Basketbolcu Kardeşi Olduğu Bilinmeyen 10 NBA Yıldızı

11/Haz/18 21:10 Eylül 16, 2018

Mehmet Bahadır Akgün

11/Haz/18 21:10

Eurohoops.net

Bazı NBA yıldızlarının kardeşleri neredeyse kendilerine bile yabancı.

by William Carlisle / Çeviri: M. Bahadır Akgün

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı ilk olarak 3 Haziran 2018 tarihinde The Sportster’da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

NBA yıldızlarının kardeşleri hep ligde oynadı, buna yıllarca tanık olduk. Bazıları şimdilerde oynuyor, bazıları artık Hall of Fame oldu. Bu kardeşlerin değerleri nadiren eş düzeyde oluyor ve buna şüphe yok. Blake Griffin ve Klay Thompson gibilerinden Bernard King ve Dominique Wilkins gibi oyunculara kadar basketbolcu kardeşi olan ve NBA’de oynayan, en az bilinen yıldızları huzurlarınıza getireceğiz. Bu kardeşlerin bazıları ligde uzun kariyerlere sahip olurken kimi de kendilerini yalnızca Gelişim Lig’nde gösterebildi ya da yurtdışında EuroLeague veya Çin Ligi’nde kendisine yer buldu.

NBA yıldızlarının hayatları bazen çok sakin olabiliyor ve bizler de ailelerinin iç mekaniklerini ya da kardeşlerinin ne zaman lige girip çıktığını görmeyebiliyoruz. Bazen çok bilindik kardeşler de oluyor Steph ve Seth Curry gibi. Mesela Curry kardeşlerde Seth en azından ligde bir ilk 5 oyuncusu oldu ve bu ikili bizim listemize girmek için fazla biliniyorlar. Huzurlarınızda yıldızların bilinmeyen kardeşleri…

10. Blake ve Taylor Griffin

Blake Griffin, smaç yarışmalarını kazandığı günden bu yana ligin etkili yıldızlarından. Beş kez All-Star seçildi, dört kez de NBA’de yılın takımlarında yer aldı. Ayrıca ilk sezonunda Yılın Çaylağı oldu. Blake her zaman iyi bir oyuncuydu ancak kariyeri boyunca sakatlık sorunları yaşadı. Kariyerine sol diz kapağı kırıldığı için diz ameliyatı ile başlamıştı. Bunun dışında ne zaman fırsatı olsa takımınızın başarısında rol oynar. Kariyeri boyunca 21.5 sayı, 9.2 ribaund ve 4.3 asist ortalamaları yakaladı. Ayrıca saha içinden %50.8, üç sayı çizgisinin gerisinden %32.4 ve serbest atış çizgisinden de %68.3 ile isabet kaydetti.

Öte yandan Taylor ise o kadar başarılı değildi.

Bazıları ona Blake’in Wal-Mart versiyonu diyorlardı. NBA’de toplam 8 maça çıkabildi. 2009-2015 yılları arasında G-League’de oynadı ancak orada da dikkat çekmedi. Ayrıca yurtdışında da iki takımda oynadı. Orada da önemli başarılar yakalayamadı. “İndirimli Blake,” kariyeri boyunca kardeşini desteklemekle yetindi ve Taylor’ın günleri geçmişte kalmış gibi gözükse de onu desteklemeye devam edeceği kesin.

9. Chauncey ve Rodney Billups

Chauncey Billups, her zaman için gelmiş geçmiş en iyi oyun kuruculardan biri olarak anılacak. 1997’de üçüncü sıradan seçilen Chauncey, ligde bir süre gezindikten sonra nihayetinde NBA şampiyonluğu ve Final MVP’si ödüllerini kazandığı Detroit’te kendisini buldu. Bunların yanı sıra beş kez All-Star, üç kez yılın takımları ve üç kez yılın savunma takımları kadrolarında kendisine yer buldu. Billups, kariyerinin başında ciddi sıkıntılar yaşayıp sonradan bu kadar büyük bir oyuncu olan ender isimlerden biri ve bu sıralar da harika bir televizyon kişiliği oldu. Forması da tabii ki Pistons tarafından emekli edildi.

Rodney ise kariyeri konusunda o kadar şanslı değildi. 2005 Draftı’nda seçilmeyen Rodney, asla NBA’de oynayamadı. Los Angeles Valley ve University of Denver formalarıyla makul bir kolej kariyeri oldu. Rodney, iki sezon yurtdışında oynadı ancak orada da başarılı olamadı. 2006 NBA Gelişim Ligi Draftı’nda Coloroda 14ers tarafından dokuzuncu sırada seçildi ama koçluğa daha meraklı olduğu için oynamadı. Colorado’da dört yıl yardımcı koçluk yaptıktan sonra bugünlerde Alma Mater’ın başantrenörlük görevini üstleniyor.

8. J.R. ve Chris Smith

J.R. Smith, NBA tarihinin en acayip şutörlerinden biri. Bazen 8’de 8 şut attığı oluyor, bazen de tutup 8 şutun birini bile sokamıyor. Üzerinde el olan şutlarda yıldızlaşırken bomboş şutlarda airball attığından bahsetmeye bile gerek yok. J.R. 2013 yılında yılın altıncı adamı seçilmişti. Ayrıca 2016 yılında da Cleveland Cavaliers formasıyla NBA şampiyonu oldu. 2004 Draftı’nda 18. sıradan seçilen JR, dört ayrı NBA takımında oynadı. Ayrıca lokavt sezonunda Çin Ligi ekiplerinden Zhejian Golden Bulls‘un formasını da giydi. NBA’de günümüzde en aykırı oyunculardan biri.

Chris Smith ise oynadığı dönemde o kadar şanslı değildi.

2012 Draftı’nda hiçbir takım tarafından seçilmeyen Chris, 2013 yılında KNicks ile anlaştı ancak hiç NBA maçına çıkmadı. Oradan iki sezon oynadığı Erie Bayhawks’ın yolunu tuttu ve daha sonra da yurtdışında dört yılda beş ayrı takımın formasını giydi. Chris, asla kardeşi kadar yetenekli bir şutör olmadı ve kariyerinin başında da bu durum belliydi. NBA’e asla çıkamadı ancak yine de bir yerlerde para kazanıyor.

7. Dominique ve Gerald Wilkins

Dominique Wilkins, her zaman gelmiş geçmiş en iyi smaç vuran oyunculardan biri olarak anılacak. “Yürüyen Spektaküler Hareket” anlamına da gelen lakabı düşünülünce kazandığı iki smaç yarışmasını yadırgamıyor insan. Hepsinin de ötesinde dokuz kez All-Star seçildi, yedi kez yılın takımlarında yer aldı ve 1986’da da sayı kralı oldu. Hiç şampiyonluk kazanmamış olsa da gelmiş geçmiş en iyi oyunculardan biri olduğunu 2006’da Hall of Fame seçilerek kanıtladı. 1982’de Jazz tarafından üçüncü sıradan seçildikten sonra Hawks‘a takaslanmıştı. Kariyerinin çoğunu Hawks‘te geçirdikten sonra birkaç takım gezdi ve sonra da birkaç kez yurtdışında oynadı.

Gerald Wilkins ise çok daha az biliniyor. Knicks tarafından 47. sıradan seçilen Gerald, kariyerinin çoğunu orada geçirdi. Patrick Ewing’in ardından genelde en çok sayı atan oyuncu kendisi olurdu. Bir süre ilk 5’te başlasa da John Starks’ın takıma katılmasından sonra rolü ciddi anlamda düştü. Hiç kişisel bir ödül kazanamadı ancak kardeşi gibi o da smaç yarışmalarında yer aldı. Kariyeri boyunca 13.0 sayı, 2.9 ribaund ve 3.0 asist ortalamaları yakaladı.

6. Klay ve Mychel Thompson

Klay Thompson hiç şüphesiz ligin en iyi beş şutöründen biri ve hatta gelmiş geçmiş en iyi sabit şutörlerden biri olarak anılabilir. Batı Konferansı final serisinin altıncı maçında Klay 9/11 ile üçlük attı. O dokuz isabetin yedisinde top bir saniye bile elinde kalmadı. 60 sayılık şovunda ise topu toplamda 90 saniye elinde tuttu ve bütün maç 20’den az dripling yaptı. En iyisi olmadığını iddia etmek güç. Warriors kariyeri boyunca 19.2 sayı, 3.4 ribaund ve 2.3 asist ortalamaları yakalayıp maç başına 2.9 üçlük attı. Warriors için harika bir oyuncu ve üçüncü şampiyonluğuna çok yakın.

Kardeşi Mychel’dan bahsediyoruz, babası Mychal’dan değil.

Mychel, 2011 NBA Draftı’nda hiçbir takım tarafından seçilmedi ancak G-League’de oynamaya başladı. Erie Bayhawks forması giydikten sonra Cavs‘den davet aldı. Daha sonra G-League’de farklı farklı takımların formalarını giydi. Ayrıca yurtdışında da bir süre oynadı. Cavs ile geçirdiği tek sezonda 3.6 sayı, 1.0 ribaund ve 1.4 ribaund ortalamaları yakaladı ve oynadığı beş maçın üçüne ilk 5’te başladı. Mychel, kardeşi veya babası gibi değil ve basketbol tarihinde hatırlanmayacak.

5. DeMarcus ve Jaleel Cousins

DeMarcus Cousins, sağlıklı olduğu ve teknik faulleri nedeniyle ceza almadığı dönemde ligin en iyi birkaç pivotundan biri olarak gösteriliyordu. Kariyeri boyuncu bu dev adam dört kez All-Star seçildi ve iki kez Yılın Takımı’nda yer buldu. Kings tarafından 2010’da beşinci sıradan seçilen Cousins, fazlasıyla iyi oynadı ve hep gelişti. Sakatlığı öncesi bu yazın en gözde serbest oyuncularından biri olması, bir noktada maksimum kontratı alması bekleniyordu. Ancak maalesef yaşadığı aşil sakatlığı takımları fazlasıyla endişelendiriyor artık.

Küçük kardeşi Jaleel Cousins ise DMC’nin yaptığı etkiyi hiç yapamadı. 2016 Draftı’nda seçilmeyen Jaleel, kariyerinin tamamını Texas Legends ve Reno Bighorns formaları ile G-League’de geçirdi. Şimdilerde Çin Ligi takımlarından Formosa Dreamaers’ta oynuyor. Hiçbir zaman parlamadı ancak hayallerinin peşinde koşmaya, NBA hedefini korumaya devam ediyor.

4. Brent ve Drew Barry

Bu isimlerin ikisi de büyük nevi şahsına münhasır serbest atış stilinin mucidi Rick Barry’nin çocukları. Brent NBA’e 1995 Draftı’nda Denver Nuggets tarafından 15. sıradan seçilerek giriş yapmıştı ancak daha sonra Los Angeles Clippers‘a takas oldu. Kariyeri boyunca San Antonio Spurs formasıyla 2005 ve 2007’de toplam iki şampiyonluk kazandı ve çaylak sezonunda Yılın Çaylak Takımı’na seçilme başarısı gösterdi. En iyi günlerini Spurs formasıyla geçirdi ama kariyeri boyunca 9.3 sayı, 3.0 ribaund ve 3.2 asist ortalamaları yakaladı. Harika istatistikler değil ama yine de bir rol oyuncusu için iyi.

Drew’in kariyeri ise o kadar başarılı olmadı. 1996’da 57. sıradan Seattle Supersonics tarafından seçilen Drew, asla bir ödül kazanmadı ve asla bir NBA takımında iyi bir rol sahibi olmadı. 2.2 sayı, 1.1 ribaund ve 1.9 asist ortalamaları yakalayabildi yalnızca. Hem yurtdışında hem de NBA’de farklı farklı takımlarda oynadı ama hiçbir yerde parlamadı. Yıldız kardeşi Brent’e yakın bir kariyer sahibi olamadı. Ancak bunu diğer kardeşler için de söyleyebiliriz. Zira Hall of Fame Rick Barry’nin dört oğlu da bir noktada ligde oynamıştı.

3. Bernard ve Albert King

Bernard King, ligin seyyah isimlerinden biriydi ama yine de parıltılı günler geçirdi. Dört kez All-Star seçilen Bernard, dört kez de NBA’de yılın takımına seçildi ve hatta 1985’te 32.9 sayı ortalaması ile sayı kralı oldu. 14 yıllık kariyerinde 22.5 sayı, 5.8 ribaund ve 3.3 asist ortalamaları yakaladı. Hall of Fame efsane, en çok istediği zaman sayı atma yeteneğiyle biliniyordu ve hep takımının lideri oldu. 1977 NBA Draftı’nda Nets tarafından yedinci sırada seçilen Bernard, orada iki sezon daha geçirdikten sonra Utah Jazz‘in yolunu tutmuştu. Daha sonra iki sezon Warriors forması giydi ve asıl Knicks ile Bullets formaları altında kariyerinin sonlarında zirveyi gördü.

Albert da bir zamanlar Bernard kadar iyi bir oyuncuydu. 1981 NBA Draftı’nda 10. sıradan seçilen Albert, New Jersey Nets‘e gitmişti. Dokuz sezonda dört farklı takımda oynayan Albert, ayrıca birkaç sezon yurtdışında da oynadı. NBA’de asla apolet kazanamayan Albert, yine de istikrarlı bir rol oyuncusuydu. 12.1 sayı, 4.2 ribaund ve 2.2 asist ortalamaları yakalamıştı. Albert asla Hall of Fame’e girmeyecek ve muhtemelen lig tarihinin unutulan isimlerinden biri olacak.