam 27 yıl önce iki takım yine finalde karşı karşıya gelmişti.
Fakat o günlerde durum bugünkü kadar parlak değildi. Bugün ligde neredeyse her takım da pek çok önemli yabancı oyuncu bulunurken o sezon ise daha farklı bir durum vardı. Çıkan Körfez Savaşı yüzünden pek çok Amerikalı oyuncu Türkiye’den kaçarken sadece iki oyuncu kaldı. Fakat o iki oyuncunun hikayesi de çok özeldi.
Pete Williams ve Larry Richard, bu ligin unutulmaz oyuncularındandı fakat kaderlerini de birlikte çizdiler. Yiğiter Uluğ’un bu yazısında anlattığı gibi, Richard’ın Türkiye’ye gelmesini sağlayani deneme kampına katılmasını cebinden verdiği parayla Pete Williams’tı ve bu ikili yıllar sonra finalde karşı karşıya geldi.
TOFAŞ’ta Williams’ın yanında Suat Olca, Nihat Mala, Tolga Öngören, Fatih Özal ve Efe Aydan gibi isimler varken Fenerbahçe‘de ise Richard’ın yanında Hüsnü Çakırgil, Levent Topsakal ve Can Sonat gibi isimler verdi.
Türkiye’nin ilk beşinci maça giden final serisinde çekişme hiç eksik olmazken iki takım 2-2 ile son maça kadar geldiler.
Kritik Maç: Fenerbahçe-TOFAŞ: 68-57 (Serinin 5. Maçı)
Antalya’da oynanan final maçına ise Fenerbahçe, inanılmaz bir başlangıç yaptı. Savunmada TOFAŞ’ı bıktıran Fenerbahçe, rakibini 26 sayıda tuttu ve ilk yarıyı farklı önde kapattı. 2. yarı TOFAŞ, geri gelmeye çalışsa da izin vermeyen Fenerbahçe, tarihinin ilk şampiyonluğunu kazandı!
Serinin MVP’si: Hüsnü Çakırgil 20.4 sayı
İbrahim Kutluay’dan önce Fenerbahçe için o vardı.
İnanılmaz bir şutör olan Hüsnü Çakırgil, kariyeri boyunca bu özelliğiyle hatırlandı. Bir kere eli ısındığı zaman durdurulması imkansızdı.
Fenerbahçe’deki ilk sezonunda da bunu herkese kanıtladı. Sarı-lacivertli ekibin, hücumda en büyük silahı olan eski milli oyuncu, özellikle final serisinde çok kritik performanslar gösterdi. 3. maçta 33 sayı atarak maça damga vuran Hüsnü Çakırgil, son maçta da takımının en skoreriydi.
Seriyi de 20.4 sayı ortalamasıyla tamamladı.
Anadolu Efes–Fenerbahçe Ülker: 4-2
Sezon: 2008-09
Maç Skorları: 60-68 / 67-70 / 98-91 / 77-68 / 74-68 / 79-76
1991’den sonra bir daha çekişmeli seri izlememiz üzerinden tam 18 yıl geçti. TOFAŞ’ın 2 yıllık hükümdarlığı dışında uzun yıllar Efes ya da Ülker ligde şampiyon olurken 2004 ile birlikte bu hava değişti.
Beşiktaş‘ın sponsorluk ile birlikte ayağa kalkışı üç büyüğün diğer takımlarını da etkilerken 2006’da Fenerbahçe yanına sponsor olarak Ülker’i alarak asıl bombayı patlattı ve iki yıl üst üstte şampiyonluğu kazandı.
Fenerbahçe, özellikle bu dönemde Efes‘e karşı çok uzun bir galibiyet serisi yakalarken 2009 yılında bu iki takım bir kez daha karşı karşıya geldi.
Solomon’un geri dönüşüyle birlikte Fenerbahçe, finale kadar hiç kaybetmeden gelirken Ayhan Şahenk de oynanan ilk iki maçta da bu rüzgarı devam ettirdi. Tanjevic’in öğrencileri, ilk maçı ikinci yarıdaki savunma performansıyla kazanırken ikinci maçı ise Damir Mrsic’in o unutulmaz üçlüğüyle kazandı.
Seride 3. ve 4. maçlar Fenerbahçe’nin ev sahipliğinde oynanacaktı ve herkes Fenerbahçe’nin Efes‘i bir kere daha süpürmesinin çok olası olduğunu düşünüyordu ama öyle olmadı.
Kritik Maç: Fenerbahçe-Anadolu Efes: 91-98 (Serinin 3. Maçı)
Aslında maça iyi başlayan Fenerbahçe, son çeyreğe 9 sayı farkla önde girmeyi başarmıştı. Fakat Thornton ve Shumpert’in unutulmaz performansları maçı bambaşka noktaya getirdi. O ikiliden toplamda gelen 45 sayıyla Efes ayağa kalkarken son çeyrekte rakibini yakaladı ve uzatmaya götürdü. Uzatmada da maçı kazanarak serinin kaderini kırdı.
O maçtan sonra Efes, iki maçı da kazanarak seride öne geçerken serinin 6. maçı için gözler Abdi İpekçi’ye döndü. Fenerbahçe, Solomon’un önderliğinde geri dönmeye çalışsa da Efes, Kaya Peker ile direndi ve sahadan galibiyetle ayrılarak 2-0’dan dönmeyi başardı.
Bu şampiyonluk Efes’in kazandığı son şampiyonluk olurken Türk basketbolunda uzun süre doping tartışmaları ve son maçta yaşanan kavga konuşuldu.
Serinin MVP’si: Preston Shumpert 15.6 sayı
Normalde resmi olarak serinin MVP’si Bootsy Thornton seçildi ama kişisel fikrim ödülün hakkı Preston Shumpert’tı.
Kaya-Thornton-Shumpert üçlüsü, Efes’in geri dönüşünde büyük rol oynarken Shumpert özellikle işin hücum kısmında bir başkaydı. Efes’in seriye tutunduğu 3. maçta inanılmaz bir hücum performansı ortaya koyarken orta mesafeden o durdurulamaz olan şutlarını çok büyük bir yüzdeyle soktu.
Toplamda da 15.6 sayı ortalamasıyla oynayarak seri boyunca Efes’in en güvenilir eli oldu.
Fenerbahçe–Galatasaray: 4-2
Sezon: 2010-11
Maç Skorları: 81-59 / 95-74 / 93-97 / 85-74 / 71-72 / 91-88
2010-2011 sezonunda ise uzun süre lig finali Fenerbahçe–Galatasaray rekabetine sahne oldu.
Neven Spahija yönetiminde çok dengeli bir kadro kuran Fenerbahçe, Obradovic öncesi Avrupa’daki en iyi sezonunu geçirirken sakatlıklar ve meşhur Zalgiris maçı yüzünden playoff’u kaçırdı. Karşı tarafta ise 1 sezon önce playoff bile yapamayan Galatasaray, Mahmuti’yle birlikte ayağa kalkma dönemini yaşıyordu.
Ligde sadece 3 yenilgi alan Fenerbahçe, playoff’ta da hiç zorlanmazken önce Antalya, sonra da Efes‘i süpürerek finale geldi. Luksa Andric-Tutku Açık ikili oyunlarıyla hafızalara kazınan Galatasaray ise normal sezonu 3. sırada bitirirken yarı finalde Banvit’i ev sahibi avantajı olmamasına rağmen eledi.
Fenerbahçe serinin büyük favorisiydi ve serinin ilk iki maçı da öyle oldu. Sarı-lacivertli ekip, ilk maçı 22 sayı, ikinci maçı ise 21 sayı farkla kazanarak seride 2-0 öne geçti. Seride 3. maç Galatasaray’ın ev sahipliğinde oynanırken oldukça çekişmeli geçen maçı Galatasaray kazandı. Fakat 4. maçta tekrar Fenerbahçe rüzgarı esti. Pota altını çok iyi kullanan Fenerbahçe, harika bir 3. çeyrekle maçı kazandı ve çoğu kişinin seriyi bitiren adım olarak gördüğü 3-1’i yakaladı. Fakat bir sürpriz daha geldi.
Fenerbahçe’nin evinde oynadığı maçı kazanarak seriyi bitirmesi bekleniyordu ama oldukça çekişmeli geçen maçta Galatasaray, Josh Shipp’in son saniye basketiyle seriyi uzatmayı başardı.
Kritik Maç: Galatasaray-Fenerbahçe: 88-91 (Serinin 6. Maçı)
Josh Shipp’in son saniye basketi bir anda Galatasaray’a 7. maç ışığını yakmıştı. Sarı-kırmızılı ekip, evinde oynayacağı maçı kazanarak bunu başarabilirdi ama sürprizler bu kadarla sınırlı kalmadı.
Oldukça çekişmeli geçen maçta, heyecan hiç kesilmezken Fenerbahçe, bu sefer maçın son bölümünü daha iyi oynayan taraf oldu. Saras’ın damga vurduğu son bölüm sonrası Fenerbahçe, sahadan 88-91 galip ayrılırken şampiyonluğu kazanmayı başardı.
Serinin MVP’si: Oğuz Savaş (12.0 sayı)
Sezon boyunca yaşanılan sakatlıklar yüzünden Fenerbahçe’nin uzun rotasyonu zayıflasa da Oğuz Savaş, finalde serisinde kritik katkılar vermeyi başardı.
Savunmada ikili oyun konusunda zaaf olsa da hücum güvenilir bir el olan Oğuz, deplasmanda Fenerbahçe’nin kazandığı her iki maçta da 19 sayı atarak ibrenin Fenerbahçe’ye dönmesini sağladı.