by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Darüşşafaka, geçtiğimiz sezon EuroCup şampiyonluğunu kazanarak EuroLeague biletini alsa da uzun süre hangi yönde ilerleyeceğine karar vermekte zorlandı.
Döviz kurunun çok artması ve kulübe yıllardır destek olan Doğuş Grubunun yaşadığı problemler Daçka‘yı da zorladı ama geçtiğimiz hafta Ahmet Çakı’nın takımının başına getirilmesinden itibaren Darüşşafaka’nın nasıl ilerleyeceği belli olmaya başladı.
Kulüplerle yaptığı görüşmeler sürerken bile Ahmet Çakı’nın gözüne kestirdiği oyuncular vardı ve resmi sözleşmeye imza atmasıyla birlikte Darüşşafaka, dört transferi bir haftada bitirdi. Koç Çakı, yerli olarak Efes‘ten tanıdığı Berk Demir’i alırken sözleşmesi biten Michael Eric’i ise kadroda tuttu. Letonya basketbolunun bir başka çok yönlü oyuncusu olan Zanis Peiners, Daçka’yla imzalarken Jordan Loyd da takıma katılan bir diğer isim oldu.
Bu isimler arasında Zanis Peiners ile ilgili analiz yazısını geçtiğimiz günlerde Eurohoops’ta okumuştunuz. Bugün ise bu oyuncular arasından en az bilinen olan Jordan Loyd’u biraz daha yakından tanıyacağız.
Hazırsanız, başlayalım!
Kariyer Basamakları: Jordan Loyd
Hepimizin bu hayatta bir amacı ve görevi var. Jordan Loyd’un da öyle ama onun görevi biraz daha kişisel.
Atlanta doğumlu olan Loyd, küçük bir lisede oynadığı için kolej zamanı geldiğinde büyük kolejlerin ilgisini çekemedi ve Furman yolcusu oldu. Fakat Furman’da da tutunamayan Loyd, DII Konferasında mücadele eden Indianapolis’e gitti ve belki de her şey tam olarak burada başladı.
Liseden beri birlikte oynadığı arkadaşı Dai-Jon Parker, aniden vefat etti. Parker’ın bir NBA hayali vardı ve onun vefatı sonrasında Loyd, onun hayalini kendi hayali yaptı. Mason Hankins’e verdiği bir röportajda Loyd, hayattaki en büyük motivasyonun Dai-Jon Parker ve onun hayallerinin olduğunu söyledi.
Fakat tabii işler o kadar kolay gitmedi. Son sezonunda 20.8 sayı, 6.3 ribaund ve 2.5 asist ortalama tutturdu ama tarihinde hiçbir NBA oyuncusu olmayan Indianapolis’ten NBA’e direkt gitmesi mümkün değildi. Hatta 2. konferansta mücadele eden bir oyuncunun G-League’de oynaması bile kolay değildi.
Fakat antrenmanlarda gösterdiği performans sayesinde ilgi çekti ve G-League Draftında 48. sıradan Fort Wane Mad Ants tarafından seçildi. Çaylak sezonunda kenardan gelse de kendini gösteren Loyd, 15.1 sayı, 4.2 ribaund, 4.0 asist ortalama tutturdu. En iyi performansını ise 30 sayı, 11 asist ve 7 ribaundla ortaya koydu.
Etkileyici çaylak sezonu sonrasında NBA Yaz Ligi’nde de şans bulan Loyd, özellikle Toronto’yla iyi bir Yaz Ligi oynadı ama arkadaşının hayali olan o NBA kontratını bulamadı ve geçen yaz bir karar vermek zorunda kaldı. G-League’de iyi bir performans göstermişti ama o kendini okyanusun diğer tarafına taşımaya karar verdi ve İsrail ekibi Hapoel Eilat’ın yaptığı teklifi kabul etti.
Hapoel Eilat, bir sezon önce Pierria Henry ve Landon Milbourne önderliğinde normal sezonu 2. sırada tamamlamayı başarmıştı ama yeni kadroda Loyd dışında elle tutulur hiçbir oyuncu yoktu. Bu yüzden de sezona kötü bir giriş yaparak ilk sekiz haftada altı yenilgi aldılar. Fakat daha sonrasında Loyd’un önderliğinde toparlandılar ve ligin geri kalanında gösterdikleri performansla playoff’a girmeyi başardılar. Playoff’ta Holon karşısında seriyi son maça kadar götürdüler ama son maçta kaybederek sezona nokta koydular.
Loyd ise sezonu 17.4 sayı, 4.9 ribaund, 3.6 asist ve 1.7 top çalma istatistikleriyle tamamlarken üç sayı çizgisinin arkasından ise %40.0 ile oynadı. 24 yaşındaki oyuncu, gösterdiği bu performansla ligin en iyi 2. beşine seçildi.
Amerikalı oyuncu, sezon boyunca ligde Zach LeDay ile birlikte en dikkat çeken oyunculardan biriydi ve onun bir üst basamağa geçmesi bekleniyordu ama o basamakları hızlıca atlayarak kendini EuroLeague’de buldu ve Darüşşafaka’yla anlaştı.
Peki, onu EuroLeague seviyesine getiren yetenekleri neler?
Artılar
Dünya basketbolunda son yıllarda sıklıkla gözüken pozisyon sorunu, Loyd’un da bir gerçeği. 1.93 boyuyla Loyd, baktığınız zaman bir oyun kurucu fiziğine sahip ama oyunun özellikleri daha çok şutör guarda uyuyor. Fakat o yaşadığı bu pozisyon karmaşasını takıma her şekilde katkı vererek çözmeye çalışıyor.
1.93 boyuna rağmen Loyd, bu sezon 4.9 ribaund gibi oldukça yüksek bir ribaund ortalaması tutturdu. Üstelik hücum ribaundlarında da 1.2 ortalamayla oynadı. Ki bu ortalamayla İsrail Ligi’nde guardlar arasında DeAndre Kane’den sonra ikinci sırada yer alıyor.
Avrupa’da Amerikalı bir combo guard denildiği zaman akıllara gelen ilk yargı, bencil olduklarına yöneliktir. Loyd ise kesinlikle böyle bir oyuncu değil. Hücum içerisinde ısrarla top kullanmaya çalışmıyor. Şut sayısının yüksek olması sizi aldatmasın, Derwin Kitchen gibi oldukça kötü bir oyun kurucuyla birlikte oynamasına rağmen Loyd topun kendisine gelmesini bekliyor ve hücumda kesinlikle topu domine etmiyor.
Üstelik hücumda birçok farklı şekilde sayı üretebiliyor. Bu sezon %40’lik bir yüzdeyle maç başına 2 üçlük isabetiyle oynadı. – şut stili size çok farklı gelebilir –
Onu ilk izlediğiniz zaman üç sayı çizgisinin arkasından yaşayan bir oyuncu olarak düşünüyorsunuz ama pek öyle değil. Hızlı ilk adımı sayesinde potaya gidebiliyor ve çok fazla faul alıyor. Bu sezon maç başına 4.5 faul atışı kullandı. En önemlisi de savunmaların kendini savunmasına göre şekil değiştirebiliyor. Combo guardların genel huylarının aksine oyunu tepeden değil, forvetten oynuyor ama buna rağmen savunmanın açıklarını iyi okuduğu için hücumunu çeşitlendirebiliyor. Doğru şut yüzdesi %62.4 gibi oldukça yüksek bir yüzde. Efektif şut yüzdesi ise %56.5 gibi yine çok yüksek bir yüzde. (Ligde guard olarak, Maccabi guardları sonrasında en iyi yüzdeler ona ait)
En önemli özelliklerinden biri de hücumda skorer olarak patlayıcı bir yönü bulunması. Zaman zaman ilk yarıda sanki hiç oynamadığını düşünüyorsunuz ama ikinci yarıda bir anda ortaya çıkıp 20 sayı atabiliyor. Bu sezon RiShon karşısında ilk yarıyı sadece iki şut kullanarak 2 sayıda kapattıktan sonra ikinci yarıda 22 sayı atmıştı mesela.
G-League’de zaman zaman oyun kurucu oynadığı oldu ancak İsrail kariyerinde bu role hiç girmedi. Combo guard olduğu için oyun kurucuyu rahatlatan bir oyuncu olduğunu düşünebilirsiniz ama bu da çok doğru değil. 3.2 asist ortalaması tutturdu ama dediğim gibi oyunu forvetten oynuyor ve ikili oyunları uzun için değil, kendi için oynuyor. Bu asist ortalamasını tutturmasının en önemli sebebi ise gerçekten bencil bir oyuncu olmaması. Amerikalı skorerlerin aksine gerçekten topla geçirdiği süre çok az ve doğru pozisyonda doğru pası vermeyi biliyor.
İşin savunma tarafında ise oldukça aktif bir oyuncu. Boyu 1.93 ama kanat açıklığı 6′.6. Bu da onu çok önemli bir top hırsızı haline getiriyor. Zaten sezonu 1.7 top çalma ortalamasıyla tamamladı. Savunmada bazı problemleri var ama bu problemlerin çoğu çaylak bir oyuncu olmasından kaynaklanıyor. Mesela ellerini çok fazla kullanıyor ama onu izlediğiniz zaman savunmada asla tembel bir oyuncu olmadığını görüyorsunuz. Savunmada, doğru yardım savunması pozisyonunu almayı çok iyi biliyor ve kolay kolay tek adımda geçilmiyor. Her şeyden önemlisi bedenini ortaya koymaktan asla çekinmiyor.
Toparlarsak, Loyd gerçekten klasik bir Amerikalı oyuncu değil. Sadece şut yeteneğiyle bile bu kıtada var olabilir ama o daha fazlasını vaat ediyor. Oyunu her iki tarafta da doğru oynuyor ve onu izlerken takımı için sahada olduğunu hissediyorsunuz. Transferi sonrasında İsrail basınında birkaç kişiden fikir aldım ve hepsinin ortak noktası takım için doğru bir karakter olduğuna yönelikti. Ahmet Çakı’nın koçluk kariyerine baktığımız zaman ise Loyd’un aradığı tarzda bir oyuncu olduğunu görüyoruz.